Kutay : Rica ederim.
Kutay Converse bağcıklarını açtı, kendi ayakkabısını da çözdü ve kapıyı anahtarla çevirip açtı. Evin girişi bile moderndi. Ablası içeriden bağırdı.
Melis : Kutay sen mi geldin?
Kutay : Evet, biz geldik.
Melis, Kutaydan 2 yaş büyük, 12. sınıf öğrencisiydi. Kutaydan biraz uzun, kıvırcık sarı saçlı, neşeli bir kızdı. Nisa'ya bakıp şaşırdı.
Melis : Canım, hoş geldin. Sınıf arkadaşın mı?
Kutay : Evet, kütüphaneden dönmüştük de, kahve içeriz diye şey etm-
Melis : Senin kızlarla konuşabildiğini bilmiyodum oğlum.
Melis ve Nisa yüksek sesle güldü, tanıştılar ve Melis odasına, Nisa ile Kutay da mutfağa geçtiler.
Kutay : Soğuk kahve içer misin?
Nisa : Olur, bi de su verir misin?
Kutay, sebilden soğuk su doldurdu ve Nisa'ya verdi, kahve hazırlıklarına başladı.
Kutay : Hoş geldin bu arada, ablam laf sokmasından konuşamadım.
Nisa : Hoş bulduk, çok tatlı ablan.
Kutay : Sorma ya.
Gülüştüler ve kahveyi ikram etti.
Kutay : Odama geçelim mi?
Nisa : Olurr.
Kutay ile Nisa koridordan biraz ilerlediler. Merdivenden yukarı çıktılar. Karşılarına birkaç oda çıktı. En diptekine doğru önde Kutay yürüdü ve odaya girdiler. Oda oldukça büyüktü, tavanda cam vardı, balkonu teras gibiydi, yatağı büyük ve birkaç koltuğu vardı. Bilgisayarı renkliydi, gitarı vardı. Tam bir zengin çocuk odasıydı.
Nisa : Vay be, odan çok güzelmiş.
Kutay : Teşekkürlerr, nereye oturmak istersin?
Nisa : Koltuklara oturcam.
Kutay : Tamamm buyur.
Nisa, sırt üstü uzandı. Kutaysa Nisa'nın ayağının biraz ucundaki pufa oturdu. Bilgisayardan düşük sesli bir müzik açtılar ve okul hakkında, sınıfın dedikodusu hakkında konuşmaya başladılar. Kutay, Nisa'ya çaktırmadan hemen önündeki ayaklarına bakıyordu ancak siyah çoraplarından başka bir şey belli olmuyordu, biraz terlilerdi belki. Sohbet sırasında Nisa'nın bilerek ayaklarını hareket ettirip tabanlarını ona göstermesi Kutay'ın dikkatini dağıtıyordu. Vakit geçtikçe Nisa bunu fark etmişti ve yapmaya devam ediyordu. Bir süre uzun bir sessizlik oldu. Nisa, ayağını Kutay'ın önünde oynatıyordu. Kutaysa gözleriyle onu takip ediyordu. Nisa kurnazca gülüyordu. Bir anda durdu ve koltukta dik oturdu, Kutay'dan tarafa yaklaştı. Kutay ise kendine gelmesi için kendini silkti.
Nisa : Sanırım hipnoz oldun.
Kutay : Ş-şey e-evet.
Nisa : Hoşuna mı gitti?
Kutay : B-biraz.
Nisa, Kutaya biraz daha yaklaştı ve ayağını kaldırdı. Ayağının tabanıyla Kutay'ın arasında birkaç santim vardı. Kutay önündeki ayağa odaklanmış heyecandan titriyordu.
Nisa : Kokuyor mu?
Kutay : H-hayır.
Nisa : Dürüst ol.
Kutay : Birazcık kokuyo.
Nisa, aniden ayağını indirdi ve gülümseyerek konuştu.
Nisa : Tuvalete götür beni.
Kutay : T-tabii. Bu katta sadece benim ve ablamın kullandığı tuvalet var, altta da annemle babamın. Hangisi ist-
Nisa : Sizinkine götür.
Kutay : Tabii gel.
Nisa, Kutayı takip etti. Koridorun ortasından bir odaya girdiler. Tuvalet bile büyük ve moderndi. Oturmalık ufak bir bölüm, çamaşır makinesi ve kurutma makinesi, küvet vardı.
Kutay : Burası.
Nisa : Sen de gel.
Kutay : B-ben de mi?
Nisa : Evet gir içeri.
Kutay içeri girdi, arkasından Nisa tuvalete girdi ve kapıyı kitledi. Kutay, Nisa'ya meraklı gözlerle bakıyordu. Nisa, gözleriyle kirli sepetini işaret etti.
Nisa : Şu sepetten ablanın çoraplarını bul hemen.
Kutay : N-ne?
Nisa : Ablanın çoraplarını bul.
Kutay : P-peki.
Kutay kirli sepetine eğildi ve ablasına ait olan birkaç çorabı tek tek sepetten çıkarttı. Renkliler yıkanmış olmalıydı, sadece beyaz ve gri çoraplar çıktı. Bir çift beyaz ve bir çift gri çorap vardı. Beyaz çorabı altı siyahlaşmış, grininse kararmıştı. Kutay, elinde pis çoraplarla Nisa'ya bakıyordu.
Kutay : N-napiyim bunları.
Nisa : Bana ver.
Kutay, elindeki pis çorapları Nisa'ya verdi ve merakla bekledi. Nisa ise eline aldığı pis çorapları aniden Kutay'ın saçından tutarak onları suratına ve burnuna yapıştırdı.
Nisa : Kokla!
Kutay, zorla da olsa koklamaktan zevk alıyordu. Ablasının çorapları nadiren koklamıştı. Kokusu ağır ve biraz kötüydü. Nisa saçından çektiği için canı yanmıştı ama it gibi kokluyordu. Tuvalette soluk seslerinden başka ses gelmiyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra Nisa, çorapları suratından çekti. Kutay, derin derin nefes almaya başladı.
Nisa : Nası kokuyomuş ablanın çorapları?
Kutay : A-ağır...
Nisa : Sıra bende, eğil.
Kutay : Tabii
Kutay, Nisanin önünde eğildi ve bileğinden kavradı. Ayağını suratının üstüne koyarak deli gibi solumaya başladı. Kutay'a göre ayakları ablasına kıyasla daha hafif ama daha kötü kokuyordu. Çorapları biraz nemliydi ve burnunu ıslatıyordu. Nisa, ayakları koklanırken aldığı zevki yine alıyordu. Çamaşır makinesinin üstüne oturmuş, zengin çocuğa çoraplarını koklatıyordu. Uzun bir süre kokladıktan sonra Kutay, çoraplarını çıkartmak için izin aldı. Nisa izin verdi ve yavaşça çoraplarını çıkarttı. Çoraplarını çıkarttıktan sonra yayılan koku onu çok yükseltti, çoraplarını kenara koyup çıplak ayaklarını koklamaya devam etti. Ayağının bazı bölümlerinde çoraptan kalmış ufak pislikler vardı. Nisa'nın tek ayağını Kutay da Emir gibi iki eliyle tutabiliyordu. Kutay, burnunu Nisa'nın tabanlarında, parmaklarında hatta parmak aralarında gezdirirken Nisa ayağındaki sıcak nefesle tahrik oluyordu. Tabanlarındaki peynir kokusu onu çok yükseltmişti. Neredeyse ayağında koku kalmayacak şekilde uzun süre kokladı. Cesaretini toplayıp son sorusunu sordu.
Kutay : Ş-şey... y-yalayabilir m-
Nisa : Yala.
Kutay : T-teşekkür ederim.
Nisa, Emirde aldığı zevki düşünerek direkt izin vermişti. Kutaysa hayatında ilk defa yaşadığı bu hislere inanamıyordu. Yavaşça dilini, Nisa'nın sol ayağının tabanında gezdirmeye başladı. Dilini gezdirdikçe ağzına gelen o tatla zevk alıyordu. Nisa ise tahrik olmuş şekilde onu izliyordu. Dilini tabanlarında deli gibi gezdirdikten sonra parmaklarına geldi, Nisa'nın parmaklarını tek tek ağzına alıp emdi, baş parmağına gelip aşağı yukarı emerek temizledi. Parmak aralarına dilini sokup yeniden tabanına döndü ve yalamaya devam etti. Aynı işlemi sağ ayağına yaparken ne kadar süre geçtiğini ikisi de fark etmemişti. Saat 19.30 olmuş, Nisa'nın annesi aramıştı. Telefon sesiyle ikisi de irkilmişti. Kutay hemen yalamayı bırakıp ayağa kalkmıştı.
Nisa : Efendim anne?
Nisa'nın Annesi : Kızım geliyon mu nerdesin saat kaç oldu?
Nisa : 15 dakika evdeyim anne yürüyoruz.
Nisa'nın Annesi : Acele et.
Nisa, ayaklarına bakıp Kutay'a gülümsedi.
Nisa : Güzel temizlemişsin.
Kutay : Teşekkür ede-ederim.
Nisa : Çorapları giydir.
Kutay, yere koyduğu siyah çoraplarını yeniden Nisa'ya giydirdi ve beraber tuvaletten ayrıldılar. Nisa, Kutay'ın odasından çantasını alıp tam çıkarken Kutay kolundan tuttu. Nisa ona döndü.
Nisa : Noldu?
Kutay : Ş-şey... izin verdiğin bu an çok özeldi. İzin verdiğin için teşekkür ederim, bunu kabul eder misin?
Kutay, elindeki 3 banknot 200 lirayı Nisa'ya uzatmıştı. Nisa ise çok olmuştu. Bu onun neredeyse 2 aylık harçlığıydı.
Kutay : Lütfen..
Nisa : T-tabii, te-teşekkürler.
Kutay : A-acaba devamı... olur mu?
Nisa : Olur gibi.
Nisa çok utanmıştı, kendini hayat kadını gibi hissetse de aldığı para onu çok tatmin etmişti. Kutay'a gülümseyip birlikte siteden ayrıldılar. Kutay, Nisa'ların mahallesine kadar eşlik etmişti. Nisa ağır ağır apartmana girdi ve zili çaldı.
Nisa'nın Annesi : Hoş geldin hadi yemek yiyoruz katıl hemen.
Nisa : Tamam.
Nisa, ellerini yıkayıp sofraya oturdu. Emir'e de göz kırptı. Yarım saat boyunca yemek yedikten sonra odasına uzandı ve cebindeki paraya baktı. Mutlu olmuştu ve bu işi paraya dökmesi onu tatmin etmişti. Emir, korkarak odasına yanaştı.