4. Bölüm

1069 Words
Nisa : Şşşş kapa çeneni. Nisa, terden ve kirden neredeyse renk değiştirmiş çoraplarını Emir'e doğru yavaşça yaklaştırıyordu. Yaklaştığı her an Emir, içinden bağırıyordu ve çırpınıyordu. En sonunda aniden iki terli ayağını da Emir'in küçük suratına yapıştırdı. Elleri deliler gibi hareket etse de kaldıramıyordu. O kadar çok hareket etmişti ki nefes nefese kalmıştı. Nefes alacak tek kaynağı da suratındaki bir çift pis ve terli ayaktı. Gözlerinden yaş akarcasına çaresizce koklamaya başladı. Emir'in çıkarttığı her seste Nisa zevkten şeytanice gülüyordu. 15 dakika boyunca, Emir çaresizce suratındaki ayakları koklamıştı. Artık ağlamıyor, nadiren hıçkırıyordu. Nisa bir süre sonra ayaklarını suratından çekti. Emir'in gözleri biraz kapanmıştı. Emir'in ağzındaki çorabı hızlıca çekip çıkarttı. Emir : A-ah ç-çok teşekkür ederim abla. Nisa : Aferin, çorap tertemiz olmuş. Nisa : Bi daha dediğimi ikileyecek misin velet? Emir : H-hayır asla. Nisa : Aferin. Çoraplarımı çıkart. Emir homurdansa da elini Nisa'nın büyük bileklerine attı ve çorabı narince çekip çıkarttı. Diğer çorabına da aynısını uyguladı. Elindeki büyük çoraplar hala ıslaktı. Nisa : Koy onları yere. Emir, elindeki kirli ve ıslak çorapları yere koydu. Başının üstündeki ayaklarla bakışıyordu. Ayakları kirliydi ve parmakları ıslak görünüyordu. Nisa ayağını yavaşça aşağıya doğru indirdi ve parmak arasıyla Emir'in küçük burnunu kavradı. Nisa : Koklamaya devam ediyosun. Emir ağır ağır homurdansa da derin derin nefesler almaya başladı. O nefes aldıkça ayağındaki sıcak nefesle tahrik oluyordu Nisa. Emir çaresizce yoğun kokan ayakları kokluyordu. Odada sadece Nisa'nın gülme sesleri ve Emir'in koklama sesleri geliyordu. Nisa, ayağının her bir santimini koklatmıştı. Ayaklarını Emir'in suratına yapıştırdı ve çantasına uzanıp çikolatasını aldı. Paketi açıp tıkınmaya başladı. Emir : A-abla ben- ben de yiyebilir miyim? Nisa'nın hiç çikolatasını paylaşacağı yoktu. Tam hayır diyecekken aklına bir fikir geldi ve kurnazca güldü. Nisa : Tabii ki yiyebilirsin canım. Nisa, elindeki gofreti ezdi ve ayak parmaklarını arasına aldı. Tabii bu sırada tabanına da çikolata akmıştı. Kısacası ayağının her bir tarafı çikolata olmuştu. Nisa : Afiyet olsun. Emir, dehşet ve üzüntüyle ayağına baktı. Hayalleri suya düşmüştü, gözleri dolmuştu. Yine de onu yemekten başka şansı yoktu, karnı açtı. Yatakta doğruldu ve Nisa'nın çikolatalı ayağına yöneldi. Gözlerini kapatarak çikolatalı yerleri yalamaya başladı. Dili, Nisa'nın ayağında gezdikçe Nisa tahrik oluyordu. Emir ise tiksinirken diline gelen çikolata parçalarını yutuyordu. Bir süre boyunca küçükçe yalasa da artık orada kalmamıştı. Baş parmağına oldukça çikolata denk gelmişti. Nisa'nın baş parmağını ağzına aldı ve çaresizce emmeye başladı. Nisa bu durumda hafifçe zevkten inledi. Aynı emmeyi diğer parmaklara da uyguladı ve ağzını eliyle silerek ayağından uzaklaştı. Nisa : Nereye? Emir : Y-yeter doydum. Nisa : Tabanımı görmüyor musun? Temiz değil hala. Emir, üzüntüden hıçkırdı ve Nisa'nın uzun ve terli tabanında da dilini gezdirmeye başladı. Ayağının teri ve kokusuyla birleşen çikolatalı gofretin tadı hala güzeldi Emir'e göre. Uzun bir süre boyunca tabanını yaladı ve en sonunda yorgunluktan yatağa yığıldı. Derin derin nefesler alıyordu. Nisa çok zevk almıştı. Hayatında ilk defa hissettiği şeyler karşısında şehvetliydi. Nisa : Aferin Emir : Teşekkür ederim... abla.. Emir yaklaşık 15 dakika sonra çalan kapıya koştu ve annesini karşıldı. Nisa ise yatıyordu. Ayakları temizlenmiş şekilde. Uyumaya başladı Nisa. Uyandığında akşam yemeği yiyeceklerdi. Yemeği yiyip yeniden yattı. Sabah uyandığında cumartesi olduğunu unutup saatin 9 olduğunu gördü ve aniden yataktan kalktı. Sonra tarihe bakıp derin bir oh çekti. Yanında yer yatağında Emir yatıyordu. Elleri yukarda bir şekilde uyuyordu. Yatakta oturararak ayaklarını Emir'in küçük vücudunda dolaştırmaya başladı. İki tabanını da Emir'in suratına koydu. Emir kokuyu alınca uyandı ve üzüntüyle inledi. Emir çaresizce suratındaki ayakları öpmeye başladı. Nisa : Aferin öp. Emir öpmeye devam etti. Ayakları hala kokuyordu. Yaklaşık 10 dakika boyunca zorla koklayıp öptü. Daha sonrasında Nisa, dünkü beyaz çoraplarını Emir'in suratın attı ve uyumaya devam etti. Uyandığında saat 11 olmuş, herkes uyanmıştı. Kahvaltıya oturdular. Nisa bugün siyah çorap giymişti. Kahvaltı yaptıktan sonra telefonuna gelen bildirim onu çok şaşırttı. ---------------------- 1 yeni bildirim : Kutay : Kütüphaneye gidiyorum sizin o taraflara, gelmek ister misin? Nisa bu sessiz çocuktan bu mesajı beklemiyordu. Hemen cevap verdi. Nisa : Olur, bizim mahalleye gel beraber gideriz. Kutay : Tam olarak neresi? Nisa : ... Mahallesi ... Apartman, Bim'in yanında. Kutay : Tamamdır. -------------------------- Nisa, apar topar hazırlandı. Tayt ve crop giydi, siyah çorabının üstüne de Converselerini giydi. Nisa'nın Annesi : Nereye? Nisa : Kütüphaneye gidiyorum arkadaşımla. Nisa'nın Annesi : Kimmiş arkadaşın? Nisa : Kutay diye bi çocuk. Nisa'nın Annesi : Sınıfından mı? Nisa : Evet, hadi çıktım ben. Nisa'nın Annesi : Dikkat et. Nisa, ağır ağır ayakkabılarını giydi. Bağcıklarını bağladı ve merdivenlerden aşağıya indi. Sokağın başından Kutay'ı gördü ve ona doğru yürüdü. Gri eşortman, beyaz tişört giymişti. Nisa yaklaştı ve sarıldı. O sarılınca Kutay utandı ve kendini çekti. Nisa : Naberr? Kutay : İyii senden? Nisa : İyi, yazmazdın sen hayırdır? Kutay : Bu taraflarda bi kütüphaneye gitcektim senin de burda oturduğunu biliyodum çağırayım dedim. Nisa : İyi yapmışsın. Beraber yaklaşık 15 dakika yürüdüler. Daha sonrasında belediyeye ait bir kütüphaneye girdiler. Hafta sonu ve öğlen olmasına rağmen pek dolu değildi. Köşede bir yer bulup oturdular ve çantalarından kitaplar çıkartıp çalışmaya başladılar. Bir saate yakın çalışmışlardı. Kütüphane oldukça sessizdi. Nisa çalışmaya ara vermişken Kutay'ı izliyordu. Ödev tamamlıyordu. Aniden aynı dün otobüste yaptığı gibi ayaklarını Kutay'ın üstüne attı. Kutay çok şaşırıp çaktırmamaya çalışsa da heyecanlanıp utanmıştı. Nisa'nın ise umrunda değildi. Kutay çalışmaya devam ederken Nisa telefonuyla ilgileniyordu. Kutay'ın zihninden geçenler, onu ders çalışmaktan alıkoyuyordu. Şu an kucağında olan ayakkabıları koklamak, görmek istiyordu. Cesaretini toplayıp yeniden dokunacaktı. Kalemi kitabı bıraktı ve iki eliyle kucağındaki Converseleri okşamaya başladı. Nisa'nın biraz ilgisini çekmişti. Nisa çok sıkılmıştı, Kutay ise farklılık istiyordu. Sessizliği bozan Nisa oldu. Nisa : Sıkıldım ya kalksak mı? Kutay : Olur, istersen bizde kahve içebiliriz, ev yakın. Nisa : Sizde mi? Kutay : Ee, istiyosan tabii. Nisa : Sizinkiler bir şey demesin? Kutay : Ablam var sanırım evde sadece. Bir şey demez, alt katta takılıyo genelde. Nisa : Tamamm geçelim size o zaman. Kutay mutlu oldu, çantasını aceleyle topladı ve Nisa ile beraber onların evinin yolunu tuttular. Kutay'ın ailesinin maddi durumu, Nisalara göre oldukça iyiydi. Zaten Nisa, annesiyle yaşıyordu. Babasının tazminatları ile geçiniyorlardı. Kütüphaneden çıkıp 15-20 dakika yürüdüler. Ardından çevredeki en ihtişamlı siteye kartla giriş yaptılar. Nisa : Çok güzelmiş lan burası ilk kez giriyorum yıllardır. Kutay : Güzel evet, girmek istediğinde adımı vermen yeterli ya takılcaksan. Nisa : Yok ya napıcam burda tek başıma. Kutayların apartmanına doğru yaklaştılar, otomatik kapıdan içeri girip asansöre bindiler. Apartman 18 katlıydı. Kutaylar en üstte oturuyolardı. Nisa'nın kıvırcık saçları biraz terlemişti. Asansörden çıktılar ve iki daire bulunan bir kata girdiler. Kat penceresinden manzara müthişti. Nisa tam bağcıklarını çözmek için eğilecekken Kutay çoktan eğilmiş, bağcıklarını açıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD