EVLİLİK TEKLİFİ

2411 Words
Başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissediyordum. Vücudum titriyordu. Terleyen avuç içlerimi eşofmanıma sürtüp gözlerimin içine dikkatle bakan adama ne diyeceğimi bilemiyordum. “Tanıyor musun bu kişiyi?” diye sorduğunda yutkundum. Ablamın peşime taktığı adamlardan başka kimse olamazdı. Ablam, sırf ortalığı birbirine katmak için onlara evden kaçtığımı söylemiş olabilirdi. Biliyorum ki beni kolay kolay bırakmayacaktı. Sadece anlamadığım, savcının numarasını nasıl bulmuşlardı? “Gerildin sen, oturmak ister misin?” Başımı iki yana salladım. “Ben bu mesajı atan kişiyi tanımıyorum. Kim olduğunu, size neden böyle bir şey attığını bilmiyorum.” Telefonu cebine koydu. "Endişe edeceğin bir durum yok, belli ki birileri seni takıntı haline getirmiş. Merak etme, onu bulmamız iki dakikamızı almaz.” Gözlerimi gözlerinden kaçırdım. Dar koridorun arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyordum. Tekrar gözlerine baktım. “Benim buradan gitmem en doğrusu olur. Ne sizin, ne de ailenizin başını belaya sokmak istemiyorum. Bu mesajı atanın kim olduğunu bilmiyorum, ama belli ki sizin yanınızda durursam size ve çevrenize zarar verecek.” Ben ne kadar gerginsem o, o kadar rahattı. “Gitsen de gitmesen de değişen bir şey olmayacak. Yanımda kalacaksın.” Neden bu kadar ısrar ediyordu? “Bakın-” “Abi, dedemle babaannem geldi.” Gözlerini, merdivenlerin başına gelen kardeşine çevirdi. "Geliyorum." Kız kardeşi merdivenlerden indikten sonra, "Kafana takacağın bir sorun yok, halledeceğim," dedi. Aşağı doğru ilerlerken peşinden yürüdüm. Kafama takmadan duramıyordum. Ablamın kötü birilerinden para aldığını biliyordum, ama bu insanların büyük bir grup olduğunu bilmiyordum. Savcıya rahatlıkla ulaştıklarına göre elleri kolları her yere uzanıyor olmalıydı. Ruhumun sıkıntısı dışarıya yansıtmamaya çalışıyordum ama ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum. Salona doğru adım attığımızda, klasik füme rengi koltukta oturan adam ve kadını fark ettim. Kadının gözleri üzerimde dolaşırken adam, kısa bir bakış atıp savcıya göz kırptı. "Hoş geldiniz. Hayırdır bu saatte?" "Torunumuzu özledik, geldik," diyen kadının elini ellerinin arasına alıp öptü. "Arasaydın ben sana gelirdim babaanne." "Onun niyeti başka anlamadın mı sen?" diyen tok sesli adamın sesiyle gülümsedi. İlk kez gülerken görüyordum onu. "Anladım elbette, usul gereği sorayım dedim tekrar." "O zaman otur da anlat olan biteni. Birazdan uyku saatim gelecek, eve gitmem lazım. Normalde gelmezdim ama Azra sağ olsun ısrar edince dayanamadım." "Anlamadım?" "Kıyamadım! Dedim kalk Talha, karın torununun sevgilisini görmek istiyor, götür ona." Kadının gözleri bana döndüğünde kaşlarım hafifçe yükseldi. İçimde bağıran ses, "O gelin ben değilim," diye feryat ediyordu. "Tanıştırmayacak mısın bu güzel kızımla bizi oğlum?" Bana doğru adım atan savcı, elini belime koyduğunda, sorgu dolu bakışlarım yüzünü buldu. "Kız arkadaşım Elisa, Elisa bu güzel kadın babaannem Azra ve dedem Talha." "Beni niye düz tanıştırdın?" "Pardon, yılların Türk Silahlı Kuvvetleri'nin askeri, şimdi ise emekli Talha Aslan. Oldu mu, dede?" "Oldu." Konuşuyorlardı ama yanan beynim yüzünden ne dediklerini anlamıyordum. Beni kız arkadaşı olarak tanıtmıştı! İyi de neden? Eliyle belime baskı uyguladığında elini uzatan kadına yaklaşıp elini öptüm. "Maşallah, pek de güzel." Aynı şekilde adamın da elini öptükten sonra geriye çekildim. "Neden konuşmuyorsun? Bu çocuk seni zorla kaçırmadı değil mi?" "Kendi kaçtı bana, ben onu zorlamadım dede." Elimi arkaya götürüp tırnaklarımı elinin üzerine batırdım. Hastaydı bu adam. "Ayakta durmayın, oturun," dedi dedesi. Adım atacak halim yoktu. Beni yönlendirip iki koltuğun önüne getirdi. Yan yana oturduğumuzda bir an önce buradan gitmeyi düşünüyordum. "Ailenin haberi var mı bu durumdan kızım?" "Ailesi yok dede. Ev sahibi ile sorun yaşıyordu, onu yanıma aldım." Neler diyordu bu? "Konuşamıyor musun kızım?" Ellerimi dizlerimin üzerine sürtüp, "Konuşuyorum efendim," dedim. "Sen sus o zaman, sen konuş kızım." "Dede sen de ha." "Bir şey mi dedin Batuhan?" Başını iki yana sallayıp, "Hayır," dediğinde, kız kardeşine kızgın bir şekilde baktı. Dedesinin kollarının arasına giren kız bakışlarını kaçırdığında, "Çek gözlerini torunumun üzerinden," diye kızdı dedesi. "Madem kaçtınız, nikâhsız oturmak olmaz. Düğün yapılacak." Her an boğulabilirdim. “Bizim de niyetimiz o.” Hızla başımı ona çevirdim. Canımın acısını umursamayıp, "Neler diyorsunuz?" dedim. Ufak bir tebessümle parmaklarını alnımın bitişindeki saçlarımın üzerinde gezdirdi. "Dedem ve babaannemden çekinmene gerek yok. İkisi de dünya tatlısı insanlar. Rahat ol." Parmaklarını indirip kucağımdaki titreyen elimi tuttu. "Her şey güzel olacak, inan bana." Sözleriyle yüzüm ifadesizleşti. Gözlerim genişledi, sanki ne söylediğini anlamaya çalışıyormuşum gibi. Dilim damağımın kuruduğunu hissettim. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Etrafımda olan biteni anlamlandırmak için zihnimi çırparken, dudaklarımdan sadece hafif bir mırıltı çıktı. “Neler oluyor?” Sanki gerçek dünyadan kopmuş, bir rüyanın içindeymişim gibi hissettim. Batuhan'ın tebessümü, her şeyin daha da karmaşıklaştığını gösteriyordu. Kalbim hızla atarken, bu anın gerçekliğinden şüphe duyuyordum. “Kalkalım mı hanım, saat geç oldu.” “Kalsaydınız burada, dede.” Kaşlarını kaldırıp karısının elini tuttu. “Kendi yatağımdan başka bir yerde yatamıyorum.” Karısıyla birlikte ayağa kalktı. “Onca sene dağda bayırda yatmamışsın gibi şikâyet mi ediyorsun Talha Bey?” “Artık yaşlandık, yatağımızdan başka bir yeri görmüyor gözümüz.” “Sanki ben seni bilmiyorum, bugün çağırsalar seni koşa koşa gidersin o dağlara.” Derin bir iç çekti adam. “Keşke çağırsalar.” “Kapatın şu konuyu, bu yaştan sonra asker yolu mu gözleyeceğim?” kocası ve torununa kızan Azra Hanım bana doğru adım attığında ayağa kalktım. “Telefon numaramı al Batuhan’dan, istediğin zaman bana yaz ya da ara kızım.” “Sağ olun.” Yanaklarımı öptüğünde kalbimin atışı hızlandı. “Kendine dikkat et güzel kızım.” Parmaklarım yanağıma doğru giderken olduğum yerde kaldım. Savcı onları geçirdiğinde İnci yatacağım diyerek odasına çıktı. Hâlâ aynı yerde duruyordum. Nasıl bir geceydi bu gece? Yanıma gelip tekli koltuğa oturan adama döndüm. “Bu yaptığınız da neydi? Sevgili olduğumuzu nasıl söylersiniz? Evleneceğiz dediniz Batuhan Bey, ne yapmaya çalışıyorsunuz?” “Otur Elisa.” İfadesiz hali tekrar yüzüne yerleşmişti. Karşısına oturup, konuşmasını sabırla bekledim. “Zor durumdasın, zor bir hayatın var bunu görebiliyorum. Refah içinde yaşasam da benim de pek kolay bir hayatım yok. Az önceki davranışlarım doğaçlama bir şekilde gelişti, kusuruma bakma.” Kolumu sıvazladım. “Niyetim seni zor duruma sokmak değildi.” “Benden çok siz zor duruma girdiniz, benim hayatımı sorgulayacak biri yok ama sizin aileniz var.” Dirseklerini dizlerinin üzerine koyup ellerini birleştirdi. Kol kaslarının üzerindeki yeşil mavi damarları gerginliğinden dolayı gerilmişti. “Sana yardım edeceğimi en başında söyledim, edeceğim de. Beni hiçbir şey korkutmaz, ne telefonuma gelen mesaj, ne de ailemle tehdit etmeleri. Ailem son derece profesyonel bir ekiple korunuyor. Bu zamana kadar bana zarar vermek isteyen bir kişi bile yanlarına yaklaşamadı.” Parmaklarını çenesine bir iki kere vurup ellerini dizlerinin üzerine indirdi. Oturuşunu düzeltip, gözlerimin içine dikkatle baktığında derin bir nefes aldı. “Senden bir ricada bulunmak istiyorum.” Bacaklarımın üzerinden elimi kaldırıp indirdim. "Eğer yapabileceğim bir şeyse, buyurun." Mavi gözlerinin tonu gittikçe koyulaşıyordu. Mimiklerini pek kullanmasa da gözlerinin içine dikkatli bir şekilde bakıldığında anlatmak istediklerini açık açık anlatıyordu. "Annemin ciddi bir hastalığı var. Doktorlar en fazla bir sene yaşar diyorlar." Mideme ufak bir sancı saplandı. "Çok üzüldüm. Allah'tan ümit kesilmez, kötü düşünmeyin." Başını iki yana salladı. "Tedavisi için gitmediğimiz ülke kalmadı. Görüştüğümüz her doktor ümit olmadığını, en fazla bir sene yaşayacağını söylüyor. Bizler her ne kadar bu durumu ona belli etmesek de ister istemez anlıyor. Bütün aile onun üzerine düşüyoruz, bir dediğini iki etmemeye çalışıyoruz." Susunca gözlerim doldu. "Gerçekten çok üzüldüm. Umarım bir mucize olur ve anneniz iyileşir." "İyileşmeyecek Elisa, annemin durumu kötü." Bir an oturduğum yerden kalkıp yanına giderek onu teselli etmek istedim ama yapamadım. “Sizin için ne yapabilirim peki?” Yüzündeki ani değişikliği fark ettim. Aniden gözlerinin içindeki parlaklık kaybolmuş, yerini derin bir üzüntü kaplamıştı. Başını hafifçe eğdi ve sanki iç dünyasında bir şeyleri düşünmeye dalmış gibi görünüyordu. Onun bu çaresiz ve üzgün hali karşısında içim de karardı. Gözlerindeki parıltının yerini hüznün ve belirsizliğin aldığını görmek beni derinden etkiledi. “Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Hayatımda zorlanmadığım kadar zorlanıyorum şu an.” Konuşmasına devam etmesi için dudaklarımı aralamadım. “Annem benim evlenmemi her şeyden çok istiyor. Hayatımda bir kadın yok, yoldan geçen kadını tutup evlenemeyeceğim için açıkçası son zamanlarda kafam karma çorman. Bu akşam yaşanılanlar düşünmemi sağladı.” Yutkundu. “Benimle evlenerek bana yardım eder misin Elisa? Biliyorum çok mantıksız bir soru bu ama imkânı olmaz mı? Sonsuza kadar maddi manevi sana destek olurum, resmi kayıtlarda evleniriz, bir sene sonra da boşanırız. İnan bana evlilik gerçek bir evlilik olmayacak.” “Efendim?” “Bana yardım etmeni istiyorum Elisa, annem için. Söz veriyorum rahatın için elimden geleni yapacağım. Kimseye muhtaç olmadan özgürce yaşayacaksın. Okulunu bitirip iyi bir avukat olacaksın. Arkanda bıraktığın sıkıntıların karşına çıkmayacak. Annem için…” Bu beklenmedik teklifi duyduktan sonra şaşkınlıkla dolu bir ifadeyle ona baktım. Gözlerim genişledi, kaşlarım hafifçe yukarı kalktı ve şaşkınlıkla ağzımı araladım. Dudaklarımdan hafif bir soluk çıktı, ancak bir süre konuşamadım. İçimde karma karışık duygular vardı; şaşkınlık, endişe ve belirsizlik. Bu teklif karşısında nasıl hissetmem gerektiğine dair net bir düşünceye sahip değildim. Gözlerimdeki bu şaşkınlık, Batuhan'ın sözlerine karşı duyduğum karışık duyguları yansıtıyordu. Karar vermek için daha fazla düşünmem gerekecekti. “Tamam, söylemedim farz et. Sana yine yardım edeceğim bu konuda endişen olmasın.” Yanımda duran yastığı kucağıma alıp bacağımı sallamaya başladım. “Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Anneniz için gerçekten çok üzgünüm, evlilik çok ani bir karar-” “Gerçek bir evlilik olmayacak.” “Resmi kayıtlarda evli olacağız, bu bana göre gerçek bir evlilik.” “Seni bu konuda zorlamıyorum, zorlamamda.” Ne diyeceğimi bilmiyordum. “İstersen düşün.” Parmaklarım saçlarımın arasında dolaşırken sıkıntıyla iç çektim. “Düşüneceğim.” “Teşekkür ederim, yorgun gözüküyorsun sana odanı göstereyim.” Ne kadar yorgun olsam da bu gece uyuyamayacaktım düşünmekten. Birlikte ayağa kalktık. Alt katta bulunan odalardan birinin kapısını açtı. “Çarşaflar temiz, burayı kimse kullanmıyor. Rahat edebilirsin.” “Teşekkür ederim.” Odaya adım attığım an bileğimi tuttu. “Kendini hiçbir şey için mecbur hissetme. İyi geceler.” Geriye doğru gidip arkasını döndü. Merdivenleri çıkarken kapıyı kapatıp sırtımı kapıya dayadım. Nasıl bir gün yaşıyordum ben? Üzgün bir halde odanın içindeki detaylara dikkatlice göz attım. Oda oldukça sadeydi. Beyaz çarşaflı büyük bir yatak, yanında küçük bir sehpa ve sade bir komodin vardı. Işık loştu, odanın sessizliği etrafı sarıyordu. Yavaşça yatağa uzandım. Sessizlik etrafımı sararken Batuhan'ın teklifi hala kafamda dönüp duruyordu. Ne yapmalıydım? Bu karmaşık durumu nasıl çözebilirdim? Gözlerim tavanı süzüyordu, düşüncelerim odayı dolduruyordu. Uyumak çok zor olacaktı bu gece. Bundan sonraki hayatım nasıl bir hâl alacaktı? Ne yapmalıydım? Batuhan'ın annesi için yaptığı teklif, hayatımı bambaşka bir yöne çekebilirdi. Ama aynı zamanda, bu tehlikeli adamlardan nasıl kurtulacağımı, bu karmaşık olayın içinde nasıl yol alacağımı düşünmek zorundaydım. İçimdeki karmaşık duyguları ve endişeleri bir kenara bırakıp, bu yeni gerçekliği kabul etmeliydim. Bir yandan aklımdan, ablamsız bir hayatın nasıl olacağını düşünüyordum. Onunla olan ilişkimiz karmaşıktı ve ondan uzaklaşmak istiyordum. Ancak bu da yeni bir zorlukla karşı karşıya gelmek anlamına geliyordu. Düşüncelerim dönüp dururken, peşimdeki tehlikeli adamların tehditlerini de düşünüyordum. Belki de Batuhan'ın teklifi, bu adamlardan kaçışımı sağlayabilirdi. Ama yine de, bu kararı vermek için zaman ve düşünce gerekecekti. Gece boyunca boğuştuğum bu düşüncelerle birlikte, yarının ne getireceğini merak ederek gözlerimi kapadım. Bilinmeyenin sırrı önümde duruyordu ve ben, içim Sabahın erken saatlerinde, çekinerek yataktan kalktım. Odanın içindeki banyoda hızla elimi yüzümü yıkadıktan sonra çantamdan kot pantolonumu ve buz mavisi kazağımı çıkardım ve giyindim. Salondan gelen sesler dikkatimi çekti ve merakla kapıya doğru ilerledim. İçerideki konuşmaları anlamıyordum. Bir süre kapının arkasında bekledikten sonra daha fazla kaçamayacağım için çekingen bir şekilde kapıyı araladım. Gözlerimle koltuğa kaydığında, sarışın bir kadınla kumral bir adamla göz göze geldik. Sanırım Batuhan'ın annesi ve babasıydı. “Gel Elisa, seni annem ve babamla tanıştırayım.” Mahcup bir ifadeyle adımlarımı onlara doğru attım ve ellerimi birleştirerek “Merhaba,” dedim. Batuhan'ın annesi, nazik bir ses tonuyla, "Günaydın, hoş geldin" dedi. Babası da beni güler yüzle selamladı. İçimde hâlâ karmaşık duygular olsa da, bu yeni gerçekliği kabul etmek için cesaret toplamaya çalışıyordum. Gözlerimde hafif bir heyecan ve belirsizlikle, onlara doğru adım atmaya devam ettim. Ayağa kalktılar. "Annem Deniz." Oldukça dinç ve güzel görünen kadının elini sıktım. Annem demese ablası sanırdım. "Babam Ali." Babası da çok gençti. Onun da elini sıkıp tebessüm ettim. "Tanıştığımıza memnun olduk kızım, otur lütfen ayakta kalma." Savcının gözlerinin içine bakarak yanına oturdum. Sanırım onlar da bizi sevgili sanıyordu. Gergindim ve Deniz Hanım bunu fark ediyordu. Rahatlamam için nazik bir gülümsemeyle, "Nasılsın? İyi uyudun mu?" diye sordu. Ses tonunda samimiyet ve sıcaklık vardı. "Evet, teşekkür ederim. İyi uyudum," diye cevapladım. Yüzümde hafif bir gülümseme belirdi. Kendimi biraz daha rahat hissediyordum. "Batuhan’la konuştum, seninle konuşmak isterim.” Ne konuşmuşlardı? “Bugün nasıl bir gün geçireceğimizi düşündüm. Birlikte kahvaltı yaparız ve daha sonra seninle dolaşırken konuşmak istediklerimi konuşuruz. Nasıl olur?" Bu nazik teklif, içimdeki karmaşık duyguları biraz daha hafifletti. Kendimi biraz daha rahat hissettim ve Deniz Hanım'a minnettarlıkla gülümsedim. “Bizim işimiz var anne, Elisa seninle bugün vakit geçiremez.” “Çok mu önemli işiniz oğlum?” “Evet anne. Kahvaltımızı burada yapalım, biz dışarıya çıkacağız.” “Sonra konuşursun hayatım, çocuklar bizimle ne de olsa.” Kesin onlar da bizim beraber olduğumuzu düşünüyordu. Deniz Hanım hâlâ içten bir şekilde gülüyordu. Gözleri cam gibiydi. Böylesine güzel gülen bir kadının ömrünün kısa olduğunu düşünmek üzüyordu beni. “Her konuda bana danışabilirsin kızım, elimden geldiğince sana yardım edeceğim. Sakın kendini yalnız hissetme, sen sadece kendine dikkat et olur mu?” Hangi konuda kendime dikkat etmem gerekiyordu? Şaşkın bakışlarım Batuhan’ı bulduğunda elini ensesinde gezdirip, “Anne,” dedi. “Bir şey demedim oğlum, güzel kızımın rahatını düşünüyorum ben. Hem sen bizim aramıza girme.” Onlara gerçeği söylememişti belli ki. “Hayatım gel biz üzerimizi değiştirelim, nasıl olsa vaktimiz çok konuşuruz çocuklarla.” Ali Bey kadar hevesli değildi bizi yalnız bırakma konusunda Deniz Hanım. Bana hayranlıkla bakıyordu. Sanırım beni sevmişti. “İyi madem, hemen geliyorum.” Kocasıyla birlikte üst kata çıktıklarında yanımda oturan adama sakin bir şekilde döndüm. “Annem seni sevdi.” “Ona söylemediniz mi aramızda bir şey olmadığını?” “Söyledim ama inanmıyor. Bu zamana kadar yanımda kız görmediği için şaşırıyor ve beraber olmadığımıza inanmıyor. Durumunu biliyorsun, nasıl mutlu olduğunu kendi gözlerinle görüyorsun. Onu üzmemek adına bir şey diyemiyorum.” Gözlerim doldu. “Çok güzel bir kadın.” “Bahtı güzel değil.” “Demeyin öyle, Allah’tan umut kesilmez.” Başını iki yana salladı. “Keşke bir mucize olsa ama imkânsız.” Dayanamadım elimi elinin üstüne koydum. Bedeni gerilirken elimi geriye çektim hemen. Gözleri elimin üzerine ilk kez görüyormuş gibi bakıyordu. Başını iki yana sallayıp düşüncelerinden arındı. “Düşündün mü peki?” Onaylamak adına başımı salladım. “Cevabın ne peki?” “Peşimde birilerinin olduğu kesin, onların bana yaklaşmamasını istiyorum.” “Senin olduğun mahalleye dahi adım atamayacaklar.” “Okulum bittikten sonra benim için ödediniz paraları size geri ödeyeceğim.” Önemli değil der gibi başını salladı. “Ödeyeceğim Batuhan Bey.” “Tamamdır.” “Bir sene sonra da boşanacağız.” Anlayamadığım bir şekilde rahat bir nefes alıp verdi. “Dediğin gibi olacak.” Umarım sonunda da bu kadar rahat bir şekilde kurtulurdum. Umarım hayatım çıkmaza girmezdi. DİĞER BÖLÜMÜDE PAYLAŞIYORUM ŞİMDİ, YORUMLARINIZI BIRAKIRSANIZ MUTLU OLURUM.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD