10.İSTENMEYEN NİKAH

1399 Words
Düğün gününe uyanan iki genç mecbur kaldıkları bu evliliğe sonsuzlukta bağlanmak üzereydiler. Kesilen kurbanlar hazırlanıp yemek olurken evin önüne asılan bayrak ve çalmaya başlayan davul zurna düğünün başlangıcının habercisiydi. Han düğün için gelen teyzesinin oğlu İsmail’i kolundan tutup bir köşeye çekerek, ‘’Düğün bitene kadar arkadaşlarım sana emanet.’’ demişti. ‘’Başımla beraber gözün arkada kalmasın.’’ diyen İsmail misafirlerin yanına geçti. Han hepsiyle tek tek konuştu. ‘’Düğün bitene kadar kusurumu görmezden gelin.’’ dediğinde arkadaşları sırtını sıvazladı. ‘’Yok be oğlum ne kusuru.’’ dedi Selman. ‘’Geldiğimizden beridir o kadar işinin arasında bir de bizimle ilgileniyorsun.’’ ‘’Selman haklı.’’ diyerek Baha araya girdi. ‘’Sen kendi işine bak bizi düşünme.’’ ‘’Düğünden sonra geri dönmeden mutlaka görüşelim.’’ dedi Han ve arkadaşlarının yanından ayrıldı. Evlerinin önüne ve avluya yerleştirilen masa, sandalyeler dolmaya başlamıştı. Sürekli birileri gelip yemek yiyor halay çekiyor yorulunca gidiyordu. ‘’Oğlum hala hazırlanmadın mı?’’ diyen annesiyle iç çekti. ‘’Hazırlanırım.’’ Odasına çıktığında kapıyı kapatıp derin bir nefes aldı. Dışarıdaki kalabalığın içinde boğulacakmış gibi hissediyordu. Bu evde kaçış yeri olan odasına baktı artık burası da ona ait olmayacaktı. Dolabının kapısını açtığında asılı üç takım elbiseyi gördü. Her gün için farklı bir kıyafet almak zorunda kalmıştı. Tabii aşağısı ağalığına yakışmazdı! Üzerini değiştiğinde dışarı çıkıp gelen konuklarla ilgilenmeye başladı. Bu akşama kadar böyle devam edecekti ve akşam olunca da ailesiyle Nur Melek’in evine gidecekti. İki aile arasında karar verip nikahın bugün kıyılmasını istemişti. Han konuklarla ilgilenirken Nur Melek odaya kapanmış evine kadar ulaşan davul zurna seslerini gözyaşları içinde dinliyordu. Yengesi odaya girdiğinde ağladığını görünce söylenmeye başlamıştı. ‘’Nur Melek kalk üzerini değiş akşam yakındır damat evinden gelirler.’’ ‘’İstemiyorum.’’ dedi bağırarak. ‘’Hepsi senin yüzünden, kaçmasaydın babanın evinden benim ne suçum var? Kaçtıysan da beni ateşe atacağına cezasını sen çekip ölseydin. Neden sen bu aileye gelin geldin diye ben de senin ailene gelin olarak gitmek zorundayım?’’ ‘’Ne bağırıyorsun sesin dışarı taşıyor?’’ diyen annesi içeri girdi. ‘’Hepinizden nefret ediyorum, ailem değil düşmanımsınız.’’ Yerinden fırlayıp odadan çıktığında babasına çarpınca durmak zorunda kaldı. ‘’Düşmanınız öyle mi?’’ dedi babası öfkeyle. ‘’Sevin işte düşmanın olan bu insanlardan sonsuza kadar kurtuluyorsun.’’ ‘’Kızına kıydığın gibi keşke zamanında kardeşine de kıyabilseydin de ben şimdi bunları yaşamasaydım!’’ dediğinde yüzüne gelen tokatla yere savruldu ama düştüğü yerde bağırmaya devam etti. ‘’Yalan mı? O kardeşindi ama ben de kızındım! Senin canından dünyaya gelmişim yine de değersiz bir eşyaymışım gibi bunu alın kardeşimin canını bağışlayın dedin.’’ Özdemir Bey öfkeyle üzerine yürüdüğünde Avşar araya girdi. ‘’Ağabey yapma sırası değil birazdan gelirler.’’ ‘’Evlenmeyeceğim işte istediğinizi yapın umrumda değil.’’ Nur Melek ağlayarak bağırmaya devam ediyordu. Bağırması babasının öfkesini iyice körüklemişti. Avşar’ın elinden kurtulduğunda kızını saçlarından tutup yerde sürükleyerek odaya götürdü. ‘’Kendi isteğinle hazırlan, söyleneni yap yoksa o düğününe yüzün gözün morarmış çıkarsın.’’ ‘’İstemiyorum.’’ dediğinde beline gelen tekmeyle yere yatmıştı. ‘’Öldürürüm seni!’’ diye bağıran babasını amcası tutup geri çekti. Annesi araya girip, ‘’Ben hemen hazırlarım.’’ diyerek kocasının gözlerine baktı. ‘’Sorun çıkmayacak.’’ Özdemir Bey kolunu çekip kardeşinin elinden kurtuldu ve karısını kenara itip dizinin üzerine çöktü. Belinde usluca yatan silahı eline geçmiş kızının başına dayanmıştı. ‘’Allah yukarıda şahidim en küçük bir zorluk daha çıkarırsan gelinliğinle seni mezara kendi ellerimle koyarım.’’ Odadan çekip gittiğinde Güler Hanım kapıyı kapatıp kilitledi. Kızının yanına gittiğinde saçlarını okşadı. ‘’Yapma kızım, babanın damarına basıp durma.’’ Genç kız saçlarını okşayan eli geri itti ve belinin acısıyla kıvrandığı yerden kalktı. ‘’Bu saatten sonra ne sen benim annemsin ne de o adam babam. Benim için artık yoksunuz bir daha Nur Melek diye kızım var demeyin madem öldürmeye bu kadar isteklisiniz o zaman öldü kabul edin öyle yaşayın.’’ Yengesine baktığında gözleri nefretle doluydu. ‘’Hele siz kendi sevdanıza hayatımı bitirdiniz ya acısı umarım kızından çıkar. Dilerim Osman bir kız kaçırır karşılığında kızını kurban edersin de yaşattığını yaşamadan ölmüş olmazsın.’’ Yanındakilere aldırış etmeden üzerindeki kıyafetleri çıkarıp yere fırlattı ve önceden alınmış elbiseyi giydi. Duvarda asılı aynanın karşısına geçip gözyaşlarından kalıntıları temizleyip makyajını yaptı. Tek kelime etmiyor, gözyaşı dökmüyordu. Annesiyle yengesi ani değişimini biraz korkuyla izliyordu. Çantasından çıkardığı maşayla saçlarını yaptığında topuklu ayakkabıları ayağına geçirdi. Sakince odadan avluya çıktı ve bir köşede oturup beklemeye başladı. Gökyüzü kararmaya başladığında dışarıdan yaklaşan sesler duyuluyordu. Erkek tarafı geldiğinde beklediğinden daha kalabalıktı. Direnmeyi bırakmıştı, kaçmayı başaramadığı kaderine boyun eğmişti. Annesi yanına geldiğinde, ‘’Benimle gel.’’ deyince tek kelime etmeden kalkıp takip etti. İçerideki büyük salona girdiler. Annesinin gösterdiği yere halının üzerine oturdu. Halası elindeki tülbenti başına örterken hareketsizce beklemeye devam etti. On dakika kadar yalnız oturmuştu ve sonra yanındakinin varlığını hissetmişti. Han da kendisi gibi iki dizinin üzerinde hazırolda oturmuştu. İçeride sadece yakın aile üyeleri vardı ama bu haliyle bile kalabalıktı. Dışarıdan gelen davul zurna seslerini ve çekilen zılgıtları duyuyordu. Resmi nikahı ve imam nikahını birlikte kıyacaklardı. Nikahı kıyacak kişinin gelmesini beklerken Han cebinden çıkardığı kutuyu açıp içindeki yüzüğün birini kendi parmağına taktı diğerini yanındakine uzattı. Genç kız hareket etmeyince istemese de elini tutup kendisi taktı. Nur Melek elini tutan elle gerilmişti ve rahatsız olmuştu ama tepkisiz kalmak için kendisini zorluyordu. Parmağına geçen yüzük bütün ruhunu sıkıyordu. Nikahı kıyacak olan gelip karşılarına oturduğunda dua etmeye başlamıştı. Nikaha geçtiklerinde karşısındaki yüzüne bakarak ‘’Han’ı kocan olarak kabul ettin mi?’’ diye sorunca cevap veremedi. Hayır demeyi çok istiyordu ama babasının ölümcül bakışlarını üzerinde hissediyordu. En sonunda, ‘’Ettim.’’ demişti. Soru genç adama yöneltildiğinde O da doğruyu yansıtmasa da kabul ettiğini dile getirmişti. Evlenmek istediği kişi başkaydı evlendiği kişi başka ama çözümü yoktu. Önlerine konan defteri de imzaladıklarında Nur Melek eline verilen evlilik cüzdanına baktı. Yırtıp parçalasa evlilikleri iptal olur muydu? Oturdukları yerden kalktıklarında içerideki aile büyüklerinin ellerini öpmeye başlamışlardı. Nur Melek önce Han’ın dedesiyle, babaannesinin sonra babasıyla annesinin elini öpmüştü. Kendi dedesinin elini öptükten sonra istemese de babasının eline uzandı ama yaptığı tek şey o eli hızlıca çenesine ve alnına değdirmek oldu. Annesine de aynısını yapmıştı. Amcası ile yengesini ise tamamen görmezden gelmişti, kalabalık ortamda tatsızlık olmasın diye onlarda sessiz kalmıştı. Yapılacak her şey bittiğinde erkek tarafı kendi evindeki eğlenceye geri dönmüştü ve kız tarafı ıssızlaşmıştı. Genç kız kimseyle tek kelime konuşmadan üzerindeki elbiseyi çıkarıp pijamalarını giyerek yer yatağına yattı ve sıcağa aldırış etmeden örtüyü üzerine çekti. Gözü istemsizce parmağındaki yüzükteydi. Arzuladığı tek şey istediği gibi özgürce yaşamaktı ama onun yerine burada bir evliliğin içine hapsolmuştu. Odanın kapısını duyduktan sonra kolları arasına sokulup yatanın sıcaklığını duyumsadı. Kardeşine sarıldığında kolundaki ıslaklığı hissetti. ‘’Sen ağlıyor musun?’’ diye sordu Irmak’a. Küçük kız omuz silkti. ‘’Senin söylediklerini duydum. Annem ve babamın artık annen ve baban olmadığını söyledin artık benim ablam olmayacak mısın? Annem senin hep burada kalacağını söylüyor bir daha görüşemeyecek miyiz?’’ Kardeşine daha sıkı sarıldı. ‘’Ben senin hep ablan olarak kalacağım ve görüşmeye devam edeceğiz sadece birbirimize biraz uzak olacağız o kadar.’’ Uzun saçları yavaşça okşadı. ‘’Irmak, sen benim yaptığım hatayı sakın yapma sadece okuluna odaklan ve derslerine çalış. Özgürce arkadaşlarınla gezip eğlenmek istersen de bunun için kendi ayakların üzerinde duracağın güne kadar bekle tamam mı?’’ Kardeşi tamam anlamında başını salladığında daha fazla konuşmadılar ve birbirlerine sarılarak yatmaya devam ettiler. Han odasında yalnız olacağı son iki günün sessiz huzurunu sürüyordu. Bir telefonunda açtığı fotoğrafa bir parmağındaki yüzüğe bakıyordu, kalbi karmakarışıktı. Yüzüğü takmak için Nur Melek’in elini tuttuğunda hiçbir şey hissetmemişti bu evliliğe nasıl alışacaktı? Hazal’ı unutmak zorunda olduğunun farkındaydı ama yapamıyordu bir türlü aklından çıkaramıyordu. Aramamak için rehberine girip numarasını sildi ama bu yaptığı saçmalıktı çünkü numarası her rakamıyla zihnindeydi silmek onu nasıl durdurabilirdi? Karısını sevmese de artık evli bir adamdı başkasını düşünmesi bile doğru değildi yine de engel olamıyordu. Gülen yüzünün göründüğü fotoğrafı açtığında sil butonuna bastı ama çıkan emin misin sorusuna hayır seçeneğini seçti. Eli varmıyordu yapamıyordu. Galeriden geri çıktı ama ana sayfasına arka plan olarak da aynı resmi ayarlamıştı yani telefonu her açtığında bu fotoğrafı görüyordu ki yerine yenisini koymayı da beceremiyordu. Bu fotoğrafı Hazal çekmişti ve o anı hatırlıyordu. Vapurda deniz üzerindeydiler. Kenardaki demir korkuluğun yanında denizi seyrederken sevdiği kadın kolları arasındaydı ve sırtı göğsüne dayanmıştı. Esen tuzlu rüzgar sevgilisinin sarı saçlarını yüzüne savuruyordu. Hazal telefonunu çıkardığında ön kamerayı açıp telefonu uzaklaştırmıştı. ‘’Öpsene.’’ dediğinde genç kızın yanağından öpmüştü ve o anı çekmişti. Savrulan saçların birazı kendi yanağına yapmıştı ve ikisinin de gözlerinin içi gülüyordu. Gözünden akan yaşı hızlıca silip telefonu yatağın içine bıraktı. Bir yolu varsa sevdiği kadının kalbindeki varlığını silmesini istiyordu. Bu geceden sonra ikisi için hiçbir ortak yol kalmamıştı. Hazal artık gelip elini tutmak istese de o eli kendisi çekerdi çünkü evlenmişti. Babasının söylediği gibi ikinci bir eş almazdı ve Nur Melek ile boşanma gibi bir durum zaten söz konusu bile olamazdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD