Ulan bir insan bu kadar düz mü olur anasını satayım. Hiçbir şeyleri mi olmaz? Baba desen gariban bir bekçi. Anne desen sıradan bir ev hanımı. Çocuklardan da bişey çıkmadı. Büyük kız Sümeyye evli zaten bir kızı var. Kocası boş insan, sadece dili var icraat yok. Çok konuşuyor boş konuşuyor. Ali denen piçte de bişey yok. Nişanlıymış bide ama nişanlısı bunlara kök söktürür. Cazgır karı. Sadece kazadan hemen önce bir tartışması var, onda da diğer adam sinyal vermemiş ve buna küfür etmiş. Ulan bu adamın dediği şey yoksa…
Sikerim lan onun ki sadece göt korkusu. Boran piçtir ama kuzeninin karısına yavşayacak adam değil. Yasemin tamam fesattır, kurnazdır ama benden korkusuna bile olsa cesaret edemez. Puşt sırf kendini haklı göstermek için öyle söyledi adım gibi eminim.
Ee Gülay, Gülay kasiyer Gülay… Lan yaşadığın hayat ortada ailen ortada bu kadar normallikte bu dilinin uzunluğu nedir senin? Garip bir şekilde beni ona çekiyor o yılan dili. Niye gittim bilmiyorum ama yaşadığı mahalleye gittim. Çalıştığı marketi görünce inip bir sigara aldım. Kasadayken gördüm onu, izin almış belli halinden. Ödeme yaparken yanımdan teğet geçti. Dönüp bakmadı bile. Anasını satayım bu kız hiç takmıyor lan bizi, korkmuyorda. Gene bütün sinir hücrelerim ayaklandı. Kapıdan çıkıp biraz ilerledim. Köşeyi dönünce seslendim:
“Katil bacısı.”
Dönüp bakmaya tenezzül bile etmedi. Ben senin o artistliğini sana yediririm. Tuttum kolundan çevirdim:
“Sağır mısın kızım sen?”
“Değilim siz kimsiniz ki benimle böyle konuşuyorsunuz, bana dokunmaya cüret ediyorsunuz?”
Bu kız beni iyice delirtti. Bu lafları ona yedirmezsem ne olayım.
“Ne oldu size yardımcı olacak kimse çıkmadı değil mi? Hiç kimse sizin lehine iş yapmadı değil mi?”
“Bu sizi ne alakadar ediyor? Ha pardon siz aşiretsiniz değil mi? Ağa da sizsiniz paşada. Kimse olmasa bile emin ol Allah bizimle. Bizim ahımızı size bırakmaz.”
“Boş yapma. Hem suçlu hem güçlü. “
“Suçum ne pardon?”
“Katil abini savunuyorsun ya işte.”
“Abim katil değil bunu o kalın kafanıza sokun. Ayrıca bana sen demenizden de rahatsız oluyorum. Siz kalıbından çıkmayın lütfen.”
“Ay götüm. Laflara bak. Sanırsın bana üst düzey yönetici.”
“Küstah olduğunuz kadar terbiyeniz de yok gördüğüm kadarıyla.”
“Bu artistliğini abini öldüreceğim zamanda göster olur mu onu suçundan dolayı senide dilinden dolayı öldüreyim.”
“Bu sözlerinizden korkacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Eşkıya mısınız geleni gideni öldürüyorsunuz? Bence hüküm sizin gibilere verilmeli. En azından insanlar huzur ve güven içinde yaşayıp gider.”
Arkasını döndü ve yine yürümeye başladı. Allah’ım çıldıracağım. Kimse benden önce son sözü söyleyemez ama bu bana ikidir laf sokup kaçıyor.
“Öyle laf çakıp gitmek var mı?”
“Laf çaktığım falan yok olanı söylüyorum. Gerçekler ortada ve siz görmüyorsunuz. Ayrıca benim için konuşma bitti.”
“Abini öldürmemi istiyorsun o zaman.”
Birden bir şak sesi, yanağımı sanki sinek ısırdı. Bir dakika lan bu bana tokat attı. Ne cürette bu yaşıma kadar hiç kimse karşıma geçipte korkusundan iki lafı doğru düzgün edemezken bu karı bana tokat atıyor. Bende şarteller hepten attı.
“Abini öldürmeyeceğim katil bacısı. Onun yerine berdel olacak ve benle olacak. Seni ben alacağım. Abinin yerine seni ölmekten beter edeceğim. Her gün bir gram öleceksin. Bu tokatın acısını da senden çıkarmazsam bütün Midyat beni siksin.”
Korktu. Korkuyla bir adım geri çekildi. Sonra arkasını dönüp tüm gücüyle koşmaya başladı. Bu korku beni sakinleştirdi mi, hayır. Bir sigara yaktım. Ne dedim lan ben ona ‘benimle berdel olacaksın’ olur mu öyle şey amına koyayım…
Düşündümde neden olmasın. Abisinin intikamını bundan çıkarsam bütün aile perişan olur. Hem bununda ifadesini alırım. Bana bir daha cevap verecek dilini bırakmam. Hepsini yaşayan ölüye çevireceğim.
Sigaramın son fırtına çekip attım keyfim yerine geldi.
‘Kahretsin yine çok zekiyim. Her şey benim aleyhime oldu.’ (Kendini beğenmiş piç)
Son gün geldi çattı. Osman efendinin elinde hiçbir şey yok. Her şey Kordağlı’ların istediği gibi oldu. Bir baba nasıl evlatlarından vazgeçsin. Nasıl birini kurtarmak için diğerini yaksın. Zehra ve ailesi baskı yapıyorlar berdeli kabul etsinler diye. Bu sayede her iki çocuğuda yaşayacak. Tabi Zehra Gülay’ı istemediği için ölmüş mü kalmış umurunda bile değil. Aklınca sevdiğini koruyor, ama ne sevgi, sadece çıkarı için. Bu aile ona bir şey diyemez, kendi rahat yaşar diye görümcesini acımadan harcıyor. Aşiret ile birlikte Serhat’ta gitti. Herkesi tek tek dinledi. Hepsini bir bir ölçtü. Sonrasında kurulduğu yerden ayağa kalktı.
“Oğlunun canını almayacağım, ama sende bana kızını vereceksin.”
“Sen ne dersin evladım. Bir babaya yavrularından vazgeç nasıl dersin. Ben hangi evladımdan cayayım, bu dediğin hangi vicdana sığar?”
“Vicdanı falan boşver Osman bey. Oğlun benim kuzenimi öldürdü, karımı komaya soktu. Doktorlar bile uyanacağına umut vermiyor. Madem o benden karımı aldı. Bende kızını karım yapacağım.”
“Benim bu adamla evlenmeye rızam yok. Rızasız iş olmaz. “
“Sen bilirsin”
Serhat silahını çekip Ali’yi omzundan vurdu. Herkes korku içinde yere yatarken Gülay sinirli gözlerle Serhat’a bakıyordu.
“Şimdi rızan var mı küçük hanım?”
“Pisliğin tekisin seninle evlenmektense ölürüm daha iyi.”
“Olur bana farketmez.”
Bir silah sesi daha duyuldu. Serhat bu sefer Ali’nin bacağına sıktı. Ali kanlar içinde yere serildi.
“Allah’ın hakkı üçtür. Sana son kez soruyorum, hala rızan olmadıysa üçüncü kurşunu kafasına sıkacağım. Sonrada bütün ailene şarjör boşalana kadar Allah ne verdiyse. “
“Hayır, hayır, hayır…”
“Hala yok mu? E günah benden gitti o halde.”
Serhat silahını Ali’nin tam anlına doğrulttu son kez Gülay’ baktı ve tetiği çekti…