Lucy’nin kaçırılışından bu yana sürü evinde gerilim tırmanıyordu. Alfa Leon’un etrafındaki hava adeta bir fırtınayı andırıyordu. Onun öfkeli bakışları, etrafındaki herkesi sessizliğe sürüklüyordu. Hiç kimse cesaret edip ona yaklaşamıyordu. Betası Gideon bile nefesini tutarak hareket ediyordu; Leon’un yanında olmanın ağırlığı her zamankinden daha fazla hissediyordu.
Leon, odasında bir ileri bir geri yürüyordu. Yumruklarını sıkarak düşündüğü her şey öfkesini körüklüyordu. “Nasıl olur?” diye mırıldandı, sesi derinden gelen bir hırlamayı andırıyordu. “Nasıl olur da kaçar?”
Megan’ın ona anlattıklarını zihninde tekrar tekrar tartıyor ama bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Lucy’nin bir şekilde kendisinden kaçmış olabileceği düşüncesi bile Leon’un içini yakıyordu. Hayal kırıklığı, öfke ve derin bir acı... İçinde büyüyen bu karışık hislere hâkim olmak giderek zorlaşıyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Leon, ağır adımlarla Lucy’nin kaldığı odaya yani kendi odasına girdi. Odanın içinde dolaşan kokusu, her zamanki gibi onu hem sakinleştiriyor hem de çılgına çeviriyordu. Gözleri yatağa kaydı. Lucy’i orada öptüğü, sonra ise kaybolduğu anlar zihninde canlandı.
Yatağa doğru ilerledi ve çarşaflara uzandı. Lucy’nin baş döndürücü kokusunun sinmiş olduğu çarşaflara sıkıca sarıldı, başını gömdü. Derin bir nefes aldı ama bu nefes bile içindeki öfke ateşini söndürmeye yetmedi.
“Lucy…” diye fısıldadı karanlıkta, sesi kırık ve kontrolsüzdü.
Uyumak istedi ama zihni ona izin vermiyordu. Düşündüğü her şey, içindeki kıskançlık ve öfkeyi daha da derinleştiriyordu.
Leon’un uykusu huzursuzdu. Kendi içinde savaşıyordu. Onun güvende olup olmadığını, Alex’in ona ne yapıyor olabileceğini düşündükçe dişlerini sıkarak uyanıyor, yatağı yumruklayarak tekrar uykuya dalmaya çalışıyordu.
Onu tek bir şey ayakta tutuyordu: Lucy’yi bulmak. Her şeyini ortaya koyarak, onu kimsenin eline bırakmayacağına dair kendi kendine söz verdi.
“Sen benimsin, Lucy,” dedi karanlıkta, sesi alçak ama kararlıydı. “Ve seni kimseye bırakmayacağım.” Sabaha karşı huzursuz bir uykuya ve rüyaya dalarken son düşüncesi bu oldu.
Alfa Leon, rüyasında demir zincirlerle bağlanmış halde, bilmediği bir zindanın soğuk duvarlarına yapışık bir haldeydi. Kollarındaki zincirler, gevşek değildi; acımasızca sıkılmışlardı. Vücudundaki, çaresizlik ve öfke, Lucy’nin yaklaşmasıyla bir şehvet yangını dönüştü. Kontrol edemediği bir tutku ateşi içinde yanmaya başladı. Lucy’nin her adımı, onun içinde patlama noktasına gelmiş bir arzu uyandırıyordu.
Lucy, yavaşça ve masumca ona yaklaştı. Her adımı ölçülü, ama her hareketi kadehe dolan kırmızı şarap gibi ağır ve yoğundu. Lucy’nin varlığı, zindanın soğuk ve nemli havasını ateşle dolu bir atmosfere çeviriyordu. Leon, ona dokunmak, onu kollarına almak istiyordu; ama zincirler… acımasız zincirler bunun önüne geçmişti. Bu durum, onun içinde hem öfke hem de kontrolsüz bir şehvet yaratıyordu.
Lucy, ona yaklaştığında, yüzü kızarmış bir şekilde istek ve şehvet dolu bir bakış attı. "İstersen sana… sana yardımcı olabilirim," diye fısıldadı; sesinin tonu hem uslu, hem de arzu doluydu. Sözleri, havada asılı kalmış bir tahrik edici bir vaat gibiydi.
Alfa kafasını sallayınca, Lucy ona iyice yaklaşıp önünde diz çöktü, Leon’un pantolonunun fermuarını yavaşça açtı. Parmaklarının hareketi özenli ve bilinçli; her bir hareketi, şehvet dolu bir ritüel gibiydi. Leon’un sertleşmiş erkekliği, karanlıkta bir nabız gibi atıyordu; hayvanî gücü, taş duvarların arasında ağır bir varlık oluşturuyordu. Lucy, onun erkekliğini elleriyle kavradı. Derisi, sıcaktı, pürüzsüz ve canlı; hayat doluydu.
Lucy, önce onun erkekliğini elleriyle okşadı. Onun daha da sertleşmesini sağladı. Sonra yumuşak ve sıcak dudaklarıyla onu ağzına aldı. Alfa Leon hırıltılı bir inlemeyle onun ağzında olmanın zevkini çıkardı. Lucy yavaş ve özenli hareketlerle onu emmeye başladı. Dilinin ince uçları, Leon’un erkekliğinin tadını, dokusunu, sıcaklığını keşfediyordu. Başparmağıyla, erkekliğinin başını okşadı. Leon, derin ve titreyen bir nefes aldı. Lucy’nin sıcak ve ıslak ağzı, onu tamamen sarmalamıştı. Arzularının ateşi, acı bir özlemin eşiğindeydi. Bu acımasız bir işkenceydi.
Lucy, onu zevkle emmeye devam etti. Başını yavaşça hareket ettirerek, Leon’un erkekliğinin her kıvrımını, her noktasını dudakları ve diliyle okşuturuyordu. Her bir emme, her bir okşama, her bir gidip gelme, Leon'un içini ateşle doluyordu. Leon, zevkten soluk soluğa hırlayarak inliyordu. Vücudu, kontrolsüz bir şekilde kasılıyordu Zincirlerini koparmak, onun bu işkencesine son vermek, onu şiddetle becermek istiyordu.
Bunu fark eden Lucy’nin hareketleri, giderek daha da hızlandı. Ağzının sıcaklığı, ıslaklığı, Leon’un içinde bir fırtına oluşturuyordu. Şehvetin doruk noktasına yaklaştıkça, Leon’un vücudunda bir gerilim, bir çaresizlik hissi oluştu. Hissettiği zevk o kadar yoğundu ki, onu başka bir boyuta taşıyordu. Artık gelmek istiyordu. Boşalmaktan başka hiçbir şey düşünemez olmuştu.
Ve sonra Leon, şiddetli ve zevk dolu bir patlama yaşadı. Menisi, Lucy’nin ağzını doldurdu; sıcak, yoğun ve hayat dolu bir sel gibiydi. Lucy, tek bir hamleyle, Leon’un boşalmasının tamamını yuttu. Bu Alfaya inanılmaz bir zevk verdi. Sadece boşalmak değil, spermlerinin Lucy tarafından zevkle ve tereddütsüz yutulması içinde ayrı bir haz dalgası yaratmıştı. Leon’un vücudu, zevk ve yorgunlukla gevşedi. Nefes nefese kalmıştı. Lucy’nin onun menisini yutmasıyla; bir tür vahşi, kontrolsüz bir birleşme yaşamışlardı.
Lucy, Leon’un erkekliğini ağzından çıkarıp, elleriyle okşamaya devam etti. Lucy’nin dudakları, hâlâ nemliydi; Leon’un menisinin tadı damaklarında kalmıştı. Lucy, Leon’un yüzüne bakarak, yavaşça gülümsedi. Bu an, onun yoğun ve büyülüydü.
Leon, Lucy'e bakarak hırsla inledi. Şehvetli bir şekilde fısıldadı: "Daha fazla… lütfen…" Leon’un sesindeki yalvarış, Lucy’nin içini ateşle doluyordu; tutkuyla yanıyordu. Bu istek, onun için bir emirdi.
Lucy, Leon’un gözlerinin içine bakarak, yavaşça eğildi. Tekrar ona yaklaştı, bu kez daha da yoğun bir şehvetle. Leon’un vücudu, Lucy’nin dokunuşlarını hissettiğinde titremeye başladı; o an, zindanın soğuk duvarları bile, onların ateşli tutkusunun önünde erimiş gibiydi...
Alfa Leon sabah uyandığında gece defalarca boşaldığını fark ederek küçük bir küfür savurdu. Aklı, fikri, bedeni ve kurdu sadece Lucy'i istiyordu. İçindeki kurt umutsuzca uludu. Onu geri almalıydı. Hem de en kısa sürede...