Kıskanç bir çocuk gibi...

1056 Words
Yazarın anlatımıyla "Bey efendi bu telefonun sahibi kaza geçirdi. Ben sağlık görevlisiyim. Şehir hastanesine varmak üzereyiz. Kan lazım. Bilginiz olsun ailesine de haber verin lütfen!" Bu sözler Nejat'ın kulağında çınlıyor, duyduğu kelimeler ile bir bağ kurmaya, bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Yutkunduğu esnada telefonu tutan eli, kulağından aşağıya doğru yavaşça indi. Bu hayatta aile olarak gördüğü tek kişi Şule'ydi. Babası hayatta olmasına rağmen varla yok arasındaydı. Sert ve gaddar oluşu, Halide Hanım ile olan evliliği de aralarındaki kopmak üzere olan köprüyü tamamen koparmıştı. Duygularını ve kendini saklamayı o kadar iyi öğrenmişti ki, etrafındakiler için yok olmayı çok iyi becerir duruma gelmişti. Ama Şule onu görmeyi de anlamayı da başaran tek kişiydi. Küçük yaşlardan itibaren onun peşinden abi abi diyerek koşardı. Halide Hanım yüzünden sürekli kendini geri çekmek zorunda kalan Nejat kendini arada kalmış hissederdi. Kısa zaman sonra bu durumun farkına varan Şule, annesinin işi olduğu anları ya da evde olmadığı zamanları takip etmeye başlamıştı. Böylece onunla oynadığı, vakit geçirdiği zamanlardan sonra abisi azar işitmiyor, üzülmüyordu. Ama aradan geçen yıllarda Nejat içine fazlasıyla kaldığı için Şule'ye hissettiği duyguları aktaramıyordu. Her ne hissi varsa hep kendine saklıyor, paylaşmıyordu. Ama şimdi ailesi olarak gördüğü tek kişi de ellerinden kayıp gidiyor muydu yani? Aklı başına gelir gelmez koltuğunun arkasına astığı ceketini kaptığı gibi odasından fırladı. Cenk onu görür görmez peşine takıldı. "Nejat ! Ne oluyor, ne bu halin?" Asansör kapıları kapanmak üzereyken hemen içine girdiler. Bir anlık öfkeyle yumruğunu asansörün aynasına geçirdi. "Kendine gel Nejat! Ne yapıyorsun abi sen ? Ne oldu söyle hadi! Fareyle ilgili bir sıkıntı mı çıktı? " Cenk kendince tahminlerde bulunuyor olayı anlamaya çalışıyordu. Nejat'ın bakışları değişti son cümleyle. "Allah kahretsin! Allah'ın cezaları! Belalarını sikeceğim o orospu çocuklarının! " Asansör aşağıya inmeye devam ederken, Cenk her bir saniye şoka giriyordu. Bu duygusuz adam önce öfkelenmiş, sonra da küfür etmişti. "Şule kaza yapmış. Durumu ağırmış! Hastaneye gidiyorum. Fare sayesinde haber yerine ulaştı. Onlarda bunu önlemek için Şule'yi temizlemeye çalıştılar. " Dişlerini sıkıp bir yumruk daha attı kırdığı aynaya. Elinin üstü kesik içinde kalmış yerlere kanlar damlıyordu. " Bu kazayı araştır sen Cenk! Sakın bir an dahi durma. Kaza nerede olmuş, nasıl olmuş, kim yapmış öğren. Bütün kameraların sistemine gir ve bana kardeşimin bütün görüntülerini bul!" Sert basan adımlarıyla arabasına doğru ilerledi. Hiç hız kesmeden, şehir hastanesine doğru yol aldı. İçinden sürekli kendine kızıyordu. Bunların hepsi onun yüzünden olmuştu. Başka bir haber kullanabilirdi. Ama o ne yapmıştı? Kardeşini bilmeden de olsa ateşlere atmıştı. Kendi de ateşe düşmüş gibiydi. Kalbi ilk kez korkuyla kasılıyor, onu kaybederse ne yaparım demekten kendini alıkoyamıyordu. Hastanenin önüne vardığında hemen girişe koştu. Danışma görevlisine doğru ilerledi. "Şule Saygın! Kaza yapmış ambulansla buraya getirilmiş! " "Bir saniye bakıyorum hemen" Danışmadaki kız sisteme bakarken sabırsızlanıyor, bir cevap vermesini bekliyordu. "Hadi artık söyle nerede o!" " Şu an ameliyatta beyefendi ! Elinize dikiş atılması gerekiyor. Bak..." Zaten ilk cümleyi duyar duymaz yürümeye başlamıştı Nejat. Danışman ise arkasından bağırmıştı son cümlesini. Onun içi kan ağlıyordu! Elinden akan kan neydi ki? Yönergeleri takip ederek ameliyathanenin yerini buldu. Bir kaç kişi daha vardı ancak gözü kimseyi görecek ya da tanıyacak halde değildi. Kapının önünde volta atmaya başlamıştı. Yaklaşık bir saat sonra içeriden bir hemşire çıkmıştı. Nejat hemen ona ilerleyip konuşmaya başladı. "Şule Saygın! Ameliyattaymış. Durumu nasıl? Ben abisiyim! " Hızlıca hemşireye bilgilendirmiş, şimdi de onun bilgi vermesini bekliyordu. "Geçmiş olsun beyefendi. Durumu hakkında bir bilgim yok. Ameliyat devam ediyor hala. Bitince doktor size gerekli bilgileri verecektir zaten. Siz beklemeye devam edin lütfen. " Hemşire Nejat'ı geçip ilerideki gözü yaşlı aileye doğru ilerledi. Bunlar Nazlı'nın ailesiydi. Bu Hemşire Asiye Hanımın arkadaşının kızıydı. Normalde yoğun bakım hemşiresiydi ancak olayı duyunca nöbeti kısa süreliğine arkadaşına devredip buraya gelmiş, ameliyathaneye girip durumu hakkında bilgi almak istemişti. Ahmet Bey, Kurtuluş ve Çağrı çok kötü görünüyordu. Gözlerinde korku ve panik vardı. Asiye Hanım ve Nazan ise hüngür hüngür ağlıyordu. İçeride hepsinin canı yatıyordu. Bu aile birbiri için canlarını dahi feda ederlerdi. "Asiye teyze! Geçmiş olsun." "Asiye teyze! Kafanı kaldır da bir bak bana!" Asiye Hanım duyduğu bu sesi son anda anlamıştı. Biri ona sesleniyordu. Gül'ü gördüğü an ayaklandı. " Gül! Gül kızım İçeride ameliyatta! İki saat oldu ne haber var ne birşey. Allah hakkı için bana bir şey de iyi bir haber ver ne olur!" Hem ağlıyor hem de Gül'ün ağzından iyi bir haber duymak istiyordu. Koskoca kadın çocuk gibi ağlıyordu. Nejat duydukları ile olduğu yere çökmüştü. Şimdi bu aileyi izliyordu. Annesi ölmeseydi o da böyle bir anneye sahip olabilir miydi? Hepsi ne kadar da endişeli ve üzgün görünüyorlardı. İçeride yatan kimse ne kadar da şanslıydı. Onu böylesine seven, onun için endişelenen bir ailesi vardı. "Şimdi aldım haberini. Mide kanaması geçirmiş. Kazadan aldığı büyük bir yarası yok. Ama midedeki kanamadan dolayı çok kan kaybetmiş. Ameliyat bitmek üzere. Kan nakil edilmiş. Zaten birazdan doktorda çıkıp bilgi verir size. Benim artık nöbetime dönmem gerekiyor." Aile sus pus olmuş Gül'ün söylediklerini dinlemişlerdi. Haberler iyiydi. Canı sağdı ya! Geride ne varsa hallolurdu. "Allah senden razı olsun kızım! Ne muradın varsa versin. Sen bizi sevindirdin ya Allah da seni sevindirsin!' Ahmet Bey hemşireye dualar ediyordu. Kurtuluş ve Nazan'ın yüzü gülmeye başlamıştı. Çağrı hala donuk bir ifadede duruyordu. Ama Asiye Hanım büyük bir ağlama krizine girmişti. Kendini o kadar sıkmıştı ki bunu şimdi anlıyordu. Sinirleri boşalmıştı. Ya kızına bir şey olsaydı ne yapardı. Ağlama sesine diğer hemşireler de geldi. Gül hemen sakinleştirici getirmelerini istedi. Yapılan sakinleştirici ile yığılan Asiye Hanım kendinden geçmişti. Nejat kıskanç bir çocuk gibi izlemişti tüm bu olanları. Kendi ameliyatta olsaydı onu da Şule'den başka kimse merak etmez, ya da bu kapının önünde beklemezdi. Aklına gelmişken babasını aradı ve durumu anlattı. Bir gelişme olursa yeniden arayabileceğini söyleyip telefonu kapattı. Cenk'i arayacaktı ki o aradı. "Tam seni arıyordum Cenk! Anlat çabuk!" Tekrar ayağa kalkmıştı. Bu kez onu ayağa kaldıran duygu intikam ve hırstı. Ona bunu yapanların cezasını kendi elleriyle kesecekti. " Nejat bütün kameralara baktım. Hemşire, doktor ve polis bilgilerine erişim sağladım. " Volta atıyor, bir an önce gerçeklere ulaşmak istiyordu. Sabırsızlanmaya başlamıştı ki Cenk asıl konuya giriş yaptı. "Şule seninle konuştuktan sonra hemen yola çıkmış. Kameralardaki saatler, senin verdiğin arama kaydınla peş peşe. Trafikte gidiyor ama kaza yaptığı an olduğu bölgede bir kamera yok! O yolda nasıl olmuşsa Nazlı Çelik adlı kişiye ait. Öndeki araca Şule arkadan vurmuş. Hızını alamayınca da şarampole yuvarlanmış. " Daha bu cümleler yeni sonlanmıştı ki ameliyathanenin kapısı açıldı. Bir hemşire orada bulunan insanlara baktı ve bağırdı. "Nazlı Çelik'in yakınları! " . . . Devam edecek...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD