24. Bölüm “Aile İle Yüzleşme”
Hanna;
Koray beni arabasıyla evin yakınlarına kadar bırakmıştı.
Kalbim öyle hızlı atıyordu ki sanki göğsümden fırlayacaktı.
Heyecandan ellerim titriyor, adımlarım birbirine karışıyordu.
Merdivenleri nasıl çıktığımı, anahtarı kapıya nasıl taktığımı bile hatırlamıyordum.
Sanki dünyada yalnızca ben ve içimdeki o deli telaş kalmıştı.
Evin kapısını açıp içeri girdiğimde annemin sesiyle irkildim.
“Bu saatte ne oldu kızım?” dedi şaşkın bir ifadeyle. “Bir şey mi var, neden erken geldin?”
“Yok anne,” dedim aceleyle, gözlerim evin içinde babaannemi arıyordu.
“Babaannem nerede?”
“Salonda,” dedi annem.
Bir an bile düşünmeden salona yöneldim.
Kapının eşiğinden başımı uzattım.
“Babaanne… seninle acil bir şey konuşmam lazım,” dedim.
“Ne oluyor kızım, hayırdır bu telaşın?”
“Odama gelir misin, lütfen,” dedim.
Sesim neredeyse fısıltı gibiydi ama kalbim göğsümden duyulacak kadar gürültülü atıyordu.
Odama geçip kapıyı kapattım, hemen ardından kilitledim.
İkisiyle hem annemle hem babaannemle aynı anda baş edemezdim.
İlk önce babaannemle konuşmam gerekiyordu.
Beni her zaman dinlerdi, yargılamazdı.
Ne olursa olsun, önce ona anlatmalıydım.
“Ne oldu kızım, hayırdır bu saatte?” diye sordu odama girer girmez.
Babaannemin yüzünde hem merak hem endişe vardı.
Elinden tuttum, yatağın kenarına oturttum.
“Babaanne, sana bir şey anlatacağım ama önce otur. Lütfen,” dedim.
Ben ise odanın içinde bir ileri bir geri dolaşıyordum.
Sanki her adımda içimdeki korku büyüyordu.
“Otur kızım, anlat hadi,” dedi. “Endişelendirdin beni. İş yerinde biri bir şey mi dedi, bir şey mi yaptılar? Çabuk söyle!”
“Hayır babaanne, öyle bir şey değil,” dedim kısık bir sesle.
Ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Dilimin ucuna kadar gelen cümle, boğazımda düğüm olmuştu.
“Bak,” dedi babaannem, sesini hafifçe yükselterek, “anlatmazsan kalkar giderim. Gider mağazadakilerden öğrenirim.”
Gözlerini kısarak bana baktı; bu bakışı çocukluğumdan beri bilirdim.
Artık kaçış yoktu.
“Yok babaanne,” dedim. “Mağazadakiler de bilmiyor.”
Bir adım atıp önüne diz çöktüm.
Ellerini tuttum, avuçlarımın içi terden sırılsıklamdı.
Gözlerimin içine baktığında içimdeki bütün duvarlar yıkıldı.
“Babaanne…” dedim titrek bir sesle.
“Birinden evlenme teklifi aldım.”
O an zaman dondu.
Ne nefes alabiliyordum, ne de gözlerimi onunkilerden ayırabiliyordum.
Babaannem bir süre sadece bana baktı.
Yüzündeki ifade boştu; ne şaşkınlık ne de öfke… sadece derin bir sessizlik.
Sonra hafifçe başını eğdi.
“Ne dedin peki?” diye sordu yavaşça.
Sanki cevabı duymaktan korkuyordu.
Yutkundum. Dudaklarım kurumuştu.
“Şey… evet,” dedim.
Bu tek kelimeyle kalbim sanki yerinden söküldü.
Babaannem ağır ağır doğruldu.
“Madem cevap vermişsin,” dedi, sesi artık daha soğuktu, “şimdi bizden ne istiyorsun?”
Gözleri bir anneninki kadar yumuşak, ama bir duvar kadar da sertti.
“Şey, babaanne…” dedim. “Ailesiyle gelip sizlerle tanışmak istiyorlar. Yani niyetleri ciddi. Ben de biraz konuştum, önden tanımak için.”
Uzun bir sessizlik oldu.
Sadece duvardaki saatin tik tak sesleri yankılanıyordu.
“Ee kızım,” dedi sonunda, “bizden ne istiyorsun şimdi? Evet demişsin bir kere. Bize danışmak aklına yeni mi geldi?”
Sesinde sitem vardı.
Gözlerim doldu. “Babaanne, öyle değil…” diyebildim sadece.
Ama o kırılmıştı bile.
Gözlerindeki ışık sönmüştü.
Önüne biraz daha yaklaştım, diz çöktüm, ellerine sarıldım.
“Gerçekten sevdim, babaanne. Hayır diyemedim. Tanısan sen de seversin. Ailesi seninle tanışmak istiyor. Müsaade edersen gelsinler.”
Babaannem derin bir nefes aldı, gözlerini üzerimden ayırmadı.
“Demek sevdin ha…” dedi kısık bir sesle.
Sonra ellerini yanaklarıma koydu.
“Madem gönlün ısınmış, haftaya bakalım. Önemli bir iş olmazsa gelsinler, tanışalım.”
O an yüzüme bir tebessüm yayıldı ama hemen ardından kekeleye kekeleye,
“Babaanne, şey… haftaya değil, bu akşam gelecekler,” dedim. “Haber bekliyorlar.”
Babaannemin yüzü birden asıldı.
“Kızım, yangından mal mı kaçırıyoruz? Bu acele niye? Evet demişsin, biraz beklesinler. Bir aileyi araştırmadan olur mu hiç?”
“Babaanne, bazı sıkıntılar var,” dedim hemen.
Endişeyle bana baktı. “Ne sıkıntısı?”
“Hayır, düşündüğün gibi değil,” dedim ve derin bir nefes aldım.
Sonra Ayşe’nin yaptıklarını, arkamdan çevirdiklerini bir bir anlattım.
Sözüm bittiğinde babaannem sessizce elini başıma koydu.
“Aferin kızım,” dedi. “Hiçbir şeyi saklama. O Ayşe de kimse gelseydi ağzının payını alırdı bizden.”
“Odaya sessizlik çöktü. Babaannem ellerimi bırakmadan uzun süre baktı. Sonra sadece bir cümle kurdu: ‘Anneni çağır bana.’ İşte o anda anladım, asıl fırtına şimdi kopacaktı.”
Babaannemin yüzü gergindi, acaba anneme nasıl anlatacaktı.
Sonra yüzü yumuşadı.
“Tamam, ben annenle konuşayım. Sen oğlan tarafına haber ver, akşama bir tanışalım bakalım. Ama isteme dediğim gibi hemen olmaz. Önce biraz araştırırız. Sen belli ki kör gözünle bakıyorsun oğlana.”
Gülmeye çalıştım ama gözyaşlarım çoktan yanaklarıma süzülmüştü.
Babaanneme sıkıca sarıldım.
İkimiz de sessizce ağladık.
O an içimde sevinçle karışık bir huzur yayıldı.
Bir süre sonra elini sırtıma koydu. “Git elini yüzünü yıka, sonra anneni çağır yanıma,” dedi.
Başımı salladım ve odadan çıktım.
Koridorda annem kapının önünde bekliyordu.
“Ne oluyor, benden gizli ne konuşuyorsunuz?” diye sordu merakla.
“Yok bir şey Mihriban Sultan,” dedim gülümseyerek. “Kayınvaliden seni bekliyor içeride.”
Yüzüme soğuk su çarpmak için lavaboya geçtim.
Aynaya baktım. Gözlerimde hem sevinç hem de korku vardı. Ve iç sesim canlanmıştı;
“Vay be Hanna,sen evleniyorsun kızım!”
Bir an durdum, sonra aynadaki yansımama gülümsedim.
İç sesimi durdurabilene aşk olsun;
“Hani sen büyük konuşmuştun ya ablan evlenirken… ‘Acelen ne, ben olsam 25’e kadar beklerim,’ diyordun. Ne oldu peki?”
Kendime kaşlarımı kaldırıp baktım.
“Yirmi biri zor gördün be kızım! Bugün isteseler, yarın gelinliği giyecek kıvama gelmişsin.”
Bir iç çekişle aynadan uzaklaştım.
Demek ki insan plan yaparken kader sessizce gülüyormuş. İç sesimede gün doğmuştu.
Tam o sırada içeriden annemin çığlıkları yankılandı.
Kalbim sıkıştı. “Eyvah,” dedim kendi kendime. “Ya çok sevindi ya da çok kızdı.”
Lavabodan çıkıp çıkmamak arasında kaldım.
Derin bir nefes alıp kapıyı araladım. Annem karşımdaydı. Gözleri kıpkırmızıydı, belli ki ağlamıştı.
“Kızım, bu haber şimdi mi verilir?” dedi sitemle. “Akşama gelecekler miş! Ben ne hazırlayacağım? Evde doğru düzgün bir şey yok. Milleti nasıl ağırlayacağız?”
Sözleri yüreğimi ısıttı. Kızmamıştı, sadece telaşlıydı.
Gülümsedim, boynuna sarıldım.
O da bana sıkıca sarıldı.
“Hadi hadi,” dedi gözyaşlarını silerken. “Üstünü değiştir, bir şeyler hazırlayalım. Çabuk ol!”
Annemin yönlendirmesiyle hemen Koray’a mesaj attım.
Koray🌙“Bizimkiler müsaade verdi. Akşama sizinkileri bekliyoruz 😊” yazdım ve gönder tuşuna bastım.
Allah’ım, ne kadar heyecanlıydım! Annem haklıydı; ne hazırlayacaktım, üzerime ne giyecektim, hepsi kafamda deli sorulara dönüşmüştü. Ailesiyle ilk kez tanışacaktım. Acaba kimler gelecekti?
Hemen Dilek ablayı aradım. Geçen mağazada denediğim kıyafeti çok beğenmişlerdi. Rica ettim, maaşımdan kesilmesini söyledim. Akşam için onuda davet ettim.
“Saçmalama, hediyem olsun,” dedi Dilek abla ve gülerek kabul etti. Eşiyle birlikte gelmeyi de onayladı. Onlar da benim ailemden biri gibiydi, en azından moralim yerinde olacaktı.
Allah’ım, çok heyecanlıydım! Annem
mutfakta çoktan hamur işine girişmiş, ben de temizlikte ona yardım ediyordum, kendi hazırlıklarıma henüz başlamamıştım.
“Ne olur utandırma beni Koray’ın ailesine karşı,” diye dua ettim kendi kendime.
Hayallerim gerçekleşiyordu ama bu kadar hızlı olacağını ben bile tahmin edemezdim. Daha bir ay öncesine kadar Koray, hayatımda yoktu; ama şimdi sözlüm olacaktı. İlk görüşte aşk… demek ki böyle bir şeymiş. Allah, nasip edince herşey, herkes vesile oluyormuş.
Ayşe’ye kızıyordum; ama düşündükçe, bu mutluluğu ona da borçlu olduğumu fark ettim. Evet, bana oyunlar çevirmişti, ama sayesinde işler hızlanmıştı; belki de kader böyle yazmıştı. İçimde karmaşık bir minnettarlık ve şaşkınlık dalgası yükseldi.
Umarım keyifle okursunuz her bölümü. Yorumlarınızı bekliyorum. 🙏❤️🥰💫🌙