Emir : N-neyi?
Nisa : Ayaklarımı salak velet neyi olacak?
Emir : Abla... gerçekten istemiyorum nolur ya- AH.
Nisa yine Emir'in saçlarına abanmış, onu ayak parmaklarına yaklaştırmıştı. Ağzına zorla baş parmağını sokmuş, bir bebek misali emdiriyordu. Saçından aşağı yukarı iterek zorla emdiriyordu. Emirse acıdan inliyordu. Nisa durakladı ve asabi ses tonuyla:
Nisa : Yalayacak mısın?
Emir, derhal onaylar şekilde kafasını salladı ve Nisa da elini saçından bıraktı...
Emir, çaresizce iki minik eliyle Nisa'nın büyük ayağını kavradı ve topuğundan parmaklarına kadar küçük diliyle gezmeye başladı. Diliyle ayağının üstünde gezerken diline pislikler geliyor ve çaresizce yutuyordu. Nisa, Emir ayaklarını yalarken yine tahrik olmuştu ve gözlerini kapatmıştı. Emiri kolundan itti ve yatağa kendisi sırt üstü uzandı, ayaklarını ve Emir'in bacağının üstüne koydu ve devam etmesini söyledi. Emir, Nisa'nın büyük ayağının her santiminden diliyle geçiyordu. İğrenerek gözlerini kapatmış ve sık sık inliyordu. Özellikle topuğunda dilini gezdirdikçe Nisa daha da tahrik oluyordu ve inliyordu. Parmaklarında dilini gezdirirken dilini bir parmak arasına soktu ve Nisa zevkten inledi.
Nisa : Onu hepsine yap.
Emir : Am- ama kirl-
Nisa : Kapa çeneni!
Emir korkarak tüm parmak aralarına minik dilini soktu ve arasındaki kirleri yuttu. Nisa zevkten dudağını ısırmıştı. Emir, küçük parmaklarını aynı Nisa'nın ona zorla yaptırdığı gibi emmeye çalışıyor ama beceremiyordu. Sol ayağını sırılsıklam yapıp temizledikten sonra ise sağ ayağını eline aldı. Çaresizce inleyerek dilini topuğunda gezdirmeye başladı. Nisa inlemeye devam ediyordu. Topuğunda özellikle pislikler biraz birikmişti, onları temizlemeye çalışıyordu. Tabanları oldukça büyük ve terliydi. Ayaklarının tadı ise kokusu kadar ekşi ve tuzluydu terinden. Yaklaşık bir buçuk saat geçmiş olmalı ki Emir, Nisa'nın bacağına başını dayanmış, sıcak soluğunu bacaklarına veriyordu. Nisa zevkten uyuyakalmış, Emir'in sıcak nefesinden uyanmıştı. Ayakları parlıyordu, bunu görünce gülümsedi. Emir'in nefesinden olmadığı kadar tahrik olmuştu. Emir'i boynundan biraz kendine çekti ve suratını, bacak arasına bakacak şekilde konumlandırdı. Emir uyanmamıştı, sadece sıcak nefesi Nisa'nın bacak arasına geliyordu ve onu daha da tahrik ediyordu. Nisa'nın altındaki gri eşortmandan nefesini hissedebiliyordu. Bacaklarını biraz daha Emir'e yaklaştırarak Emir'in minik kafasını bacaklarının arasına aldı ve ona sürtünmeye başladı. Kafasına kendini sürttükçe zevkten inliyordu. Git gide hızlanarak kafasını bacaklarının arasına kenetledi ve ona bacak arasıyla vurmaya başladı. Zevkten bağırmamak için elleriyle ağzını kapatmıştı. Zevkten gözlerini kapatmıştı ve or*azm yaşıyordu. Akan suları hissedebiliyordu. 30 saniye sonra titreyerek yavaşladı ve durdu. Emir nasıl yorgunsa hala bitkin bi şekilde soluk veriyordu ki kokuyu hissetmiş olmalı ki ağzı ve burnu biraz yamulmuştu. Nisa buna bakıp güldü. Tam dinlenmeye başlayacakken eşofmanının ön kısmının sırılsıklam olduğunu gördü. Şaşkınlıkla eli ayağı birbirine girdi ve sırtındaki hırkayı beline bağladı.
Kan ter içinde kalmıştı demin yaşadığı zevkten. Ayaklarını iki yana açıp uzanmaya devam etti. Emir, bileğine doğru kıvrılmıştı. Koltukaltı terlemişti ve kokuyordu. Saat neredeyse 11 olacaktı. Artık eve gitmeleri için annesinin yanına gitmeden son bir kez Emir ile uğraşmak istedi. Boynundan tutup kolunu kaldırdı ve kafasını koltukaltına getirip koklatmaya başladı. İlk birkaç saniye uyanmasa da 10 saniye sonra gözlerini yavaşça açıp kafasını çevirdi.
Emir : A-abla hayı-r öğh...
Nisa kahkaha attı. Biraz Emir'in kafasını koltukaltına yapıştırdı ve yataktan kalktı.
Nisa : Çoraplarım kalsın sende sonra verirsin. Biz gidiyoruz.
Emir : T-tamam. Güle güle...
Nisa, odanın kilidini açarak mutfağa yöneldi. Mutfakta Nisa'nın annesi ve Emir'in annesi sohbet ederken bir anda ona baktılar.
Nisa : Anne gidelim mi uykum geldi.
Nisa'nın Annesi : Canım anahtarı veriyim sana sen in, al.
Nisa anahtarı aldı ve ayakkabısını giyerek aşağıya indi. Evin kapısını açtı ve içeri girip odasına girdi. Laptop'undan dizi açtı ve izlemeye başladı. Eski bir Türk dizisini izlerken yorgunluktan ve yaşadığı kısa zevkten uykusu gelip gözleri kapanır kapanmaz annesi geldi. Ona kapıyı açtı ve yeniden odasına giderek filmi izlerken uyuyakaldı. Sabah kahvaltısını yapıp biraz ders çalıştı...
Kutay, Nisa ile yaşadığı olaydan beri bu yana kendini hep tatmin etmiş, utançtan bir kere daha ona mesaj dahi atamamıştı. Nisa sayesinde bağımlı olduğu ablasının çoraplarıysa onu daha da bağımlı etmişti. Her gün o da ablası da okuldan geldikçe kirli sepetine uğruyor, o günün pis ve terli çoraplarını kokluyor ve masturbasyon yapıyordu. Nisa'nın ayaklarını kokusu hala burnundaydı mecazen. Ona yazmak istedi.
Nisa uyandığında Kutay'ın mesajıyla karşılaştı:
--------------------
Kutay : Nisa, günaydın. Nasılsın?
Nisa : Vay, Kutay efendi yazar mıymış?
Kutay : Özür dilerim... Bu sıralar proje ödevleri biraz boğdu da son artık zaten.
Nisa : Sorun değil. İyiyim sen?
Kutay : İyiyim...
Nisa : Paraya ihtiyacım var... Ayakkabı alıcam.
Kutay : Tamam.. bugün öğleden sonra gel istersen.
Nisa : Gelirim.
--------------------
Nisa, mesajı aldıktan sonra altında kot pantolon, üstüne tişört ve beyaz kısa çoraplarını giydi. Kahvaltıdan sonra ilk çarşıdan ev ihtiyacını alıp eve bırakıp öyle gidecekti. Evden çıktı ve marketten birkaç ev ihtiyacını alıp eve bıraktı. Annesine, Kutay'larda olacağını söyledi ve kendi mahallesinden Kutay'ların lüks mahallesine yürümeye başladı. Yaklaşık 25 dakika sonra Kutay'ların sitesinin önüne gelmişti. Güvenliğe yaklaşıp Kutay'ın dairesini söyledi ve içeriye girdi. Hava bugün oldukça sıcak olduğundan sitenin havuzu açılmış, insanlar yüzüyordu. Geçen günden hatırladığı kadarıyla Kutay'ların apartmanına girdi ve asansörden son katı tuşladı. Sıcaktan terlemişti, Kutay'ların dairesinin önüne gelip kapıyı çaldı. Kapıyı kıvırcık saçlı ve kısa boyundan tanınan Kutay açtı.
Kutay : Hoş geldinnn
Nisa : Hoş bulddukk naber?
Kutay : İyii senn?
Nisa : Ben de iyiyimm hiç sarılmayalım terledim yolda.
Kutay : Çok mu sıcak?
Nisa : E tabii sizin ev serin klimadan dolayı.
Kutay : Öyle evet. Bi şey içer misin? Farklı bir şeyler...
Nisa : Hmmm olabilirr biraz. Ablan evde mi?
Kutay : Sen gelmeden beş dakika önce çıkmıştı görmedin mi?
Nisa : Hayır görmedim. Ne vereceksin bana?
Kutay : Viski?
Nisa : Hiç içmedim.
Kutay : Çok koymam.
Kutay, depodan pahalı olduğu belli bir viski getirdi. Viski bardağının çeyreğini doldurdu ve üstüne enerji içeceği ilave etti. Üstüne de son dokunuş buz koydu. Aynısını kendi için yaptı. Kutay bardağını uzatarak:
Kutay : Sağlığına.
Nisa gülümsedi ve ürkerek ilk yudumunu aldı. Hayatındaki ilk içkisi olmasa da garip hissetti ve biraz ağır geldi.
Kutay gülerek:
Kutay : İyi misin?
Nisa : İyiyim iyiyim. Odana geçelim.
Kutay : Tamamm çıkabilecek misin merdiven?
Nisa : Abartmasana ya.
Gülüşerek merdivenden yukarı çıktılar ve Kutay'ın odasına, en dibe gittiler.
Nisa : Terasına çıkalım bu sefer.
Kutay : Nası dersen kraliçe.
Nisa ona Kutay tarafından kraliçe denmesi tatmin etmişti.
Nisa : Aferin.
Birlikte terasa çıktılar. Teras, gölgelikti ve uzundu. Sağda solda ufak bitkiler, malzemeler ve oturma takımı vardı ve neredeyse tüm İzmiri, denizi gören bir manzarası vardı.
Nisa : Bu manzara ney lannnn...
Kutay : Beğendin mi?
Nisa : Baya...
Kutay : İyii..
Kutay, Nisa'nın ayaklarının önünde bağdaş kurmuştu. Terli gözüken çoraplarına bakıyordu nadiren.