Başlıksız
"Yeni iş var efendim." Gecenin karanlığında ürkütücü sesiyle cevap verdi. "Bu sefer ki oyuncağım kim Tayfun." Tayfun sigarasından derin bir nefes çekip cevap verdi. "Beril Aydın efendim. Normal biri gibi gösteriyor kendini yaptığı tüm karanlık pis işler ve bir çok bilgi bu dosyanın içinde kraliçem" elindeki dosyayı bana uzattı. Dosyayı elime aldım , incelerken "labaliliği sevmem boş konuşmak yerine sus daha az aptal görünürsün" dedim ve elimdeki dosyayı incelemeye devam ettim. Kadın hakkında yeterli bilgi var dı. Yeni oyuncağım la oynama vaktim geldi. Bu tarz pislikler sadece benim oyuncağım dı. Ben ise onlarla oynayan çocuk. Dosyayı kapattım masaya bırakıp elime bardağımı alıp keyifle biramı yudumladım. "Bu gece çok zevkli olacak"dedim. Tayfun da bana katılır bir ifadeyle gülümseyerek "bundan şüphem yok efendim"dedi. Eline aldığı birasını o da keyifle yudumladı.
???
Sonunda otelin önüne varmıştım. Beril Aydın bu otelde kalıyordu. Otele varmadan sahte bir kimlikle kendime bir oda ayırttığım için tepki çekmeden otele girmiştim. Otel Beril Aydın'a ait ayrıca güvenlik konusunda çok titiz biri otelin kapısının önünde kimlikleri kontrol eden güvenlikler vardı. Ayırttığım odanın anahtarını aldım. Asansörün olduğu yere doğru giderken etrafı inceledim. Etkileyici bir yer ayrıca çok da korunaklı güvenlik çok üst düzey gerçekten göz kamaştırıcı bi yer. Asansörün önüne vardığımda asansöre bindim 4 yazan tuşa dokundum. Asansörde benimle beraber birkaç kişi daha vardı. Asansörün içini insanları inceledim. Asansör 4. katta durduğunda asansörden indim. 401 numaralı odaya kartımı okutup girdim. Yatak odasına doğru adımlarımı yönelttim oyun zamanım gelene kadar biraz içmemin ne sakıncası olabilirdi ki?. Yatak odasına girdiğimde camın önünde birisi vardı. Yoksa yanlış odaya mı girmiştim? Kadın önünü döndüğünde yüzünü gördüm. "Bana uzaylı görmüş gibi bakma doğru odaya geldin kardeşim bende seni bekliyodum" dedi. "Kardeşim mi?" dediğim de şaşkınlığımı gizleyemedim çok geçmeden kendimi topladım ve masum kız oldum. "Ne saçmalıyorsunuz? Ayrıca siz kimsiniz?" dedim. Halbuki kim olduğunu biliyorum. O benim öldürmek istediğim kadın Beril Aydın'dı fakat neden buradaydı? Neden böyle birşey söylemişti? Gerçek olabilirmiydi ? Hayır kesinlikle yalan konuşuyor. Konuşuyordur değil mi? Böyle iğrenç bir kişi benim kardeşim olamaz değilmi? Kendime içimde bir ton soru sıraladığım sırada onun sesini duydum. "Ah kardeş-"
Sözünü kestim ve rol yapmaya devam ettim. "Bir daha bana kardeşim demeyin sizi mahfederim" dedim. Alaylı bir tavırla güldü ve aynı şekilde konuşmaya başladı "bundan şüphem yok Almina"dedi. İsmimi nereden biliyordu? Kim di bu kadın? Benim burada odayı ayırttığım isim Sena Yılmaz dı nasıl olur ismimi nasıl bilebilir? Benim ne için geldiği mi nereden biliyor? Aman tanrım inanamıyorum. Hayır bu mümkün değil olamaz dı.
