Lucy, odasının büyük camından dışarı bakarken gördüğü rüyaları ve Alex’in karanlık, baştan çıkarıcı varlığını zihninden atmaya çalışıyordu. Günler geçiyordu. Ama hissettiği karmaşık duygular geçmiyordu. İçindeki karanlık arzular Alex’i ona çekici kılarken, Alfa Leon’un varlığı da onu farklı bir şekilde büyülüyordu. “Neden bu kadar karışık hissediyorum?” diye düşündü.
Sürü evinde günlerdir kapalı kalmış olmak, onu sabırsız ve huzursuz bir hale getirmişti. Derin bir nefes alıp masanın başına oturdu. Bir süre kitap okumayı denedi ama kelimeler zihninde bir anlam bulmuyordu. Bu sırada, ona her gün yemek getiren nazik kadın içeri girdi.
“Yemek hazır, Lucy,” dedi kadın, gülümseyerek.
Lucy, çaresiz bir şekilde kadına döndü. “Sürekli bu odada kalmak beni çıldırtıyor,” dedi. “Biraz dışarı çıkmaya, temiz hava almaya ihtiyacım var. Daha fazla bu şekilde devam edemem.”
Kadın, onun haline üzülmüş gibi göründü. “Bunu Alfa’ya iletirim,” dedi nazikçe.
Lucy, bir an için konuştuğuna pişman olmuştu ama kadının içten tavrına güvenmekten başka çaresi yoktu. Kadın odadan çıkarken, Lucy yalnız kalmanın verdiği umutsuzlukla pencerenin kenarına oturdu.
Kadın, mutfakta işlerini hallettikten sonra sürü evinde Alfa Leon’u buldu ve Lucy’nin söylediklerini ona aktardı. Leon, kaşlarını çatarak başını hafifçe salladı.
“Tehlikenin farkında değil,” dedi sert bir sesle. “Ama haklı olduğunu da inkar edemem.”
Kadın, hafifçe omzunu silkti. “Belki onu tamamen özgür bırakamazsınız ama... akşamları küçük yürüyüşlere izin verebilirsiniz.”
Leon, bir an düşündü. İçindeki kurt, Lucy’nin biraz huzur bulabileceği fikrine olumlu tepki vermiş gibiydi. Derin bir nefes alarak, “Peki,” dedi. “Ama sadece benim gözetimimde olmak şartıyla.”
Akşamüstü Leon, Lucy’nin odasının kapısını çaldı. Kapı açıldığında Lucy’nin sıkıntılı yüzünü gördü. Ona bakarak, “Dışarı çıkmak istediğini duydum,” dedi. “Sana fazla bir şey sunamam ama akşamları benimle ormanda kısa yürüyüşlere çıkabilirsin. Tabii, eğer istersen.”
Lucy, bir an inanamayarak ona baktı. Gözleri mutlulukla ışıldadı ve istemsizce koşup onun güçlü göğsüne atılıp, sarıldı.
“Gerçekten mi? Teşekkür ederim!” diye fısıldadı.
Leon, bir an duraksadı. Lucy’nin sıcacık sarılışı ve ona yaslanışı, içindeki kurdu delirtmişti. Bu ani yakınlık, içinde bir volkan gibi patlayan arzulara neden oldu. Lucy’nin kokusu, onu çılgına çevirecek kadar çekiciydi.
Lucy, sarılmasının ardından ne yaptığını fark ederek hızla geri çekildi. Yüzü utançla kızarırken, “Özür dilerim,” dedi.
Leon, hafifçe gülümseyerek başını eğdi. “Sorun değil,” dedi, sesi daha yumuşak bir tona bürünmüştü. Ama içinde Lucy’nin sarılmasıyla uyanan etkiyi silmesi mümkün değildi.
Lucy, Alfa Leon gittikten sonra kalbinin hızla attığını hissetti. Leon’un varlığı, onun için hem bir sığınak hem de bir tehlike gibi görünüyordu.
...
Karanlık ormanın derinliklerinde, ay ışığı yaprakların arasından süzülerek yere düşüyordu. Beta Cael, sessizce Alfa Alex’in yanında yürüyordu. Alex’in yüzündeki gerginlik ve öfke, ortamdaki havayı bile ağırlaştırmıştı.
Cael, bir süre sessizliğin sürmesine izin verdi, ancak sonunda dayanamayıp konuştu.
“Lucy’i oradan kurtarmak istediğini biliyorum, ama bu çok tehlikeli,” dedi dikkatlice. “Leon onu her an gözlüyor. Sürü evi bir kale gibi korunuyor.”
Alex aniden durdu, gözlerindeki karanlık öfkeyle Cael’e döndü. “Sana asıl neyin tehlikeli olduğunu söyleyeyim,” dedi, sesi tıpkı bir kükreme gibi yankılandı.
Cael şaşkınlıkla geri adım atarken Alex devam etti. “Orada kaldığından beri Lucy ile kurmaya çalıştığım bağ zayıflıyor. Artık bana aynı şekilde ilgi duymuyor, Cael. İlk kez birkaç gece önce rüyasında beni reddetti.”
Cael’in gözleri irileşti. “Reddetti mi?” diye sordu, sesi neredeyse bir fısıltı gibiydi.
Alex’in öfkesi giderek artıyordu. Yumruklarını sıkarak, “Evet,” dedi. “O lanet olası Leon’un yanında kaldıkça, bağımızın kopma riski artıyor. Eğer bir yol bulamazsak, Lucy’i tamamen kaybedebiliriz.”
Beta Cael, Alex’in söylediklerinin ağırlığını düşündü. Lucy’nin bağlarının kopması yalnızca Alex için değil, sürü için de bir felaket anlamına gelirdi. Lucy olmadan kazanma şansları neredeyse sıfırdı.
“Bu sadece seni değil, hepimizi etkiler,” dedi Cael. “Lucy bizim yanımızda olmazsa, savaşı da kaybederiz.”
Alex’in gözlerinde öfkeyle karışık bir kararlılık belirdi. “Tam olarak,” dedi. “O yüzden bir yol bulacağız, Cael. Onu oradan kurtaracağız. Ne pahasına olursa olsun.”
Cael, derin bir nefes alarak başını salladı. “Bir yol bulacağız,” dedi kesin bir şekilde. Ama içten içe bunun ne kadar zor olacağının farkındaydı.