2 Aynı Evde

1104 Words
Abim, " Feride iyi misin? " Ömer cebinden mendil çıkarmış kaşıma tutuyordu. Endişeliydi. Ömer, " Acıyor mu? " Çok yakın yüz yüze gelmiştik. Elindeki mendil kaşımın üzerinde, geniş eli yüzümün yarısını kaplıyordu. Soluduğu nefesi yüzüme çarpıyordu. Eli tenime değerken yüzüm alev aldı. Kısa anda kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Göz göze gelmiştik. " Ömer çek elini kardeşimden, çekil şöyle, " İtekledi, yanıma yaklaştı kaşımı inceliyordu. " İyi çok bir şey yok. Hadi eve gidelim. " Biraz daha sakinlemişti. Arabaya bindik. Yine de hâlâ gergin bir ortam vardı. " Mehmet beni bir pansiyona bırakır mısın? " Sesi çok netti. " Saçmalama Ömer, bizimle geliyorsun. O iş ayrı , bu ayrı. Kardeşime göz dikmen hiç hoş değil. Bunun kararını kardeşim zaten verir." ( Ah şimdi bittim ben. Ömer'le aynı evde, bana ilgisini biliyorum ve bu nedendir bilmediğim şey hoşuma gidiyordu. ) " Mehmet kimseyi rahatsız etmek istemiyorum. Ben hissettiğimi söyledim ve Feride ben o evdeyken rahatsız hissedecek. Kendi evinde ona bunu yaşatamam." Üzgündü. Ama başı eğik değil, pişman değildi. " Şey ben rahatsız olmam, benim için sorun değil, Abimin dediği gibi siz çok yakın arkadaşsınız, aranızı kimsenin bozmasına izin vermeyin! Ben bile olsam." Abim gülümsedi. Ömer aynı ifadesi ile yola devam etti. Eve geldiğimizde annem kaşımı hemen fark etti. Telaşlıydı. Yanıma geldi kaşıma bakıyordu. " Kızım sen abinlerle, ne alaka? Sen Songül'e gitmemiş miydin? Kaşına ne oldu ? " " Anne Songül evde yoktu. Bende abimlerle gittim. Ayağım kaydı düştüm. Ama acımıyor." derken abimlere bakıyordum. Suçluluk hissetmelerini istemedim. Hepsinin yanında yalan söylemiştim ama, açıklayamazdık. Salonda oturuyorlardı. Ben de mutfağa geçtim, anneme yemek yapmak için yardım ediyordum. Yemek saatine kadar çay , kurabiye yaptım, hep birlikte salonda içmeye başlamıştık . Ömer tarafına bakmamaya çabalıyordum. " Anne Ömer'e ev bakıyoruz buralarda bildiğin boş kiralık ev var mı ? " " Buluruz oğlum da ailesine gitmedi. Annesi merak ediyordur. Haber verseydiniz." " Anne o işler biraz karışık. Ömer'i sözlemek istiyorlar. Ama Ömer istemiyor. O yüzden gitmiyor. " Abim kaş göz işareti yapmıştı. Sonra anlatırım tarzında... Annem üzülmüştü. Ne yapabileceğini düşünüyordu. " Anladım oğlum. İstersen bizim alt kattaki ıvır zıvırları boşaltır, boyarız. Orada kalırsın. Yemekte bizimle yersin. Oğlumun canını kurtarmışsın, sen de benim oğlum sayılırsın." Hepimiz şaşırmıştık. Bir şey diyemedi ilk başta, beni düşündüğünü biliyordum. Ben de onu zor durumda bırakmamak için, " Temizliğini de ben yaparım. " Abim bana önce sert ,sonra hafif yumuşattı ifadesini, " Tamam öyleyse yarın boşaltalım, boyayalım. Sonra da iş buluruz. " " Size çok zahmet veriyorum. Kusura bakmayın. " Başını eğmiş parmaklarıyla oyalanıyordu. *** Mahcup , çekimserdi. Bir o kadar da yakışıklı. Tunceli dağlarında komando olmak ta vücudunu kaslı yapmıştı. Abim ve Ömer güçlü, kalıplıydılar. Ömer 1,85 boylarında , esmer , ela gözlü, yanağında gamzeleri olan çok yakışıklı bir adamdı. Bana olan ilgisi hoşuma gitmiş, beni ona doğru çekiyordu. Ömer varken odaya girdikçe kalbim hızlı atıyor, utanıyordum. Ama o kısa aralıkta görmesem de özleyecek hâle geliyordum. Beni rahatsız etmemek için bana hiç bakmıyordu. ........ Alt katı boşalttık, temizledik, boyadık. İçine tahtadan divan yapıldı. Annem üzeri için yatak, çarşaf, yastık, halı... Bir eve ihtiyaç olabilecek her şeye yardımda bulundu. Yorulmuştuk ama değmişti. ......... Trabzon Sürmene Kara malikanesinde bir telaş vardı. Oğlu Ömer askerden gelecek, bir hafta sonrada sözü kesilecekti. Abisi Ali evlenmiş sıra Ömer'e gelmişti. Hazırlıklar bitmiş, Oğulları gelsin diye kapı gözlüyorlardı. Ama o gece gelen, giden olmadı. Mahmut Kara paniklemiş ve öfkelenmişti. Merak ediyor ama ulaşamıyordu. Askeriyeyi aramış çıktığını öğrenmişti. Arayan soran yoktu. Kötü bir şey olsa tez haber geleceğini bildikleri için, sakin kalmaya çabalıyorlardı. Ömer'in annesi iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Bir gün, iki gün derken bir hafta olmuştu. Söz kesilme tarihi gelmiş ama Ömer gelmemişti. O zaman anladılar ki Ömer evlenmek istemiyor ve tepkisini böyle gösteriyordu. Mahmut Kara'nın verdiği sözün çiğnendiği nerede görülmüştü? Öfkesine yenik düşmüş, konağın bahçesinde volta atıyordu. " Oğlum da olsa kimse bana böyle davranamaz." Burnundan soluyor Ömer'i bulup verdiği söz için Sibel ile evlendirmek istiyordu. Kızın babası sabah ilk ışıklarında hesap sormaya konağa gelmişti. " Oğlun nerede Mahmut ağa," Elini beline koymuş hesap soruyordu. " Sana ne lan, sen kimsin ki bana hesap soruyorsun? " Öfkelenmişti. Elleri arkasında birleştirmiş adamın üzerine yürüyordu. Sesini biraz azaltıp, hafif korkulu, " Sen bana gelip kızını isteyeceğiz diye söz vermedin mi? Ağanın sözünü çiğnediği nerede görülmüş? " Elini savurup, " Var git işine benim sözüm senettir. Kızın benim gelinim olacak! " Adam gülümseyerek, " İyi öyleyse sana hayırlı günler, " Adam malikaneden çıkıp gitmişti. Mahmut Kara öyle öfkeliydi ki oğlunu şu an bulsa boğabilirdi. " Cennet, o Ömer'i bir bulup elime geçirirsem sakın ağlayıp elimden almaya kalkma! Canına okuyacağım onun." ........ On gün önce, Ömer; Annemle konuşmuştum. Ben askerden dönünce sözleneceğimi söylemişti. Bu hoşuma gitmişti. Benim de bir yuvam olacaktı. Sibel'i tanıyordum. İyi ve güzel kızdı. Sevmiyordum, aşık değildim. Nikahta keramet var sözüne inanıyor, kalbim boş olduğu için sevebilirdim. Eve gitmeyi dört gözle bekliyordum. Arkadaşlar bana telefon geldiğini söyleyince koşarak gittim. " Alo " " Alo abi ben Tarık sana söylemem gereken bir şey var. Bilmen gerek! " Sesi telaşlı, titrekti. Derin nefes alıp konuşmasına devam etti. " Ne söyleyeceksen söyle oğlum meraklandırma ?" Paniklemiştim. Kötü bir şey olduğunu hissettim. " Babamın seni evlendirmek istediği kız benim sevgilim. Abi sakın evlenme ! Bizi de kendini de yakma! " Ağlamaya başladığını sesinden, iç çekmesinden anlayabiliyordum. " Tamam kardeşim, sen canını sıkma! Evlenmeyeceğim. " Bu sözler dilimden çıkmıştı ama nasıl direnebileceğimi bilmiyordum. " Sağ ol abi, çok sağ ol. Kendine dikkat et! " Sevinmiş, sesi heyecanlı geliyordu. " Tamam koçum.," Kahroldum. Yuva hayalim kardeşimin haberi ile sonlanmıştı. Telefonu kapattıktan sonra koğuşuma gittim. Ne yapacağımı kara kara düşünürken Mehmet, " Hayırdır oğlum Karadeniz' de gemilerin mi battı? " Omzuna vurdu. Düşüncelerle boğuşan Ömer, " Battı gemi de kalmadı, köyde..." " Ne oluyor lan söylesene merak ettim." Yanına oturur. " Babamın bana bulduğu kız, kardeşimin sevgilisiymiş. Evlenmemem gerek ! Ama babamın sözü senettir. Köye gitsem zorla bana sormadan söz, nikah kıyar. Köye gitmemeliyim. Gidecek ne yerim var, ne de param..." Her şey karma karışık bir hâl alıyordu. Ben değil ,Tarık seviyor kızı desem, babam için fark eden bir şey olacağını sanmıyordum. " Ağanın sözü senettir kardeşin unutur evleneceksin, " der yine de kızı koynuma sokardı " Lan oğlum sen Trabzon' lu değil misin? Ağalık mı kaldı? Hem de Karadeniz'de. " Şaşkındı. " Köylerde tarlan, yerin çoksa köyün çoğunluğu seninse. Ağalıkta kalır, beylikte ..." " Ee şimdi ne olacak? Köye gitmiyorsun? O zaman benimle gel. Kardeşimi zorda koyacak değilim. Sana ev, iş buluruz. " Kardeşimi yarı yolda bırakamazdım. Eğer Ömer dağda başıma tüfek dayayan teröristi devirmeseydi ben zaten şimdi ölüydüm. Ailemin haberi yoktu onu yanımda götüreceğimden, sürpriz olacaktı. " Memmet size yük olmak istemem. " " Ne yükü lan böyle konuşma! Bize gideceğiz bitmiştir. " Mecburiyetten kabul etmişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD