11. Bölüm Senden Sadece İstediğim

1962 Words
11. Bölüm Senden Sadece İstediğim "Güzel anların tadını doğru çıkarın, yanlış insanlara harcadığınız zamanların sadakası o anlar." Hanna Çıkış saati yaklaşmıştı. Heyecanımı bastırmak için mağazada abuk sabuk işlerle oyalanıyordum. Nihayet Elif gelmişti ve yalnız dı. Geçen sefer babaannem peşine takılmıştı, bu yüzden rahat edememiştim. Buluşmayı iptal etmiştim. İlk defa biriyle buluşacaktım. Kalp atışlarımı kontrol edemiyordum; sanki yerinden fırlayacak gibiydi. Neden böyle bir işe kalkıştım ki? Ya tanıdık biri görürse, ya da bizimkilere söylerse... İşimden de olabilirdim belki. Ama Koray çok yakışıklıydı. İkinci kez ekmek olmazdı ki! Allah af etmez, günah yazardı... "O kulumu üzüyorsun" diye içimden geçiriyordum. Umarım Koray da bana karşı bir şeyler hissediyordur. Yoksa bu heyecanım boşa çıkarsa çok üzülürdüm. Kızların anlattıklarını aklımdan kovmaya çalışıyordum. O sırada Elif, muzur bir ifadeyle bana bakıp gülüyordu. “Eh Elif, alacağın olsun!” dedim içimden. Çok şık giyinmişti ama ben onun yanında sönük kalacaktım. Yüzüne full makyaj yapmıştı. Dudaklarına sürdüğü ruj ben burdayım sen nerdesin der gibi abartılıydı. Eyelinerin kuyruğu almış başını gitmiş. “Kızım sen kapalısın, bu kadar makyaja ne gerek var?” diye düşündüm. Ama bunu söylesem, daha da abartacağından emindim. Zaten sırf ben ne dersem, inadına daha fazlasını yapıyordu. Halbuki ben hep onun iyiliğini istiyordum. Çıkış saati yaklaşınca hemen hazırlanıp kendime çeki düzen verdim. Fazla abartmak istemediğim için sadece sürme ve rimel çektim. Hafif bir göz makyajı yapmıştım. İlk günden sanki onu etkilemeye çalışıyormuşum gibi görünmek istemedim. Oysa ki içten içe çok istiyordum beğenmesini... Elif’le birlikte mağazadan çıkıp kafeye doğru yürümeye başladık. O an içimi garip bir ürperti kapladı. Sanki arkamdan biri bizi izliyormuş gibi... Gözlerimi birkaç kez arkaya çevirdim, bakışların üzerimde olduğunu hissediyordum. Nefesini ensemde gibi duydum. Fakat döndüğümde, arkamızda sadece yoldan geçen insanlar vardı. Kimse yoktu. Derin bir nefes alıp yolumuza devam ettik. Kafeye vardığımızda Koray ve Cengiz çoktan masada yerlerini almış bizi bekliyorlardı. Onları görünce kalbim hızla çarpmaya başladı. İçimden geçenleri saklamak için çantamın sapı ile oynamaya başladım. Elif birden elimi sıkıca tuttu. Onunda elleri titriyordu. O an anlam verememiştim onun bu heyecanına. Hanna; "Kızım, sana ne oluyor? Niye bu kadar heyecan yapıyorsun?" dedim fısıltıyla. Elif dudaklarını büzüp kıs kıs güldü. " Bilmem... Baktım sen heyecan yapmıyorsun, rol çalayım dedim senden galiba," diye karşılık verdi. Onun bu rahat tavırlarına sinirlenmiş gibi görünsem de aslında beni biraz da rahatlattı. Yine de içimdeki kıpırtıyı bastıramıyorum. Koray’ın gözleri üzerime kaydığında sanki bütün salon sustu, etrafımızda kimse kalmadı. Elif koluma hafifçe vurdu, "Hadi, boş boş dikilme. Masaya geçelim," dedi. Adımlarım ağırlaşmıştı ama mecburen peşinden yürüdüm. Masaya yaklaştıkça kalp atışlarım hızlandı; kulaklarımda yankılanıyordu sanki. Koray gülümsediğinde boğazım düğümlendi, elimde olmadan gözlerimi yere indirdim. Masaya yaklaştığımızda hem Cengiz hem de Koray ayağa kalkıp bizi karşıladı. Koray; "Hoş geldiniz." İkisi de elini uzattı. Ben biraz çekingen davrandım, elimi uzatmadım. Ama Elif, heyecanına yenik düşüp doğrudan Cengiz’le tokalaştı. Sonradan farkına vardı ne yaptığının ama iş işten geçmişti. Ben ise hafifçe başımı eğerek selam verdim. Koray sandalyemi çekti. "Buyur, otur." Aynı hareketi Cengiz’in de Elif’e yapması kafamı karıştırdı. İçimden “Acaba bu ikisi de mi buluşmaya geldi? Bizi bahane mi ediyorlar?” diye geçirdim. Koray, garsona dönmeden önce bize baktı. "Biz bir şey ısmarlamadık, sizi bekledik. Ne içersiniz?" Başımdan aşağıya buz gibi su dökülsün istiyorum aslında. O kadar heyecanlıydım ki resmen ateş basıyordu. Ağzımdan çıkacak kelimeleri toparlamakta zorlandım. "Fark etmez... Siz ne içerseniz biz de onu içeriz," dedim. Elif hemen araya girdi. "Ben bir latte alırım," dedi umursamaz bir tavırla. Koray garsona işaret etti. Garson masaya yaklaşınca siparişlerimizi aldı. "Ben çay içeceğim," dedi Koray. Ben de başımla onayladım. "Ben de çay alırım." Cengiz ise söze girip gülümsedi. "Bana da latte lütfen." Siparişlerimizi verdikten sonra kısa bir sessizlik oldu. Ben çantamla oynamaya devam ederken, Koray yumuşak bir ses tonuyla bana döndü. "Günün nasıl geçti?" diye sordu. Koray gözlerini bana dikmiş bekliyordu. Yutkundum, parmaklarım çantamın tokasında dolaşıp duruyordu. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. "Şey... İyiydi aslında," dedim, sesim titreyen bir fısıltıyla. "Mağazada biraz yoğundu... Yani çok yorulmadım da... Ama tabii insan sürekli ayakta olunca yoruluyor. Yine de... güzel geçti." Cümlemin sonunda kendi kendime gülümsedim. O kadar saçmalamıştım ki! Elif yanımda kıkırdadı. Koray’ın gözlerinde hafif bir tebessüm belirdi. "Demek yorucu ama güzel bir gün," dedi. O anda kalbim hızla çarpmaya başladı. Sanki söylediğim basit cümleyi bile önemsiyor, üzerine düşünüyordu. Bu kadar küçük şeyin onun için değerli olması beni hem heyecanlandırıyor hem de daha çok utandırıyordu. Başımı kaldırdığım anda Koray’la göz göze geldim. Hemen bakışlarımı kaçırdım ama istemeden yine onun gözleriyle karşılaşıyordum. İçimi kaplayan bu his çok güzeldi, daha önce hiç tatmadığım bir duygu. Acaba Koray da aynı şeyleri hissediyor muydu? Eski sevgililerine baktığımda hepsi çok güzeldi, sanki bütün güzellikler onlarda toplanmış gibiydi. Ben onlar kadar güzel değildim. Belki Koray aynı heyecanı paylaşmıyordur diye düşünmek, içimdeki heyecanı biraz olsun bastırıyordu. Yine de kalbim deli gibi çarpıyordu. Biraz sonra garson çaylarımızı getirdi. Koray ve ben çaylarımızı aldık, Elif ile Cengiz ise latte tercih etmişti. Onlar daha ilk yudumdan sonra koyu bir sohbete daldılar. Elif, Cengiz’e ne iş yaptığını, hayallerini soruyordu. Cengiz ise Elif’e vakitlerini nasıl geçirdiğini, nelerden hoşlandığını... Masada kahkahaları yankılanırken, biz iki kişi kendi sessizliğimizin içinde kalmış gibiydik. Elif ve Cengiz bizi unutmuş, tamamen kendi dünyalarına çekilmişlerdi. Çayımı yudumlarken Koray, masanın üzerinde ellerini birleştirip bana doğru hafifçe eğildi. Bakışları ciddiydi ama içinde sıcak bir parıltı vardı. "Hanna... Sende beni çeken ne bilmiyorum ama, görüşmek istemezsen anlarım." dedi alçak bir sesle. Ama bilmeni isterim ki senden gerçekten hoşlandım. Ve bu görüşmenin son olmasını hiç istemiyorum." Sözleri boğazımda düğümlendi. Bir an için nefesim kesildi, kalbim sanki kaburgalarıma sığmıyordu. Elif ve Cengiz’in kahkahaları arka planda silikleşmiş, bütün dünya sadece Koray’ın gözlerinde toplanmıştı. Koray’dan böyle bir itiraf beklemiyordum. Nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Zaten nefesimi toparlayamıyorum. Çantamın kolunu sıkıca tutup başımı öne eğdim. Benden bir cevap bekliyordu. Sesim titreyerek çıktı. "Ben yani..." diye başladım ama devamını getiremedim. Konuşmak istememe rağmen sesim titriyordu. Neden böyle oluyordu? Tekrar şansımı denedim. "Ben de… ben de senden hoşlandım. Hoş buluyorum," dedim. Söylediklerim kendi kulağıma bile garip geldi; kekemelerle karışık ama içten bir itiraf gibiydi. Koray’ın hafifçe gülümsediğini fark ettim. Gözlerindeki sıcaklık ve sabır beni biraz olsun rahatlattı. İçimdeki heyecan ve mutluluk birbirine karıştı. Yüzüm kızardı, kalbim deli gibi çarpıyor, bacaklarımın altı sanki boşluğa düşüyordu. Dünya sadece bu masada, bizim için dönüyordu. Elif yanımda kıkırdayarak Cengiz’le konuşuyordu, ama ben ona değil, sadece Koray’a bakabiliyordum. Koray; Hanna’ya itiraf etmiştim: Ondan hoşlandığımı. İçimden dua ettim, Allah’ım, ne olur görüşmek istesin, diye. Hatta içimden Amin bile demiştim. Bu kadar utangaç olacağını hiç düşünmemiştim. Ama ne kadar çekingen olsa da bakışlarından bir şeyler hissettiğini anlayabiliyordum. Sanki her hareketi, her titreyen kelimesi bana küçük bir itiraf gibi geliyordu. "Ben de… ben de senden hoşlandım. Hoş buluyorum," demesi kalbimde çoktan yerini bulmuş gibiydi. Tebessüm ettim, gözlerim hafifçe parladı. Sanki ben de bu anı bekliyordum. Onun utangaçlığını görmek, gözlerindeki çekingenliği hissetmek beni hem heyecanlandırıyor hem de korumak istiyordum. İçimdeki sıcaklık ve sabırla Hanna’ya bakarken, o kırmızı yanaklar, titreyen eller ve başını öne eğmiş hali hem tatlı hem de değerli görünüyordu. Bu kız gerçekten içten ve samimiydi. Her hareketi beni daha da çok etkiliyordu. Hanna’nın iç sesini de duyabiliyordum sanki: Neden böyle utanıyorum? Konuşamıyorum bile… Ellerini sıkıca çantasının koluna dolamış, başını öne eğmişti. Kalbi eminim deli gibi çarpıyordu. Çayımı yudumlarken sessizce düşündüm: Onun yanında olmak… bunu hiçbir şey bozamaz. Şimdi her şey yolunda. Sadece onun rahatlamasını izlemek istiyorum. Hafifçe öne eğildim, omuzlarımı gevşettim ve gözlerimi ondan ayırmadan küçük bir gülümseme ile onun gözlerine baktım. Hanna çok gerilmişti, nefes almakta zorlanıyor gibiydi. Ona biraz müsaade ettim, rahatlaması için ama onu izledikçe utangaçlığı artıyor, gözlerini kaçırıyor ve ellerini daha sıkı kavrıyordu. O an bir anlığına içim ısındı; onun bu halini görmek hem tatlı hem de etkileyiciydi. Masaya eğilmiş, ellerimi birleştirmiştim. Gözlerimi Hanna’ya dikerek yumuşak bir sesle konuştum: "Hanna… Benim niyetim gerçekten ciddi. Bir iki gün konuşup takılıp sonra başka birine yönelmek değil amacım. Seni gerçekten tanımak istiyorum. Müsait olduğunda seni aramak, sesini duymak istiyorum. Eğer senin de niyetin ciddiyse… Gerçek anlamda seni tanımak isterim. Ne dersin?" Hanna kısa bir tebessüm etti. Bu iyiye işaretti. Ağzından çıkacak kelimeleri adeta cımbızla alıyordum. Gözlerime bakarak yavaşça konuştu: Hanna; "Neden olmasın. Konuşuruz, birbirimizi tanımaya çalışırız. Olmazsa zaten yolun başında ayrılmak en doğrusu olur." Bu kelimeyi kurduğu anda içimden onu susturmak geçti. "Lütfen Hanna ," dedim gülümseyerek, "daha en başında ‘ayrılık’ kelimesini kullanma. Gerçek manada birbirimizi tanıdığımızda ayrılacağımızı düşünmüyorum. Seni ilk gördüğüm andan itibaren kalbime yazdım. Senin adını Hanna." Hanna’nın yanakları bir anda al al olmuştu. İyice utandırmıştım onu. Hafifçe başını öne eğdi. İçimdeki sıcaklık daha da arttı. Bu anın özel olduğunu hissediyordum. Daha sonra garsona işaret ettim. "Birer tatlı alalım," dedim. Hanna’ya dönüp gülerek sordum: "Hangi tatlıyı seversin?" Hanna; "Ekler varsa ekler alabilirim," dedi. Elif ve Cengiz ise o kadar gürültü çıkarıyorlardı ki masanın altından Cengiz'in dizine vurdum . Cengiz, Elif’e dönüp alçak bir sesle: "Biz başka masaya geçelim mi? Bu ikisinin gürültüsünden seni tam anlayamıyorum," dedi. Elif de sanki bu anı fırsat kolluyormuş gibi: "Tabii olur," diye cevap verdi. Hanla onların başka masaya geçtiğini görünce şaşkın bakışlarla onlara baktı. İkimiz başbaşa kalmıştık. Masanın üzerinde ellerim hâlâ birbirine kenetliydi, gözlerim Hanna’daydı. İşte bu fırsat, diye düşündüm. Bu anı çok iyi değerlendirmeliyim. Elif ve Cengiz başka masaya geçtiğinde, masaya sessizlik çöktü. Ellerim hâlâ Hanna’nın ellerine yakın, parmak uçlarımız neredeyse birbirine değecek kadar yakın duruyordu. Hanna başını hafifçe öne eğmiş, gözlerini masadan kaldırıp bana bakmaya cesaret edemiyordu. İçimden düşündüm: Ne kadar utangaç… Ama tam da bu yüzden onu daha çok korumak istiyorum. Hanna iç sesi ile savaşıyordu: “Neden böyle utanıyorsun? Konuşamıyorsun bile… Ama onun gözlerine bakarken hiç utanmıyorsun. Bak çocuk gözlerini senden bir saniye bile ayırmıyor. Sen ise kukuman kuşu otur öyle. Çantanla oyna, onla geldin sanki buluşmaya. Bırak çantayı ve elini masanın üzerine koy.” İç sesimin dediğini yapmıştım, refleks olarak. Koray; Gözlerimizi kısa süreliğine birleştirdik. Kalbim göğsümden taşacak gibi çarpıyordu. Hafifçe eğilerek masanın üzerinden parmağımı onun parmağına doğru uzattım. Hanna anlık bir tereddütle geri çekildi ama sonra parmak uçlarımız hafifçe temas etti. "Bak, rahat ol," dedim yumuşak bir sesle, titremeden. "Hiçbir şeye acele etmiyoruz." Hanna küçük bir tebessüm etti, gözlerindeki çekingenliği korusa da omuzları biraz gevşemişti. İçimde tatlı bir heyecan hissettim; bu küçük yakınlık bile ikimiz için bir köprü olmuştu. Sessizlik içinde birbirimizi izlerken, masanın üzerinde ellerimizin birbirine yakın durması, gözlerimizin iletişimi… Tüm dünya sanki sadece bu masada dönüyordu. Her an, her bakış, birbirimizi daha yakından tanımaya atılmış bir adımdı. Hanna iç sesiyle adeta savaşıyordu. Konuşmak istiyor, ama bir türlü dışa vuramıyordu. Elini tut… gözlerine bak… Ona ne kadar beğendiğini söyle… İç sesi o kadar sabırsızdı ki, Hanna neredeyse kulak vermek istemiyordu. Ama susacak gibi de değildi; sanki iç sesi, her kelimeyi kendi telaşıyla fısıldıyordu. Hanna derin bir nefes aldı, ellerini masanın üzerinde sıktı. Kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki, tüm cesaretini toplamak için gözlerini kapatıp tekrar açtı. Koray, onun yüzündeki tebessümü ve gözlerindeki çekici bakışları fark ettim. Hafifçe eğildi, bana güven veren bir gülümseme vardı. Her ne olursa olsun, bu an bizim aramızda der gibi bakıyordu. Hanna’nın iç sesi hâlâ ısrarla fısıldıyordu: “Söyle… söyle… evlenmek istiyorum de😏” İçimdeki heyecan ve tatlı huzur birbirine karışmıştı. Bu an, onun bakışı ve tebessümü, benim utangaçlığım sayesinde çok daha değerli olmuştu. Ben kendi duygularımla öylesine meşguldüm ki etrafımda olup biten hiçbir şeyin farkında değildim. Elif’le Cengiz’in samimi tavırları, cafede bizim fotoğrafımızı çeken birinin olması… bunların hiçbirini görmüyordum. Sadece Koray’ın gözleri, tebessümü, kokusu vardı. Onun varlığı bütün kâinatı kaplamış gibiydi. Ben gerçekten âşık olmuştum ve anladım ki aşkın gözü kör, kulağı sağır oluyormuş. Bunu yaşayarak, iliklerime kadar hissederek deneyimliyordum. Koray Hanna’yı izlemeye öylesine kaptırmıştım ki, karşı masada oturan Ayşe’nin kıskanç bakışlarını fark edene kadar etrafı neredeyse görmez olmuştum. Onu gördüğüm anda içimde tuhaf bir soğukluk hissettim; en güzel anlarımın katili. Yeni cinayetini işlemeye hazırlanıyordu sanki, gözlerindeki kıskançlıkla bir kez daha bana meydan okuyordu. Hızla dikkatimi topladım, ama aynı zamanda Hanna’ya bakışımı saklamaya çalıştım. İçimde hem koruma hem de uyarı isteği bir aradaydı; çünkü o kıskanç bakışlar, masamızdaki huzuru ve Hanna’yla aramdaki bağı tehdit ediyordu. 💫🌙💫🌙💫🌙 Değerli yorumlarınızı ve desteklerinizi bekliyorum. Kitaplığınız da bizede yer varmı? ❤️🌙💫☕
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD