BEDEL Lüks restoranın loş ışıkları, kristal avizelerden yansıyarak parıldıyan gümüş bıçakların ve Sibel'in buz gibi duran yüzünün üzerine düşüyordu. Masada, her biri bir piyon gibi yerini almıştı: bir uçta, gergin ama zoraki bir gülümsemeyle oturan babası Recep; diğer uçta, krallığının başında, sakin ve tepeden bakan Kerem; ikisinin tam ortasında ise, mükemmel bir şekilde makyajlanmış, sade siyah elbisesi içinde bir heykel gibi oturan Sibel. "Nasılsın kızım?" diye sordu Recep, sesindeki bir titreşim Sibel'in içini burktu. "İyi görünüyorsun." "Teşekkür ederim baba," diye fısıldadı Sibel, sesi yapay bir tatlılıkla sarmalanmıştı. "Sen nasılsın? Annemi aradın mı bugün?" "Recep bey gayet iyi, endişelenme," diye araya girdi Kerem, bir yudum kırmızı şarabını yudumlarken. Sesi, masadaki gücün

