Elif Yılmaz Boğazımda gezinen o keskin metalin soğukluğu iliklerime kadar işledi. Nefes alışlarım düzensizleşmişti, boğazımdaki acı her nefesimde biraz daha hissedilir hâle geliyordu. Adamın kolu boynuma dolanmış, bıçağı cildime hafifçe bastırmıştı. Her küçük hareketimde o metalin tenime daha çok gömülmesi, içimi paramparça ediyordu. Ama bedenime saplanan bu korkunun ötesinde… bir şey daha vardı. Sözler. “Sanem Yılmaz... Sevgili eşin! Senin hatanın bedeli yüzünden ölmüştü. Kızının bundan haberi var mı, Albay?” Duyduğum anda dünya sessizleşti. Gözlerim büyüdü, kalbim göğsümde birden bire durdu sanki. İçimde bir şeyler çatırdadı. Sanem Yılmaz… Annem. Ve şimdi, adını ilk defa böyle duyuyordum. Babamın geçmişinden gelen bu lanetli adamın dilinden… “Senin hatan yüzünden ölmüştü” derken

