Tanıtım

317 Words
“eee ne içersin?” diye sordu Alparslan, Esra kitapları incelerken. Aldığı su cevabıyla mutfağa gitti. Geldiğinde kadın hala bıraktığı yerdeydi. “Bütün geceyi burada mı geçireceksin?” “Ben kütüphane olan bir ortamda bütün kitapları kurcalamadan başka konuya odaklanamam. Önce bütün kitapları kurcalamam lazım ki sonrasında konuşmamızdan verim alabilelim.” Esra’ya yaklaştı ve kitaplığa dönük kadının tam ardına yerleşti. Ayfer Tunç’un ‘Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek’ kitabını aldı. Esra kolları arasında kalmıştı. “O zaman tam da şu an içeri geçmeyi teklif ediyorum. Bütün kitapları incelemek için daha sonra tekrar ve tekrar gelmelisin ki ben de seni daha çok görebileyim.” Artık kitaplara odaklanması imkansızdı. Hoşlandığı adam kendisini daha çok görebilmek için kitapları bahane ediyordu. Romantikti. Hem de fazlasıyla… acaba daha ne kadar güzel yanını keşfedecekti. Başı Alparslan’a döndü. Çok klişe bir sahne gerçekleşmek üzereydi. Nefesi nefesine karışırken zihni bulanmaya başladı. Gözleri kapandı. Gözlerini açtığında kendisini yatak odasında ve çıplak bulursa hiç şaşırmayacak kadar dünyadan soyutladığı bir andı. Dudaklarına değen teni hissetti. Ah! Nefes alamayacaktı galiba. Öpüşmek. İlk öpücük kadar tatlı muhteşem bir sevişmeye davet eder gibi cüretkar. Belindeki vücut kolyesini kurcalayan parmakları hissedince ürperdi. Birazdan öpüşürken orgazm olan ilk kadın olarak tarihe geçecekti. Adam dudaklarını çektiğinde bitmesin istediği için öne uzandı. Sen tam bir rezilsin Esra. Adama neden birlikte olamayacağını anlatmaya geliyorsun ama yaptığına bir bak. Dudakları tekrar buluşunca hırsla sarıldılar birbirlerine. Bedenleri birbirine yapışmış halde dillerin dansı başladı. Esra bu gece hayatının değiştiğini hissediyordu. Bu gece bir dönüm noktası olacaktı biliyordu. Üzeri kitaplarla dolu masaya ilerlediler. Masanın cam kısmından görünen toplama koleksiyonu aydınlatan mavi ışık yanıyordu. Bedeni cama yaslanınca ağırlığıyla camın kırılmasından korktu ama cam sağlamdı. Nefesleri hoyratlaşmışken Esra ölecekti sanki. Adamın dudakları kendisini yiyip bitiriyor daha çoğunu istemesine sebep oluyordu. Kendi de nefessiz kalmış olsa gerek dudakları uzaklaştı ve solukları yüzüne çarptı. Toparlanması gerekiyordu ama yapamıyordu. Yüzüne bırakılmaya başlanan öpücükler sanki ateşi harlıyor bedenine bir karıncalanma hissi veriyordu. Aşktan kalbi sızlıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD