Gözlerini açtığında babasının amber gözleriyle karşı karşıya geldi. Sarıya çalan kahverengi kaşları çatılmış pür dikkat oğlunu izliyordu. Alparslan acıyla inledi. “Aaaaaaaah!” babası rahat bir nefes verdi. “İyisin korkma.” “Suuuu.” Hemen baş ucundaki sürahiden bardağa doldurdu ve oğluna içirdi. Alparslan’ın evindelerdi. Önce annesi sonra diğer aile üyeleri odaya daldı. Herkes uyandığı için mutlu olduğunu belli eden kişisel tepkilerini vermeye başladı ve odada kısa bir ses curcunası yaşandı. Bu kısa an Alparslan’a toparlanma fırsatı vermişti. “Hangi tarihteyiz? Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı? Komada mıydım? Başımda beklediniz mi gecelerce? Ağladın mı oğlum ölüyor diye baba? Ya sen Tomris? Karındaşını, ikizini koruyamadığın için pişmanlıklar da kavruldun mu? Anne ya sen? Mürüvvetini bi

