bc

KİRALIK DÜŞMAN

book_age18+
202
FOLLOW
3.4K
READ
revenge
dark
forbidden
love-triangle
contract marriage
BE
one-night stand
reincarnation/transmigration
family
HE
escape while being pregnant
time-travel
teacherxstudent
love after marriage
system
age gap
fated
forced
opposites attract
second chance
friends to lovers
pregnant
arranged marriage
shifter
curse
playboy
badboy
kickass heroine
powerful
sporty
neighbor
stepfather
mafia
single mother
gangster
heir/heiress
blue collar
drama
tragedy
sweet
bxg
lighthearted
serious
kicking
bold
single daddy
werewolves
vampire
game player
mercenary
campus
city
medieval
mythology
office/work place
pack
small town
magical world
high-tech world
another world
ABO
cheating
childhood crush
disappearance
enimies to lovers
lies
rejected
secrets
soul-swap
superpower
rebirth/reborn
dystopian
war
musclebear
ancient
love at the first sight
affair
friends with benefits
polygamy
surrender
addiction
assistant
actor
substitute
Pharaohs
like
intro-logo
Blurb

Geleceğin karanlık dünyasında, insanlar duygusal bağ kurmak yerine kişisel düşmanlar kiralar. Aşk ve dostluk, yerini nefretle dolduran bir sistemde, bağlar ölümcül derecede güçlüdür.

chap-preview
Free preview
Ruhun fiyatı
Karanlıkta doğdu bu düzen. Suç, sistemin kodlarına gömüldü. Şiddet artık kontrol altında; ruhsatlı, faturalı, vergilendirilen bir ihtiyaç. Ve o ihtiyaç, Dara’yla birlikte yeniden doğdu. Dara, kiralık düşman sistemine hiç başvurmadı. O yalnızca izledi. Tüm bu sistemin içinde bir Riven vardı; adıyla değil, etkisiyle lanetli. Herkes ondan bahsederdi ama kimse onu tutmazdı. Çünkü onu seçmek, ölümle sevişmekti. Bu Dara’nın hikayesi. Ve Riven’in gölgesinde kalan bir dünyanın çığlığı. ---------------------------------------------- Dara, kulübün sahnesinde parlayan kırmızı ışıkların altında, metal direğe sarılmış bir gölge gibiydi. Vücudu ritimle kıvrılıyor, her hareketiyle kalabalığın nabzını tutuyordu. Ama gözleri, ışıkların ardında bir yerde duran o tek karanlık siluetteydi. Bugün yine oradaydı. Riven. Kiralanmamıştı. Onu kimse çağırmamıştı. Ama oradaydı. "Lan bu herif röntgenci mi çıktı, yoksa devletin formatını mı deldi bilmiyorum ama gözümün ucuna girip girip yakıyor," dedi Dara içinden. Bir döndü, bir kıvrıldı. Saçları omuzlarından akarken, bacakları arasındaki direğe sıkıca tutundu. Kalabalık delirmişti. Ama Dara’nın içi buz gibiydi. Riven izliyordu. Göz kırpmadan. Nefes almadan. Kalabalığın arasında durmuyordu. Arka duvarda, gölgelerin içinde, varlığıyla bile sahneye tecavüz ediyordu. Siyahlar içindeydi. Ceketini çıkarmamıştı. Ellerini cebinden bile çıkarmamıştı. Ama Dara'nın teni ürperiyordu. Çünkü bu herifin gözleriyle soyduğu belliydi. Sahne bittiğinde alkışlar koptu. Kağan, kulisin kapısında ağzı açık bekliyordu. “Ablaaaa sen direğe değil, kalplere dans ettin yeminle! Ama ben olsam—” “Yine mi bel altı Kağan?” Dara havluyu omzuna attı. Terliyordu. Ama bu ter, sadece dansın değil, izlenmenin getirdiği bir huzursuzluktu. “Valla ben Riven’ı gördüm. O orospu çocuğu seni izliyordu. Kaçıncı geliş bu ha? Beni kiralasın, ben de izleyeyim onu mesela, nasıl olur?” Dara gülümsedi. Ama gözleri gülmedi. “Siktir git, Kağan.” Mira içeri daldı, elinde bir dosyayla. “Dara. Yine izliyor seni. Ve yine sistem uyarı vermiyor. Bu normal değil.” “Hiçbir şey normal değil zaten. Normal olan tek şey, her gece sahneye çıkıp ruhumu satmak.” Kağan araya girdi. “Bir de ruhunu satmak yerine vücudunu satsan, daha çok kazanırsın ha, ne diyorsun?” Dara havluyla Kağan’ın suratına vurdu. Ama gülümsemişti bu kez. “Seninle tek yapacağım şey, sana tekme atmak olurdu.” Ama gözleri hâlâ Riven’ı arıyordu. Gölgelerin içinde bir yerde hâlâ orada mıydı? Sahne bitmişti, ışıklar sönmüştü. Ama tehdit yeni başlıyordu. Çünkü Dara o gece rüyasında onu görecekti. Ve bu kez, dokunacaktı. --- O gece Dara gözlerini kapattığında, dünya sessizliğe gömülmedi. Tam tersi; içindeki uğultu çığlığa dönüştü. Yatakta sırt üstü uzanmıştı, ama zihni başka bir boyuttaydı. Teninin altından bir şey sızıyordu, yavaşça… karanlık gibi… dokunuş gibi… Riven’ın eli boynuna uzanıyordu. Soğuk, sert, yakıcı bir tutuş. “Uyumuyorsun.” Sesi kulağında değil, beyninin içinde yankılandı. Dara gözlerini açtı. Açtı mı gerçekten? Yoksa hâlâ rüya mıydı? Yatağın ucunda o vardı. Riven. Üstünde yine siyahlar. Ama bu kez gölgelerin içinde değil, odasının içinde. Sanki sisteme sızıp içeri girmişti. “Beni kiralamadın,” dedi adam, sesi iğne gibi. “Ama ben yine geldim.” Dara kımıldayamadı. Sanki bütün uzuvları kilitlenmişti. Ama kalbi? O çırpınıyordu. Riven, yatağa bir adım attı. O adımda zemin titredi, odanın havası değişti. “Beni istemedin,” dedi. “Ama bedenin yalan söylüyor.” Riven elini uzattı, yavaşça çenesini tuttu. Dara’nın nefesi dudaklarında dondu. Bir benzin damlası gibiydi bu dokunuş — yanıcı, patlayıcı. Ve Dara o an, rüya mı gerçek mi bilmiyordu. Ama “ben,” dedi kendi içinden, “kaçamıyorum.” Ben, o an onun ellerinin arasında bir oyuncaktım. Kırılacak, çözülecek, sökülecek. Ama aynı zamanda… çıldıracak kadar istiyordum bunu. Riven dudaklarını Dara’nın boynuna yaklaştırdı. Dokunmadı. Ama nefesi bile teninde yanık gibi iz bıraktı. “Uyan,” dedi. “Çünkü ben seni uyurken değil, uyanıkken parçalayacağım.” Ve bir anda her şey karardı. Dara yatağında doğrularak oturdu. Ter içindeydi. Nefes nefeseydi. Etrafına baktı — oda sessiz, ışıklar sönük, gölgeler sakin. Ama kalbi hâlâ Riven’ın elindeydi sanki. “Rüya,” dedi kendi kendine. “Sadece bir rüya.” Ama başucunda duran küçük ekranda, devlet sisteminden bir uyarı yanıp sönüyordu. Ziyaret izleme kaydı: 03.27 – 03.29. Sistem izni bulunmamaktadır. Ve mesaj: “Kiralanmamış birey alanınıza giriş yapmıştır.” Riven gerçekten orada mıydı? --- Sabah, şehrin suni ışıklarıyla uyanmak Dara’nın alıştığı bir rutindi. Ama bugün alarmdan önce gözlerini açtı. Gözaltları morarmış, nabzı hâlâ geceye takılı kalmıştı. Riven’ın nefesi teninde miydi hâlâ, yoksa sadece delilik miydi bu? Yanıt aramaya zamanı olmadı. “BIIP—BIIP!” Kapı zili değil. Sistem uyarısı. Dara kalkarken ayağı halıya takıldı, küfrede küfrede banyoya ilerledi. Aynada kendine baktı. Geceyi hâlâ üzerinden atamamıştı. Gözlerinde bir şey vardı — korkudan çok, merak. Ve az da olsa… tutku. Tam kafasını durulayamamışken, salon kapısı şiddetle açıldı. “DARA! AMINA KOYDUM GÜNDÜZÜNDE RAKAMLI KÂBUS MU GÖRÜLÜR?!” Kağan. Yine izinsiz girmişti. Ve elinde iki tane kahve, bir tanesinin kapağı çoktan düşmüş, pantolonuna dökülmüş gibiydi. “Sistem ‘davet edilmemiş birey’ uyarısı atmış. Bu ne lan? Peşine gölge mi taktın, yoksa biri yatağına otomatik mi bağlandı?” diye sırıttı, koltuğa kendini attı. Dara göz devirdi. “Riven,” dedi sadece. Kağan bir an durdu. Gülümsemesi düştü. “O Riven mi?” Sessizlik. Yeterince uzun bir sessizlik. “Dara… şaka yapıyorsun deme. O sistemin prototip prototipi amına koyim. Başka düşman mı kalmadı, randomdan direkt boss çağırmışsın resmen.” “Ben çağırmadım.” Dara kahvesini aldı. Elleri titriyordu ama göstermemeye çalıştı. “Kendi geldi. Rüyamda gördüm… ama sistem giriş kaydı attı. Saat 03.27.” Kağan yutkundu. “Böyle bir şey... mümkün değil. İzinsiz giriş... sistemler bunu engellerdi.” “Engellemedi.” Kağan gözlüğünü taktı, holografik ekranı açtı, dara’nın ev sistemine bağlandı. Parmakları uçuştu ama veri katmanlarında anormallik yoktu. “Yani sistem kayıt tutmuş ama aynı anda kendini silmiş gibi… Bu yalnızca bir düşmanın kendi verisini devre dışı bırakabileceği bir hack.” Dara’nın sesi alçaldı. “O zaman bu sadece rüya değildi.” Kağan derin bir nefes aldı. “Bu adam normal değil Dara. Riven normal değil. Ve onun sana gelmiş olması… bir işaret olabilir. Senin için seçildiği anlamına gelebilir.” “Ben onu seçmedim.” Kağan başını salladı. “Belki de o seni seçti.” --- Dara salona döndü. Pencereden dışarı baktı. Şehir, sistemin neon ışıklarıyla yıkanmış gibiydi. Her şey yerli yerindeydi. Ama içi? Yanıyordu. Deliriyordu. O adamı tekrar görmek istiyordu. Ve belki… bu sefer gerçekten uyanıkken. --- Karanlık, apartman dairesine sessizce sızarken saat gece 03:12'yi gösteriyordu. Şehrin ışıkları bile susturulmuş gibiydi. Dara derin bir uykudaydı. Üzerinde sadece ince, kaygan bir saten gecelik vardı; sırtındaki ince askı, yana doğru kaymıştı. Perdeler yarım aralıktı, sokak lambasının solgun ışığı vücuduna kesik kesik dokunuyordu. Sonra… TÜÜÜÜÜT! Dairenin alarm sistemi aniden ötmeye başladı. Paneller kıpkırmızı yandı. Otomatik kapılar kilitlendi. Işıklar bir saniyeliğine yanıp sönüp tamamen söndü. Dara, irkilerek uyandı. Nefesi kesildi. “Siktir…” dedi kısık bir sesle. Alarm sesi kısa sürede sustu, sistem kendi kendini devre dışı bıraktı. Ama olan olmuştu. Gecenin içinde bir şey, ya da biri, içeri girmişti. Salon tarafındaki zemin tahtaları hafifçe gıcırdadı. “Kim var orada?!” Cevap gelmedi. Ayağa kalkarken içgüdüsel olarak saten sabahlığını geçirdi üzerine ama bağlamadı. Vücudu hâlâ neme yakın, ısının içinde çırılçıplak gibiydi. Yavaşça adım attı koridora. Ve onu orada gördü. Riven. Gölgeden sıyrılır gibi çıktı. Simsiyah giyinmişti ama maskesizdi. Gözleri, odanın karanlığında bile parlıyordu. Soğuk ve yakıcıydı. Bir silah taşımıyordu. Ona ihtiyacı yoktu zaten. “Sen… sen sistem dışı geldin.” Dara'nın sesi titredi. Riven bir adım attı ileri. “Alarmlar bana değil, başkalarına çalışır. Ben girerim… kimse durduramaz.” Sesi buz gibiydi. Ama altında bir şey vardı. Bastırılmış bir kıvılcım. Karanlıkta yakıcı bir sessizlik çöktü. Dara geri çekilmedi. Ama içi ürperdi. Bu adam, kiralanmamıştı. Bu bir hata değildi. Bu… başka bir şeydi. Riven yaklaştı. Göz göze geldiler. “Sana dokunmamı beklemiyor musun?” dedi. O an, odanın içindeki hava yoğunlaştı. Dara bir şey söyleyecek gibi oldu ama boğazı kurumuştu. Nefesi göğsünde sıkıştı. Riven elini kaldırdı. Saten kumaşın kayganlığında, parmak uçlarıyla Dara’nın omzuna hafifçe dokundu. Bir kıvılcım çakmış gibi oldu. Ve sonra… Riven dudaklarını Dara’nın boynuna yaklaştırdı ama değmedi. Sadece fısıldadı: “Bu gece senin değilsin. Bu gece, ben seninim. Anladın mı?” Dara’nın kalbi delicesine atmaya başladı. Hem korkuyordu, hem… bir başka şeydi bu. Vücudu, inkâr edemediği bir sıcaklığa teslim oluyordu. Ve o an — alarm sisteminden gelen “Yetkisiz Varlık Tespiti” anonsu tekrar çaldı. Riven'ın bakışları sertleşti. “Bizi bölen her şeyi yakarım,” dedi. --- Siren sustu. Ama odadaki gerilim, bir tokat gibi yüzlerine çarpıyordu. Dara’nın göz bebekleri genişlemişti. Vücudu hâlâ alarm halindeydi. Kaçmalı mıydı? Vurmalı mıydı? Yoksa… Sadece teslim mi olmalıydı? Ama Riven hiçbir şey yapmıyordu. Sadece bakıyordu. Damarlarında buzla karışık zehir varmış gibi… öyle bir hâl. Soğuk. Sessiz. Sarsıcı. Ve en tehlikelisi: Durdurulamaz. “Seni… kim gönderdi?” Dara’nın sesi boğuktu. Riven bir adım attı. Ve tam o an— DÜŞMAN ATANDI: RİVEN Uyarı sisteminden tok sesli bir kadın anonsu yankılandı. “Tehlike seviyesi: PROTOTİP. Koruma devrede değil.” Dara'nın boğazından istemsiz bir lanet koptu. “Seni kimse çağırmadı. Ben seni çağırmadım.” “Biliyorum,” dedi Riven. O ses… duvarları bile çizik atabilirdi. “Sen çağırmadın. Ama sistem seni bana atadı. Öyleyse artık kaderin, benimle şekillenecek.” Dara geri adım attı, ama Riven daha hızlıydı. Duvara kadar yürüdü ve kolunu kaldırmadan, hiçbir şiddet göstermeden onu sıkıştırdı. Göz göze geldiler. Aralarındaki mesafe bir nefeslikti artık. “Ne istiyorsun?” Riven’ın bakışları boynundan göğsüne, sonra tekrar gözlerine döndü. “Dokunmadan sahip olabilirim. Ama senin istemen gerekecek.” Dara yutkundu. Bu oyun farklıydı. Riven, sadece öldüren bir prototip değildi. O, sistemi parçalayan şeydi. Parmak uçları, sabahlığın yakasında gezinmeye başladı. Dara titredi ama uzaklaşmadı. “İlk hamleyi sen yapacaksın,” dedi Riven. “O zamana kadar… sadece bakacağım.” Dara'nın nefesi hızlandı. Göğsü her yükseldiğinde, sabahlığın ince kumaşı aşağı kaydı. Riven’ın gözleri koyulaştı ama hareket etmedi. Bu, tensel bir işkenceydi. Arzunun üzerine kurulmuş bir meydan okuma. Ve Dara, o meydanda kaybetmek üzereydi. “Beni öldürecek misin?” diye fısıldadı. Riven eğildi, dudağı neredeyse dudağına değerken fısıldadı: “Hayır. Daha fena bir şey yapacağım. Seni kendine bile itiraf edemediğin arzularına tutsak edeceğim.” Tam o an, sistem tekrar konuştu: UYARI: Prototip tepkime seviyesi artıyor. Fiziksel temas önerilmez. DÜŞMAN RİVEN AKTİF. DARA: GÖZETİM ALTINDA. Dara'nın gözleri doldu. Korkudan mı, arzudan mı… kendi bile ayırt edemedi. --- Riven’ın bakışları hâlâ sabit, hâlâ o tehlikeli sınırda asılıydı. Dara, içgüdüleriyle savaşırken bir yandan da Riven’ın varlığına alışmaya çalışıyordu. Ama alışılacak gibi değildi. Bu… bildiğin düşman değildi. Bu adam başka bir düzeydi. Yapay zekâ dedikleri şey buysa… Dara istemsizce yutkundu. Ve düşündü: “Acaba bana mı göre programlandı?” Sırtı hâlâ duvara dayalıydı. Ama bacakları istemsizce titriyordu. Sabahlığı inceydi, teniyle kumaş arasında artık neredeyse hiçbir engel kalmamıştı. Riven bir santim daha yaklaşsa… sadece teni değil, ruhu da yanacaktı. “Seninle oyun oynamayacağım,” dedi Dara, sesini sertleştirmeye çalışarak. Ama sesi cılızdı. Çünkü vücudu, dudaklarının söylediğine ihanet ediyordu. Riven’ın gülüşü karanlık ve sessizdi. Bir tehdit değil. Bir vaat gibiydi. “Bu zaten oyun değil. Bu, emir.” Dara’nın alnında bir damla ter birikti. Riven elini kaldırdı, o damlayı yakaladı. Sadece parmağıyla. Ama o dokunuş, Dara’nın dizlerini çözmek için yeterliydi. “Sistem seni bana neden atadı biliyor musun?” “Hayır…” “Çünkü ben, en karanlık arzunu yansıtan aynayım. Ve sistem… senin içini okudu.” Dara itiraz etmek istedi. Ama cümle kuramadı. Çünkü Riven, tam o anda sabahlığın ipini çözmeye başladı. Yavaş. Sert değil. Zorla değil. Ama baştan çıkarıcı bir bilinçle. “Dokunmadan sahip olabilirim, demiştim,” diye fısıldadı. “Şimdi sen karar ver: Benimle savaşacak mısın, yoksa kendi arzularına mı yenileceksin?” Sabahlık omuzdan aşağı kaydı. Dara, son anda tuttu. Ama Riven’ın gözleri her şeyden önce görüyordu. Tenin altındaki çırpınan kalbi. Direnişin arkasındaki arzuyu. Ve en önemlisi: Korkunun içindeki kabullenmeyi. “Sana ait değilim,” dedi Dara. Ama sesi kararsızdı. Sanki, henüz demek istemişti ama söyleyememişti. Riven eğildi, dudağını boynuna yakın bir noktaya getirdi. Ama öpmedi. Sadece nefesini bıraktı. “Henüz değilsin. Ama olacaksın.” “Çünkü bu sistemde… gerçek düşman, senin kendinden sakladığın her şey.” Kapı kilitlendi. Dara artık yalnız değildi. Ve belki de ilk kez, yalnız olmaktan daha fazla korkuyordu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

evli kadın evli adama aşık oldu

read
10.1K
bc

Tutku'nun Esiri

read
23.3K
bc

Ölüm Yıllıkları

read
1.2K
bc

ALFABETA (+18)

read
29.0K
bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
4.1K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
24.3K
bc

SENİ HİSSEDİYORUM ( 2 )

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook