tanıtıcı bölüm 6

915 Words
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~• Cemrelerin hepsi düşmüş ama havanın bundan haberi yokmuş gibi bir güne daha kışlık kıyafetle başlamıştım... Neredeyse beş aydır doğru dürüst evden çıkmamıştım. Buraya taşınalı bir yıla yaklaşmıştı ama ben doğru dürüst kimseyle tanışamamıştım... En yakın arkadaşım Yusuf'un kardeşi Hatice ve yengesi Hülya'ydı... Mahallede durağa en yakın Hatice'lerin kapısının önünden gidilirken ben, abisi yada onlardan biriyle karşılaşmamak için yolu uzatıp durağa öyle geliyordum... Diğerlerinde olduğu gibi son iğnemi de devlet hastanesinde vurunmak için durağa doğru yürürken yan komşumuzun kızı Meryem ile karşılaştım. "Hîranur?.. Nereye?" "Durağa gidiyorum." "Neden buradan gidiyorsun?" "Geze geze gitmek istedim Meryem abla, geldiğimden beri gezemedim." "İyi baaariii gez bakalım daa bana abla deme yaa, aramızda çok bi yaş yok ki?" "Sen abla dememden rahatsız oluyorsan dememeye çalışırım ama bana göre beş yaş söylemem gereken bir yaş." "Tamam sen nasıl istersen öyle söyle." "Ben daha fazla oyalanmayayım, otobüs kaçmasın." "Görüşürüz." ~~~~~~•~~~~~~• Yusuf'un verdiği iğneler işe yarasa da bana acı çektirmek için yaptığını düşünmeden edemiyordum... Mabadımda morarmamış yerim kalmamıştı... İlacın uyku vermesi de aklıma Nuri Alço'yu getiriyordu... Uykulu uykulu otobüsten inip hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm. Bir an önce gidip uyumak istediğim için nereden geçtiğime bakmadım bile... Arkamdan tanıdık sesin seslenmesine bile çok geç dönmüştüm. Evimize dönen sokağın başında Yusuf koşarak bana yetişmişti. "Ne ooo hiç pas vermiyorsun?" "Verdiğiniz ilaçlar yüzünden olabilir mi acaba? Bu nee, bayılacak gibi oluyorum, çok uykum geliyor." "Arkanı bi dönsene bakayım nasılsın?" "İyiyim, gerçekten, gerek yok..." dediğimde bu sefer ciğerlerim beni yalancı çıkartmamıştı. "Olsun, bi bakayım..." diye ısrar edince ne yapacağını ve nasıl yapacağını merak eder gibi baktım. "Sadece şunu çıkartırsan yeterli." diyerek Neredeyse bileklerime kadar inen kabanımı gösterdi. Memnuniyetsiz bir şekilde etrafıma bakarak çıkarttığım kabanımı koluma asıp Yusuf'un sırtımı dinlemesini bekledim... Bu seferki yalvarmam sadece bacaklarıma değildi...Kalbime de yavaş atması için yalvarırken gözlerimi yumup kendimi sakinleşmeye çalıştım... "Nefes al...Tut..." derken neredeyse bayılmak üzereydim. İki aydır inat mı gurur mu yapıyorum diye düşünmekten kafayı sıyırdım derken meğer kalbimi sıyırmıştım haberim yoktu. "Ver... Al, tut... Öksürerek ver..." Öksürerek verdiğim nefesimi kontrol edemez olmuştum... Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlayınca komut vermeyi bırakmış sadece dinliyordu... Ben "al tur ver" diyecek zannederken Yusuf başını sırtıma daha çok gömüp, "Doktor olurken: Bir kalbin benim için bu şekilde attığını bilipte, çaresizce dinleyeceğimi düşünmemiştim." demişti... Başımı sağıma çevirip sesimi duyacağı bir tonda, söylediğine itiraz etmeden, "Bitti mi?" diye sordum. Başını kaldırdıktan sonra eline aldığı kabanımı giymeme yardım ederken, "Benim ki bitti, ya senin ki?.." deyip, gözlerimin içine bakarak devam etti. "Hastalığını iyileştirdim de şu teke inadına çaresiz kaldım... Sonunda omuzlayıp o gece ki gibi kapatacağım seni o olacak haberin olsun." "Annenlere selam söyle..." "Annemlere diyecektin herhalde değil mi? Dilin sürçtü... O senden bahsederken kızım diyor." "Bana her kızım diyene anne deseydim şimdiye kadar yirmi olmuştu herhalde. Bence o kelime çok kutsal ve ben, onu hakkı olana söylicem... Sen Selma teyzeye selam söyle..." "Hîranur, güzelim yapma nolur, gözlerin başka bakarken sözlerin can yakıyor. Bilsem ki duygularım karşılıksız susup kabul edicem, o kadar takıntılı biri değilim ama sende istiyorsun...Ne yapayım sen söyle. Şunu yap de yapayım ama uzatma artık." "Senden bir şey istemiyorum, bekle de diyemiyorum. Git mutlu ol... Benim için boşuna uğraşma." "Hiç bir yere gitmiyorum, buradayım Hîranur... Sabırsızlandığıma bakma... Sen gelene kadar bende evimizin eksiklerini tamamlarım." Biraz daha dinleseydim eğer sözlerine olduğu gibi gözlerine de kapılabilirdim. Arkamı dönüp yavaş adımlarla yürümeye başladım. Arkamdan, "Heeeyyyttt beee, yürü de âlem endam görsün..." diye bağırınca arkamı dönüp belerttiğim gözlerimle birlikte parmağımla sus çizgime bastırdım... "Hemşire hanım!.. Bu doktor emrinize amade, kapınıza köle." Gözlerimi devirip "Sen delisin" der gibi başımı sallayarak eve doğru yürüdüm... ~~~~~~•~~~~~~• Yusuf, Hîranur'un arkasından bakarken arkadaşı karşıdan nereye bakıyor diye bakarak yürüdü. Yanına gelene kadar kendisini farketmeyen arkadaşına dalga geçer gibi, "Ooooo, doktor... Bitkisel hayata girmişsin..." dedi eliyle tuttuğu omuzunu ileri geri çekip bedenini sarsarak... Yusuf birden ciddileşerek arkadaşına baktı. "Ben girdim de, fişi elinde tutan insafsız çıktı." "Neden?" "İnat etti, he dedirtemiyorum." "Sana he demeyen bi kız, yookk daha neler... Ne o küçük hanım bulunmaz hint kumaşı falan mıymış?" "Yaa yok, bakma kız haklı aslında da fazla gurur yaptı... Şimdi de nazlanıyor." "Bu kız o gece evde kapalı kaldığın kız mı?" "Evet o." Yusuf, arkadaşı Kuzey'e olanları anlatıp bir şey söylemesini bekledi ama o, "Vallaa kardeşim Allah yardımcın olsun." deyince hayâl kırıklığına uğramış gibi baktı... "Sağol yaa, çok yardımcı oldun." "Ne diym Yusuf, sen maç başlamadan kırmızı kart görmüşsün... Bu mahkemede bile boşanma sebebi biliyor musun?" "Her istemede reddetmeseler, ben onu ikna ederim dee... Korkuyorum laann birinizin annesi isteyecekte-" "Bizim mii?.. Yusuf, bizim kitapta arkadaşın hoşlandığına yan gözle bakmak var mı laaann? Kaldı kii sen bir de aşık olmuşsun... Ayrıca duyduğuma göre bu kızın ailesi muhafazakâr bir aileymiş... Yani, sen yada Yiğit'ten başkasına vermezler merak etme." "Yiğit?" "Lan Yiğit'ten de korkma... Emine teyze onu ikna edip buraya getirtemiyor kii, o kızla hiç görüştüremez..." "İstemez demiyorsun ama?" "Yani Yusuf, duyduğuma göre hanım hanımcık kızmış, Emine teyze de öyle bir gelini olsun ister herhalde değil mi?" "İstemesin Kuzey... İstemesinler... Hiç kimse istemesin... Ben onu sabaha kadar sıcaklığımla ısıttım... Babamlar bulana kadar kucağımda yatırdım... Konusunu içime çektim... Saçlarını okşadım." "Oooowww sen yanmışsın Yusuf..." "Yandım evet... o, yanımda üşüdükçe ben yandım." "Sen onu marketten önce görmemiş miydin ki tanıyamadın?" "Görmedim, İkimiz de görmedik... Kapı açılınca gelen ışık gözlerimizi yaktı, ikimizde bir süre açamadık... Ben biraz zorladım onda da sadece battaniyeye sarılmış götürülürken sallanan saçlarını gördüm. O kadar." "Bak ne yapalım biliyor musun?.. Geç değil, yürü gidelim Yiğit'le konuşalım... Önceden bilirse o da istemez." "Gidelim dee, bu şekilde anlatmayalım." "Yürü hadi yürü, iyice şapşal aşık olmuşsun."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD