Yakalanmamıza az kalmıştı. Devran bazen ses tonunu ayarlayamıyor, bağırıyordu. Ben ortadan kaybolalı epey olmuştu. Ama bu adamı bu kadar yıkık bir halde bırakmak da istemiyordum. Bana olan kinini kussun istiyordum, gerçeklere karşı kör olmasın. Elini yumruk haline getirip havaya kaldırdı. Alnı hâlâ alnımdaydı, gözyaşları yanaklarıma damlıyor, benim yaşlarıma karışıyordu. Yumruğunu defalarca duvara vurdu, kanı akmaya başladı. Durdurmak istedim ama beceremedim. Ona gücüm yetmiyordu. Devran’ın sesi küçük odayı doldurdu, ne fısıltı vardı ne de kısık ton. Öfkesini saklamıyor, içindeki yıkımı açıkça haykırıyordu: “Ne çabuk unuttun beni ha! Ne çabuk lan! Daha dün nefesime karışıyordun, şimdi kuzenimin altına mı yattın! Şerefsizlik bu Elvin, bildiğin şerefsizlik! Benimle evlilik hayali kur, son

