İç Savaş
Kerem'in lüks rezidansının kapısından içeri adımını attığı an, Sibel üzerine boşalan bir baskı hissetti, tıpkı bir dalgıcın derinlerde hissettiği basınç gibi. Havada, pahalı bir parfüm ve gücün keskin kokusu vardı. Salonun loş ışıkları, mermer zeminleri ve soğuk, modern sanat eserleri, buranın bir ev değil, bir sergi alanı olduğunu hatırlatırcasına parlıyordu. Onun gücünün, servetinin bir sergisi.
Kerem, şöminenin önünde, elinde bir viski kadehiyle onu bekliyordu. Üzerindeki gömleğin üst düğmeleri açıktı, bakışları ise Sibel'i süzüyor, restorandaki meydan okumasının bedelini nasıl ödeteceğini düşünüyor gibiydi.
"Hoş geldin, canım," dedi sesi, yumuşak ama altında gezinen bir tehditle. "Babanı sağ salim evine ulaştırabildin mi?"
"Sorun yoktu," diye yanıtladı Sibel, sesi sakin. P
