1- İnatçı Asker
Elif Yılmaz/ Kabin Memuru
Eteğimi düzelttikten sonra tüm uçuş seferlerinde okuduğum, havayolu standart prosedürlerini tekrardan okudum.
Bilgilendirme bittiği esnada arkadaşım Ceren gülümseyerek elini sırtıma koydu. “Giderayak yine yaptın yapacağını.”
Ona gülerken şakasına; “Güzel sesimden mahrum kalmasınlar! Son günümde kabin amirimiz sağ olsun dibine kadar çalıştırıyor beni. Biraz sesimi duysun da iyice gıcık olsun bana.” dememle birlikte kıkırdamaya devam etti.
Tam o sırada kabin amirimiz Emrah Bey karşıdan beni görüp ters ters baktı.
Bugün bu uçuşum sondu. Hatay’a gidecektik. Bir aylık iznim vardı ve bu bir ayımı Hatay da görev yapan Albay babamla geçirmek istiyordum.
“Manyak kızsın Elif var ya, bir gün döveceksin adamı diye korkuyorum.”
“Kız ne dövmesi, parçalar o beni aman Allah korusun.” dediğim esnada diğer arkadaşımız Merve yanıma geldi.
“Elif, bunu yapsan yapsan sen yaparsın!”
“Ne oldu yine? Hangisi delirtti seni?” dedim bezmiş bir şekilde.
Merve sıkkın bir nefes verdi ve göz ucuyla şikayetçi olduğu kişiyi işaret etti.
“Şurada ki askere aşağıdaki çantayı yukarı koymasını söyledim ama resmen beni tersledi. Ben sadece görevimi yapıyorum! Tıpkı öldürecek gibi baktı bana.”
Bunu söylerken kırılmış gibiydi. Bu kızın duygusallığı beni bitiriyor...
“Tamam bir de ben konuşayım. Belki ters bir anına denk gelmişsindir.”
Uçak tamamen kalkışa geçmiş, tüm güvenlik önlemleri alınmıştı.
Askeri üniformasının içinde oldukça iri görünen adamı daha arkadan görmemle bile biraz tırsmadım desem yalan olur.
Derin bir nefes aldıktan sonra hemen önüne geçtim ve yüzüne bakmamla birlikte kısa bir an yakışıklılığı karşısında duraksadım. Hemen yan koltuğunda da başka bir üniformalı asker vardı.
“Efendim, rica etsem çantanızı üst dolaba koyar mısınız? Politikalarımız gereği uçuş esnasında koltuk altında çanta bulundurmak yasaktır.”
Adamın adeta ben tehlikeliyim diye bağıran sert bakışları anında üzerime çevrildi.
Tüm bedenimi baştan aşağı bir ürperti yokladı. Merve'nin neden şimdi korka korka yanımıza geldiğini anlamıştım.
“Çanta yanımda kalacak. Az önce arkadaşına kendimi gayet iyi ifade ettiğimi düşünüyorum.”
Bir an ne diyeceğimi bilemeyerek yüzüne baktım.
Anlaşılan işim tahmin ettiğimden daha zor olacaktı.
“Beyefendi, ben sadece size kuralları söylemekle yükümlüyüm. Lütfen siz de kuralları uygulayın!”
Sesimi olabildiğince sakin tutmaya çalışıyordum. Şimdi bir yerden kabin amirimiz çıkıp sen yolcumuzla nasıl böyle sert konuşuyorsun falan derdi, hiç uğraşamam.
“Kurallar umurumda falan değil. Bu çanta yanımda kalacak, benim için önemli.”
Gerçekten sabrımı sınamak için gönderilmişti sanırım.
İçimden sabırlar çekmeye başlayarak dişlerimi sıkıp kendime gelmeye çalıştım. “Lütfen çantanızı üst taraftaki dolaba koyun! Bu size hiçbir şey kaybettirmeyecek.”
Adam boş boş yüzüme bakarken yanındaki arkadaşı hemen olaya dahil olup, “Zorlamayın isterseniz...” diyip yaka kartımı okudu. “Elif Hanım... Kendisinde keçi inadı vardır da.”
Kaşlarımı çatıp ağzımdan kötü bir cümle çıkmaması için kendimi durdurdum. Üniformasına güveniyordu sanırım birileri?
“Siz nasıl göreviniz gereği insanları korumakla yükümlüyseni; ben de görevim gereği uyarmakla yükümlüyüm.”
Bunu dememle birlikte yanındaki arkadaşa ağzında bir ıslık öttürdü ve kıs kıs güldü.
İnatçı askerin gözleri ise bana döndü. Hem de oldukça sert bir şekilde.
“Uyarını yaptıysan gidebilirsin! Uygulayıp uygulamamak bana kalmış.”
Neden bu kadar inat ediyordu ki? O çantanın içerisinde bu kadar önemli ne olabilirdi?
Ben yeniden itiraz etmeye yönelmiştim ki kabin amirimiz Emrah Bey dibimizde bitince içimden ufak bir küfür savurdum.
“Bir sorun mu var komutanım?” demesi ile birlikte neredeyse şaşkın bir şekilde ona döndüm.
Onu tanır gibi konuşuyordu.
“Bu çanta burada kalacak ancak hanımefendi yukarı koymam konusunda fazla ısrarcı!”
Sert ve net sesi karşında Ne diyeceğimi bilemedim. Emrah Bey mahcup bir şekilde gülümsedi. “Kusura bakmayın komutanım, ben hemen hallediyorum.” derken bile bana ters bakışlar atıyordu.
Madem tanıyorsun, ne diye bizi uyarmıyorsun ki? Bu da akıllıyım diye gezer!
Ben kendi kendime homurdandığım esnada uçak türbülansa geçince topukluların üzerinde dengemi kaybettim ve ne yazık ki hiç hoşuma gitmeyen bir durum oluştu.
Neredeyse on dakikadır tartıştığım, inatçı askerin kucağına düştüm.