Onu öldürebilirdim şu an bunu yapabilirdim ama ne olursa olsun kardeşim olabileceği fikri aklimdayken bunu yapamazdım. Benden çocukluğumu herşeyimi çalmış olsa da ona bunu yapamam. Eğer kardeşimse ona zarar veremem ne olursa kim olursa olsun. Karşısında duruşumu dikleştirdim. Aklımı toparladım ve onu alayla baştan aşağı süzdüm aynı zamanda da inceledim siyah saçları aynı benimkiler gibi düz ve güzeldi. Boyu 1.70 civarlarında kahverengi gözlü zayıf benim ki kadar olmasada güzel bir fiziği de var dı. Rol yapmaya devam ettim onun gibi alayla ama aynı zamanda ciddi bir tınıyla "sen kimsin? Kendini ne sanıyorsun? Yoksa sen kendini Sherlock Holmes'mu sanıyorsun?" Alayla güldüm ve devam ettim. "Kusura bakma çakma Sherlock Holmes senin kardeşin değil buraya gelen bir müşteriyim sadece." Küçümseyici bir bakış attım dudakları aralandı fakat konuşmasına izin vermeden devam ettim. "Yazık sana aklî dengen yerinde değil mi?"dedim. Tekrar dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.
"Seni takip ettim an ve an peşindeyim gölgenden kaçamazsın kardeşim ne işler çevirdiğini biliyorum senin hakkında bilmediğim tek şey neyin peşinde olduğun. Sen neyin peşindesin kardeşim?" Sustum sakinleşmek için kendime birkaç saniye tanıdım. O ise susmak istemeyen bir tavırla devam etti. "Gerçekten para için insanları mı öldürüyorsun Almina peşinde olduğun gerçekten paramı."dediğinde şüpheli gözlerini 1 saniye bile gözlerimden ayırmadı. O çok iyi bir gözlemciydi eğer kazanmak istiyorsam kaleyi içten feht etmeliydim. "Bunu para için organ mafyası ,silah kaçakçılığı he birde şey vardı uyuşturucu ticareti yapan kişi mı söylüyor bunu."dedim ardından alaylı bir tavırla güldüm. Benden ne öğrenmek istiyordu belki de beni bir silah olarak kullanmak istiyordu. Olabilirmiydi? Evet olabilirdi o herşeyi her kötülüğü yapabilirdi. "Konu bu değil. Bana yardım edeceksin."dedi. Alayla güldüm ve cevap verdim. "Benim çıkarım ne olacak."dedim. Evet teklifini kabul edeceğim. İçlerine girip kaleyi içten feht edeceğim. Onları öldürmeyeceğim bana yaptıkları gibi ölümden beter edeceğim. Kaybetmeyeceğim ama acıtacağım. Hem de çok aciyacak.
. ???
Acaba ona yardım etmem için neyi göze alabilir? Sorgulayan gözlerle ona baktığım sırada kafamın arkasında bı soğukluk hissettim arkamda birisi kafama silah dayanmıştı ardından onun sesini duydum. "Canını bağışlarım."dedi. Sadece iki kelime kurdu. Ona yardım etmezsem beni öldürecek miydi? Tanrım bu nasıl birisi o tam bir canavar onun masumlara dokunan o ellirini parcalayacağım.
Alaylı bir şekilde güldüm. "Hadi ama senin daha yaratıcı olduğunu düşünüyordum bu mu yani..." Kahkahayla güldüm ve küçümseyici bir tınıyla "beni böyle korkutabileceğini mi düşünüyorsun?"dedim. Cebimden bı sigara çıkarttım ve yatağa yattım sigaramı yaktıktan sonra gözlerimi tekrar ona çevirdim o kadar şaşkındı ki şaşkınlıktan gözleri yuvalarından çıkacaktı. Onunla dalga geçerek dudağımı büktüm "yoksa sana sigara uzatmadım diye küstün mü?"dedim kahkahayla güldüğümde yüzümü kafama silah dayayan adama baktım. Gülmem artmıştı şaşkın bir şekilde bana bakıyor ve sanki onu dondurmuşlar gibi silah olan eli havada kalmış kıpırdamadan bı silaha bı bana bakıyor du. Ciddi bir sesle "sen ne yaptığını sanıyorsun."dedi Beril Aydın. Dediğini umursamadım. "Sahte isimle kendini öldürtmeye çalışıp benim seni bulmamı istedin. Beni takip ettiğini söyledin fakat sen de benim karşıma çıkabilirdin neden benim bulmamı istedin."dedim. "Çünkü ben kimsenin ayağına gitmem hele senin hiç."dedi hızlı bir şekilde ve öfkeyle solumaya başladı. Sigaram dan derin bir nefes çektikten sonra nikotinin beni daha da rahatlattığını hissettim. Benden yanıt bekledi fakat ona yanıt vermedim. Buradan çıkmak için arkamı döndüm gideceğim sırada kafamda hissettiğim darbe ve gözüme inen karartıyla beraber bilincini kaybettim. Son duyduğum kelime "mecburum" oldu. Bu ses Beril'e aitti.
Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda ilk gözüme çarpan sobayı yakmaya çalışan kahverengi ama aralarında beyaz saç karışmış mavi gözlü buğday tenli 30'larında güzel bir kadın dı. Bembeyaz giyinmişti. Evi inceledim burası çok eski bir evdi. "Afedersiniz. Burası neresi?"diye sordum. Kadın bana baktı. Gülümsedi fakat ben onun aksine şaşkın bir ifade ile yüzüne bakmayı sürdürdüm. "Burası senin sonun dedi." Dışarıdan şiddetli bir ses geldi. Hemen yerimden kalktım camdan bakmamla adımlarım geriledi. Gökyüzü simsiyahtı dışarısı simsiyahtı. Karanlıktı ışıklar tek tek sönüyor sokak lambaları patlıyor du. Arkamı döndüğümde kadın gitmişti. Yoktu, ben tek başımaydım. Karanlık sonunda beni hapsetmişti. Gürültü sanki yeri göğü delen o ses her saniye daha fazla yaklaşırken bağırarak "nerdesin. Nereye gittin?"dedim ama ses gelmedi.
Olduğum yerde tekrar uyandığımda bunun bir rüya olduğunu anladım. Ellerim bağlıydı. Başım da ise inanılmaz bir ağrı var dı. Kafamı kaldırdığımda karşımda ki Beril dikkatle yüzümü inceliyodu. "Kabus gördün sanırım bağırdın."dedi. Ellerini saçıma yaklaştırdığı sırada kafamı geri çektim. Ellerini yavaşça önünde buluşturduğu sırada biri kapıya vurdu. Beril "gel"dedi. Kapıdan içeriye girdiğinde şaşkınlığımı gizleyemedim. İnanamıyorum onun burada ne işi var? Beril şaşkın suratıma karşılık "tek hatan ne biliyormusun kardeşim? Sen birine güvenince ona sırtını çok çabuk yaslıyorsun. Sana zarar vermicekmiş gibi hareket ediyorsun ama şunu unutuyorsun bir insana her zaman en güvendiğinden gelir o darbeler."dedi ve gülümsedi. Ona cevap vermek yerine Tayfun'a bakmaya devam ettim dudaklarımdan çıkan tek kelime "neden" oldu. Sonra öfkelendim fakat belli etmeyerek "neden Tayfun bu ihanetin neden?"dedim. Tayfun bana doğru yaklaştı tam gözlerimin içine baktı "nedeni yok. Karanlığımın kraliçesi krallığın çökertildi artık sadece başkalarının emri altındaki bir askerden başka birşey değilsin."dedi. Düşünmelidim buradan kaçmalıydım. Huyuna gitmeliydim. Buradan kurulduktan sonra da oyun sırası bana geçecek. "Peki. Dediğiniz gibi olsun benden ne istiyorsunuz?"dediğimde sanki uzaylı görmüş gibi bir şaşkınlıkla yüzüme baktılar. Yenilgiyi kabul ettiğimi düşünüyorlardı ama hala tamamen inanmadıklarına eminim. Beril "nasıl yani yenilgiyi kabul mü edeceksin? Direnmeyecekmisin?"diye sordu. Tabi direnebilirdim ama huyuna gidip buradan kultulmam daha mantıklı olacakdı. Aslında planım açık ve netti onun huyuna gidecek buradan kurulacak güvenlerini kazanıp içlerine sızarak onların sonlarını hazırlayacaktım. "Ne bekliyorsun hayır dememi mi? Eğer istediğin buysa demek üzereyim zaten."dedim. Beril hızlı bir yanıt verip "hayır demeni istemiyorum sadece tuhaf geldi. Peki sana yapman gerekeni şimdi anlatacağım."dedi ve ellerimi ayaklarımı çözdü koltuğu işaret etti diretmeden koltuğa oturdum. Siyah sehbanın üzerindeki sigara paketinden bı sigara aldım ve paketin hemen yanındaki çakmakla yakıp içmeye başladım. Beril'de aynı şekilde bi sigara yaktı fakat benim kadar rahat değil di. "Kardeşim bu ciddi bir iş eğer başaramazsan sen de, ben de, babam da ölürüz."dedi ve tedirgin bir sesle devam etti. "Çok büyük bir lider çoğu çete ona bağlı büyük işler çeviriyor isim Selim Demir. Çok güçlü tam anlamıyla güç delisi dedikleri bu aynı zamanda da çok zeki."dedi. Ayağa kalktı odadaki beyaz dolabı açtı ama içi boştu ardından içinde ki tahtayı kendisine doğru çekti ve aslında dolabın içinde olan gizli bölümü açtı içerisinde bir kasa var dı. Parmak izini okutup kasayı açtı ve içinden bir dosya çıkarttı. Kasayı tekrar gizledi. Adımlarını bana doğru yöneltti. Yanıma oturup dosyayı bana uzattı "diğer birçok bilgi içerisinde yazıyor. Dikkat et hafife alınacak birisi değil. Onu temizlemek çok zor olacak bol şans."dedi. Dosyayı inceledim. "İnsanın oyuncağıyla oynarken şansa ihtiyacı olmaz. Eline alır oynar kırar ve atarsın."dedim. Dosyayı alıp odadan çıktım. Hizmetliler bana ayrılan odayı gösterdi odaya girdim kapımı kilitleyip oda da camın önündeki koltuğa oturdum. "Biz bu hale nasıl geldik."dedi küçük çocuk. Şefkatle baktım ona zaten ondan başkasına da öyle bakmazdım.
"Önce elimizi tuttular sonra elimizi tutanlar kırdı en önce elimizi. Tamam dedik. Küstük döndük arkamızı ama onlar tekrar önümüze geçtiler ve ellerini kalbimizin üzerine koydular. 'Burdayım,yanındayım ,özür dilerim' dediler. İnandık güvendik ama biz ona guvenirken onun gölgesi gölgemizle savaşmış ama biz bunu göremedik. O gölge arkamızda büyük de bir kuyu kazmış işte o kuyuya önce kuyuyu fark etmeyen gölge sonra biz düştük sen ve ben çocuk anlıyormusun?"dedim. Cebimden sigaramı çıkartıp yaktım derin bir nefes aldım çocuğa baktım. Çocuk gözlerimin içine baktı ve gülümseyerek "bizi gerçekten kimse sevmedi kabul edilmedik hiçbir zaman ve bizi eğiticek hayata hazırlayacak kimse de yok tu ama sen kendini çok güzel eğittin. Masumlara dokunmuyorsun suçlulara dokunuyorsun öldür onları temizle bizi kurtar bu cehennemden bunu unutma kötülerden akan her kan dünyaya bize rahat bir nefes."dedi tam o sırada kapı çaldı kapıya doğru kafamı çevirdim ve tekrar çocuğun olduğu yere baktım orada yoktu o çocuk benim çocukluğumdu yanımdaydı. Kendimi ne zaman kötü hissetsem gelirdi ama şu an gitmişti kapı sesinden korkmuş olmalı diye düşündüğüm sırada kapıya daha sert vuruldu ve ses geldi. Beril "kardeşim müsaitmisin geliyorum."dedi. Kapıyı açmayı denedi fakat kapı kilitliydi. "Git başımdan rahat bırak beni"dedim. Ayağa kalktım kendime bi bira doldurduğum sırada kapıya kıracak derecede sert vurdu. "Kapıyı hemen aç kardeşim. Yoksa..."sözünü kestim. "Yoksa ne yaparsın?"dedim. Alaylı bir kahkaha attım. "Hadi ne istiyorsan yap seni dinlemicem."dedim. Cevap vermesini bekledim ama ses gelmedi. Birkaç dakika sonra kapının önünden sesler gelmeye başladı. Bir anda kapı şiddetli bir sesle açıldı. Ne? Kapıyı kırdırtmıştı. Bu kafayı yemiş olmalı. İçeri dalan adama ters ters baktım o ise anında kendine çeki düzen verip "Beril hanımın emri efendim üzgünüm."dedi. Ardından Beril içeri girdi. "Sana kapıyı aç demiştim."dedi. Suratında alaylı küçümseyici bir ifade vardı. Oturduğum koltuktan kalktım elimdeki içkimi masaya bıraktım. Alkışlayıp alaylı bir gülümsemeyle , ürpertici bir sesle "bıravo aferin sana ama unutma bu kapı gibi hayatını kırıp bi kenara atacağım sende bana yalvarıcaksın."dedim. Alayla "hmm. Ne zaman uyuyacaksın rüyanda görürsün belki."dedi. Sinirlendim ve öfkeyle "Siktimin hayatını bok ettin lan şimdi karşıma nasıl geçebiliyorsun sen ya inanamıyorum sana, sana bunları ödettiğimde göreceksin rüyamı gerçek mi?"dedim. İğrenen bir ses ve suratla "senden iğreniyorum"dedim. Sonra bardağımdaki alkolü tek seferde kafama diktim. Sakinleşmem lazım dı sigaramı yakıp derin bir nefes aldım sakinleşmeye çalıştım. "Bana küfür edemezsin kim olduğunu unutma yoksa olan sana değil sevdiklerine olur"dedi. Sakince alayla güldüm. "Ben kendimden başkasını sevmem"dedim. Aynı şekilde alayla güldü "peki o halde Miran'nına veda et kardeşim şu an kafasında bir silah seni bekliyor görev bitince özgür olcak ama görev bitene istediklerim bitene kadar misafirim. Sana güvenmemi beklemedin değil mi?"dedi. Alayla güldüm odanın camına yumruk attım ve kırdım elim kesildi çok acıdı fakat Miran için değer. Elime bı parça cam alıp şah damarıma yasladım. "Ona birşey olursa işini halledecek kimse olmaz"dedim ama o ,o kadar şaşkın dı ki beni duymuyodu bile "şimdi karar senin ne yapacaksın? Miran'ı serbest bırakıp işini mi halletmemi isteyeceksin yoksa ikimizinde ölümü mü? karar senin seç"dedim. Şaşkın suratını düzeltti suratında ki alaylı ifadesi yok oldu. Ciddi bir tavırla birini aradı. "Serbest bırakın"dedi. Telefonu kapatıp bana döndü "istediğin oldu mu? Bırak inadı ve at o camı bana lazımsın"dedi. "Gecenin, hepinizin hükümdarı benim Karanlığın Kraliçesine emir verme. Aksi takdirde karanlık seni hapseder. Yok eder parçalar."dedim. Herkes bana güveniyordu fakat kimse karanlığın hükümdarını tanımıyor tek güvendiğim karanlık o bana ihanet etmez. Alayla güldü ve birşey söylemedi sustu öylece beni izledi napacağımı izledi. Camı elimden atmadım "önce serbest kaldığını kanıtla ve bana telefon ver"dedim. Üzerime doğru bir adım attı ben de camı şah damarımın olduğu yere hafif bastırdım. Geri adım attı "peki camdan dışarı bak adamları yanından çekicem telefonu da şimdi getirtçem seni bırakıcam ama kaçarsan... "dedi.
"Senin aksine sözlerimi tutarım Beril şimdi ben gidiyorum"dedim ve kapıya yönelip oradan çıktım. Telefonu ve bir araba anahtarı verdiler. Elbet telefonu önemli konuşmalarda kullanmayacağım büyük ihtimalle dinleniyor. Belli biryere kadar bana verdikleri arabayla gittim ardından takip cihazı olabilme ihtimaline karşı araba ve telefonu evden uzakta bırakıp taksiyle herkesten gizlediğim evime gittim.
Evime girdim ilk işim gizli odaya gitmek oldu duvarın bir parçası gibi görünen duvara elimi oktmamala beraber açıldı ve göz taraması çıktı göz taramasını da yapınca şifremi girip odaya girdim. Beni masada dolu olan bilgisayarlarım karşıladı. Hemen kasanın şifresini girip telefonumu aldım. Rehberde kayıtlı olan tek kişi ay ışığımı aradım. Telefon açıldı fakat ses vermedi ilk konuşan ben oldum. "Sana birşey yapmadılar değil mi? Plan umduğumuz gibi gitti mi Ay ışığı?"dedim. Alaylı bir nefes verdi. "Benim olduğum hangi plan kötü gidebilir Karanlığın Kraliçesi sence takma isimlerimizi arada başkalarına söylemen hoş mu?"dedi.
"Anlayamayacak kadar aptallar. Eminim ki Miran'ımızın aslında benim bir seri katil olduğumu bilmiyor sanıyorlar ah ne acınası değil mi?"dedim.
"Bir yardımcın olduğunu tahmin ediyorlar ama benim olduğumu tahmin etmiyorlar dikkat et yinede temkinli davran"dedi.
"Ne zaman temkin siz davrandım Miran?"dedim.
"Hiçbir zaman Kraliçem basit bir uyarıydı cidddiye alma sana güvenim sonsuz"dedi.
Sessizlik oldu ve yine sessizliği bozan ben oldum.
"Artık gitmeliyim Ay ışığım çok uzun süre ortalıktan kayboldum"dedim.
"Peki sevgilim haber ver bana en kısa zamanda gelişmeler den"dedi.
"Tamam"dedim ve telefonu kapattım.
Hemen odadan çıktım kapıyı kapatıp evden çıktım hızlı adımlarla garajdaki motoruna bindim önce arabayı bıraktığım yerden telefonu aldım ardından herkesin evim olarak bildiği eve gittim. Eve girdiğim de hemen bilgisayarımı aldım. Bilgisayarı açtığımda tam tahmin ettiğim gibi ürettiğim koruma duvarı kırılmış ve bilgisayar kurcalanmış hemen koruma duvarına sizanları görmek için kameralara bağlandım. Tam tahmin ettiğim gibi "Beril'le ,Tayfun ah nasıl bu kadar aptal olabiliyorsunuz"diye mırıldandım ve gülmeye başladım. Bilgisayarı açmış ve ekran resmindeki "her yol uçuruma bakar düşüp düşmemek senin elindedir sandığın kadar aptalmıymışım?" yazısını okuyunca ikiside sinirden deliye dönmüştü. Beril bunu beklemiyordu. Kahkaha atmaya başladım bir anda ve tam o anda telefonuma bir mesaj geldi. Telefonu açıp mesajı okudum.
BERİL : Evet sandığım kadar saf değilmişsın fakat beni de hafife alma kardeşim.
Neydi bu tehtit mi? İşte bu beni daha çok güldürmüştü. Kahkahalarım artınca yeni bir bildirim geldi. Baktığımda gülmeyi bıraktım. Bir resim gelmişti. Aman tanrım cidden benle oynamaya mı çalışıyor? Bu bi tablo resmiydi. Bu tabloyu babam çizmişti.