Kapı yavaşça açıldığında Zerda Hatun ağır adımlarla koltuğa oturmuştu. Ardil içeri girdi, kapıyı sessizce kapattı. “Gel,” dedi kadın, gözlerini torununa dikerek. “Demek sonunda geldin.” Ardil ellerini arkasında birleştirip sessizce bekledi. Zerda Hatun’un bakışları hâlâ sertti ama yüzünde yorgun bir ifade vardı. “Ne oluyor bu konakta, Ardil?” diye sordu. “Kısmet’in içi öfke dolu, gelinin haddini bilmez olmuş. Sen de ortada kalmışsın.” Ardil’in kaşları çatıldı. “Kısmet Hanım kızlara el kaldırmış. Elvin de onlara sahip çıkmış. Olması gereken buydu. Ama herkes Elvin’i suçluyor.” Zerda Hatun bastonunu yere vurdu. “Elvin’in haklı olduğu yer var. Ama usul bilmez! Bu konakta büyüklerin sözü dinlenir, Ardil. Karın haklı olsa da usul öğrenmeden söz hakkı olmaz.” Ardil dişlerini sıktı. “Ben k

