8.Bölüm

2306 Words
ALPARSLAN Gökçe'yi sabah gözlerimi açtığımda kollarımda görünce şaşırdım rüya mıydı bu? Daha neler lan rüyamda ne bok yemeye bu kızı görüyorum ben? Teninin tenime değmesi ile hareketlenen bir şey vardı ve asla kontrolüm altında değildi. Onun bana dokunması ise önümde benden bağımsız büyüme gösteren bir şey vardı. Kafasını kaldırmış muhabbet kuşu gibi bir şeyler cıvıldıyordu pembemsi dudakları tam öpmelikti. Kapının önünde Nicole'yi görünce telaşla üzerimden kalkıp ona kendini anlatmaya çalıştı bu kıza kaç defa söylemem gerekti o benim sevgilim değil diye. Yanlışlıkla üzerime düştü o esnada Nicole gelince telaşla kendini anlatmaya çalıştı. Nicole yanıma gelip beni öpünce hemen kapıya yöneldi gitmeden akşam için onu almaya geleceğimi söylediğimde bana buyurun dedi buyurun ne demek kaç kez dedim ona resmi konuşma benimle diye. O gidince Nicole bana sokuldu. "Özledim seni." Gülümseyip dudağına bir öpücük kondurdum. "Neden haber vermeden geliyorsun artık?" "Efendim." "Bence anladın beni Nicole. Anahtar sende var ama böyle gelemezsin." "Kötü bir yaptı ben kızdın sen?" "Kötü bir şey yapmadın sevgili değiliz biz böyle kafan estikçe gelemezsin." "O var diye?" Gözlerimi devirdim o dediği Gökçe miydi? Ne alakası vardı durumun Gökçe ile acaba. Konu bizdik daha doğrusu biz olmayan biz! Böyle çat kapı devamlı gelemezdi. Üstelik Gökçe’den önce böyle değildi daha mesafeli ve makul hareketleri vardı. Kendini affettirmek istercesine dudağıma yapıştı bana sokuldu ve elini erkekliğime götürdüğünde duraksadı kafasını kaldırdı. "Bu benim beceri değil galiba?" "Ne demek istiyorsun?" "Sei attratto da quella ragazza." (O kıza ilgi duyuyorsun." "Assurdo." (Saçma) "Hai fatto sesso?" (Seviştin mi onunla?) "Non essere sciocco." (Saçmalama kes şunu) Yüzüme dokundu. Gülümsedi. "Bu az önce o yanında diye oldu." "Hayır." "Hadi doğru konuş." Yataktan kalktım öfkeyle önümde oluşan kabarıklığa bakıp homurdandım. "Neden geldin Nicole?" "Takılırız." "Okula gideceğim sende git." Yüzü asıldı. Kafa salladı yanıma geldi. "Bana, sen bana dedi ki bağlılık yok, duygu yok ama sen o kıza duygu hissediyor." Gülümsedim. Burnuna bir öpücük kondurdum. "Zaten yok. Duşa gireceğim sende git o zamana kadar." Kafa salladı. Kendimi duşa attığım an içimden bildiği bütün küfürleri ettim. Neden normale dönmüyordu bu lanet olası. İn artık kız gitti in! Ergenlikten beri ilk kez başıma geldi bu durum ve geçmesi için yapmam gereken şey belliydi. Lanet okudum içimden en son kendi kendimi ne zaman tatmin etmiştim 17 yaşında mı? Bravo bana bugünde aynısı yaşanacaktı tarihi anı kafama yazdım. Gözlerimi kapatıp erkekliğimi ellerimin arasına aldığımda onun o bir çift mavi gözlerini düşündüm. Gülümseyişi, uzun savrulan saçlarını, dudaklarını... Ve dakikalar içinde patlama gerçekleştiğinde bu kızın hayali bile beni bu hale getirdiyse hayır oğlum hayır Alp! kız daha önce kimseyle sevişmemiş bile onun bununla işi olmazdı. Tecavüze uğramış kırılmış bir kızdı o. Aklımdan tüm bu düşünceleri çıkardım. Ona karşı içimde kontrol edemediğim bu çekim son bulmalıydı. Duşa girip hızlıca hazırlanıp evden çıktıktan sonra babamla konuştum şirketteki yeni ürünün tanıtımı için birkaç fikir alışverişi yaptıktan sonra yine "Ne zaman döneceksin artık gel bu işlerin başına geç. Şirketted ol." Diye homurdanmaya başladı gitmek istemiyordum ama Türkiye bana kötü anılardan başka bir şey değildi. Okula gidip tezin son detaylarını hocayla görüştükten sonra yemek yiyip Gökçe'nin yanına gittim. Bana kahve ısmarladı her zamankinden. Nasıl böyle güzel olmayı başarıyordu bu kız. Olduğu gibiydi hiç başkası olma çabası yoktu onun. Güzelleşme, birilerinin gözüne girme... İfadesini verdikten sonra bunu kutlamak istedim hem kendini rahat hissederse bizde rahat konuşurduk. Hiç sarhoş olacak kadar içmediğini söyledi. Üçüncü kadehten sonra çenesi düşmeye başlayınca zaten anladım ki sarhoş olmaya başlıyor. Kardan adam yapma hayalinden bahsetti hiç yapamamış iyi de banane neden bu kızın yapmak istediği, yapmadığı şeyleri gerçekleştirmek görevimmiş gibi hissediyorum. İntihar edişini anlattı çektiği acıları kahroldum o an içimden sanki delici bir alet geçmişti neden yapardı neden bir adam 13 yaşında masum çocuğa kıyardı ki. Nasıl kırgın, yarım kalmış hayalleri nasılda mahvetmiş onu. Ayaklandı "Ben uyusam iyi olacak." O sıra sendeleyince hemen koştum ve kolumun altına aldım bedenini. Mavi gözleri ile bana bakarken korku vardı, hayal kırıklığı vardı, acı vardı her şey vardı. Öpmek istiyorum o dudakları, koklamak istiyorum saçlarını. Hayır hayır Alp yapmayacaksın. Teninin tenime değmesi yine beni baştan çıkarıyordu hemen kendimden uzaklaştırdım. "Sen en iyisi güzelce uyu dinlen." Kafa salladı. "İyi geceler patron." Güldüm. "İyi geceler." Gece boyunca sadece onu düşündüm. Çık aklımdan çık. Ondan hoşlandığım falan yoktu aptal Nicole yaptı hep o soktu aklıma güzel kızdı işe etkilendim sadece bu. Sabah erkenden kalktım kendime bir şeyler hazırlarken istemsizce ona da sandviç yaptım neyine gerek senin yapıyorsun artık kendimi sorgulamıyorum bile. Biraz bekledim baktım gelmiyor kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Duştan çıkmış kafasında havlu üzerinde mini bi şort beni görünce toparlanmaya başladı "Kusura bakma uyuyakaldın zannettim işe geç kalma diye." Gülümsedi. "Teşekkür ederim. Ben erken uyandım başım çok ağrıyor dün çok içtim sanırım." "4 kadeh kadar diyelim." Güldü. "Çok içmişim." Yanına gittim. "İşini seviyor musun?" "Efendim?" "Barista olmayı seviyor musun?" Kafa salladı. "İyi para kazanıyorum." "Ondan bahsetmiyorum paradan bahsetmiyorum Gökçe. Duygusal olarak mutlu musun o işte." "Yapabildiğim tek şey o." "Üniversite kazanmıştın değil mi?" "Evet neden?" "Hangi bölümdü." "Moda tasarım." "Tasarım yapıyorsun yani." Kafa salladı. "Saçma sapam çizimler hepsi ne tasarımı Allah aşkına. Ben baristalığı seviyorum." "Tamam merak ettim sadece." "Çıkar mısın şimdi üzerimi değiştirmem gerek." Çıktım odadan gerizekalı Alplarslan sanane bak hala üzerine vazife olmayan bir sürü şeye karışıyorsun sonun hiç iyi olmayacak senin hiç. Kahvemi içerken hazırlanmış bir şekilde oda geldi. "Sanada yaptım." Sandviçi uzattım gülümsedi. "Teşekkür ederim benim yapmam gereken şeyleri yaparak mahcup ediyorsun beni." "Şuan da diğer işine gitme zamanın bana kahvaltı hazırlamak görevin değil." Yanıma geldi aldı sandviçi koluma dokundu. "Sen iyi bir adamsın." Gülümsedim. Sen birde kendini görsen. Seni görünce arka fonda "Ah sen ne güzel ne güzel gülüyorsun kız sen ne güzel ne güzel gülüyorsun." Şarkısı çalıyor. "Afiyet olsun hadi dikkat et." Ekmekten bir parça aldı ve el sallayarak çıktı evden. Siliyorsun bu kızı hemen hemen siliyorsun bu o takıldığın kızlardan değil Alp seni sulu sereye götürür bir damlaya muhtaç eder sürüne sürüne geri getirir. Kafanda olur olmadık her şeyi parçalar. Bir anlarsa eğer ondan etkilendiğini bittin sen ben bugün Nicole'yi çağırsam evet onu çağırmam lazım benim hızlıca mesaj attım akşam gelmesi için. Bugün evden çalışacaktım eğer kafamı toplayabilirsem tabiki her odaklandığımda o mavi gözler kafamın içinde belirmese daha kolay olacaktı. İçimi kemiren bu duygu beni saçma sapan bir adam yaptı kalktım odasına gittim kızın. Yanlış yapıyorsun oğlum insanların özeli karıştırılmaz. Bunu dememin aksine kızın dolabını açtım. Çok bir şeyi yoktu birkaç tişört, gömlek, birkaç elbise. Açtığım çekmecede iç çamaşırlarını görünce nefesim kesildi. Sapık mısın lan sen kızın iç çamaşırına bakıp neler geçiyor aklından. Siyah sütyeninin yanında olan külotlara kaydı gözüm sonra hemen kapattım bu doğru değildi bu asla doğru değildi odasına girdiğimi görse beni mahveder. Yatağın başındaki çekmeceyi açtım bu kez bir sürü kağıtlar vardı aldım onları yarım yamalak çizilmiş suratlar vardı. Güzel gözüken elbiseler. Kendimi çizmişti hepsini bence inanılmaz güzeldi. Yeteneğinin bu yönde harcamayışı üzdü kesinlikle tasarımcı olabilirdi gerekli eğitimle. Bir resim çarptı gözüme bir kadın ve adam yan yana eski bir resim arkasını çevirdim "İnci ve Hasan İstanbul Hatırası." Yazıyor. Anne ve babasıydı sanırım. İnceledim resmi annesinin kıvır kıvır saçları vardı bir ara bu deli de tıpkı böyle yapmıştı saçlarını. Gözleri renkliydi her şeyiyle annesinin kızıydı. Çalan zille irkildim ve hemen eşyaları yerine koyup çıktım odadan. Nicole hemen gelmemiştir değil mi? Akşam demiştim ona öncesinde gelmesinin bir anlamı yoktu. Kapıyı açtım karşımdakini görünce şaşırdım. "Lan." Bana doğru bir adım atıp gülümseyen adama. "Ne işin var oğlum senin burada?" "İş için geldim." Sarıldım. "Kerem ciddiyim neden geldin?" "Lan iş diyorum ya İtalyan bir parfüm markası ile toplantım vardı bizzat kendim gelmek istedim. Bir hafta buradayım. İş bahane seni görmek şahane." Gülümseyerek içeri davet ettim. İstanbulda'ki nefesim, dostum, kardeşim halamın biricik oğlu Kerem. Ben buraya gelince Türkiye'deki işleri o hallediyordu bütün bağlantıları birlikte yapıyorduk daha doğrusu. "Eee nasılsın?" "İyi okul ve iş arasında gel git yapıyorum." "İyi iyi bende dayım ve annem arasında mekik dokuyorum dön ulan artık şu ülkeye bok mu var İtalya'da." "Böyle iyi kardeşim gerek yok." Göz devirdi bana. "Üzerimi değiştirip bir duşa gireyim direkt evine geldim beni otele göndermeyeceksin değil mi?" "Yok lan daha neler. Rahatına bak." Daha önceden de gelmişti eve eşyalarını alıp Gökçe'nin kaldığı odaya giderken durdurdum. Kapının önündeydi. Yatakta Gökçe'nin şortu ve tişörtü vardı. "Misafirin mi vardı?" "Yok çalışan." "Evde çalışan bir çalışan mı? Tam olarak ne iş yapıyor?" dedi sırıtarak. "Lan oğlum imalı imalı konuşma yardımcım işte." "Neye yardım ediyor genel olarak rahatlamana falan mı?" Kahkaha attı bunu söylerken kafasına geçirdim. "Zevzek zevzek konuşma bak ev işlerinde yardımcı." Kafa salladı onu diğer küçük odaya gönderdim. Kerem ve zırvalıkları eksikti birde. Salona geçip yeniden bilgisayar başında çalışmaya başladım o sırada Kerem duşa girip üzerini değiştirip geldi. "Eee kim bu yeni çalışan nereden buldun?" "Buldum işte evi toparlıyor, yemek falan." "Neden sende kalıyor? Aynı zamanda takılıyor musunuz?" "Lan yok yok ne takılması bir şey yapmıyoruz geçici olarak bende eviyle alakalı problem yaşadı." "Neden sende kalıyor ki arkadaşı yok mu bu kızın? Fazla mı hayırsever oldun görmeyeli?" "Kerem boğdurtma kendini güzel kardeşim git toplantına çalış onlarla uğraş hadi kafamı karıştırıyorsun bak." Kafa salladı oda kendi bilgisayarına yöneldi birkaç saat çalıştık o kadar dalmışız ki ikimizde kulağıma dolan. "Alparslan gelirken enginar gördüm aldım sever misin?" cıvıltısı doldu. Kafamı kaldırdım kapıyı açmış elindeki torbalarla içeri giren Gökçe. Kafasını kaldırıp bizi fark edince duraksadı. "Özür dilerim misafirin mi vardı?" Kerem ben bir şey demeden uzattı elini. "Kerem ben kuzeniyim. Misafir sayılmam aslında." Gülümsedi. "Merhaba hoş geldiniz. Gökçe bende." "Memnun oldum Gökçe. Sen...?" Bana döndü. "Bahsettiğim yardımcı arkadaşım Kerem." Kafa salladı. "O sensin demek?" Gökçe o mu dercesine baktı seni mahvedeceğim Kerem. "Yani bir çalışan olduğundan bahsetti Alp." Gülümsedi. Bana döndü. "Enginar sever misin?" Kafa salladım. "O halde yapıyorum. Siz sever misiniz Kerem Bey?" "Kerem." "Efendim." "Sadece Kerem Bey yok." Bana baktı Gökçe sustur şu zevzek kuzenini der gibi. Kolundan tuttum. "Bu İtalyanlar parfüm içeriği ne olacakmış göstersene." Gökçe'ye döndüm. "Kafana göre takıl ne yapmak istersen." "Tamam." Gökçe mutfaktayken Kerem'i çektim. "Kıza salak salak davranma bu ne samimiyet." "Yabancılık çekmesin diye." "Çekmez o Kerem." "Ne bağırıyorsun lan yemedim kızı." Kaşlarımı çattım yemedi ama neredeyse yiyecekti it sadece Keremmiş bana bile bir ayın sonunda ismimle hitap etti. Kerem'i Gökçe'den uzak tutup oyalarken geçen bir buçuk saatin sonunda geldi Gökçe. "Yemek hazır." Kalktık mutfak masasına doğru giderken masada sadece iki tabak olması dikkatimi çekti." "Kimi aç bırakmaya karar verdin?" "Efendim?" "İki tabak varya hani Kerem mi ben mi merak ettim?" Güldü. "Ben siz yiyin ben zaten çıkmadan atıştırdım özel konuşacaklarınız vardır." "Bizim bir aile kuralımız vardır Gökçe masada asla iş ve başka konu konuşulmaz şimdi tabak koy kendine de." "Ama." "Hadi." Kendine de tabak koydu bulgur pilavı ve enginar yapmış yaptığı her yemek nasıl böylesine güzel oluyordu. Tuzu azdı biraz fazla pişmişti ama çok güzeldi yine de. "Harika olmuş annen aşçı falan mı? Çok beğendim." Ayağına tekme attım Kerem'in. "Ah." Gökçe bize baktı. "Değil." "Oda mı böyle güzel yapıyor vallahi efsane öğretmiş." "Kerem kardeşim uçakta yolculuk yaparken güneş mi çarptı çenen düştü ye yemeğini." "Ne oluyor abi soru soruyorum rahatsız mı ettim Gökçe?" "Hayır Kerem Bey. Ailem yok benim yemek yapmayı kendim öğrendim olabildiğince abartılacak bir durum yok." "Kusura bakma densizlik ettim ben." "Estağfurullah." Yemekleri yerken Kerem çok konuşmadı çalan kapıyı gidip ben açtım Nicole gelmiş aman ne güzel ev kalabalıktı ve şuan Nicole ile sevişmenin hiç zamanı değildi. Kerem onu görünce. "Bu da mı yardımcı?" "Yok değil." Nicole elini uzattı. "Ben kız arkadaş." Kerem güldü. "Türkçe öğretmiş sana." Kafa salladı Nicole ama ben Nicole'yi neden gebertmek istiyordum ne demekti kız arkadaş. Değildi kız arkadaşım falan. İnadıma yapıyordu bunu. "Alp senin arkadaş?" "Mio cugino." (Kuzenim) "Piacere di conoscerti." (Memnun oldum) Kerem elini uzattı. "Me." (Bende) Aile saadeti yaşarcasına koltuğa geçtik hepimiz şuan ortamda en gergin ben ve Gökçe'ydik neden gerildik bilmiyorum ama oda bende hiç rahat değildik. Gökçe ayağa kalktı. "Ben kahve yapayım size." "Otur Gökçe gerek yok." "Ne yapayım o zaman?" "Sadece oturabilirsin değil mi?" "Peki." Nicole bakışları ile devamlı Gökçe'yi süzüyor ona gülümsüyordu. Eline dokundum onun neden dikkatli bakıyordu rahatsız edecekti kızı. "İstersen ben gidebilir." Kerem ayaklandı. "Aşıklar hadi siz odanıza çekilin bende burada çalışayım biraz." Ağzını burnunu patlatacağım senin Kerem. Nicole elimi tuttu. "Hadi." Kafa salladım. Biz kalkarken Gökçe ve Kerem salondaydı hala. "Sen geç odaya geliyorum." Kerem'i tuttum kolumdan çektim kendime. "Kıza askıntı olursan seni mahvederim." "Neden oğlum? Seviyor musun?" "Ne sevmesi lan gerizekalı. Kuralı o eve gelen biri askıntı olursa işi bırakırım dedi Gökçe işi bırakırsa sorumlusu sensin anladın mı beni?" Kafa salladı. "Abaza mıyım oğlum sende tuhafsın tamam ne askıntı olacağım." "Benden söylemesi." Odaya girdim Nicole mükemmel fiziği ile karşımda ama zerre umurumda değil. Kerem acaba Gökçe'yi sinir edecek bir şey yapar mıydı? Acaba üstüne çok gitme kafanda şişe kırar dese miydim? Yok canım kırmazdı ama eğer Kerem zevzeklik yaparsa hiç çekinmez kırardı. Bedenimde hissettiğim ellerle irkildim Nicole bana dokunuyordu. Parmak uçlarında yükselip dudağıma öpücük kondurdu karşılık verdim. Gökçe'ye sen odana mı geç deseydim acaba yanlış anlardı bu kez de. Gökçe çık aklımdan çık. Gömleğimin düğmelerini açarken dikkatimi çevirdim oda. "Özledi seni." Gülümsedim zaten iç çamaşırlarıylaydı sütyen kopçasını açıp attım üzerinden. Sabah Gökçe'nin siyah sütyeni belirdi gözümün önünde hemen uzaklaştırdım o fikri. Yatağa yatırıp üstümdeki yerini aldım dudaklarını öpeceğim sırada Gökçe'nin dudaklarını düşündüm öpücük kondurdum. Yüzüne dokunurken baktığım gözler onun ki değildi mavi ışıl ışıl parlayan gözlerdi. Tüm şehveti ile beni öpen kadın bu kez beni zerre etkilemiyordu. Bana ne olmuştu? Ayarlarımla kim oynadı benim. Belki Nicole aynı tadı vermiyordu artık. Öpücükleri vücudumdan penisime kaydığında hiç tereddüt etmeden ağzına aldı doğruldum. "Yapma." "Neden sen istiyordu önce." "İstemiyorum Nicole." Kafa salladı. İç çamaşırını çıkarıp üzerimdeki yerini aldı. Beni zahmete sokmadan kendisi aldı içine öpücük kondurdu yeniden dudaklarıma. "Neyin var?" "Kız arkadaşım değilsin Nicole." "Kızdı sen?" "Kızdım söyleme bir daha." Güldü. Yüzüme dokundu. "Söylemem."  Tekrardan öpüşmeye başladık benden çok onun çaba gösterdiği sevişmede bir türlü doğru dürüst sertleşme bile gösterememiştim o an aklıma Gökçe geldi yine onun dokunuşuyla bile her şey nasıl başka oluyordu onu düşünmek bile sertleşmeme yetmişti. Nicole öpücüklerine devam ederken gözüm kapalı aklımda olan tek kişi Gökçeydi ve ben bugün burada Nicole ile değil Gökçe ile sevişiyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD