Amanda her ne kadar rahat görünmeye çabalasada, içi kesinlikle rahat değildi. Hangi kadın hiç tanımadığı bir adamın karısını olacağını biliyorken rahat olabilirdi ki? Üstelik bu adam bir İskoçtu. Yıllarca İngilizlerin başına bela olan bir İskoç. Tamam dışarıdan bakınca görünüşü korkunç değil aksine inanılmaz güzeldi. Ona ve kısa boylu dostuna alaycı sözler sarf ederken bile öfkesine hakim olmayı gayet rahat başarıyordu.
Çok cesursun Amanda! Daha ilk andan adamın sinirlerini alt üst etmeyi başardın...
Grace kral tarafından korunacağını söylemişti. İskoç sana zarar vermeye cesaret edemez... Aslında canını yakmasından değil, bu gece onun yatağına girmekten korkuyordu. Evleneceklerine göre bunu pek ala yapmak isteyecekti.
Ah hayır!
Kaçınılmaz sonu engellemek için kesinlikle birşeyler yapması şarttı. Lord kendisinden uzak durmalı, gerçekten karısı gibi davranmamalıydı. Hayatının sonuna kadar onun yanında kalmaya niyeti yoktu. Elbette birgün... Çok yakında birgün babasının yanına gidecekti. Ama kirlenmiş bir kadın olarak değil. Hala onun temiz ve bakire kızı olarak.
Atının üzerinden işlerini tamamlayarak, tekrar İngiltere ye dönen üç askere bakıyordu.
Rayn ve Bowen askerler uzaklaşınca at arabasına doğru giderek, Bowen ın atını da arabaya bağladılar. Bowen Lilliy nin içinde bulunduğu arabayı sürecek, Amanda ve Rayn kendi atları ile yola devam edeceklerdi. Ortalık oldukça sessizdi ve hiç birinin ağzını bıçak açmıyordu. Birbirlerini tanımayan insanlar ne konuşabilirler di ki?
Rayn Amanda ya kaçamak bir kaç bakış atmış, genç kızın az öncekinin aksine durgun olduğunu fark etmişti. İlgisini çeken şey ise, leydinin giyim tarzıydı. Asil bir kadının alelade erkek giysileri içinde üstelik iki günlük yolu at üzerinde gelmesine oldukça şaşırmıştı. Bakışları buluştuğu anda gözlerini kaçırarak Bowen a baktı genç adam.
"Hazırsan yola çıkalım." dedi.
"Hazırım Rayn. Kilise çok uzakta değil." Bowen biraz ötede onları izleyen Amanda yı görünce sesini alçalttı. "Hala onunla evlenmeye kararlı mısın dostum? Bence hata yapıyorsun."
Rayn hata yaptığının elbetteki farkındaydı. Ancak bu andan itibaren geri dönemezdi.
"O sadece bir kadın." diyerek gülümsedi bu kez. "Tamam konuşmayı ve insanları aşağılamayı seviyor. Ama bunun dışında daha yapabilir ki? "
"Şuna baksana..."
Amanda atından inmiş, hayvanın yelesini okşuyor sessizce bir şeyler mırıldanıyordu. Ayakları üzerinde durunca Rayn ister istemez yutkundu. Bedeninin hatları, uzun boyu ve paltolonun arkasından belli olan kaba eti muhteşemdi.
"Bu kadın yüzünden köydeki tüm kadınlar sana düşman olacaklar. Güzel olması lanet gibi birşey Rayn. Herkes onu nereden bulduğunu merak edecek. "
"Kimseye hesap vermek zorunda değilim. Ayrıca güzel olması beni hiç ilgilendirmiyor."
Bowen genç adama kahkaha atarak cevap verdi. Az önce leydiyi ilk gördüğü anda ona nasıl baktığını, aklının uçup gittiğini fark etmişti çünkü. Doğrusu adam haklıydı. Altı ay boyunca böyle bir kadınla kendisi yaşamak zorunda olsa ne yapacağını bilmez, aklını korumak için ondan uzak dururdu.
Bowen arabaya yerleşince Amanda ve Rayn da atlarının üzerine oturarak yola koyuldular. Aralarında iki at boyu mesafe vardı ve araba onları hemen arkadan takip ediyordu.
Koye girince Rayn ilk gördüğü adama kilisenin yerini sorarken, Amanda etrafı izlemekle meşguldü. Derme çatma bir kaç kulübe, meydan olduğu belli olan yere doğru uzanan bir yol ve seyrek ağaçlar... Meydanda kurulan pazar dikkatini çekti. Köylülerin çoğu oradaydı. Meyve, sebze ve kumaş tezgahları, bir çok çiftlik hayvanı ve satış yapan kadınlar...
İskoç dilinde bağıran adamlar, koşan çocuklar... Onların dilini bilmiyordu ama neşeli olduklarını anladı. Bir adam gayda çalıyor, bir kaç adam garip figürlerle dans ediyorlardı.
"Kilise köyün içindeymiş." diyen Rayn a doğru baktı.
Ne güzel!!! Böyle evleneceğini asla tahmin etmezdi. Hiç bilmediği bir İskoç köyünde, üstelik asla inanmadığı kilise nikahı ile...
Rayn a cevap vermeden atını pazarın olduğu alana sürmeye başladı. Kiliseye gitmek için meydandan geçmeleri gerekiyordu. Küçük kalabalığı geçerken, bir kadın çığlığı ile atını durdurdu genç kız.
"Tanrı adına size yalvarıyorum bayım..." diyerek ağlayan kadın bir adamın ayaklarına kapanmıştı. " Lütfen... O benim süt veren tek koyunum. Onu benden almayın."
"Neler oluyor?"diyerek Rayn a baktı.
"Haydutlar..." dedi Rayn dişlerini sıkarak. "Aç kaldıkları zaman köylere inerler ve köylülerden yiyecek alırlar."
"Ama vermek istemiyor."
"Çünkü süt veren tek koyunuymuş ve çocukları varmış."
Amanda biraz ötesinde olan olaya o kadar öfkelendi ki, başını o tarafa çevirip sert bakışlarını hayduta dikti.
"Neden kimse birşey yapmıyor?"
"Çok kalabalıklar. En az on kişi... Cesaret edemezler."
"Sen" dedi Rayn a bakarak." Sen neden yapmıyorsun?"
Rayn kızın sinirlendiğini fark etti. Ancak buraya olay çıkarmak için gelmemişti.
"Onları sadece bir kez koruyabilirsin. Sonra yine gelecekler. Eğer engel olursak bu kez daha çok zarar verirler."
"Onlardan korkuyorsun yani?"
Lanet olsun! Elbetteki korkmuyordu. Bir kaç çapulcudan korkacak bir adam değildi. Köylüleri düşünüyordu.
"Ben kimseden korkmam Bayan Schot!"
"Bende öyle Bay Andersson!"der demez Amanda atından yere atlayarak, yanında duran elma tezgahından hızla bir elma aldı ve belinden çıkardığı sapanın içine yerleştirdi.
Kahretsin! Bu kız ne yapıyordu böyle? Üzerinde sapan mı taşıyordu? Küçük bir çocuk gibi sapanla mı oynuyordu?
Genç kız hedefine yöneldi ve elmayı kadının ayaklarına kapandığı adama doğru fırlattı. Elma hedefini şaşırmadan adamın suratının ortasına öyle şiddetli bir şekilde indi ki, çıkardığı ses inanılmazdı. Bir öküz böğürdü sanki... Koca bir öküz.
"Möğğ!"diye bağırdığına yemin edebilirdi Amanda.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!" diyerek atından indi ve Amanda nın kolunu tuttu Rayn." Lanet olsun! Derdin ne senin?"
Amanda kolunu hızla geri çekerek, genç adamın parmaklarının arasından kurtardı.
"Senin yapmadığını tabii. Zavallı kadına yardım ediyorum."
Rayn öfkeden deliye dönen hayduta baktı. Adamın canının yandığını, ölümcül bakışlarının üzerlerinde olduğunu gördü.
"Şimdi sana kim yardım edecek!"dedi Amanda ya dönerek.
"Elbette ki sen!"diyerek gülümsedi Amanda.
"Yoksa kılıç kullanmayı bilmiyor musun Lordum?"
"Kim attı bu elmayı!"
İri yarı haydutun sesi ikisininde o tarafa bakmasına neden oldu.
"Ben attım seni muşmula suratlı aşağılık herif! Gücün zavallı bir kadına yetiyor değil mi? "
Rayn dehşet içinde Amanda ya baktı. Bu kız kendisini öldürtmek niyetindeydi galiba. Güzel fikir... Evlilikten kurtulmak için damadı öldürtmek ancak onun gibi cadının aklına gelirdi!
Cadı!
Haydut koca adımlarla onlara doğru gelirken, olanlara şahit olan Bowen arabadan atlayarak kılıcını çıkardı.
"Dedim sana Rayn. Bu kadın sadece bela. İki bacaklı bir bela!"
Amanda Bowen a sert bir bakış attı.
"En azından benim bacaklarım seninkinden çok daha uzun kısa adam!"deyince Bowen iyice öfkelendi.
"Kesin tartışmayı da kılıcına davran Bowen! Haydutlar..." Lanet olası adamların on kişi olduğunu düşünürken yanılmıştı Rayn. Kılıcını çıkarıp Amanda yı arkasına aldı.
"Tahminimden çok daha fazlalar. Kahretsin!"
Saniyeler içinde yirmiye yakın adam üzerlerine doğru gelmeye başladılar. Köylüler çatışma çıkacağını alayıp, tezgahlarına yöneldiler ancak öfkeli adamlar onlardan çok daha hızlıydılar.
Rayn ve Bowen kılıçları ile üzerlerine gelen adamlara yönelmişlerdi. Amanda onlardan uzaklaşarak, yerde bulduğu küçük taşları sapanına yerleştirmiş gördüğü haydutlara atıyordu.
Ortalık öyle karıştı ki, yere dağılan meyveler, sebzeler, kumaşlar... Rayn ve Bowen olanca güçleriyle haydutları yere devirirlerken Amanda iki adama hayran kalmadan edemedi. Rayn a korkak bir adam mısın demişti oysa. Lord kılıcını ustalıkla kullanıyor, haydutlara nefes aldırmıyordu. Bir kaç kez gözgöze gelmişlerdi ve Amanda genç adamın kendisine çok kızdığını bakışından anlamıştı.
Mükemmel!
Lilly arabadan iner inmez yere dağılan elmaların arasından bir elma alarak uzak bir köşeye oturdu ve yemeğe başladı. Yemek yemek için hiç uygun bir zaman olmasa da açlığa kesinlikle dayanamıyordu işte... Rayn ve Bowen ın adamların hakkından geldiğini görünce,
"Harikasınız!"diyerek tezahürat yapmayı da ihmal etmedi.
Amanda kaçan köylülerin tezgahlarında ne buldu ise önüne çıkan hayduta atıyor, hedefi vurunca bir hayli keyif alıyordu. Ama Rayn için bu söylenemezdi. Genç adam başına gelenlere hala inanamıyordu. Bu kızla karşılaştığı ilk andan itibaren lanetlendiğine inanmaya başlamıştı bile. Ve Bowen onun bela olduğu konusunda sonuna kadar haklıydı. Ayakta kalan haydutların sayısı azaldıkça iki adam biraz daha rahattırlar ancak nefes nefese kalmış bir halde, kalanlarıda halletmek için tahta tezgahların üzerinden atladılar, yerde yuvarlandılar...
"Dikkat et Rayn!"diyerek bağıran Amanda ya baktı genç adam ve hemen arkasındaki haydutu gördü. Fakat geç kalmıştı. Yüzüne öyle sert bir yumruk yedi ki, bir adım ötesinde bulunan kumaş tezgahına düşmekten kurtulamadı. Tezgah genç adamın ağırlığıyla çöktü.
Kahrolası cadı! Rayn zonklayan başının yere çarpan sesini duydu ve dudaklarının arasından birşeyler mırıldandı.
Amanda genç adamın üzerine çullanan adama koca bir taş parçasını atınca, adam sağ gözünü tutarak bağırdı ve hemen sonra Bowen onu kılıcı ile yere devirmeyi başardı. Ardından Rayn a baktı.
Rayn tezgahın üzerinde, boylu boyunca yatıyor, hiç hareket etmeden henüz gökyüzüne çıkmayan yıldızları sayıyordu.(bir,iki,üç...) Öyle yorulmuştu ki, göz kapaklarını açmakta zorlandı. Zaten iki gündür uykusuzdu. Üstelik biraz önce aylardır yapmadığı şeyi yapmış, onlarca iri adamın canını okumuştu.
Gözkapaklarının ağırlığına dayanamayarak, gözlerini kapattı. Şimdi tek isteği uyumaktı. Tüm bu olanların uyanınca yok olacağını, herşeyin bir kâbus olduğunu düşünerek uyumak...
"Hey... Andersson..."Rüyasının içinde bir ses kendisine sesleniyordu." Hadi ama... Aç gözlerini." Yumuşak, tatlı, huzur verici bir ses... " Beni duyuyor musun İskoç?"
Evet duyuyordu ancak gözlerini açmaya hali yoktu.
"Yoksa öldün mü?"
Başka bir ses daha duydu Rayn.
"Az kalsın ölecekti! Başımıza gelenler sizin suçunuz Bayan bela!"
Bowen ın boğuk sesiydi bu.
"Bir kaç insana yardım etmek sizi neden bu kadar rahatsız etti Bay Bowen?" dedi genç kız. Sesi öfkeli çıktı.
"Ehh... "Bowen bezgin bir halde Rayn a baktı. "Başından su dökelim."
"Bence de."
Rayn yüzüne çarpan suyla hızla gözlerini açınca, kısa bir mesafeden kendisini izleyen bir çift yeşil gözle karşılaştı.
Hay aksi! Yine aynı kabusa geri dönmüştü. Yeşil gözlü cadı yüzünde masum bir ifade ile kendisine bakıyordu.
"İyi misin İskoç?"dedi Amanda alaycı bir tavırla gülümseyerek. " Bir an öldün sandım."
"İyiydim..." diyerek cevap verdi Rayn ve derin bir iç çekti. " Seni görene kadar..."
"Ha ha ha..." Genç kız onun sözleri ile dalga geçti. " Çok komik."
Rayn başını tutarak ağır hareketlerle doğruldu. Amanda hemen yanında dizlerinin üzerine çökmüş halde kendisine bakıyordu. Meydan sessizdi. Ne köylüler ne de haydutlar... Ortalıkta kimse yoktu. Sadece Bowen, Lilliy, Rayn ve Amanda.
"Yüzüne renk gelmiş... "dedi Amanda gülmemeye çalışırken." Bugün kırmızı, yarın muhtemelen mor olacak."
Rayn kıza olan öfkesini sıktığı dişlerinden çıkardı.
"Seni bu lanet olası yerde bırakmamı istemiyorsan hiç durmayan çeneni kapa istersen."
"Burası gayet güzel bir köy Lordum. Neden olmasın?"
"O haydutlar geri dönünce ben burada olmayacağım ama..."
Amanda adamın haklı olduğunu anlayınca sustu.
"Babanın seni neden üç askerle yolladığını şimdi daha iyi anlıyorum. Kızının koca bir orduyu küçük bir sapanla öldüreceğini biliyordu."
Amanda bu kez güldü.
"Kullanmayı bildiğim tek şey o. Yoksa hayatımda elime kılıç dahi almadım."
"Bu konuda gayet iyisin Leydim. Endişen olmasın."
Genç kız adamın kendisiyle konuşurken ciddi olup olmadığı konusunda tereddüte düştü.
"Kesinlikle iyiyim."
"Ama o lanet şeyi, bir daha benim yanımda birinin kafasına yöneltme. Yoksa inan bu kez arkama bakmadan çeker giderim."
"Çok kabasın İskoç!"
"Sen de hiç kibar bir hanım sayılmazsın İngiliz!"
Birbirlerinin yüzüne ciddiyetle bakıyorlardı.
"Koca Jack derki, cesaret denilen şey taşıdığın yürekte gizlidir." Amanda sessizliği bozdu.
"Önce kendine bak küçük hanım. Ben olmasaydım o haydutlara karşı bu kadar cesur davranamazdın."
"Hayatım boyunca yanımda sen yoktun!"dedi ve ayağa kalktı Amanda. " Ve bundan sonra da olmazsın umarım."
Atına doğru yürürken, genç adamın kendine seslendiğini duyabiliyordu.
"Ben de aynı fikirdeyim cadı! Çünkü... Çünkü başıma yeterince dert açtın. "
Amanda arkasını dönerek ona doğru baktı.
"Kilise... Nerede bu kilise?"dedi ciddiyetle.
Rayn ayağa kalkarak, iyice kirlenen giysilerini çırpmaya başladı.
"Evlenmekten vazgeçeceğini düşünmüştüm."
"Bir söz vermesem inan seninle evlemezdim İskoç!"
Rayn alaycı bir şekilde gülümsedi.
"Neden? Yoksa beni beğenmedin mi Leydim? Aslında kadınlar bana bayılırlar."
Amanda onu baştan aşağı süzerek, inanılmaz hoş bir kahkaha attı.
"İskoç kadınlarının erkeklerden anladığını pek sanmıyorum Lordum. Senin için bayılan kadınların gözleri iyi görmüyordur kesin."
Rayn öyle bozuldu ki, yine de istifini bozmadı.
"Babanın seni neden teklif ettiği de ortada Leydim." diyerek güldü. " Evde kalmış kızına koca İngiltere de bir aptal bulamamış."
" Bir. Kesinlikle evde kalmadım. İki ..."derin bir iç çekti genç kız." Yaşım yirmi bir seni kibarlıktan yoksun İskoç! Ve yüzüne bakılır bir kadınım."
Kahretsin! Kız haklıydı. Güzeldi... Güzel ve yürekli.
"Sadece güzel olmak yetmiyor o zaman."
"Sadece cesur olmak yetmiyor o zaman... Bak bir yumrukla yere devrildin."
"Senin yüzünden. Dikkatimi dağıttın."
"Ne!"bu adama iyilikte yaramıyordu. "Hayatını kurtardım."
"Bizi bu durumun içine sokan ben değildim küçükhanım!"
"Jack haklıymış... Bazı erkekler kafa diye bedenlerinin üzerinde sadece kemik taşıyorlarmış."
Jack...Jack... Jack... Kimdi bu Jack?
"Artık kiliseye gidelim ve bu işi halledelim. Bu lanet olası yerden bir an önce gitmemiz gerekiyor."
"Bence de!"