6. Bölüm Güzel Başlangıçlar

1091 Words
6. Bölüm Güzel Başlangıçlar Ekranda görünen isim… “Koray Kılıç 🌙” “Kahve teklifime hâlâ cevap vermedin”. Hanna’nın nefesi kesildi, kalbi göğsünde deli gibi atıyordu. Telefonu titreyerek eline aldı, parmakları ekrana dokunmaya hazır ama hâlâ tereddüt ediyordu. İç sesi bir yandan heyecanla bağırıyordu: “İşte bu an! Şimdi yaz, kızım! Yoksa bir daha fırsat bulamazsın!” Ama diğer yandan uyarıyordu: “Acele etme! Unutma, o da seni merak ediyor, kendini kolay kaptırma.” Derin bir nefes aldım, ekrana baktım ve titreyen parmaklarımı yavaşça mesaj bölümüne doğru uzattım. Hanna “Selam Koray 😊 Biraz yoğun bir gündü. Kahve teklifin için birazdan dönüş yapacağım sana. 😏☕️” Mesajı gönderdikten sonra telefonu biraz uzağa bıraktım, kalbim göğsüm de deli gibi atıyordu. Gözlerimi kapadım ve iç sesimle sessizce konuşmaya başladım: “Tamam Hanna… Şimdi bekleme zamanı. Kızlar da biraz araştırdıysa, iş tamamdır. Şimdi sıra Koray’da. Ah, bakalım ne cevap verecek…” Hanna, telefonunu açıp “Entrika ve Latte” grubuna mesaj attı: “Kızlar, acil analiz lazım 😅 Koray Kılıç mesaj atmış. “Kahve teklifime hâlâ cevap vermedin”. Siz araştırıp bana dönecektiniz.” Kuzenlerden Zeynep🧐: “Hahaha hazır olun, Kılıçlar klanı açılıyor! 😎 İlk önce sevgililer listesi: eski sevgili Ayşe, takıntılı tip, hâlâ sosyal medyada ‘Koray’ın her fotosunu beğeniyor.’ eski fotolarını paylaşıyor. Bir de lise aşkı Melis…” Elif💃: “Dikkat! Melis hâlâ ayda iki kez Koray’ın fotoğraflarına yorum yapıyor; Kahve teklifini kabul edersen aklına ilk Melis gelsin 😂” Merve💅: “Sakin ol Hanna! 😂 Ama gerçek bomba: Yurt dışındaki sevgilisi Derya, takıntılı ama çok tatlı, Koray’ı görünce hemen mesaj yağdırırmış. Kahve teklifini duyarsa… aaahh kaos!” Hanna ekrana bakarken gülümsemesini tutamadı ama içi biraz karıştı: “Yok artık… Bu kadar çok mu?” Kuzenlerden Merve: “Ve tabii Koray’ın kuzeninin arkadaşı, liseden sınıflar ayrıymış ama oda eski sevgilisi… Hepsi hâlâ onu konuşuyor, inanamazsın. 😆” Hanna, telefonunu kenara bırakıp derin bir nefes aldı: “Tamam, ağır olacağım… ama bu kadar bilgi birden… Kalbim duracak gibi.” İç sesi yine konuştu: “İşte Hanna, rakibin çok fazla. Ama şimdi dikkat et! Çok bilgi var, panik yapma. Önce bir kahveye karar ver, sonra geri döneriz eski sevgili bültenine.” Koray Kılıç Ellerim kutuları yerleştirip kapatırken aklımda tek bir şey vardı: Hanna. Telefonumu molada kontrol etmek için sabırsızlanıyordum. Sigara molasında mesaj atmıştım acaba cevap gelmiş midir? “Kahve teklifime hâlâ cevap vermedin” Molaya çıkmak için dakikaları sayıyordum. Zil çalar çalmaz eldivenleri çıkardım ve cebimdeki telefonu aldım. Ekranı açtım… ve mesaj vardı. Hanna’dan! Kalbimin ritmi bir anlığına değişti gibi hissettim. Mesajı açtım: “Selam Koray 😊 Biraz yoğun bir gündü. Kahve teklifin için birazdan dönüş yapacağım sana. 😏☕️” Gözlerim ekranda takılı kaldı. Bir yandan heyecanla gülümsüyor, diğer yandan kendimi frenlemeye çalışıyordum. İç sesim bağırıyordu: “İşte bu! Şimdi cevap yaz, yoksa Hanna kaybolur!” Ama diğer yandan uyarıyordu: “Ağır ol, acele etme. Bu kız kendi stratejisini kuruyor, sen de sabırlı ol. Ürkütme kızı, diğerlerine benzemiyor.” Derin bir nefes aldım, ekrana baktım ve parmaklarımı mesaj bölümüne doğru uzattım. “Tamam Koray, sakin ol. Hızlı davranma… Hafif esprili ol, ama acele etme.” Bir an durdum, gülümsedim ve yazmaya başladım: “Selam Hanna 😊 Tamam, beklerim. Ama bil ki sabırsızlanıyorum. Fazla bekletme ağaç olup kök salmak istemiyorum? ☕️😏” Mesajı gönderdim ve telefonu cebime koydum. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Artık top Hanna’daydı. İçimden küçük bir kahkaha geldi: “İşte bu… Sıra onda . Bakalım nasıl bir cevap gelecek?” Molam sona erdi ve tekrar bant başına döndüm. Ama her kutuyu kapattığımda aklım yine mesajda kalıyordu. Hanna’nın hangi cevabı yazacağını merak etmek, işin temposunu unutturuyordu. Hanna “Kararsızlık ve cesaret arasındaki ince çizgideyim.” Telefonu elimde tutarken kuzenlerimin söyledikleri kafamda dönüp duruyordu. “Eski sevgili Ayşe… Lise aşkı Melis… Yurt dışından yazan Derya…” İçimden derin bir “offf” çektim. “Ya başıma dert olurlarsa? Daha başlamadan başımı ağrıtırlarsa…” Ama sonra iç sesim hemen araya girdi: “Hanna! Çekilme artık. Bu sadece bir kahve. Hem her gün kahve içiyorsun zaten. Tek fark bu sefer mekan farklı, yanında Koray olacak. Korkma bu kadar.” Kendi kendime gülümsedim. Parmaklarım titreyerek ekrana kaydı. Uzun uzun düşündükten sonra sonunda yazdım: Koray Kılıç 🌙 “Cumartesi iş çıkışı bizim işyerinin ilerisindeki cafe de buluşabiliriz, müsait olursan. ☕️ Ama ben yalnız gelemem, yanımda kuzenim Elif de olacak. 😊” Mesajı gönderdim. Telefonu elimden bırakıp sırtımı duvara yasladım. Kalbim hızla atıyordu. “Tamamdır Hanna… Cesaretini topladın. Artık top Koray’da.” Ama içimde küçücük bir ses hâlâ fısıldıyordu: “Ya gelmezse? Ya seni sadece oyalar ve geçmişteki sevgililerinden biri devreye girerse?” Kendi kendime başımı iki yana salladım, derin bir nefes aldım. “Hayır, bu kez kendime şans tanıyacağım.” Tolga Karcı; Yirmi bir yaşındaydım ama kendimi kırk yaşında hissediyordum. Babamı çok genç yaşta kaybettik. O zamanlar ben ilkokul üçüncü sınıftaydım, kardeşim Oğuzhan daha okula bile başlamamıştı. Ne olup bittiğini anlamadan bir sabah babamı toprağa verdiler. Annem, iki erkek çocukla yapamadı başta. Çaresiz kaldı, yeniden evlendi ama o adam bize huzur vermedi. İki yıl bile sürmedi o evlilik. O adamın evden gidişiyle beraber kendime bir söz verdim: Annemle kardeşimi kimseye muhtaç etmeyecektim. O günden sonra başladım çalışmaya. Ufak tefek işlerle, gücümün yettiği kadar. Beşinci sınıf öğrencisi ne iş yapabilirse işte… Akşam eve boş dönmemek için iş seçmiyordum. Sağ olsun, esnaflar halimizi bilir, bana ellerinden geldiğince iş verirlerdi. Okuldan çıkar, getir götür yapar, akşam harçlığımı alır eve dönerdim. Annem utana sıkıla alırdı paramı. Valilik yardım ediyordu aslında ama annem fazla gidip istemezdi. Bir nevi kendi yağımızla kavrulduk. Şimdi sanayide çalışıyordum. Okumak bana vakit kaybı gibi geliyordu. Son pişmanlık fayda etmez artık. Ama bu iş de yetmiyordu. İçimde başka bir yol vardı: uzmanlığa başvurmuştum. Askerlik yaklaşıyordu, okulu dışarıdan okuyordum ama bittiğinde tecili bozup uzmanlığı deneyecektim. Bizimkileri bekleyecektim aslında, ama onların acelesi yoktu. İyi kötü aileleri vardı, geçim sıkıntıları benim kadar değildi. Onlara söylemeden yaptım başvurumu. Öğrendiklerinde Efe, Koray, Cengiz… kesin canıma okuyacaklar. Ama onlardan önce birinin gidip onlara ufak ufak ön bilgi vermesi fena olmazdı. Buse… Aşkımdı. İstekleri aslında çok da abartılı değildi; sorun hayat şartlarımız daydı. Beraber gezmek istiyordu, her şey paraydı; arabası, yemek, içmek… Ona bu yaz sözleneceğimize dair söz vermiştim. Ailesinden istemeyi planlamıştım. Hesapladım, isteme merasimi bile on bini geçiyordu. Bir maaşım sadece kız istemeye yetiyordu; sonrası için ne yapacağımı düşünüyordum. Yine de gülümsedim. Verdiğim söz ağırdı; gitmeden önce yüzüğü parmağına takacaktım. “Beni bekleyen birinin olması, en büyük mutluluğumdu. Dönüşüm umut dolu olsun diye çabalıyordum; tek amacım hayallerimize kavuşmaktı. Nereden bilebilirdim ki döndüğümde, o hayallerin paramparça olacağını…” “Rızık yalnızca mal değildir! Sevmek, sevilmek ve iyi insanlara denk gelmek de rızıktır.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD