GÖKÇE
Sabah uyandığımda enkaz gibiydim dün çok mu içtim ben galiba biraz fazla kaçırdım. Hızlıca duşa girip çıktım giyecek kıyafetlerimi ayarlarken odanın kapısı açıldı sabah sabah Alparslan rüyanda mı gördün demek istedim ama demedim tabi. Ayak üstü lafladık bana sandviç falan yapmış tuhaf bir adam doğrusu neden bana bu kadar iyilik yapıyor ki bazen içim içimi kemiriyor diyorum ki Gökçe kimse kimseye çıkarsız bir şey yapmaz sen de alışma bu adama oda gidecek onun da çıkarlarına ters düşeceksin. Gerçi şuan benden ne çıkarı var ki bence hiç yok evini temizleyip, yemek yapmamın bile karşılığını alıyorum. Ama yine de güven insanı zayıflatır hele bir erkeğe güven… Erkekler her türlü kötülüğü yapabilir. Hızlıca evden çıkıp işe doğru giderken yaptığı sandviçi afiyetle indirdim mideye. İpek yine erkenden gelmiş bende önlüğü geçirip geçtim yanına.
"Günaydın nasılsın?"
"Başım ağrıyor. Dün çok içmişim biraz sarhoş oldum sanırım. Sızıp kalmışım."
"Sen mi sarhoş oldun kaç bira ile?"
"4,5 kadeh şarap ile."
"Vay romantizm ha şarap mı içtiniz?"
"Ne romantizm mi İpek saçma sapan konuşma."
Gelen bir müşterinin buzlu kahvesini hazırlarken bir yandan da onunla konuşmaya devam ettim.
"İyi biri sadece sabah bana sandviç yapmış."
"Kuzum bu adam sana aşık olabilir mi?"
Buz küplerinin dolu olduğu kap düştü elimden. Daha neler.
"Allah kahretmesin ya."
"Tamam dur sen Robert ilgilensin."
Robert yerdeki buzları toparlarken bende yeniden başladım kahve yapımına.
"Elin ayağına dolaştı senin?"
"Deli deli konuşma İpek. Kızım ne aşkından bahsediyorsun sen yok öyle bir şey oda hissettirmedi hissedersem giderim zaten."
"Nereye gideceksin?"
"Ben kimseyi sevemem, aşık olamam olmaz."
"Olursun öyle olursun ki farkında bile olmazsın."
Müşterinin kahvesini bardağa boşaltıp pipeti içine atıp verdim.
"Ben aşık olmam İpek. Bu konuyu sakın açma bir kez daha."
"Tamam olmazsın."
Akşama kadar İpek'in söylediği şeyin gerginliği ile çalıştım. Benim hayatıma aşka yer yoktu asla yoktu. İstemiyordum. Olmazdı ya olamazdı. Cafeden İpek ile aynı anda çıktık biraz takılalım dedi ama olmazdı adamın evinde kalıyorum diye işimi aksatamazdım yemek yapmam gerekti. Eve doğru giderken bir manavın önünde gözüme enginar çarpınca ondan aldım umarım seviyordu. Ben çok severdim. Evin önünde arabası duruyordu evdeydi demek ki hızlı hızlı kapının önüne ulaşıp kapıyı açtığımda ben enginarı sevip sevmediğini sorarken tanımadık bir yüzle karşılaştım. Kuzeniymiş biraz gerzek mi bu çocuk sadece Keremmiş ağzının ortasına patlattığımda sadece Kerem değil ağzı burnu dağılmış Kerem olacak haberi yok yemeklerimizi yerken biraz ailem ile ilgili sorular sorunca benim yerime Alparslan gerildi. Bilmediği için sormasına kızmamıştım. Tam zaten her şey bana göre anormal giderken Nicole geldi o kambersiz düğün olmazmış gel tatlım sende gel limon suratlı sevdiceğinden ayrı kaldın. Ortam da bir şey yapmadan oturmak geriyordu beni bir şey yapmak istediğimde Alparslan izin vermedi sonrasında Nicole ile odalarına çekildiler. Az değil limon suratlı her fırsatı değerlendirecek tabi.
"İki Türk nasıl buldunuz birbirinizi?"
Kafamı Kerem'e çevirdim. Kahverengi gözleri sarımsı saçları hafif yanık teniyle güzel görünümlü olup içinde birazcık gerzeklik taşıdığını düşündüğüm adam.
"Benim çalıştığım cafede denk geldik."
"Aaa Türkçe mi konuştunuz nasıl anladınız?"
Sanane ulan meraklı Melahat bu çapkın kuzenin karı kıza yalan atıyordu bende saydırdım demedim.
"Bir ata sözü varmış ya deli deliyi dakikada bulurmuş o hesap."
"Alp'e deli mi dedin bunu duymasın?"
"Neden o?"
"Hoşlanmaz."
"Hayatta hep hoşlandığımız şeyler duymayız Kerem Bey."y
"Sadece Kerem konusunda anlaşmıştık hani?"
Gülümsedim.
"Sizinle hiçbir konuda anlaştığımı hatırlamıyorum Kerem Bey!"
"Ha tatava yapma sus aşağı otur diyorsun."
Çokta salak değilsin isteyince nasıl anlıyorsun. Cevap vermedim. Ayağa kalktım.
"Ben yatayım iyi geceler."
Tam arkamı dönmüşken kolumu tuttu.
"Bir dakika."
"Evet."
Oda ayağa kalktı
"Sohbet etsek biraz. Daha uykum gelmedi."
Çektim kolumu hızlıca. Ben inşallah katil olmam.
"Çok konuşmayı sevmem aynı zamanda konuşanı da."
Gülümsedi bana.
"Neden atara kalkıyorsun sen şimdi? Alt tarafı biraz sohbet."
"Kalkmıyorum."
Bana bir adım atınca bende geri bir adım attım.
"Ne zamandır buradasın? Seviyor musun İtalya’yı. İtalyan erkeklerini?"
"Bana bak..."
Tam o sıra.
"Gökçe sesi duyuldu."
Döndüm Alparslan'dı
"Efendim."
"Bir sorun mu var?"
Kerem'e baktım az sonra kafasında bir şey kırabilirim tek sorunumuz bu aslında ufak bir detay diyelim biz.
"Yok tam yatıyordum. İyi geceler."
Odama geçtim yatağa yatıp sinirden ağladım askıntı oluyordu bana askıntı oluyordu onu tanımıyordum ve onun da bana zarar verme ihtimali vardı yeniden bunu yaşayamazdım. Sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırladım Alparslan'dan önce uyanan Kerem yanıma geldi.
"Günaydın krep mi yapıyorsun?"
"Hıhı neye benziyor?"
"Krepe?"
Acaba doğuştan mı gerizekalı yoksa sonradan mı oldu? Yaptığım krepten bir parça ağzına attı sonra bana uzattı. Krepi döktüğüm kepçeyi öfkeyle kaldırdım.
"Bana bak."
"Evet baktım."
"Bak Alparslan'ın kuzeni falan demem beyninin pekmezini akıtırım senin doğru dur."
"Sen ne deli hatunsun canım ne yaptım ben şimdi?"
"Benden uzak dur. Sırnaşıklıktan nefret ediyorum."
Mutfağa çok geçmeden gelen Alparslan tartışma yaşadığımızı anlamış olmalı ki hemen yanıma geldi.
"Gökçe neden kızıyorsun ne oldu?"
Öfkeyle önce Kerem'e baktım sonra Alparslan'a.
"Ben bugün taşınıyorum Alparslan."
"Neden buldun mu bir yer?"
"Henüz bulmadım İpek'te kalacağım."
Nazikçe koluma dokundu.
"O evde kalmak istemediğini sanıyordum."
"Burada da kalmak istemiyorum."
Kerem bana yanaştı.
"Ben kötü bir şey yapmadım arkadaş olmaya çalıştım yaban çiçeği misin sen?"
Alparslan yakasına yapıştı.
"Ne yaptın lan? Sana demedim mi sırnaşma diye."
"Alp kendine gel lan sırnaşmadım."
Bana döndü.
"Söyler misin neler oldu Gökçe? Kötü bir şey mi yaptı?"
"Hayır ben sadece kalamam artık doğru değil senin kendi hayatın var."
"İyi de hayatıma engel falan mı oluyorsun varsa var."
Kerem'e döndüm.
"İki erkekle aynı evde yaşamam mümkün değil bak yine aynı şeyleri yaşayamam."
"Gökçe delirme tamam Kerem biraz yılışıktır ama öyle bir adam değil asla değil."
"Nasıl biri değilim."
"Sen sus lan."
"Gökçe sana istemediğin hiçbir şeyi yapmaz bak yemin ederim zaten geçici süreliğine burada o gidecek."
"Yok daha neler sapık mıyım ben kime istemediği bir şeyi yapacağım."
"Hihhh."
İkisi de telaşla bana baktı ani tepkimden korktular ocağa koştum.
"Allah kahretmesin krepler gitti."
Hemen yanmış krepi aldım tavadan.
"Of yaktım ya şuna baksana kömürlü krep gibi oldu. Beceriksiz birisi olduğumu söyleyeceksin değil mi? İlk önce gömleğini yaktım, şimdi krepi sıra evde mi? Ay Allah korusun. Alparslan normalde ben bir şeyler yakmam bak gerçekten."
İkisi de gülerek bana bakıyordu.
"Ne çok konuştun sen kendi kendine suçlamalarda bulunup kendini savunuyor birde tekrardan."
"Of aptal gibi davranıyorum farkındayım. Bak Kerem Bey sapık değil tabiki ama bana asılıyor gibi davrandı."
"Lan ne dedim sana?"
"Vallahi ona asılmak denmez ama."
"Kafasına kepçeyi geçirmeme ramak kalmıştı sen yetiştin."
Güldü. Kerem'e döndüm.
"Bak Kerem Bey ya da Kerem işte her neyse ben flört edeceğin o çiçek kızlardan değilim. Ben daha çok haldur huldur olaya dalan kafada şişe kıran bir manyağım. Benim erkeklerle işim yok. İlgilenmiyorum."
"O ne demek kızlarla mı? Lezbiyen misin neden bütün güzel kızlar lezbiyen olur ki."
Gözlerim açıldı kocaman hıyar oğlu hıyar sensin lezbiyen değilim ben bir şey değilim.
"Kereeeeem."
Alparslan'ın bağrışı inletti evi. Ben döndüm.
"Lezbiyen değilim sıradan düz bir kızım. Duygusal etkileşimlere izin vermeyen aşk ve benzeri duygular ile hiç işi olmayan bir kız. Aşka ve özellikle erkeklere inanmayan biriyim. Duygulardan nefret ederim. Şansınızı başka kızlarda deneyin yok yere güzel kafanız kırılmasın."
Güldü bana burnumdan makas aldı.
"Çok aradın mı bu deliyi?"
"Ben hala buradayım yalnız."
"Evet farkındayım delilerden çok hoşlanmam ben Gökçe. Dediğin gibi olsun zaten kafamı da çok severim hiç kırılmasın."
Kafa salladım bencede sonra bu limon surat kuzenimin kafasını kırdın diye benimle uğraşmasın.
"Zaten iki gün sonra gidiyorum düzeninden olma lütfen."
Tamam anlamında kafa salladım. Gereksiz yere kuruntu yaptım bende adama sapık muamelesi yaptım insanlara olan güvensizliğimin sonu bazen onları kırıyordu sanki. Kafa salladım. Kahvaltı masasına eksikleri koyarken bir yandan.
"Biraz abartılı tepkiler verebiliyorum kusura bakmayın."
"Asıl sen kusura bakma rahatsız edeceğimi düşünmedim gerçekten."
Hepimiz kahvaltı masasına geçtik benim yarım saate çıkmam gerekti hızlıca birkaç lokma attım ağzıma.
"Nicole yok mu? Uyuyor mu hala?"
"Sabah çok erken çıktı o neden olacak ki?"
"Oğlum kız arkadaşın değil mi?"
"Değil. Bir daha öyle aşıklar falan dersen de Gökçe'ye kalmaz ben kırarım kafanı senin. Takılıyoruz sadece takılıyoruz."
"Tamam lan kız ben kız arkadaşıyım deyince. Takılmaya göre fazla ilerlemiş gördüm sizi Türkçe öğretmeler falan."
Alparslan kafasını çevirip bana baktı hemen ve bir şeyler gevelemeye başladı sanki bana açıklama yapıyordu. Bence bu Kerem budalası da haklıydı bunların ki sadece takılma değildi.
"Ben geç kalıyorum afiyet olsun size."
Masadan kalktım çantamı aldığım sıra elime dokundu döndüm ateşe uzatmıştım sanki elimi çektim hemen.
"Bekle ben bırakacağım okula gitmem gerek."
"Yok gerek yok otobüsle gidiyorum ben."
"Bırakacağım işte Gökçe ne demeye inat ediyorsun."
Kafa salladım birlikte evden çıkıp arabaya geçene kadar tek kelime etmedik sonra sessizliği o bozdu.
"Sana zarar gelmemesi için her şeyi yapacağım dedim Kerem sana zarar vermez bir daha gitmeye kalkma."
"Eninde sonunda gideceğim Alparslan."
"Gitmek zorunda mısın?"
"Kalmak için sebebim mi var?"
"Yok mu?"
Bakışını yoldan ayırıp bana çevirince onun aksine ben hemen kafamı çevirdim bakmadım ona. Ne demekti o neler oluyor şimdi? Neden kalacağım ki?
"Yok ev bulunca taşınacağım cafeye yakın bir yere."
"Tasarım yaparsın belki? Cafede çalışmak yerine tasarım güzel olmaz mı?"
Olmazdı ben tasarımcı falan olamazdım tasarımcı olmak zenginlerin harcıydı benden olsa olsa terzi yamağı olur dayım orospu olacaksın deyip buraya getirdikten sonra tam kendimi kurtardım derken tasarımcılığa merak salıp hayatımı bok etmenin lüzumu yok. Olsa olsa pavyon terzicisi olur benden sonra dayım gelir orospu olamadın orospulara elbise mi dikmeye karar verdin derdi.
"Sana diyorum benimle konuşmayıp içinden mi konuşuyorsun."
"Bak limon surat."
"Ne?"
Ay bunu da içimden demem gerekti.
"Şey yani Alparslan."
"Bana limon surat mı dedin?"
Kafa salladım.
"Yok şey ya hani limon ile zeytin vardı biliyor musun sen onu o çizgi filmi çok severdim ben sen sever misin?"
"Çevir kazı yanmasın."
"Benden tasarımcı olmaz hâlihazırda iki işim var zaten."
Araba durunca teşekkür ederek indim arabadan. Cafeye geçer geçmez işlere koyulup İpek'le soluklanmadan çalıştık akşama doğru anlamsızca Alparslan geldi yine beni almaya gelmiş sözde sonra İpek'i de davet etti. İkimizde eve doğru giderken İpek'i neden çağırdı anlamadım hayır zaten eve geçince yemek falan yapmam, temizlik yapmam gerekti. Eve girdiğimizde salonda önünde dört tane pizza kutusu ile oturan Kerem'i gördüm. Ayaklandı bizi görünce.
"Şükür açlıktan ölüyordum."
"Neler oluyor Alparslan."
"Hiç izinlisin bugün arkadaşlarınla takılmak istersin diye düşündüm pizza sever misin?”
Kafa salladım. Severdim ama ne gerek vardı.
"Neye göre izinliyim ben neden bu evde çalışan değil de ev arkadaşı muamelesi görüyorum."
"Hem arkadaş hem çalışansın her gün iş çıkmıyor Gökçe. Yemek dünden kalanlar var, ev temiz, ütülenecek bir şey yok."
"Bana da gerek yok yani."
"Haydaaa."
İpek çevirdi kendine.
"Biraz relax olur musun? Neden devamlı diken üstündesin sen? Kötü bir şey yapmamış senin kendine yapmadığını yapıyor seni düşünüyor. Biraz sende kendini düşün. Değer ver biraz kendine. Kimse sana acımıyor, kimse seni zavallı görmüyor sen sensin işte Gökçe olduğun gibi kabullendirmiş bir kızsın kendini şimdi bu takıntılı tavrı bırak hadi pizza yiyelim çok acıktım ona göre."
Peki tamam öyle olsun koltuğa geçti kutudaki pizzadan bir dilim aldım bardağıma kola dolduracak olan Alparslan'a döndüm.
"Kola içmem."
"Öyle mi ne içersin."
"Sprite varsa alabilirim."
Adam kalktı dolaptan sprite aldı ve onu verdi ben az önce ona hizmet mi ettirdim vallahi yakında bu limon surat bana az ye uşak tut kendine derse şaşırmam. Demez zaten Gökçe böyle lafları sen edersin çünkü boş boğaz bir densiz olduğun için aklından ilk geçenleri insanlara söylüyorsun. Hep birlikte yemek yedik sohbet, muhabbet derken Kerem
"Hadi tabu oynayalım."
Alparslan onay verdi İpek'te gülerek onaylayınca bende onayladım. Ben İpek ile Alparslan'da doğal olarak Kerem ile oldu. İlk başta Kerem başladı ben bakıyordum yasaklı kelimeleri söylemesin diye "Cin tonik." Anlatacağı kelime gülümsedi.
"Hadi in top oynuyor deriz inle oynayan kimdir."
"Cin."
Bu salak değil ha baya iyi yerden girdi. Bunlar bizi yener bu gidişle.
"Hahh cin cepte peki cinin yanına ne iyi gider bro."
"Tonikkk."
Bir anda ayaklanıp el çaktılar eeh ama yuh 20 saniyede hemen bilinmez. Diğer kelimeye geçti "Vazelin" kelimesini anlatacak.
"Anala sürülür genelde hani yumuşatmaya."
İpek ile ağzımız kocaman açıldı eh yuh eh terbiyesiz ayı hanzo musun sen be yanımızda dediği lafa bak bu limon suratta
"Vazelin." Diye atladı
Tüüüh sizin sıfatınıza tüküreyim arsız bunlar. Şok oldum şok. Nasıl böyle tekte bildiler. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ben utandım onların yerine. Süreleri bitti sıra bize gelmişti. Alparslan başımda duruyor ben İpek'e anlatacağım. Kelime "Gıybet." Eh ben bunu anlatırdım.
"Hani bu günah bir şeydir birinin arkadan yaparsın bunu."
İpek durdu durdu.
"Eh yok ama artık yeter canım arkadan yapmalar, vazelinler anlamıyorum ben."
"Salak mısın kız dur kız kıza yapılır bu."
"Oha dildoyla mı yapıyorlar ay yeter kız kıza olunca daha çirkin hal aldı."
Ne diyor bu aptal Allah aşkına sinirlendim.
"Bak İpek yutturacağım kağıtları sana aklın fesatlaşmasın bu Allah'ın affetmediği günahlardan birisi anca helallik alman gerek yani. Biz sürekli seninle yapıyoruz baş başa kalınca kuytu köşede olur."
"Bilmiyorum. Ne yapıyoruz kuytu köşede Gökçe daha neler."
Sinirden dişlerimi sıktım.
"Gıybetti gıybettt."
Bir dakikayı yedi hiç anlatamadım bu arsız sapıklar öndeydi birde. Yeniden onlara sıra geçti Alparslan anlatıyor bu kez "Dergah." Kelimesi geldi oh olsun hayatta anlatamaz.
"Hani insanlar bir amaç için toplanır bir şeyler yaparlar."
"Grup seks"
"Ulan Kerem ne grubu ne seksi aklın fikrin nerede senin çarpılacaksın şimdi."
"Çarpılmakla mı alakalı bir şey bu trafo mu? Elektrik direği."
"O direği senin..."
Ağzını kapadım Alparslan'ın istemsizce.
"Tadı mı kaçtı? Oynamasak mı?"
"Yok canım oynarız. Hadi sizde sıra."
İpek anlatmaya başladı.
"Hah aşırı basit bak yemeğe neyle başlarız."
"Neyle? Şey besmele ile bismillahirrahmanirahim"
""Ya öyle değil bu sıvı bir şey."
"Su."
"Yok aromatik."
"Ne aromatik su."
"Gökçe başlangıç diyorum başlangıç."
"Ah evet çorba."
"Şükür be."
Sonra diğer kelimeye geçti.
"Senin çocukken kaldığın yer."
"Çocuk esirgeme kurumu."
"Hah aileler orada sizi ne yapıyordu?"
"Evlatlık almak mı?"
Kafa salladı gülümsedim. Hiç alınamamıştım gerçi ama neyse.
"Sen çocuk esirgemede mi kaldın? Kaç yaşından beri?"
Kerem'e döndüm
"Doğduğumdan beri."
Alparslan atladı.
"Sıkıldım be oynamayalım bira vardı dolapta bira içelim."
Hepimiz okeyleyince bu kez içmeye başladık. Kerem boş boğazlıklara devam etti sonra bi ara sadece İpek'l sohbet etti sonra yeniden bize.
"Biliyor musunuz biz küçükken daha 6. 7. Sınıfa gidiyoruz Alparslan o zamanlar böyle yine yakışıklı çocuklardan ama kendi halinde..."
"Yine ne anlatacaksın lan kes zırvalamayı."
"Bak dur oğlum komik bu."
"Neyse bir kız var işte sürekli bunun etrafında falan bu da çokbilmiş bildiğin inek tiplerden kız buna okul çıkışında dondurma yemeye gidelim mi? Demiş bizimkisi ben ders çalışacağım boşa vaktim yok tembellik etmek istersen Kerem ile takıl." Demiş
Hepimiz kıkırdadık.
"Eee sonra ne oldu?" dedi İpek
Kerem gülerek.
"Kızla ben takıldım ne olacak."
Daha çok güldük çokbilmiş limon seni. Kıkırdadım birkaç biradan sonra midem bulanınca elimi yüzümü yıkamaya kalktım. Banyoda aynalığın önünde duran tıraş losyonu dikkatimi çekti onu aldım ve kokladım. Ne yapıyorsun Gökçe sarhoş mu oldun sen. Geri bıraktım tam arkamı döndüm ki onun bedeni ile çarpıştım. Çarpmanın etkisi ile düşmemem için beni tutarken çok yakındık. Gülümsedi bana bende ona gülümsedi kafamı yavaşça kaldırdığımda onunki de bana doğru geliyordu. Dudaklarımızın buluşmasına minicik bir mesafe kalmıştı ki.
"Alp fıstık nerede?" lafı ile uzaklaştık birbirimizden...
Ne yapıyordum ben kuralları ihlal ediyordum, sarhoştum, kendimde değildim ve üstelik ona çok güveniyordum. Aptal mıydım? Neden böyle düşünmeden davranıyordum ben aklımı oynatmak üzereyim.