6. Bölüm

1633 Words
Şimal'den Ellerimi kucağıma koyup sadece acıyan kalbimin acısını hafifletmek için camdan dışarıya bakıyordum. Babamın beni evden kovduğuna, hatta bu ağa bozuntusunun yanında kovduğuna inanamıyordum. Bana babam bile acımazken, bu adamın acımasını nasıl beklerdim? Boyundan posundan utanmadan beni kuma olarak alacağını söylüyordu. Acaba Baran'a haksızlık mı yaptım diye düşündüm. Onu istemediğimi sürekli dile getirdim. Sen dulsun ben bekarım demeye getirdim. Şimdi ise kuma olmak için gidiyorum. Araba durunca yanımda hareketlilik oldu. İndiğini anladım. Kapıyı kapatmadan önce "İn" dedi. "Neden otele geldik?" "Çok soru soruyorsun ufaklık" diyip sonra bana baktı. Yüzünü buruşturmak istese de kendini tuttu. Sanırım ufaklık demenin saçma olacağına karar verdi. Sert bir soluk bırakıp kapıyı açıp indim. Beni hikayelerde ki konaklardan birine götürür diye beklerken, bir otele getirdiğine inanamıyordum. Otel ne alakaydı şimdi? O pahalı bir takımın içinde her şeyin sahibi benim diye bas bağırırken, benim üzerimde ki ucuz elbise ne kadar perişan olduğu mu gösteriyordu. "Yürü" dedi. Kaçmam dan korktuğunu biliyordum. Ve ilk fırsatta kaçacağımı biliyordum. Beni ona bağlayan hiç bir sebep yoktu. Ona mecbur değildim, aileme hiç bir borcum yoktu. Yada babama dünyaya gelmeme vesile olduğu için evlatlık borcum vardı. Yada bilmiyorum. Şu an hiç bir şey bilmiyorum. Kolumu kavramasıyla sinirli bir soluk bıraktım. "Çek elini" diye tısladım. Bana dokunmaya kimsenin hakkı yoktu. Kaç gündür Baran ağırlığı üzerime çökmüşken artık hiç bir şeye tahammülüm yoktu. Hayatımın içine etmişlerdi bir kaç gün içinde. "Yürü" dedi tekrar beni hiç umursamadan. Benim direnmemle elini çekmek zorunda kaldı. Sert solukları kulağıma dolsa da ondan korkmuyordum. Hiç bir yere uğramadan direk asansöre geçtik. Daha önce hiç otelde kalmadım ama filmler de resepsiyona uğranıp anahtar yada kartı oradan alıyorlardı. Alphan efendi ise oraya uğrama gereği duymadan hızla asansöre yönelmişti. Kaç kat çıktık bilmiyorum ama asansör durunca bir odanın önüne geldik. Kapıyı kartla açtı. Otel lüks ve çok büyüktü. "Biraz hızlı olmayı deneyebilirsin, seninle bir odaya girmek bu kadar uzun sürmemeli" dedi. Sabırsız ve her söylediğini anında yerine getirmek gerekiyordu. Ona ters bir bakış attım. "Bende her gün berdel verilmiyorum" dedim. Büyük odaya girdim. Her şeyi içinde olan büyük bir oda olduğuna emindim. Banyosu, osu, busu.. Daha aşağısı dağ ayısını kurtarmazdı. Ağa gibi tekli koltuğa oturup yayıldı pislik. Ben ise ayakta duruyordum. Ne hissettiği mi bilmiyorum, ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Hayatımın nasıl bu kadar zorlaştığını, evden kovulacak kadar nasıl mahvolduğunu bilmiyorum. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Bugün imam nikahımız kıyılacak" diyince kaşlarım çatıldı. Ona döndüm karışık duygular içerisinde. "Sen ne diyorsun? Ben seninle evlenmek istemiyorum ki" "O zaman abini sen öldürürsün" "O benim abim değil" "Neyse ne. Berdel olarak bana verildiğin gerçeğini hiç bir şey değiştirmez" Yazar'dan "Sen zaten evli değil misin? Senden küçük bir erkek daha varmış, onunla evleneceğim" diyen kadınla Alphan hızla ayağa kalkıp Şimal'in kolunu kavradı. Gözlerinde sinirin her tonu geziyordu. Şimal'in içi ürperdi bakışları karşısında. Bu bakışları tanımıştı. O komutan da ona bu şekilde bakmıştı. Sadece gözleri görünse de bu bakışlar o bakışlara benziyordu. Eğer akrabalarından biri değilse onun olma ihtimali yüksekti. "Bir daha yanımda başka bir erkekten bahsedersen o dilini koparmak zorunda kalırım. Sen artık benimsin, benim karım olacaksın" Şimal pes etmeyip kolunu kurtarmaya çalıştı. Sürekli kolunun kavranmasından bıkmıştı artık. "Kuma olmak istemiyorum" dedi. Alphan onu banyonun kapısına kadar sürükledi. "Bende seni istemiyordum ama mecbur kaldım. Şimdi geç şuraya yıkan 1 saat kadar sonra bu nikah gerçekleşecek" Alphan kolunu bırakırken Şimal banyo kapısına tutundu. "Seninle bu otel odasında evlenmeyeceğim pislik. Ne istersen yap yine de evet demeyeceğim" "Bana bak kadın! Benim kim olduğumu henüz öğrenemedin galiba? Ben bu toprakların sahibiyim. Bu topraklarda ben ne söylersem o olur. Eğer ille de gideceğim diyorsan Engin'i gözlerinin önünde gebertiyim, sende kurtul bende kurtulayım" Şimal ona küçümseyici bir bakış attı. "Beni başkasına verdi babam aslında onunla evlenecektim..." sözü yine yarım kalmıştı Şimal'in. "Geçmiş geçmişte kaldı. O yüzden geç şu banyoya ve yıkan. Üstünde ki paçavraları görmek istemiyorum" Şimal'in siniri yükseldi. Alphan ile bakışları yarışıyordu sanki. Önceden olsa bu kadar cesur davranamazdı ama şimdi cesareti zirvelerdeydi. "İstemiyorum" diyen kadınla sinirli bir soluk bırakıp "Sorun değil. Bu şekilde de nikahıma girebilirsin" diyerek telefonu eline alıp adamların başını aradı. Şimal'in gözlerinin içine bakıp "Bana bir imam, iki nikah şahidi bulun getirin" diye emir verip telefonu kapattı. "Neden gizli saklı seninle evlenmek zorundayım" diye bağırdı Şimal. Siniri bozulmuştu her şeyden. "Çünkü sana güvenmiyorum. Kaçıp gitmemen için seni nikahıma alıyorum" "Böyle bir nikah istemiyorum" dedi yılmıştı artık. "Bugün bu nikah olacak. Daha sonra Konakta göstermelik bir nikah yapacağım sana merak etme" dedi. "Ben" "Bu konuşma burda bitti. Kendini bu nikah için hazırla" diyen adamla sinirleri daha fazla gerildi. Banyonun içine girip kapıyı sert şekilde kapatıp sinirle dar alanda yürümeye başladı. Sinirden elleri saçını buldu. Daha sonra aynanın karşısına geçip kendine baktı. Saçı başı dağılmış yanakları kızarmıştı. Hayatı boyunca ilk defa kendini bu kadar perişan görüyordu. Annesi öldüğü zaman 1 yaşındaydı. Yani annesinin ölümünü hatırlamıyordu. Eğer hatırlasaydı büyük ihtimalle en kötü günü o gün olurdu ama bebek olduğu için bilmiyordu. O acının nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu. El yordamıyla saç tokasını aradı. Saçının ortasında bulduğu tokayı alıp sinirle saçını topuz yaptı. O pisliğin yüzünü görmemek için banyoda uzun süre kaldı. Kapısının çalınmasıyla elini yüzünü yıkayıp mecbur kapıyı açtı. Alphan ona baktı. Elinde ki beyaz şalı ona verip "Bunu tak, imam geldi" dedi. Şimal acıyla bir nefes verdi. "Bunu istemiyorum" dedi sesi titreyerek. Boşanmış olduğu için Baran'a hiç alıcı gözle bile bakmamıştı. Şimdi ise kuma olmaya son dakikaları kalmıştı. Pişman mıyım diye düşündü ama değildi. Ona, onu istemediğini kaç kez dile getirse de vazgeçmemişti. Bu erkekler neden sadece kendini düşünüyordu? Şimal'in fikrinin hiç mi önemi yoktu? "İkimizin de başka seçeneği yok" dedi Alphan artık bıkkınlık gelmişti onada. Yakışıklıydı, güçlüydü, zengindi. Bir kızın defalarca dönüp bakacağı bir adamdı. Şimal'in neden bu kadar itiraz ettiğini anlaması mümkün değildi. Alphan'ın yanına yakışmayan oydu, Alphan onun için ödül kalmalıydı. İyice siniri bozulmuş şekilde Şimal'in elini tutup onu odaya çekti. Başına şalı üstün körü atıp yüzü de dahil her yerini kapattı. Alphan kapıya yürüyüp, kapıyı açtı. Kapıyı aralık bırakıp Şimal'in yanına geldi. Bu işin fazla uzamasını istemediği için hızlı bir şekilde halletmeliydi. Odanın kapısı tıklatılıp açıldı. Şimal'in artık konuşmaya, yada hayır demeye mecali kalmamıştı. Belki de Baran'ın yüzüğünü kabul etseydi onu bırakırdı ama bağıra bağıra onu istemediğini Alphan'ın yanında da söylemişti. Şimdi Baran'ı istiyorum dese Alphan'ın onu takmayacağını biliyordu. Şimal omuzuna konan elle artık nikahın kıyılacağını anladı. İçine çektiği nefes titreyerek dışarıya çıktı. İçine giren nefes, dışına çıkarken bile sendeliyor gibiydi. Bu kadar kısa sürede başına bu kadar şeyin gelmesi kafasını iyice allak bullak etmişti. Şimdi bir erkeğin ikinci karısı olmak üzereydi. Belki de kötü gelin olarak anılacaktı? İlk eşinin belli ki haberi yoktu, yoksa neden Alphan apar topar onunla nikah kıysın? Alphan'ın kötü bir adam olduğuna kanaat getirse de elinden kurtulamıyordu. Ortada canlar vardı, onun evet yada hayır demesine bağlı canlar. Engin öz abisi değildi, anne yada babaları bile aynı değildi ama onun yüzünden bu hale düşmüştü. Sanki tüm düşünme yetisini kaybetmişti. Algılama yeteneği minimumdan bile daha aşağıya düşmüştü. Konuşulanları duymuyor, edilen duaları anlamıyordu. Kolunun dürtülmesi ile ona soru sorulduğunu anladı. Derin bir nefes aldı. Hoca ona tekrar soru sorduğu zaman soruyu net olarak duydu. Anne ve baba adı soruldu. Zorla da olsa anne babasının ismini söyledi. Hoca bu sefer Alphan'a aynı soruyu sordu. Alphan anne babasının ismini ve soyismini verdi. Hoca ilk Şimal'e Alphan'ı kocalığa kabul etmediğini sordu. Soruyu ikinci kez sorunca "Bu kızın gönlü yoktur ağam. Gönlü olmadan bu evlilik kabul olmaz" dedi. Alphan sinirle "Kıy şu nikahı" diyerek tehditkar bakışlarını hocaya dikti. Hoca üçüncü kez sorduğu soruyla Şimal'in direnci kırıldı. "Kabul ediyor musun?" diye sorulunca "Ettim" dedi. "Ettin mi?" "Ettim" "Ettin mi?" "Ettim" dedi. Sesi kısık olsa da ortama yayılmıştı. Yüzü kapalı olduğu için kimse onu görmüyordu ama üzgün olduğunu herkes anlayabiliyordu. Aynı soru Alphan'a sorulduğu zaman "Ettim" dedi. Sesi gür ve tavizsizdi. "Ettin mi?" "Ettim" "Ettin mi?" "Ettim" dedi. Son olarak şahitlerin, şahitliği alındıktan sonra Şimal'in korktuğu evlilik gerçekleşti. Mehir olarak Alphan'ın ona verdiklerini bile anlamamıştı. Alphan ona 1 kilo altın biçmişti. İmam nikahı tamamlanınca herkes odadan ayrıldı. Alphan ayağa kalkıp koltuğa oturdu. Titreşimde olan telefonu sürekli titriyordu. Konaktan arandığını görünce önemli bir şey olduğunu anladı ve açtı. "Ne oldu?" diyerek telefonu cevapladı. "Burda adının Baran olduğunu söyleyen biri var ağam. Nişanlısını sizin kaçırdığınızı söyleyip duruyor" Alphan duyduğu şeyle bedeni kaskatı kesildi. "Konaktan uzak bir yere götürün, hemen geliyorum" diyerek ayağa kalktı. Kızı zorla almaya çalıştığı yetmemiş gibi birde konağı basmaya cüret etmişti. Zaten siniri tepesindeydi, onun gelişi iyi olmuştu. Hala yerde oturan kıza sinirle bakıp "Ben nikah hazırlıklarını tamamlayana kadar burda kalacaksın. En fazla bir kaç gün sonra bu nikahı herkes duymuş olacak ve evliliğimiz tam anlamıyla başlayacak. Kendini bu fikre alıştır, sen artık benim karımsın ve bu evlilik ömür boyu devam edecek" diyerek odadan ayrıldı. Şimal'in artık kaçmayacağını tahmin ediyordu ama yine de ne olur ne olmaz diye koruma sayısını artırdı. Şimal onun gidişiyle sinirli bir soluk bırakıp şalı başından çekip attı. Zorla evlendiği için zaten canı sıkkındı. Birde dağ ayısı ona emirler verip çıkıp gitmişti. Kimin aradığını bilmiyordu. "Herhalde resmi nikahlı eşi aradı pisliğin, korkup uçarak gitti" dedi. Yüzüne akan ılık suyu sinirle elinin tersiyle silip banyoya koştu hızlı bir şekilde. Bir insanın her şeyi mi tuhaf olurdu? Evlenmişti ama kocası onu bırakıp gitmişti. Onu görmek istediğinden değildi elbette ama neden her şey bir önce ki günden daha tuhaf geliyordu? Aklı almıyordu. Üzerinde ki basma elbiseyi sinirle çıkardı. Daha sonra aklına kapı gelince dönüp kapıyı kilitledi. Daha önce filmlerde gördüğü jakuziyi su doldurdu. Normalde su tasarrufu yapmayan insanlara kızardı ama şu an israf ettiği suyu bile algılayacak durumda değildi. İçine giydiği takım bile olmayan çamaşırları ile suya girdi. Su onu biraz gevşetmişti ama hala bedeni gergindi. Yorgundu, uykusuzdu, sinirliydi, en önemlisi de hayal kırıklığına uğramıştı. Su soğuyana kadar jakuzi de kaldı. Su soğuyunca ayağa kalkıp kendini köpükledi. Üzerinde kalan çamaşırları çıkarıp güzelce durulanıp havluya sarıldı. Odaya döndüğü zaman ne giyeceğini düşünse de, bunu sonra düşünürüm diyerek yatağa girdi. Üzerine örtüyü çekince düşünmemek için tavanı izledi. Zaten yorgun olduğu için uyuması zor olmamıştı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD