Şeytan Azapta Gerek...

1829 Words
Çırpındıkça dibe battığını hissediyordu Şimal. Burası bir balçıktı da o da beline kadar gömülmüş gibiydi ne yapsa ne etse sadece daha fazla dibe çekiliyordu.. Burası bir çıkmaz sokaktı da geri dönüş şansı da yoktu.. O kadar uzun zamandır mücadele ediyordu ki bu hayatla. Daha çocuk sayılacak yaşta annesini kaybettiği yetmez gibi daha küçücük yaşta anne olmak zorunda kalmıştı. Biri ayyaş biri serseri biri de daha ergen 3 koca adamın annesi olmuştu hem de. Düşe kalka da olsa tökezlese de yine de bir şekilde yolunu buluyordu işte, ben de varım şu hayatta diyebiliyordu ta ki bugüne kadar. Ne olduğu nasıl olduğu onun için hala muallaktı oysa her şey bir anda olmuştu ve bitmişti.. Şimdi bu dört duvarın arasına hapsedilmesi bir şeylerin sonucu gibi görünse de belki kaderin ilahi işleyişinin bir sebebiydi.. Bazı şeyler zamanla geçmiyordu belki ama geçmesi için de yine o zaman gerekiyordu.. Yalnız öğrendiği bir şey vardı ki bu erkek ırkı başa beladan başka bir şey değildi. Önce babası kararttı hayatını ardından abisi yetmez gibi şimdi de başka bir erkek bu kadar çektiğin yetmez der gibi biraz daha dibe çekiyordu genç kızı. Bütün erkeklerin mi kalbi katran karası olurdu. Öyle olmasa babası evlatlarını bırakıp kendinden geçmezdi değil mi ya da abisi borcu uğruna bana kardeşini ver dendiğinde tamam demezdi. Tüm bunları düşününce erkekler nefret edilmesi gereken varlıklardı şüphesiz hepsi birer asalaktı ve hepsinin tek derdi karşısındakinden nemalanmaktı.. Bu düşünceler tüm zihnini işgal etmişti zaten bu dört duvar arasında bir insanın delirmemesi imkansızdı. Çok sevdiğini sandığı beyaz renginden bile nefret etti Şimal. Bu beyaz duvarlar onun karanlığıydı çünkü. Şimdi ise önüne sunulan seçeneklere bakıyordu hepsinin sonunda da kendi hayatı ona sanki lütufmuş gibi veriliyordu.. Ne komik ama! Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu genç kız, "bu benim hayatım, bırakın beni. Nefes alamıyorum..." Öyle bir noktaya geldi ki Şimal halüsinasyonlar görmeye başladı, her uykusu kabusa evrilmeye uyanıklığı krizlere sebep olmaya başladı. Uykuya her daldığında duvarların üzerine yıkıldığını görüyordu uyanık kaldığında da göz yanılsaması olmadığına yemin edeceği gerçeklikte duvarlar onun üzerine doğru hareket edip onu köşeye sıkıştırıyordu. Öyle zamanlarda çığlık çığlığa bağırıyordu genç kız. "Kurtarın beni" diye. İlk birkaç sefer korumalar girmiş müdahale etmişti ama bir haftadan sonra bu durum artık sürekli olmaya başlayınca Dizdar'ın talimatıyla kimse dokunmamaya başladı. Dizdar zaten akıl sağlığı yerinde olan bir adam değildi, sahip olamadığı istisnasız her şeyin çöküşünü hazırlamaktan aşırı zevk alıyordu. Hatta Şimal biraz daha evlenmemek için direnirse uyuşturucu bağımlısı yapmaya karar verdi. Böylece mecburen hep onun yanında kalırdı. Şimdilik yarattığı enkazı izlemek çok zevk veriyordu ona.. Şuan karşısında korkudan kıvranan kıza sırıtarak baktı. "Hayırdır Şimal pek dik başlıydın, gerekirse ölürüm falan diyordun ne oldu . Bakıyorum çabuk pes ettin.." Karşısındaki adamın iğrenç suratına bakmak bile Şimal için yeterince azapken bir de pis nefesini hissetmek sesini duymak ölümden beter geliyordu. "Bu ölmek değil bu ölememek.. Can çekişiyorum sen de son nefesimde de olsa imanımı satmam için hazır bekleyen şeytan gibi bekliyorsun başımda" Duyduğu benzetmeyle ağız dolusu bir kahkaha attı Dizdar.. "Ah Şimal, konuşman, üslubun şu ses tonun.. Her biri ayrı ayrı aşık olmalık biliyor musun. Ben sana diyorum ki aşk yaşayalım sen bana diyorsun ki şeytan.. Oluyor mu hiç böyle.." "Ben sana şeytan demiyorum Dizdar, gibi diyorum çünkü şeytan seni görse bu benden daha iyi çalışıyor burda bana ihtiyaç yok der gider.." Kızın her söylediğiyle keyfi katlanıyordu Dizdar'ın, Şimal sanki ona laf sokmuyordu da iltifat ediyordu.. Allah' manyağın da hayırlısını versin dedirtiyordu yani insana. "Sen bana istediğini de Şimal, evet demediğin müddetçe bu yaşadıkların yaşayacaklarının sadece fragmanı.. Daha sahneye çıkmadın, ağzından salyalar akıtan adamların önünde oranı buranı kıvıra kıvıra dans ettiğinde hatta kucaklarına oturduğunda ya da üst çamaşırını çıkarttığında anlayacaksın kabusun ne olduğunu. Ya da bilmiyorum her kadının içinde bir orospu yatar derler kimisi saklamayı iyi bilir sadece belki o kadının ipini bırakmak senin hoşuna gider. Ne dersin?" "Ben bilmem hiç orospu tanımadım hayatımda ama çok net söyleyebilirim ki erkeğin orospusu kadınınkine bin basarmış. Sen de güzel durmuş. Dilerim beni çıkardığın o direklere seni de asan bulunsun, hem de iç çamaşırınla artık soyunur musun kucağına mı oturursun bilmem" Şimal'in söylediği sözlerle ôfkesi tavan yapan Dizdar bir anda kızın üzerine yürümeye başladı sadece gözlerini kapattı Şimal bu şeytana karşı susmayacaktı dayağa rağmen.. Sonrası kemer tekme ve tokatlarla dakikalarca süren eziyet. Şimal dayak yerken aman dilememeyi öğrendi. Hep sustu, ağladı ama asla yalvarıp yakarmadı, bunun karşısındakinu çıldırttığını biliyordu çünkü. Ve yine aynı final, Şimal bayılana kadar devam etti bu zulüm.. Genç kız gözlerini yine kalçasına yediği birkaç tekmeyle açtı. Korumalardan biriydi bu, hepsi aynı asık suratlı hepsi adeta programlı birer robot.. "Kalk, ders saati" Şimal yerinden kalkmaya çalıştı çalışmasına ama her yeri sızım sızım sızlıyordu belli ki bugün pansuman yapmaya gelen de olmamıştı. "Çıkamam bugün, ayakta duramıyorum" Koruma için yapması gereken tek şey vardı o da bu laftan anlamaz kızı o sahneye götürmek.. Sanki Şimal'in söylediklerini duymamış gibi saçlarına yapıştığı kızı sürüklemeye başladı. O kadar canı yanıyordu ki Şimal'in ne dediyse ikna olmadı koruma saçlarından çekilirken zorlukla kalktı ayağa o da saçlarının alt kısmından tuttu ki acı nispeten hafiflesin. Koruma sahneye gelince ortaya doğru fırlattı genç kızı. Victoria yani o sarışın kadın yine elinde kırbaç bekliyordu Yere fırlatılan genç kıza baktı gördüğü görüntüyle dudağının kenarı kıvrıldı. Tam olarak kötülükten beslenenen insanlardandı Victoria kendisi de aynı yollardan geçmişti bu sebeple ben çektiysem herkes çeksin gibi hastalıklı bir düşüncesi vardı. "Kaldırın" dedi korumalara. Ayağa kaldırıldı Şimal yüzü kan revan perişan haldeydi vücudu zaten artık renk değiştirmiş haldeydi.. Kollarından tutan adamlar kaldırdı kızı ayağa. Eğitimlerde 4. gündü bugün Şimal direkte durabiliyordu artık ama vücudunu esnetme kendini direkle birlikte hareket ettirme gibi detaylar hala çok eksikti.. "Başla" Kadının direktifiyle güçlükle başladı Şimal, her bir hareket ölümcül bir darbe gibi geliyordu ona şimdi ama o kırbaçtan da nasiplenmek istemiyordu. Bugün hareketleri daha estetikti daha rahattı. Şimal kendinde fark ettiği şeyle güldü. "Artık ölümden korkmuyorsun ki Şimal kendini bırakışın bundan" dedi. Ve 4 günün sonunda ilk defa kemer ya da kırbaç darbesi almadan eğitimi tamamladı. Odasına zorlukla gitti genç kız birkaç saat olduğunu tahmin ettiği sürede sızıp kaldı orada. Kendisine seslenilmesiyle açtı gözlerini. Türkçe konuşuyordu. "Ne?" "Efendim kişisel bakımınız için geldim" "O ne demek be?" "Tüm vücut ağda, maske, cilt bakımı, manikür pedikür gibi..." Artık ne, niye gibi soruları çıkarmıştı zaten genç kız lugatından. Gelen yumuşak yüzlü kadın onunla içeri giren korumaya döndü. "Siz çıkar mısınız lütfen" "Hayır" "Beyefendi özel bölge temizliği de yapacağım yanınızda nasıl yapayım, çıkar mısınız?" Koruma telefonu çıkarıp bir arama yaptı durumu karşıya aktardı gelen onayla tek kelime etmeden çıktı kapının önüne. Bir şey yapamayacağını biliyordu Şimal, kamera takmıştı o manyak odasına. Kadının isteğiyle odaya geçici süreliğine bir ağdacı sedyesi kondu. Kadın bu yüzü gözü perişan haldeki kıza içi acıyarak baktı. Keşke elinden bir şey gelseydi.. Kızın üzerini çıkarma bahanesiyle kulağına eğildi. "Senin için yapabileceğim bir şey var mı?" "Sus" dedi Şimal sadece ve gözleriyle çaktırmadan kamerayı işaret etti. Kendisi yüzünden masum birinin ölmesine dayanamazdı... Durumu anlayan kadın mecburen sadece işine odaklandı ama bir yerden sonra artık ağlamaktan yapamayacak halde geldi. Kızın vücudunun her yeri ya mordu ya artık morluklar yeşile dönmüştü, derin yara izleri vardı. Çok güzel olduğu belli olan ama muhtemelen gördüğü şiddetten moraran gözü ve yarası kabuk bağlamış dudaklarıyla bitik haldeydi.. Dizdar'ın ne kadar şerefsiz bir adam olduğunu biliyordu ama ağzını açamazdı ki dakikada öldürürdü.. Yine de daha fazla dayanamayınca kamerayı arkasına alacak şekilde sanki ağda yapıyor gibi eğildi kızın bacağına ve göz kalemiyle hızlıca numarasını yazdı. Fısıltı şeklinde konuştu.. "Olur da kurtulursan ara.." Şimal minnetle baktı kadına, numarayı zihnine kaydetti, kadın da hiçbir şey olmamış gibi ağdasına deva etti. Tertemiz oldu Şimal iş bitiminde. Gözlerine maske takılacaktı zaten saçında peruk olacaktı ve ağır makyajlı. Vücudundaki izleri de makyajla kapatacaklardı mecburen ya da ilk bir kaç gün fantazi gecelikle çıkardı deri mini... Kadının işi bittiğinde çıktı Şimal o dakikadan bu yana sürekli numarayı tekrar etti durdu zihninde, kurtulacaktı buradan kesinlikle kurtulacaktı.. Sonrasında arayacaktı bu kadını. Belki bu Dizdar'ın oyunuydu bilemezdi ama madem denize düşmüştü değil yılan anakonda gelse sarılacaktı.. Ertesi gün korumalar ya da Victoria değil direkt Dizdar gitti kızın odasına. Odaya girince cenin pozisyonunda yatan kıza baktı.. "Uyan!" Sıçrayarak açtı gözlerini Şimal yine bir kabusun ortasındaydı zaten, uyanmasa muhtemel kriz geçirecekti. "Günaydın prenses, güzellik uykunu böldüm kusura bakma" "Döveceksen döv siktir ol git tahammül edemiyorum sesine" "Korkma korkma bir süre dayak yok yani sen akıllı uslu olursan, artık gösteriye çıkacaksın bu sebeple yüzünde vücudunda iz olsun istemeyiz değil mi?" Adamın söylediklerini umursamadı Şimal. Her zamanki Dizdar zırvalarıydı işte bunlar. "Ne istiyorsun." "Al giy bunları" dedi elindeki poşeti kızın önüne atarken. Şimal poşeti açtı içinde deri kırmızı bir sütyen vardı 90 beden bir de onun alt çamaşırı aynı renk. Bir de dizlerine kadar uzanan yüksek topuklu siyah bir çizme. "Bunlar iç çamaşırı değil" "Hı hı bunlar fantezi ürünleri ve ben bunlarla bugünkü provanı yapmanı istiyorum.." Yutkundu genç kız, bu şeyleri bir insan nasıl giyer de insan içine çıkardı ki.. Alt çamaşırı tangaydı zaten üstü taraf sadece meme uçlarını kapatacak kadar küçük bir parçaydı.. Dizdar dikkatle baktı Şimal'e. Bu kadarına da razı gelmez diyordu için için. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı Şimal aradığı gücü bulamasa da artık o sahneye çıkmalı ve bir kurtuluş umudu aramalıydı. Usulca kalktı oturduğu yerden ne Dizdar'a çık dedi ne bir ses verdi. Önce üzerindeki tişörtü çıkardı ardından Dizdar'a sırtını dönerek sütyenini ve ona getirilen deri sütyeni giydi, ağlayarak... Ardından eşofmanını çıkardı iç çamaşırıyla beraber bu defa arkasını dönmesine gerek kalmadı Dizdar çıkmıştı odadan çünkü. Onu da giydi ve çizmeleri de geçirdi ayağına ardından poşetten çıkan kırmızı kocaman tüylerden oluşan maskeyi taktı yüzüne ve son olarak uçlarından minik yıldızlar sarkan zincir şeklindeki bel kemerini taktı. Seslendi. "Hazırım" Koruma hemen kapıyı açtı ilk defa korumaların yüzlerinde bir mimik gördü Şimal. Adam gözleri kocaman olarak ve yutkunarak bakıyordu genç kıza ama tam o anda gelen bir el silah sesiyle çığlık atarak yere çöktü Şimal.. Dizdar manyağı korumanın kafasına sıkmıştı.. Gidip eğildi Şimal'in önünde Dizdar.. "Sen.. Şimal sen..." "Ma manyak herif, hem sen giydirip hem bakanı ne diye vuruyorsun" Dizdar derin bir nefes aldı, bu işin en çok ona zor geleceğini hesap edememişti dahası o paspal tişört içinde böylesine dolgun göğüsler ve böyle mükemmel bir fizik beklemiyordu. "Şimal sana son kez soruyorum, benimle evlenmemekte kararlı mısın?" "Ordan bakınca kararsız bir kadın mı görünüyor Dizdar." dedi Şimal başı dikti ve olduğu halden utanmak yerine çoktan kabullenmişti. "Çok adam ölecek çok" diye söylendi kendi kendine Dizdar. ardından telefonunu çıkarıp bir arama yaptı. "Tüm korumaların arkası dönük olsun kafasını kaldırıp Şimal'e bakan olursa leşini sererim" Şimal hayretle bakıyordu karşısındaki adama çünkü gerçekten bir psikopat gibi duruyordu şuan. Şimal'e eliniz uzattı ama tutmadı genç kız, kendi imkanıyla kalktı yerden. Temkinli ama kendinden emin adımlarla ilerledi sahne olan kısma ve belki de bu güne kadar ki en mükemmel dansını yaptı. Tek bir seyircisi vardı elbette. Dizdar bacak bacak üstüne atmış ve büyülenmiş halde tek bir saniye gözlerini çekmeden izledi genç kızı. Şimal'de meydan okur gibiydi o da ondan çekmedi gözlerini. Şeytan azapta gerekti... O direk onun yoldaşıydı artık.. Artık sadece bir direk değildi o tutunduğu şey.. Umuttu.. Yarındı.. Mucizeydi belki de...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD