9. Bölüm Ufak Tefek Planlar
Cengiz
Tolga için düzenlediğimiz gece tam bir fiyasko olmuştu. Buse’nin sürpriz gelişi, gerçekten sürpriz olmuştu.
Biz aslında erkek erkeğe kafa dağıtacaktık. Masada sohbet ediyorduk ki Buse birden kapıda belirdi.
“Çocuklar, sürpriz!” dedi gülerek.
Tolga şaşkın bir ifadeyle, “Buse… Sen burada ne arıyorsun?” diye sordu.
Buse göz kırptı. “Yalnız gelmedim, kızları da getirdim. Ortam biraz şenlensin istedim.”
Başta hoşumuza gitmişti. Gerçekten de ortam hareketlendi. Ama çok sürmedi… Kızlardan biri Koray’a fazla yakınlaşınca işin rengi değişti.
“Koray, sen hâlâ eski huyundasın galiba!” diye bağıran bir ses duydum. Döndüğümde Ayşe’nin gözleri öfkeyle parlıyordu. Bir anda o kıza saldırdı, saçından tutup yerlerde sürüklemeye başladı.
“Bırak şunu Ayşe!” diye bağırdım ama nafileydi. Ayşe avazı çıktığı kadar bağırıp kızı hırpaladı. Ortamında a…ı Si…i
Mekân sahibi koşarak geldi, sinirden yüzü kıpkırmızıydı.
“Neler oluyor burada? Hepiniz dışarı!” diye kükredi. Haklı olarak, mekandaki müşteriler bayağı rahatsız olmuş bazıları mekanı terk etmeye başlamıştı.
Hepimizi kapının önüne koydu. O an Tolga’ya baktım. İçimden, kader midir, şans mıdır bilinmez ama onun işleri hep böyle oluyor, dedim. Güzel başlayan her şey, sonunda mutlaka felakete dönüşüyordu.
Umarım askerde biraz olsun rahat eder. Ondan gelecek yorumlara göre ben de başvuru yapmayı düşünüyordum. Zaten fabrikada çalışıp duruyordum; fazla hayal kurmaya gerek yoktu. Kendime bir araba ve cafe açacak kadar para biriktirsem yeter di.
Biraz sokakta dolaştık, Ayşe sakinleşsin diye. Ama Koray’ın ne ara sıvışıp gittiğini anlayamadım. Ayşe’nin gözleri hâlâ onu arıyordu. Çaresizce etrafına bakıyor, her köşe başında onun çıkıp gelmesini bekliyordu. Fakat Koray’ın yerinde yeller esiyordu.
Efe yanına yaklaştı. Sesinde yumuşak ama sabırsız bir ton vardı.
“Bırak artık Koray’ın peşini. Beraberken bile anlaşamıyordunuz. Daha niye kendini böyle yıpratıyorsun?”
Ayşe’nin yüzü bir anda gerildi. Gözleri öfkeyle parladı.
“Sen Eylem’i bırak, ben de Koray’ı bırakırım!” dedi, dişlerinin arasında fısıldar gibi ama sert bir sesle.
Efe bir an donakaldı. Kaşları çatıldı, şaşkın bakışları Ayşe’nin gözlerinde takılı kaldı.
“Bizimki karşılıklı,” dedi ağır bir tonda. “Eylem’in beni sevmediğini düşünsem, bir dakika yanında durmam. Ama sen… Sen kendi kendine gelin güvey oluyorsun. Koray seni istemiyor. Aradaki fark bu.”
Sözleri bıçak gibi saplandı Ayşe’nin kalbine. Yüzü düşse de gururuna yediremedi, bakışlarını başka tarafa çevirdi.
Efe ise, annesinden bile sakladığı kız arkadaşını Ayşe’nin bu kadar rahat bilmesine hâlâ şaşkındı. Sanki elindeki en büyük sırrı farkında olmadan açığa çıkarmış gibi bir huzursuzluk sardı içini.
Efe’nin gerginliğini anlamıştım. Ortamın havası değişsin ve Ayşe gerçekten Koray’ın peşini bıraksın diye konuşmaya başladım:
Cengiz;
“Koray’ın yeni sevgilisi var.”
Söz ağzım dan çıkar çıkmaz Ayşe gözlerini bana dikmişti. Durumu toparlamaya çalışarak ekledim:
“Bence sen de kendine yeni bir yol çiz.”
Ayşe’nin yüzü buz kesildi. Gözleri adeta delip geçiyordu.
“Ne? Yeni sevgilisi mi? Yalan söylüyorsun! Olsa benim haberim olurdu,” diye kendinden emin bir şekilde konuştu.
Ben ise iyice köşeye sıkışmış gibi, saçma bir şekilde devam ettim:
“Yoo, gerçekten var. Daha bugün buluşacaklardı ama kızın işi çıktı, gelemedi. Kız mağazada çalışıyor.”
Umudunu kessin istiyordum. Ama aslında kendi elimle fitili ateşliyordum, farkında bile değildim. Hanna’nın başına geleceklerin tohumunu ektiğimi anlamam uzun sürmeyecekti.
Ayşe öfkeyle adım attı bana doğru.
“Hangi mağaza dedin?”
Bir an düşündüm, sonra telaşla cevap verdim:
“Her zaman gittiğiniz mağaza… Atatürk Heykeli’nin oradaki, Dilek ablanın mağazası.”
Ayşe’nin gözlerinde bir kıvılcım çaktı. İçimden kötü bir his geçti, ama bastırmaya çalıştım.
Evet… Hanna, benim boş boğazlığım yüzünden yeni bir düşman kazanmıştı. Ve bu düşmanlık, sandığımdan daha tehlikeli olacaktı.
Daha sonra Tolga, kızları arabasına alıp evlerine bıraktı. Biz de kimimiz motorla, kimimiz arabası olanın yanına binerek dağıldık. Gece sessiz görünüyordu ama aslında yeni fırtınaların habercisiydi.
Hanna, olaylardan habersiz günlük rutinine başlamıştı. Sabah mağazaya geldiğinde diğer çalışanlar çoktan kepenkleri açmış, temizlik işlerine koyulmuşlardı. Hanna her zamanki gibi kargo ve internet satışından sorumluydu. Yoğun zamanlarda ise müşterilerle ilgilenirdi.
Üzerinde cappuccino rengi bir trençkot, başında ise acı kahve tonlarında şalı vardı. Rahatlığına düşkündü; şıklıktan çok huzura önem verirdi. Spor ayakkabılarıyla mağazada rahatça dolaşabiliyor, işine hızlıca adapte oluyordu.
Çalışanlara selam verip kargoların başına geçti. Sonbaharın serinliği ile güneş ışığı mağazanın camlarından içeri sızıyor, Eylül ayının keskin havası insanın içini ürpertiyordu.
Dün Koray’la buluşama mıştı Hanna. Ama bugün, kendi içinde küçük bir heyecan taşıyordu; öğle molasında ona mesaj atıp dünü telafi etmeyi planlıyordu. Annesine ise fazla mesai yapacağını söylemişti.
O bütün bunları düşünürken, uzaktan kendisini izleyen bakışların farkında bile değildi. Ayşe’nin kıskanç, keskin gözleri çoktan Hanna’nın üzerine çevrilmişti.
Ayşe, mağazanın tam karşısında uzak bir noktada Hanna’yı izliyordu. İçinde kaynayan kıskançlık gözlerine yansımış, bakışlarını keskinleştirmişti. Hanna’nın her hareketi, onun sabrını biraz daha tüketiyordu.
Cappuccino rengi trençkot… Şalını da özenle bağlamış. Masum masum dolaşıyor mağazada. Bütün bunlar numara. Koray’ın ilgisini çekmek için süslenip püsleniyor. Düşünceleri dolaşıyordu zihninde.
Ayşe’nin elleri yumruk olmuştu. Gözleri Hanna’nın üzerinde, adeta nefretle dolaşıyordu.
Koray’ın gözlerini benden çevirmesine izin vermeyeceğim. O kızın masum tavırlarının arkasında başka hesaplar var, biliyorum. Onu herkesten daha iyi tanıyacağım ve yüzündeki o sahte gülümsemeyi sileceğim.
Bir yandan da gururu incinmişti. Kendi kendine fısıldar gibi konuştu:
“Ben varken, kimse onunla olamaz. Hele ki Koray’ın kalbinde asla.”
O anda mağazanın kapısı açıldı, yeni müşteri girdi. Hanna başını kaldırıp gülümseyerek selam verdi. İşte tam da o gülümseme Ayşe’nin kalbine bir diken gibi saplandı.
O bakışlar, o tebessüm… Hepsini Koray için saklıyor. Benim adımı unutturan da bu maske. Ama göreceksin Hanna, bu oyun uzun sürmeyecek.
Diğer çalışanlar mağazanın temizliğiyle uğraşırken Hanna satışla ilgilenmiş, ürünü teslim edip müşteriyi uğurlamıştı. Dilek Hanım kasada faturaları karıştırıyor, yoğun bir şekilde hesaplara gömülmüştü.
Hanna işini bitirince elini çantasına atıp telefonunu çıkardı. Ekranda en yakın kuzenleri ile kurdukları grup sohbeti vardı: Entrika ve Latte. Hızlıca mesaj yazmaya başladı:
“Bugün Koray’ı çıkışta kahveye davet edeceğim. Elif, öğlen kimseyi peşine takmadan bana yardıma geliyorsun.”
Ardından başka bir mesaj attı:
“Zeynep, sana da günaydın kuzen.”
Bir süre sonra ekrana Merve’nin cevabı düştü:
“Dün gece olanları sadece ben mi duydum?”
Elif hemen atladı:
“Tamam Hanna, ben geliyorum. Herkese günaydın. Ama dün gece ne oldu ki? Kim ölmüş , kim kalmış , hiçbir şey anlamadım. 😏”
Merve, önceki gece yaşanan “kız kavgasını” anlatmaya koyuldu:
“Dün gece öyle bir olay oldu ki anlatamam! 😅 Ama anlatmazsam da çatlarım. Başlıyorum;Koray'ın arkadaşı Tolga varmış,ona asker gecesi yapmışlar. Başta erkek erkeğe olan gece, sevgilisi Buse’nin ve kendi kız arkadaşlarının gelmesiyle devam etmiş. Kızlardan biri Koray’a asılmış. Malum radarımız da olan takıntılı Ayşe… O kızı saçlarından halat gibi bağlamış. 🙄”
Hanna mesajı okurken gülmekten kendini alamadı.
“Bilgi sağlam kaynaktan geldi, değil mi?” diye yazdı.
Merve hızlıca cevapladı:
“Kesin! Bizzat gözlerimle gördüm. Bende abimle gitmiştim. Ayşe’nin gazabından Rabbim seni korusun Hanna. 🤭”
Elif de atladı:
“Yani demek ki Koray’ın çevresi yine karmaşık. 😂 Öğle arası planımızı dikkatli yapalım.”
Zeynep, gruba renk katmayı ihmal etmedi:
“Hahaha, Ayşe’nin kıskançlık dramaları bitmiyor. Kuzen, bugün izleyeceğimiz şeyler var gibi. Dikkatli ol bence. 😏”
Hanna, telefonu elinden bırakıp hafifçe gülümsedi. İçinde hem merak hem heyecan vardı. Öğle arasında Koray’la buluşmak, bütün karmaşayı biraz olsun unutmak demekti. Ama bir yandan da Ayşe’nin gözlerinin onu takip ettiğini bilmiyordu.
Öğle arası yaklaşınca Hanna telefonu eline aldı. Kalbi hafifçe hızlanmıştı, parmakları titreyerek ekrana dokundu ve Koray’a mesaj yazmaya başladı:
“Koray 🌙 merhaba! Nasılsın? Akşamüstü işin yoksa ben müsaitim, kahve içelim mi? 😄 Dün geceyi telafi gibi düşün.”
Mesajı gönderdikten sonra birkaç saniye bekledi, ekranı her an titreyebilir gibi gözlerini ekrandan ayırmadı. İçinde hem heyecan hem de hafif bir endişe vardı. Koray’dan gelecek cevap, gününü belirleyecek bir küçük dönemeçti.
Koray, dün gece olanları çoktan unutmuştu. Onu kafasına takmamıştı; Ayşe’yi umursamak demek, onu önemsemek anlamına geliyordu. Ayşe’nin klasik tavırları vardı; ilişki bitmiş olsa da kabullenemiyor, sanki eski sayfayı tekrar açmak istiyordu. Koray ise bu sayfayı çoktan kapatmıştı.
Mola saati geldiğinde Hanna telefonu eline aldı ve Hanna’dan gelen mesaji gördü. Hafif gülümseyerek mesajı okumaya başladı:
Hanna 💫: “Merhaba! Nasılsın? Akşamüstü işin yoksa ben müsaitim, kahve içelim mi? 😄 Dün geceyi telafi gibi düşün.”
Mesajı gönderir göndermez ekranı izlemeye başladı; kalbi biraz hızlı atıyordu.
Koray hemen cevap yazdı. Hanna’nın telefonu titredi ve ekranda beliren mesajı görünce gülümsemesi genişledi:
Koray🌙: “Bu sefer bir kahveyle yırtamazsın. Hayallerimi yıktın. Hesap pahalıya patlar 😏”
Hanna, Koray’ın mesajındaki şaka tonunu fark ettiğinde içi ısındı. Günün geri kalanını, akşamd
buluşmasını sabırsızlıkla bekleyerek geçirecekti.
Hanna mesajlaşmayı bitirip telefonu cebine koydu. Kalbi hâlâ hızlı hızlı atıyor, iş çıkışını sabırsızlıkla bekliyordu. Koray’la akşam buluşmak, hem dün gecenin telafisi hem de kendi küçük kaçamağıydı.
Gözleri ekrandan kafasını kaldırırken hafifçe gülümsedi. “Bu sefer her şey yolunda gidecek,” diye fısıldadı kendi kendine.
Ama farkında değildi… Henüz sahneye çıkmamış olsa da, Ayşe’nin kıskanç ve keskin bakışları çoktan plan yapmaya başlamıştı. Ayşe mağazaya girmiş kıyafetlere bakıyormuş gibi oyalanıyordu.
Gözü Hanna’nın üzerindeydi. Bugün, Hanna için sıradan bir kahve buluşması gibi görünse de, Ayşe’nin gözünde başka bir hikâye başlamıştı bile.
Hanna derin bir nefes aldı ve iş çıkışı buluşma hazırlıklarını düşünürken. Acaba Ayşe bu buluşmaya da damgasını vuracak mıydı?