bc

BATIK GEMİ

book_age16+
1.1K
FOLLOW
4.0K
READ
billionaire
contract marriage
HE
fated
billionairess
heir/heiress
drama
gxg
scary
highschool
like
intro-logo
Blurb

İlk adımım..kötülüğün kucağındaki kalbimin, yerini pişmanlık mahzenindeki tutsaklığa bırakışı oldu.

İkinci adımım,hücrelerime sinsice sızan aşktı..

Üçüncü adımım...o aşkın içinde kavrulup, bir damla sevgiye muhtaç oluşumdu..

Dördüncü adımım..sevdiğim adamın yanı başımda olmasına rağmen yüreğine dokunamayışımdı..

💔

"Yüreğimin inine giren koca adam… içimdeki kötülüğü bilmeden sevdin beni. Kezlerce reddettiğim halde karşılık olarak sadece aşkını fısıldadın benliğime.. Sonra… sonra kötü kalbimi gördün!"

Didem'in elindeki kalem titredi, gözlerinden firar eden damlalar döküldü önündeki kağıda.

" Senin bitirdiğin yerden başladı benim hikayem.. Önce kalbimin etrafını saran pişmanlık, vicdan azabımla birleşip aheste aheste bitirdi beni.. Sonra aklıma hiç gelemeyecek bir şey oldu, sana aşık oldum adam... Öyle çok sevdim ki seni tüm benliğim sana meftun oldu. Kalbim.. O bile her çarpışında sadece senin ismini zikrediyor.. Ölüyorum adam… Bana her tiksintiyle bakışında paramparça oluyorum.. Artık gücüm kalmadı…bedenimin  de ruhumun da mecali kalmadı… "

Didem'in yüreğinde bir hıçkırık koptu.. Elindeki kalem tekrar oynamaya başladı.

" Gidiyorum.. İnanmadığın aşkımla gidiyorum."

En sona ismini yazdı.

"Didem.."

Sonra kalem kendiliğinden oynadı..

"Kırdın Cevat, çok kırdın yüreğimi..."

chap-preview
Free preview
Küçük
İnsanlar genelde küçüklüğünü düşününce iyi anılarından başlar, onları anımsamak hoşlarına gider. Sonra kötü anlarını hatırlarlar ve küçücük nedenlerden dolayı üzülmelerine silikçe gülümserler. Didem için durum tam tersiydi, küçüklüğünü düşünürken kötü anlar sıralanırdı zihnine. Herkesin aksine silik bir gülümsemeyle, üzüldüğü küçücük olaylara da gülümsemezdi. Aksine kötü diye adlandırdığı anıları, sinirini de kinini de daha çok körüklerdi. İlk anısı yine aklına üşüştü, kaç yaşındaydı bilmiyordu ama küçüktü, çok küçüktü. Annesinin uzun eteğinin ucunu bir eliyle sımsıkı tutmuş evlerinin avlusunda küçük adımlarla yürüyordu. Annesi eğilip minik elini tutup, üstüne bir öpücük kondurdu. Gülümsedi kızına, sonra da kahverengi saçlarına elini koyup, okşadı. Didem, kendisine sevgiyle bakan annesine aynı şekilde gülümsedi. Dudaklarının kıvrılışı ise duyduğu sesle söndü. "Dideeem." diye bağırarak, heyecanla yanına gelen Ronya ablası, onu kucağına alıp yanaklarını öptü. Üstündeki önlüğüyle kendisine sarılan ablasına baktı. Annesi, "Hoş geldin Ronyam." dediğinde, kaşlarını çattı Didem. Annesi sonra da ablasını yanına çekip sarıldı. Annesinin Ronya'ya sarılmasını istemedi, çatık kaşlarla tekrar eteğinin ucunu tutup çekiştirdi. Daye(anne) Nurten, eteğini çekiştiren kızına baktı. Gülümseyerek onu kucağına aldı. Bu defa Didem de gülümsedi. Annesi onu seçmişti, ablasına olan ilgisi bitmişti. Eve girdiklerinde ağabeyi Aram, odasından çıkıyordu. Didem, Aram ağabeyini ayrı bir seviyordu. Tamam Selim ağabeyini de seviyordu ama Aram ağabeyi onun için başkaydı. Hemen koştu ağabeyine, pantolonun paçalarına sarıldı. Eğilerek kız kardeşini kucağına alan Aram ağa, herkese karşı soğukluğunu unutturan bu küçük kız kardeşinin yanağına bir öpücük kondurdu. Bu dünyada Ronya'yı annesinin emaneti olarak bilip, kız kardeşten ziyade evladı gibi gören Aram ağa, Didem'i bambaşka seviyordu. Didem, onun minik kız kardeşiydi. Daye Nurten, karşısındaki görüntüye baktı, dudakları kendiliğinden kıvrıldı. "Aram, Gamze uyandı mı?" Evet daha iki aylık olan minik bir kız kardeşi daha vardı Aram ağanın, ama bebeği kucağına almaktan korktuğu için pek ilgileniyordu onunla. Didem'in bozulan suratına bakıp, "Bilmiyorum, sesini duymadım." dedi. Başını anladım anlamında sallayan Daye Nurten hızla odaya doğru yürürken, Ronya üstünü değiştirmiş bir vaziyette salona girdi. Aram ağa, "Dersler nasıldı Ronya?" diye sordu. "İyiydi ağabey. Seviyorum dersleri biliyorsun." diyen Ronya'ya, "Böyle giderse ailemizin filozofu sen olacaksın demedi deme bak." dedi. Ronya tebessüm etti, birşey söylemeden ağabeyinin kucağındaki kız kardeşine ellerini uzattı. Okuldayken özlediği tek kişi, Didem oluyordu. Didem ise, uzattığı ellerine kaşlarını çatarak bakıp, başını çevirerek ağabeyinin omzuna yasladı. " Ağabeyini çok mu seviyorsun sen Didem?" Aram ağanın gülerek sorduğu soruya, "Efet. Şeni şeviyolum." diye cevap verdi Didem. Ronya ise, hâlâ ısrarla ellerini uzatmış vaziyette, "Hadi bana gel ablacığım, okulda hep seni özlüyorum. Gel de oyun oynayalım seninle." dese de Didem oralı olmadı. Yüzünü bu defa başını ağabeyinin boynuna saklayan Didem, boğuk bir sesle, "Hayıl, iştemiyolum." dedi. Oflayan Ronya pes ederek, "Tamam o zaman ben odama çıkıp, ders çalışıyorum." deyip, odasına yürüdü. Ronya'nın gidişine sevinen Didem, ağabeyine "Biş oyun oynayalım mı?" diye sordu sevimlilikle. "Hayır Didem hanım. Ben oyun oynamayı bilmiyorum ki. Sen Ronya ablana git, o seninle oynar. Hem bak üzüldü onun yanına gitmemene de." dediğinde, Didem'in kırılan kalbini görmedi. Asık suratla "Damam oyun oynamayalım ama ben bulada kalmak iştiyolum." dediğinde, duyduğu cümleyle gülümsedi Aram ağa, bu gülümsemeler çok nadiren belirirdi yüzünde. Sonra "Ama benim gitmem gerekiyor Didem. Anlıyor musun? Babam çağırdı. Yani işe gidip geleceğim hemen." dedi. Evet babası birkaç evrağı düzenlemesi için onu çağırmıştı. "Damam ama çabuk del." diyen Didem'in yanağına, Aram ağa tekrar bir öpücük kondurup onu aşağı indirdi ve salondan çıktı. Bir başına kalan Didem mecburen Ronya'nın odasına gitti. Ablası onunla iki saate yakın oyun oynadı. Sırf Didem eğlensin, onun yanına her zaman gelebilsin diye yorulsa da oyunlar oynamaya devam etti. Kapı zilinin sesi duyulunca Ronya'nın yanında olan Didem, fırlayarak çıktı odadan. Salona geldiğinde babasını gördü, yanında da Aram ve Selim ağabeyleri vardı. Koşarak önce babasına sonra ağabeylerine sarıldı. Sıra, her akşam sırayla aldığı çikolatalara gelmişti. Minik avucunu açtı ve üç tane çikolatasını kaptı. Sonra babasının elindeki diğer çikolataya baktı, onu da istedi ama babası ısrarla vermedi. "Al bakalım Ronya, bu da senin çikolatan." diyen babasına kızgınlıkla baktı. Arkasından gelen adım sesleri Ronya'ya aitti. Gelip babasının elindeki çikolatayı almak için elini uzatmıştı ki, Didem daha hızlı davranıp o çikolatayı da kaptı. Babası, "Didem elinde üç çikolata var. O çikolatayı da ablana aldım verir misin ona?"dediğinde, sorduğu soruya olumsuz baş işareti alan Kemal ağa, sorusunu yineledi ama sonuç değişmedi. "Boşver baba, zaten ben çikolata sevmiyorum. Didem yesin, o çok seviyor." diyen ablasına kızgınlıkla baktı. Çikolatasını da vermişti kendisine ama yine de kızgındı ona. Babası onu düşünerek bir çikolata almıştı. Ama babası onu düşünmemeliydi, çikolataları sadece kendisine almalıydı, sadece kendisine… Aram ağa Ronya'ya bakıp, "Hadi xuşkamın(kızkardeş) hazırlan da seninle dışarı çıkalım. Hem sevdiğin başka bir şey varsa onu alırım." dedi. İşte bu cümle Didem için kötü anılarının başında geliyordu. Ronya taa o zamanlar numaradan çikolata sevmediğini söyleyerek ağabeyini kandırmış, onu kendisinden çalmıştı. ? Ronya, İstanbul'da fen lisesini kazanmıştı. Bu tüm aile için sevinç demekken, Didem için üzüntü sebebiydi. Ronya! Yine yine ondan bir adım öndeydi, yine ilgiyi üstüne çekmeyi başarmıştı. Tüm hafta boyunca evde Ronya'nın başarısı konuşulurken, Didem için bu sohbetler mide bulandırıcıydı. Neyseki babası, ablasını uzağa göndermemekte ısrarcı olmuştu da içi biraz soğumuştu. Tüm yaz tatili Ronya kazandığı halde gidemeyeceği okuluna üzülürken, Didem sevinç gösterisi yapıyordu. Taa ki yaz tatili bitip de kayıtlara bir hafta kalana kadar! Selim ağabeyi evini İstanbul'a taşıma fikrini ortaya atmış, İstanbul'daki şirketin başına geçmeyi de öne sürerek babasını Ronya'yı kazandığı okula gönderme konusunda ikna etmişti. Yine ağabeyi sayesinde yırtmıştı Ronya! Ronya'nın İstanbul'a gidişiyle, Didem başarısından dolayı üzüleceğini düşünüyordu ama tam tersi olmuştu. Mutluydu. Ronya'sız ev çok iyiydi. Aram ağabeyi ona da Gamze'ye de Onur'a da gayet iyi davranıyordu. Öte yandan Selim ağabeyini Ronya'ya kaptırmıştı ama olsundu. Zaten Aram ağa dan önce evlenip, karısını ve kızkardeşini alarak İstanbul'a gitmesi sonuçta Didem'in yararına olmuştu. Geçen lise hayatı boyunca Ronya, yılda bir kez o da bir haftalığına Van'a geliyordu. Bu kadar uzun süreden sonra Van'a gelip bir hafta gibi kısa sürede kalmasıyla yavaş yavaş arkadaşlarından kopmuştu. Bu da Didem'in hoşuna giden diğer bir mevzuydu. Zaten Ronya'nın kaldığı bir haftayı elinden geldiğince zehir ediyordu. Sürekli laf sokup duruyordu. Bu durumdan dolayı en çok ona tepki gösteren ise annesiydi. Evet annesi her ablasına karşı takındığı kötü davranışında kendisini uyarıyordu. Sonra bu uyarılar yerini kızmalara bıraksa da onun umrunda değildi. Ronya liseyi bitirdiğinde yaz tatilinde yine bir haftalığına Van'a gelmişti. Onun varlığına dayanamayan Didem, gideceği günü saymaya başlamıştı bile. O zamanlar henüz ilkokul dördüncü sınıfı bitiren Didem için şimdiden Ronya gibi başarılı bir öğrenci olmak hayal olmuştu. Ders çalışmayı sevmiyor, ucu ucuna derslerden geçiyordu. O gün öğlen yemeği için odasından çıkan Didem, mutfağa gidecekken salonda konuşan babası ve Aram ağabeyinin sesini duydu. Adımları yavaşlarken Aram ağabeyinin söyledikleriyle nefesi kesildi. "Baba Ronya ölen annemin emaneti bana. Kesinlikle kazandığı üniversite fizanda da olsa gidecek. Onun bu hakkını elinden kimse alamaz, almaya kalkışan olursa da beni karşısında bulur." Ölen annemin emaneti… Bu cümle Didem'in kafasında gezinip durdu. İdrak ettiği şeyle elini ağzına kapatarak, gözlerini şaşkınlıkla açtı. Ronya'nın annesi başkasıydı ve ölmüştü. Ronya onun üvey ablasıydı. Koşarak annesinin yanına gidip, duyduklarını aktardı. Daye Nurten, bir gün bunu anlatacağını tahmin etmişti ama bu kadar erken olacağını düşünememişti. Neyse, oturdu anlattı Ronya' sının öksüzlüğünü. Bilmediği şey ise, kim ne derse desin Didem için Ronya, ablalıktan çıkmıştı. Odasına dönen Didem, bir şeyleri yeni idrak ediyormuş gibi düşündü. Demek bu yüzden Ronya'yı hiç sevmemişti. Demek bu yüzden Gamze ve Onur da dahil hiç kimseden nefret etmeyen Didem, ablası sandığı Ronya'dan nefret etmişti. Didem daha minicik bir kızken, başlamıştı Ronya'yı sevmemeye. Aslında sevmemekten ziyade daha o zamanlar başlamıştı ablasını kıskanmaya.. Onun yaptıklarını taklit eder, bir türlü aynısı olmazdı. Başaramadığı her taklit yerini nefrete bırakırdı. Ailesini sanki Ronya aileden değilmiş gibi ondan kıskanırdı. Halbuki arada bir ayrım yoktu, hatta Didem'in kıskançlığının farkında olan ev halkı özellikle onunla daha çok ilgilenirlerdi. Ama Didem hep işine geldiği gibi davranacaktı, hep gerçekleri kendi kuruntularıyla kamufle edecekti. Her zaman ablasından nefret etmesi için bir sebebi olacaktı. Her adımda ondan geri kaldıkça nefreti kine dönüşecekti. Kafayı ablasına takmış, kişiliğini ona göre oluştururken hayatının yanlışını yapıyordu. Çünkü, her başarısızlığı daha çok daha çok kötülüğe itecekti onu… Ablasının üvey olmasını, abla olmasından daha çok kabullendi kısa süre içinde. Şimdi de yarın sabah gidecek ablasının son akşam yemeğinde ailece sofrada oturuyorlardı. Sohbet eşliğinde yiyilen yemekten sonra çay içmek için koltuklara oturdular. Çalan telefon salonda yankılanırken, Aram ağa elini cebine koyup telefonunu çıkarıp açtı. Dikkatle dinlediği karşı tarafın söyledikleriyle, çatık kaşları normal hallerine döndü. Üstüne bir de yüzünde bir gülümseme belirdi. "Tamam Selim hemen söylüyorum. Hayırlı geceler." deyip, telefonu kapattı. Bakışları Ronya'ya dönerken sevinç dolu gülümsemesi daha da genişledi. "Hayırlı olsun xuşkamın. İstanbul'da tıp fakültesini kazanmışsın." deyip, ayağa kalktı. Hâlâ kendisine alık alık bakan kız kardeşini kaldırıp sarıldı. Sonra ev halkının hepsi aynı tebrik ve sarılmaları yaptı. Tek kişi hariç, Didem…O,duyduklarıyla yıkıldı, çaktırmadan salondan ayrılıp odasına geçti. Hasedinden ağlamaya başladı. Neden sürekli başarı Ronya'daydı? Neden güzelliğiyle bile kendisine bin basıyordu? Neden kişiliğinde çirkeflik yoktu? Neden o kadar ablasının üstüne gitmesine rağmen hep sevgiyle ona yaklaşıyordu ki? Ronya da kötü olsundu, o da kinci olsaydı. Ama değildi, Didem kabul etmese de içten içe herşeyin farkındaydı. Dışarıdan kamufle ettiği gerçekler, çırılçıplak bir şekilde vicdanının önünde dans ediyorlardı… Didem için ablasının üniversiteye gidecek olması büyük bir üzüntüyken bile artık buraya yılda bir kez bile gelmeyeceğini tahmin ediyordu. Bu yüzden bir yanı mutluydu, Ronya'sız altı yıl! Kim bilir belki de bir ömür..

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Sessiz Çığlık

read
10.0K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.2K
bc

Askerin Yaralı Gelini

read
26.4K
bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) TAMAMLANDI

read
14.2K
bc

KARŞI KOMŞUM Bİ ROMEO

read
7.3K
bc

YIKIK MESKEN

read
3.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook