Yazarın anlatımıyla Kurtuluş hastanenin önündeydi. Ancak korku ve heyecandan dolayı içeri giremiyordu. Çünkü Şule uyanıktı. Nasıl bir tepki alacağını bilemediği için, bir kaç dakika daha oyalandı. Olmadı. Yapamadı. Daha fazla bekleyemem diyerek odaya doğru hızla adımladı. Yavaşça kapıyı tıklayıp içeri doğru kafasını uzattı. Şule hala uyumamış, camdan dışarıyı izliyordu. Odadaki çiçeklerin kokusunu içine çekiyordu. Ama o esnada en sevdiği koku gelmişti. Zaten uyuduğu süre boyunca Kurtuluş'un bir sesine bir de kokusuna vurulmamış mıydı ? Onu kapıda görünce yüzünde güller açtı. Kurtuluş, o yanağında çıkan gamzelerden öpmek istedi. İçeri girip usulca yaklaştı Şule'ye. " Neden bu kadar erken uyandın ? " " Neden bu kadar erken geldin ? " Aynı anda konuşmuş, aynı şeyi merak etmişlerdi

