Lucy birkaç gündür dinleniyordu. Zihni ve bedeni, hem dönüşümün etkilerini hem de yeni bir hayata alışmanın yarattığı karmaşayı yavaş yavaş atlatmaya çalışıyordu. Yatakta yalnız başına oturmuş, düşünceler içinde kaybolmuştu. Başına gelenleri hatırlayamamanın verdiği huzursuzluk, içinde bir boşluk hissi yaratıyordu. Tam o sırada kapı nazikçe çalındı.
“Gel,” dedi Lucy, kapıda kimin olduğunu bilmeden.
Kapı yavaşça aralandı ve Alfa Leon’un tereddütlü yüzü göründü. “Gelebilir miyim?” diye sordu, sesinde beklenmedik bir yumuşaklık vardı.
Lucy, Leon’u görünce şaşırdı. Hızla doğrulmaya çalıştı ama vücudu hâlâ zayıf olduğundan hareketleri biraz dengesizdi. “Tabii,” dedi, sesi biraz şaşkın ama davetkârdı.
Leon içeri girdi ve kapıyı arkasından kapattı. İçindeki kurdun, Lucy’nin varlığına duyduğu yoğun çekimine rağmen sakin olmaya çalışıyordu. Yavaş adımlarla odanın içine ilerledi ve Lucy’nin yatağının yanına bir sandalye çekip oturdu.
Cüssesiyle odada neredeyse her şeyi gölgede bırakıyordu, ama tavırları şaşırtıcı bir şekilde nazikti. Gözleri, Lucy’nin yüzünde dolanırken sesini alçak ve samimi bir tona indirerek sordu: “Bugün nasılsın?”
Lucy, Leon’un beklenmedik ziyareti ve bu nazik tavırları karşısında afallamıştı. Ama içten bir şekilde cevap verdi. “Günden güne daha iyi hissediyorum,” dedi. “Ama hâlâ hiçbir şey hatırlamıyorum.”
Leon, Lucy’nin gözlerinin içine baktı. Derin bir nefes aldı ve cümlelerini dikkatle seçmeye çalıştı. “Buraya senden özür dilemek için geldim,” dedi, sesi alçak ama kararlıydı.
Lucy, onun bu sözleri karşısında daha da şaşırdı. Kaşlarını hafifçe kaldırarak, “Özür mü? Neden?” diye sordu, sesi merak doluydu.
Leon, bir an tereddüt etti. Onun gözlerinin derinliklerinde kaybolmamak için kendisini zorladı ve devam etti: “Aramızdaki bağı, dolunayda doğan olmandan ötürü görmezden gelmeye çalıştığımdan dolayı.”
Bu itiraf, Lucy için beklenmedikti. İçinde bir şeyler kıpırdadı. Leon’un hem güçlü hem de samimi hali, ona dokunmuştu. Cevap vermedi ama gözleri minnettarlıkla Leon'un gözleriyle buluştu.
Leon bir süre sessiz kaldı, sanki söylemek istediği daha fazla şey vardı ama onları nasıl ifade edeceğini bilmiyordu. “Lucy,” diye başladı sonunda, sesi bir fısıltı kadar yumuşaktı, “Ben gerçekten sana kötü ve kaba davrandığım için üzgünüm.”
Lucy, onun sözlerini dinlerken içinde bir huzur buldu. Leon’un dürüstlüğü, onun kendi karmaşasını biraz olsun yatıştırmıştı. “Peki ya şimdi?” diye sordu, sesi nazikti ama içinde biraz merak da barındırıyordu.
Leon gözlerini bir an yere indirdi, sonra tekrar Lucy’ye baktı. “Şimdi, sana hak ettiğin gibi davranmak ve seni asla üzmemek istiyorum.”
Lucy, Leon’un sözlerini dikkatle dinledi. İçinde hâlâ bir belirsizlik vardı, ama Leon’un bu kadar açık ve dürüst olması, ona karşı olan hislerini daha da karmaşık hale getirmişti. “Bu... bu benim için kolay değil,” dedi. “Hâlâ olanları hatırlayamıyorum ve bu, içinde bulunduğum durumu daha da zorlaştırıyor.”
Leon başını salladı. “Biliyorum,” dedi, sesi sakin ve güven vericiydi. “Ama ne olursa olsun, yanında olacağım. Seni eşim olman için zorlamayacağım. Ama bilmeni istiyorum ki, seni her şartta koruyup kollayacağım.”
Lucy bir an sustu. Onun bu sözleri, içinde garip bir rahatlama hissi uyandırdı. “Teşekkür ederim,” dedi, sesi hafifçe titredi.
Odaya kısa bir sessizlik hâkim oldu. Leon sandalyesinde biraz geriye yaslanarak Lucy’yi izliyordu. Onun ne kadar kırılgan ama aynı zamanda güçlü olduğunu görmek, içindeki koruma içgüdüsünü daha da körüklüyordu.
Leon başını eğerek hafifçe gülümsedi, sandalyesinden yavaşça kalktı. Lucy’ye bir süre daha baktı, sonra nazik bir şekilde, “Eğer bir şeye ihtiyacın olursa, beni çağırmaktan çekinme,” dedi.
Lucy, onun bu nazik tavırları karşısında bir kez daha şaşırdı ama başıyla onayladı. “Teşekkür ederim, Alfa Leon,” dedi, sesi samimiydi.
Leon odadan çıkarken, Lucy arkasından düşündü. Bu adam, sadece bir Alfa değil, aynı zamanda içinde derin bir bağlılık ve onur taşıyan biriydi. Onunla arasında kurulan bu bağ, Lucy’nin içinde yeni bir his uyandırmıştı. Belki de gerçekten Tanrıça’nın bir planı vardı ve doğru olan buydu.
Leon kapıyı kapattığında, kendi kendine fısıldadı: “Sabredeceğim, Lucy. Bu bağın ne kadar özel olduğunu anlaman için sana ihtiyacın olan zamanı vereceğim. Bu içimdeki kurdu deli etse de bunu yapacağım.”