2. Bölüm

1307 Words
“Günaydın, tatlım.” Homurdandım. “Zara? Lütfen biraz daha müsaade et bana, çok yoruldum dün.” “Olmaz, kalk hemen işimiz var.” derken beni sarsmaktan aşağı kalkmıyordu. Gözlerimi araladım. Kahretsin. “Ne var Zara? Ne işimiz var bugün yine?” Göz bebekleri heyecanla büyüdü. Yavaş yavaş gülümsemesi de büyüyordu. Bu bakışı biliyordum. Bugün zor geçecekti belli ki. Elimden tuttuğu gibi beni kaldırır gibi çekti. İşte başlıyorduk. -- “Hayır bunu da giymek istemiyorum.” diyerek sekizinci gösterdiği elbiseyi de reddetmiş bulundum. Zara öfkeyle derin bir iç çekti. Sanırım bugün katil olacaktı. Buna bir an önce son vermek için mağazada dolanmaya başladım. Akşam Venicks Park’ında kamp ateşi vardı. Her ne kadar parti gibi olsa da ateş etrafında olacağı için çok abartmak istemiyordum. Gözlerimi vitrindeki siyah elbiseye çevirdim. “Bunu deneyeceğim.” diyerek elbiseyle beraber kabine doğru ilerledim. Elbiseyi deneyip kabinden çıkarak Zara’ya gösterdim. “Sanırım bu oldu, ne dersin?” diyerek aynaya doğru ilerledim. Zara onaylayan bir ses çıkarttıktan sonra kendine ayakkabı seçmeye geri döndü. Aynadaki yansımam güzeldi. Arkama doğru bakmak için etrafımda dönerken biriyle çarpışmamla dengem sarsıldı. “Pardon, affedersiniz, iyi misiniz hanımefendi?” “İyiyim, siz iyi misiniz ben çar-” derken gözüm aynadaki yansımaya takıldı. Biri benim kabinime girmeye çalışıyordu. “Hey! Ne yaptığını sanıyorsun? Orası benim kabinim. Eşyalarım var görmüyor musun?” diyerek oraya doğru yöneldim. Kabine girmeye çalışan adam bir hışımla “Ben boş zannettim. Kusura bakmayın.” diyerek mağazanın çıkışına doğru ilerledi. Hemen kabine girip çantamı kontrol ettim. Hay aksi şeytan! Cüzdanım çantamda değildi. -- “Bayan Eden, anlatır mısınız? Olay nasıl gelişti?” dedi Memur Carls Bey. Bir gün bu cümleyi duymaktan sıkılacağımı söyleseler cidden şaşırabilirdim ama gel gör ki hayat hiç de beklediğimiz gibi ilerlemiyordu. Carls’a döndüm. Belli ki tek sıkılan ben değildim. “Dediğim gibi ben aynada denediğim kıyafete bakarken bir adam bana çarptı. O sırada diğer adamı benim kabinimden çıkarken gördüm. Zaten sonra kontrol ettiğimde de cüzdanım yoktu. Bu şekilde oldu.” diyerek tekrardan olayı özetledim. Memur Carls ifademi aldıktan sonra dışarıda beklememi istedi. Cidden olayların üst üste gelmesi sinirimi bozuyordu. Karakolun dışına çıktıktan sonra paketten bir sigara çıkartıp çakmağımı aramaya başladım. Çantalarımda bir şey arayıp bulamamak benim için alıştığım bir durumdu. Bunun çantanın büyük veya küçük olmasıyla ya da dolu veya boş olmasıyla ilgili bir durum olduğunu düşünmüyordum. İnsan bir şeyi aradığı zaman bulamazdı. Bundan ibaretti. “Yak.” Gözümün önüne doğru metal üzerinde yıldız işlemeli bir çakmak uzatıldı. “Memur Bey, sizi beklemiyordum.” “Rahat dursaydınız, gelmek durumunda kalmayacaktım, ayrıca Dedektif Bey veya Dedektif Stone, Bayan Eden.” Memnuniyetsizliği yüzünden taşıyordu adeta. Bu çocuğa liseden sonra ne olmuştu bilmiyordum. En son yurtdışına gitmişti. Kasabaya geldiğini bile bilmiyordum. Bu kadar sinirli değildi en azından, o kesindi. “Çalınan cüzdanlarla da mı siz ilgileniyordunuz? Bilmiyordum. Ayrıca ben ‘Anna’ denmesini tercih ediyorum, Bayan Eden değil.” Kumral saçlarına kaydı gözüm. Büyümüştü. En son on yıl önce görmüştüm onu. Vücudu genişlemiş, sakalları uzamış, yüz hatları keskinleşmiş ve bakışları daha da küstahlaşmıştı. O eski havasından eser yoktu. “Sigaranızı içtiyseniz sizi içeriye alacağım. Venicks gölünden çıkan cesetlerin kimlik tespiti yapıldı. Regina Megs ve Karen Loran’a ait olan kimlikler tespit edildi. Göl kenarında yapılan dalgıç araştırmaları sonucu sizin cüzdanınıza rastlandı. Venicks High’da aynı dönemde okumuş olduğunuz ve hakkınızda zamanında şikâyette bulunmuş olan Regina Megs ve Karen Loran’ı öldürme şüphesiyle tutuklusunuz Bayan Eden. Sessiz kalma hakkınızı kullanabilirsiniz.” *** “Regina ve Karen, senin Zach’den hoşlandığını nasıl duydular Anna?” Günün her saati olduğu gibi yine Zara ile konuştuğumuz tek konu bu Bermuda Şeytan Üçgeni ekipti. Ben de anlamamıştım. Zach ile yaşadığım olayı bilen tek kişi Zara’ydı. Onun da kimseye söylemeyeceğinden emindim. Biri mi görmüştü yoksa? Anlamıyordum. “Hey! Bakın burada kim varmış? Annabelle Eden!” diye bir seslenişle kafamı kaldırdım. Başlıyorduk. “Ne var Karen?” dedim bıkkınlıkla. Yavaş yavaş tüm sınıf etrafımıza toplanmaya başlamıştı. Eğlenceleri başlıyordu çünkü. “Bizde sana ait bir şey var. Yokluğunu dünden beri nasıl anlamadın gerçekten?” Düşündüğüm şeyi almadıklarını umarak ayağı dikildim. Tüylerim diken diken olmuş sinirlerim soğukta sertleşen bir tel gibi gergindi. Eğer düşündüğüm şeyi aldılarsa benim için işler değişirdi. Şimdi anlamıştım nereden bildiklerini. Karen tepkimden ötürü memnun olmuş bir ifade ile “Korkma hemen. Hepsine bakma fırsatımız olmadı daha. Gerçi göz gezdirirken karşımıza bir sayfa çıktı.” derken gözlerimin içine bakıyordu. Arkasından gelen Regina günlüğümü yavaşça ortaya çıkarttı. Gözlerimi yumdum. Kahverengi, kilidi bile olmayan sır kutum, hayatının bir evresini beni zorbalamayı amaç edinen insanların elinde tüm sınıfa ifşa edilmek üzere bekliyordu. Regina okumaya başladı… *** Siyah deri koltuk oturmamla gıcırdayarak garip bir ses çıkarttı. Bu sefer farklı bir odada bekletiyorlardı. Anladığım kadarıyla yavaşça sorgu odasına doğru bir yolculuğa çıkacaktım. Cüzdanımın bulunmasına sevinmiştim doğrusu. Artık ıslak bir cüzdan olması ve beni cinayet zanlısı yapması biraz mutluluğumu köreltse de içerisindeki kartları hatırlama derdim bitmişti en azından. Dedektif beni içeri getirdikten sonra bir hışımla çıkmıştı. Cüzdanımın olayın üzerinden iki gün geçtikten sonra çalınmış olması her ne kadar beni kurtarsa da kafamı karıştırıyordu. Regina ve Karen’a üzülmüştüm. Yıldızımız yıllardır barışmamıştı belki ama kimsenin bu şekilde öldürülmeyi hak ettiğini düşünmüyordum. Gözlerimi tekrardan odada gezdirdim. Renkleri kirden neredeyse siyaha dönen beyaz duvarların yıllardır boyanmadığı aşikardı. Eski tahta bir masa, iki tane derisi yırtılmış siyah koltuk ve bir adet Dünya küresinden ibaretti. Küreyi önüme çekerek döndürmeye başladım. Parmağımla durdurduğum nokta Asya Kıtasına ait bir ada gibi gözüküyordu. Coğrafya derslerini pek dinlemezdim. İsmine bakmak için eğildim. “Endonezya, Bali Adası.” Evet, komutanım gelmişti. Ben de ne eksik diyordum. “Hiç gitmedim.” diyerek küstah ela gözlerine doğru döndüm. Gittiğinden bu yana dağılmıştı sanki. “Bu gidişle gidemeyeceksiniz zaten Bayan Eden.” diyerek her zaman olduğu gibi optimisttik bir yorumla hayatıma renk kattı. “Beni takip edin. İfadeniz alınacak.” *** “Regina yapma, bu kadarı fazla artık.” Üzerine doğru yürüyordum. Karen tutuyordu beni. Nefes almalıydım. Nefes “Bugün onunla tanıştım.” Nefes “Venicks Park’ındaydım. Nefes “Göle düştüm ve benim hayatımı kurtardı.” Nefes “Kumral saçları ve ela gözleri insanın içine işliyor-” Nef… Yapamadım. Karen’ı hışımla savurdum. Regina’nın üzerine atılmamla kayışlar kopmuştu artık. Dünya dönüyordu. Gözüm dönüyordu. ‘Yap!’ dedi bir ses. ‘Yap!’, ‘Yap!’, ‘Yap!’. Yaptım. Kafasını sıraya vurdum. Metalik kırmızı gösterdi kendini. Her yerde kan vardı. “R-Regina, Re-gina, k-kalk.” Kalkmadı. *** “Regina Megs ve Karen Loran’i darp etmişsiniz ve sizden şikayetçi olmuşlar. Şahsi bir probleminiz mi vardı? Regina ve Karen’ı öldürmek mi istediniz? İlk seferinde olmayınca bunu planlayarak başka bir zaman mı denediniz? Otopsi sonucu maktüllerin bulunduğu günden iki hafta önce 8 Kasım günü öldürüldüğü tespit edildi. Olay günü neredeydiniz ve buna tanıklık edebilecek biri var mı? Cevap verin, Bayan Eden.” “Avukatım olmadan cevap vermeyeceğim Dedektif.” Gözlerini kısarak üzerime dikti. Sorgu odasını incelemeye başladım bu sefer. Tavanda kısık loş ışık veren bir lamba, bir masa ve iki sandalyeden ibaretti. Gri duvarlar sinirleri gererek itiraf ettirmek için varlığını sürdürüyor gibi insanın üzerine doğru geliyordu. Dedektif masaya su koydu. “İçin, uzun bir gece olacak.” Tanımama oyunundan sıkılmıştım. Suyu geri ittim. “Sen de o okuldaydın Zach. Sence Regina ve Karen’ı öldürmüş olma ihtimalim var mı?” Madem bir poker oynuyorduk, kartlarımı açmıştım. Flush, Dedektif. Gözlerini kıstı. “Dedektif Bey veya Dedektif Stone, Bayan Eden.” Ve Royal Flush, Annabelle. Gözlerimi devirdim. Avukatımın odaya girmesiyle beraber derin bir nefes aldım. “Dedektif Stone, merhaba. Ben Avukat Wesley. Müvekkilimi hangi sıfatla burada tuttuğunuzu öğrenebilir miyim?” diyerek girişini yaptı. “Bayan Eden’ın cüzdanı Venicks gölünden çıkan iki cesetin ardından aramalar sonucu bulundu. Ayrıca çıkan maktüllerle zamanında bir vukuatı olduğu kayıtlara geçmiş. Kendilerine uyguladığı fiziksel şiddet sonucu hakkında şikâyet oluşturulmuş.” *** Ambulans sireninin sesi gittikçe daha uzaktan gelmeye başlamıştı. Polis arabalarının kırmızı ve mavi ışıkları gözümü alıyordu. Yanıma yaklaşan polis memuru kolumu tutarak beni araca yönlendirdi. Babamı aramıştık. İlk uçakla Venicks’ e iniş yapacaktı. Okuldaki herkes fısıldaşıyordu. Duyduğumu biliyorlardı. Zara yanıma geldi. “Regina uyanmış. Korkma, ben babamı aradım. Bir şey olmayacak.” Korkuyordum. ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD