LEYLA “Bırak beni!” diye inledim. “Sen ağzıma sıç, ben de her seferinde açayım öyle mi?” “Valla ben sıçmadım. Ama sen ağzını açmaya hevesliysen Pars bulunca açarsın.” “Bok bulur,” dedi sinirle. “Anca hayal kur sen! Uslu duracak mısın?” Saçlarımı yeniden çekiştirdi. İçimden hiç uslu durmak gelmiyordu. “Bırakıyor musun, bırakmıyor musun? Bak sonu kötü olacak yoksa!” “Hala beni tehdit mi ediyorsun!” “Bırak saçımı!” Sinirle beni öne doğru itti. Sonunda saçlarım özgürlüğe kavuşmuştu. Paşa paşa içeriye geçip oturdum. Başka şansım vardı sanki. Allah kahretsin ya! Neden her adımım bir hüsranla son buluyordu? “Bir kahveni alırım,” diye seslendim kendime olan sinirimle. İçine zehir falan atar mıydı acaba? Yok canım! İçine zehir atacak adam, onu kandırıp kaçmama izin verir miydi sürekli!

