Bölüm 53: Bir Hediye

524 Words
Lucy, geniş odasında sessizce oturmuş kitap okurken bir kapı tıklaması duydu. Başını çevirip "Gel," dedi. Kapı yavaşça açıldığında, içeri giren kişinin Alfa Leon olduğunu gördü. Leon’un varlığı odanın havasını bir anda değiştirmişti. Leon, kapıda kısa bir süre duraksayıp sonra hızla odaya girdi. Gözlerinde alışılmadık bir sıcaklık ve aynı zamanda derin bir çekingenlik vardı. Elinde tuttuğu ahşap bir kutuyu sıkıca kavramıştı. "Sana bir hediye getirdim," dedi nihayet. Lucy merakla yerinden doğruldu. "Ne olduğunu sorabilir miyim?" diye sordu, gözleri Leon’un elindeki kutuya kayarken. Leon yavaş adımlarla Lucy’ye doğru ilerledi. Yanına yaklaşıp ahşap kutuyu ona uzattı. "Aç ve gör," dedi. Lucy, kutuyu dikkatlice ellerine aldı. Parmakları kutunun üzerindeki ince oymaları hissederken, Leon’un ona baktığını fark etti. Kutunun kapağını yavaşça açtı ve içinde bir çift kehribar altın küpe gördü. Parıltılı taşlar, Lucy’nin elinde ışığı yansıtarak büyüleyici bir görüntü sunuyordu. "Bu çok güzel," dedi Lucy, küpelere hayranlıkla bakarken. Leon biraz tereddüt ederek konuştu. "Annemindi," dedi sessizce. Lucy, başını hızla kaldırıp Leon’a baktı. Gözlerindeki samimiyet ve duygu, Lucy’nin kalbini sıcacık bir hisle doldurdu. "Bu kadar değerli bir şeyi bana neden veriyorsun?" diye sordu yumuşak bir sesle. Leon hafifçe gülümsedi. "Bu sürüde her zaman bir yerin olduğunu hatırlaman için," dedi. Bu sözler Lucy’yi derinden etkiledi. Elindeki kutuyu dikkatlice yatağın üzerine koydu ve Leon’a doğru bir adım attı. Sonra, hiç düşünmeden ona sımsıkı sarıldı. Leon’un vücudu bir an için gerildi ama sonra yavaşça gevşedi. Lucy’nin yakınlığı, Leon’un içindeki vahşi kurdu uyandırmıştı. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Lucy’nin kokusu, teninin sıcaklığı, ona olan hislerini daha da güçlendirdi. Ama bu yakınlık aynı zamanda bir tehlikeydi. Leon, hafifçe geri çekilmeye çalıştı. Nazikçe Lucy’nin kollarından sıyrılmaya çalışırken, Lucy’nin kaşları çatıldı. "Neden benden uzaklaşmaya çalışıyorsun?" diye sordu, sesi kırgınlık ve merak doluydu. Leon derin bir nefes aldı ve gözlerini yere indirdi. "Lucy..." diye başladı, sesi alçak ama yoğun bir duyguyla yüklüydü. Sonra gözlerini tekrar onun gözlerine kaldırdı. "Anlamıyorsun." Lucy, daha da meraklanarak ona yaklaştı. "Anlamadığım ne?" dedi, ses tonu ısrarcı ve biraz da sabırsızdı. Leon başını iki yana salladı, derin bir nefes aldı ve parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Sana bu kadar yakın olmak benim için çok zor," dedi nihayet. Lucy, onun sözlerini sindirmeye çalışarak ona baktı. "Neden zor olsun ki?" diye sordu. Leon’un gözleri, Lucy’nin gözlerinde kilitlendi. Sesi daha da alçaldı, ama şimdi daha kararlıydı. "Çünkü sen beni işaretledin," dedi. Gözlerinde arzunun karanlığı vardı. Lucy’nin nefesi bir an için kesildi. Bu gerçeği neredeyse unutuyordu. Daha doğrusu, bu gerçeği tam olarak sindirememişti. İşaretlemenin ne anlama geldiğini, bu bağın derinliğini hala tam anlamıyla kavrayabilmiş değildi. Leon, Lucy’nin yüzündeki karmaşayı fark etti ve bir adım yaklaştı. "Bu, sadece basit bir bağ değil, Lucy," dedi. "Bu, seni delicesine istememe sebep olan ve içimdeki kurdu delirten bir şey. Seni hissetmek, seni bu kadar yakınımda görmek... benim için her şeyden daha zor bir sınav." Lucy, Leon’un sözlerindeki yoğunluğu hissetti. Onun derin, arzu dolu bakışları altında bir an için konuşacak kelime bulamadı. Lucy’nin içindeki hisler karmaşıktı. Leon’un bu kadar dürüst olması onu hem etkiledi hem de savunmasız hissettirdi. "Ama sen çok güçlüsün" diyebildi sadece. Leon, onun bu sözleri karşısında bir an için konuşamadı. Sonra hafifçe gülümsedi, ama bu gülümseme acıyla doluydu. "Beni düşündüğünden daha güçlü sanıyorsun," dedi. "Ama kontrolümü kaybetmemek için düşündüğünden daha fazla çabalıyorum"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD