Gece sessizdi ama sessizliğin altında bir şey kaynıyordu. Hava, toprak kokusu ve öfke karışımıyla ağırdı. Cihan arabadan indiğinde ne ay ışığına baktı ne de gökyüzüne. Yüzü gölgelerin içindeydi, adımları sertti. Ellerini cebine sokmuştu ama sağ eli, sanki kendi iradesinden bağımsızmış gibi, sürekli beline gidiyor, silahın yerinde olup olmadığını kontrol ediyordu. Göğsünde bir şey yanıyordu, ağır, bastırılmış bir öfke. Kapıya yürürken adımları kısa, hedefi kesindi. Kapıyı sertçe çaldı, tokmağın sesi evin içinde yankılandı, sonra uzun bir bekleyişin ardından kapı aralandı. Yüzünde uykusuzluğun izleri, şaşkınlık ve korku taşıyan Eşref’in babası duruyordu karşısında. Pijama gömleği, dimdik saçları, akşamın yorgunluğu gözlerindeydi. Arkasında sessizce karısı yaklaştı ama sesini çıkarmadı. Eli

