Bölüm 8: Şifacı ve Alfa Leon

696 Words
Lucy, okuldan sonra bisikletini sürerken içinde büyüyen bir merakla savaşıyordu. Annesi yine dolunayda doğanlar hakkında konuşmayı reddetmişti, Uno ise kehanetle ilgili söylediklerini hatırlamıyordu. Ama Lucy'nin içindeki bir şey, bu sırrın peşinden gitmesi gerektiğini söylüyordu. Sürünün şifacısı Elara’nın muayenehanesi, ormanın kenarında küçük ve huzurlu bir kulübedeydi. Elara, sürünün her türlü fiziksel ve ruhsal yarasını iyileştirmekle ünlüydü. Lucy, onun bu konuda daha fazla bilgiye sahip olabileceğini düşünüyordu ve cevapları öğrenmek için oraya gitmeye karar verdi. Muayenehaneye vardığında, kapının önünde duran siyah, parlak bir araba dikkatini çekti. Araba, sade ama bir o kadar da ihtişamlı görünüyordu. Lucy, bu arabanın kimin olduğu hakkında hiçbir fikri olmasa da, içeriye adım attığında alışılmadık bir şeyler olduğunu hissetti. Kapıyı usulca aralayıp içeri birkaç adım atmıştı ki, düşük tonda, gergin bir tartışma sesi duydu. Sesler, muayenehanenin arka tarafından geliyordu. Lucy sessiz adımlarla yaklaşırken, içerideki konuşmalar daha da netleşti. “Her sürüde bir dolunayda doğan olur,” dedi otoriter bir erkek sesi, sabırsız bir öfkeyle. “Bunu gayet iyi biliyorsun, Elara.” “Benim sürümde hiçbir dolunayda doğan olmadı, Leon,”diye cevap verdi Elara sakin bir ama kararlı bir sesle. “Eminim.” Lucy, odanın eşiğinde durup konuşmayı dinlerken nefesini tuttu. “Leon” denen adamın sesi, gerçekten ürkütücü derecede güçlüydü. “Emin olamazsın,” dedi Leon, sesindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak. “Dolunayda doğan olmak bir kaderdir. Her sürüde bir kişi mutlaka olur ve bu kişiyi bulmam gerekiyor. O burada. Seni temin ederim.” Lucy, başını hafifçe eğip odaya baktı. Gördüğü manzara nefesini kesti. Leon, odanın tam ortasında duruyordu. Uzun boylu, kaslı bir vücudu vardı. Siyah saçları hafifçe alnına düşmüş, gözleri keskin bir çelik gri renkteydi. Üzerindeki ceket, her hareketinde güçlü omuzlarını vurguluyordu. Leon, bir liderin karizmasına ve ezici bir varlığa sahipti. “Böyle biri yok,Alfa Leon,” diye cevap verdi Elara, sert bir sesle. “Eğer bizim sürümüzde böyle biri olsaydı, çoktan fark ederdim. Tüm doğumları takip ediyorum. Yıllardır...” Leon bir adım ileri attı. Sesi daha yumuşak ama daha tehditkâr bir tona bürünmüştü. “O kişiyi bulacağım, Elara. Sen istersen yardım et, istersen etme. Ama onu bulduğumda dolunayda doğanın benimle gelmesi gerekecek. Tıpkı yakaladığım diğerleri gibi..." Lucy, gördüğü bu adamdan gözlerini alamıyordu. Leon’un varlığı, rüyalarındaki Alex’ten bile daha yoğun bir enerji yayıyordu. Tam o sırada, Leon’un keskin gözleri bir anda kapının eşiğinde duran Lucy’ye kaydı. Leon, Elara’nın yanından geçip birkaç adım attı ve Lucy’nin olduğu yere geldi. Lucy, Leon’un etkileyici bakışlarından donakalmıştı. Leon, gözlerini Lucy’nin gözlerine dikti ve birkaç saniye boyunca hiçbir şey söylemeden onu inceledi. Elara, sessizliği bozarak yumuşak bir sesle sordu. “Lucy, buraya niçin geldin? Yoksa hasta mısın?” Lucy, Elara’nın kurtarıcı müdahalesine minnettar hissederek hemen cevap verdi: “Hayır, aslında değilim. Sadece… sanırım içimdeki kurtla sonunda bağ kurdum.” Bu, tamamen bir yalandı, ama başka bir açıklaması yoktu. Elara, Lucy’ye kısa bir süre dikkatlice baktı, ardından Leon’a dönerek kaşlarını çattı. “Duydunuz, bir hastam var Alfa Leon." Leon, Lucy’ye son bir kez baktı. Bu bakış, Lucy’nin tüm düşüncelerini silip süpürecek kadar etkileyiciydi. Gözlerindeki karanlık derinlik, Lucy’yi kendine çekiyordu. Ardından Leon, hiçbir şey söylemeden kapıya yöneldi ve muayenehaneden çıktı. Lucy, Leon’un gidişini izlerken, kafasındaki düşünceler karmaşık bir şekilde dolaşıyordu. Leon’un bakışları aklından çıkmıyordu; o kadar güçlü, o kadar çekiciydi ki, Lucy’nin zihni bir türlü toparlanamıyordu. Elara, Lucy’ye yaklaşıp hafifçe elini omzuna koydu. “Evet, şimdi bana gelişmelerden bahset. Hiç dönüşüm belirtisi gösterdin mi?” Lucy başını iki yana salladı. “Hayır. Ben sadece…” Duraksadı, sonra konuyu değiştirmeye karar verdi. “Neden tartışıyordunuz? Dolunayda doğanlar ne demek?” Elara, bu soruya gülümseyerek elini salladı. “Boş ver. Bir kehanetle ilgili bir mesele. Ama bizim endişelenmemize gerek yok. Çünkü bizim sürümüzde hiçbir dolunayda doğan yok.” Lucy, Elara’nın söylediklerini anlamaya çalışırken, Uno’nun ve annesinin söyledikleri aklına geldi. Kendisi bir dolunayda doğandı. Fakat bunu Elara nasıl oluyor da bilmiyordu? Kehanet, dolunayda doğanlar, ve annesinin bu konudaki sessizliği… Tüm bunlar bir şekilde birbirine bağlı olmalıydı. Ama Lucy, Elara’ya bir şey söylemedi. “Tamam,” dedi Lucy sonunda, kafasındaki düşüncelerle boğuşarak. “Sanırım sadece merak etmiştim.” Elara, Lucy’ye bir süre dikkatle baktı ama daha fazla bir şey söylemedi. Lucy, kafası karışmış ve Leon’un bakışlarından derinden etkilenmiş bir şekilde muayenehaneden ayrıldı. Evine doğru dönerken, dolunayda doğanlarla ilgili sorularına cevap aramaya devam edeceğini biliyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD