Kapıyı suratına kapattım ama yüreğim hala pır pır ediyor, korkudan. Abimi bir çıkaralım içeriden de ondan sonra kendimize yepyeni bir dünya kuralım hayaliyle geçtim mutfağa. Hemen sofrayı hazırladım, babamı ne kadar uğraştıysam da uyandırmak mümkün olmayınca Berke'yi çağırdım. Pek yemek yemiyor bu ara farkındayım canı sıkkın..
"Abimden haber var mı abla"
"Konuşamadım canım, görüştürmüyorlar ama merak etme çok iyi bir avukat buldum. Çıkacak inşallah."
Öylesine sorduğunu biliyorum ama uzunca cevap vermek istedim yine de. Abim de babam gibi sadece yük çünkü yıllardır bize şu son birkaç ayı saymazsak. Berke'yi kaybetmemek için elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorum çünkü benim güzel annem muhteşem bir anneydi ve vefatından kısa süre önce Sen bu evin küçük annesisin unutma meleğim dedi..
Nasıl unutayım..
Annesi olmak yetmedi bir de babası oldum üstelik. Kendi çocukluğumu hatta gençliği feda etmişken Berke bari kurtulsun istiyorum. Dersleri iyi, güzel bir üniversite kazanırsa sonra benim de kafam rahat olur. Kendini kurtarmış olur hiç olmazsa..
Aklımda binbir düşünceyle kendimi yatağa attım, o kadar yorulmuşum ki bütün gün yürümekten ayaklarımın zonkladığını yeni yeni anladım ama olsun deydi.. Gülce Hanımla karşılaşmış oldum..
Ben düşüncelerimle cebelleşirken dalmışım uykuya sabah alarmın sesiyle uyandım. Bugün de izinliyim ama alarmı kapatmamışım, Berke'nin kahvaltısını hazırladım biraz temizlik yapacaktım ki kapı çaldı. Bir kurye kargo getirmiş, gerekli imzaları atıp baktım. Kapalı bir dosya.. Hemen açtım.
İçinden Yiğiter Hukuk Bürosuna ait evraklar çıktı en altta da benim vekaletim. Ben onları okuma başlamışken de telefonum çaldı.
"Merhaba, Şimal Hanım"
"Merhaba"
"Ben Yiğiter Hukuk bürosundan Esat. Davanızla ben ilgileneceğim."
"Çok teşekkür ederim Esat Bey."
"Rica ederim, şimdi öncelikle gereksiz vaatlerde bulunmak istemem dava biraz karışık ama endişe de etmeyin. Çözeceğiz. Karşı tarafın avukatı bizimle görüşmeyi reddetti mecburen mahkemede karşılaşacağız ayrıca ben bugün abinizle görüşeceğim detaylar hakkında size bilgi veririm"
"Tamam benim yapmam gereken bir şey var mı?"
"Davada kullanabileceğimiz herhangi bir belge ya da kayıt var mı elinizde."
"Yok yani maalesef yok ama Dizdar denen adam dün eve gelip tehdit etti beni."
"Tamam ben bu konuyla ilgileniyorum uzaklaştırma kararı çıkartırız."
"Şey Esat Bey bu adam nasıl desem, mafya gibi bir şey. Pis işlerle uğraşan biri yani benim ona gücüm yetmez ve açıkçası korkuyorum. Yanlış anlamayın korkum kendim için değil bir de erkek kardeşim var ona zarar vermesinden korkuyorum"
"Şimal Hanım bize güvenin. Onun mafyalığının da bittiği noktalar olur. Dert etmeyin. Kardeşiniz için de koruma kararı çıkartırız isterseniz bir süre okula gitmesin."
"Olur yani bugün gitmişti ama yarından itibaren göndermem."
"Anlaştık. Sizden sadece bir şey rica ediyorum. Sakın ama sakın bizden habersiz bir şey yapmayın. Sakın! Bu çok önemli. Telefon ederse kayda alın eve gelirse açmayın. Zaten koruma kararımız olacak polisten de destek alırız bu süreçte. Her ne olursa olsun hemen bizi arayın, bu aradığım benim şahsi hattım. 24 saat boyunca arayabilirsiniz."
"Anladım anladım tamam, çok teşekkür ederim Esat bey ben hakkınızı ödeyemem."
"Düşünmeyin bunları, benim aktaracaklarım bunlar soracağınız bir şey var mı?"
"Şey ücreti hiç konuşmadık da ben ne kadar ödeme yapacağım"
"Emir ana kraliçeden geldi, ne siz bana ödeme dediniz ne ben bunu duydum."
"Para almayacak mısınız" dedim şaşkınlıkla. Adam kahkaha attı..
"Kusura bakmayın tutamadım kendimi ama hayır ödeme yapmayacaksınız. Gülce Hanım bizzat takipçisi davanızın"
Daha da tutamadım kendimi ağlamaya başladım. Ben yıllardır her şeyi bir başıma halletmeye o kadar alışmışım ki birilerinin destek olduğunu görünce hala yadırgıyorum. Adama güçlükle teşekkür edip vedalaştım.
Bütün gün ağzına kadar umut dolu halde evin her bir köşesini temizledim ama bilmiyordum an gelecek basiretim bağlanacak.. an gelecek feda edeceğim kendimi...
*
Şimal kendince her şeyin yolunda gittiğinin verdiği rahatlıkla güne devam ederken diğer tarafta öfkeden deliye dönmüş bir adam vardı.. Dizdar..
Planını çok ince kurmuş harika bir kurgu yapmış ve tereyağından kıl çeker gibi halletmişti işini ve Şimal artık onun olacaktı gel gelelim şimdi ona ulaşan şu bilgi, tüm dengeleri değiştirecek cinstendi. Sabah saatlerinde avukatı aradı Dizdar'ı ve karşı tarafın davasını Yiğiter Hukuk Bürosunun aldığını söyledi. O an Dizdar için yıkım anı gibiydi.. Onun karşısına çıkmaya cesaret edecek bir Yiğiterler vardı bir de bütün tehditlerine rağmen hala ona karşı durabilen Dicle Meteoğlu.
O kadınla baş edemiyor ettiği tehditler sürekli boşa çıkıyordu ama Yiğiterler onun uğraşabileceği insanlar değildi!
Esat Zemheri Yiğiter ki 65 yaşında olmasına rağmen hala adı geçtiğinde insanların hizaya geçtiği bir adamdı hele sağ kolu olan Kenan, adam manyağın önde gideniydi ve kimse onun karşısına çıkmaya cesaret edemiyordu.
Bu sebeple taktik değiştirmeye karar verdi iş davaya kalırsa eninde sonunda kaybederdi bugüne kadar ne Zemheri'nin oğlu Mert Aslan'ın ne Kenan'ın oğlu Esat'ın dava kaybettiği olmamıştı..
Bu sebeple hemen hazırlandı nüfuzunu kullanarak Ahmet'in yanına gitti.
"Ooo Ahmetim iyi gördüm seni."
"Seni adi orospu çocuğu" diye telin arkasından hamle yaptı Ahmet ama karşılığında aldığı iğrenç bir kahkaha oldu yalnızca.
"Sakin ol aslanım sakin ol. Ben ki buraya kadar sana yardım etmeye gelmişim senin yaptığına bak"
"Avukatımla konuştum, ilk duruşmada beraat edeceğim."
"Elbette edersin bu zor bir şey değil zaten ama kardeşini bir daha görebilir misin ondan emin değilim"
Duyduklarıyla bir anda durdu Ahmet.. Ne demekti bu?"
"Ne diyorsun lan sen?"
"Diyorum ki güzel kardeşim Berke elimde şimdilik misafir sonrasına sen karar vereceksin."
"Koruma kararı var ikisinin de yaklaşamazsın."
"Ben yaklaşamam eyvallah da sence ben ateşi elimle mi tutarım Ahmet, bak bir kendine"
"Amına koduğumun iti senin derdin ne lan.. Derdin ne senin. Ben sana ne yaptım da benden intikam alma derdindesin"
"Hayır hayır hayır, sen olaya yanlış yerden bakıyorsun Ahmet.. Ben senden intikam almıyorum ben senden istediğimi almaya çalışıyorum"
"Neymiş benden istediğin"
Bu soruyu bekler gibi sırıttı Dizdar..
"Şimal'i.."
"Ne diyorsun lan sen Şimali"
"Bak aslanım buradan çıkman iki dudağımın arasında ha dava görülür becerebiliyorlarsa çıkarırlar amenna ama Berke'nin yüzünü bir daha göremezsin bu bir, ikincisi Şimal'i bana edebinle vermezsen onu kaldırmam da birkaç dakikamı alır sadece. Şimdi verirsen karım yaparım ama zorla alırsam sermayem yaparım."
"Senin gelmişini geçmişini sikerim it oğlu it. Sen bana ne anlatıyorsun lan pezevenk. 35 yaşındasın Şimal daha 19 yaşında, çoluk çocuğa mı kaldın piç. Hele kardeşlerimin kılına dokun 7 kat gök şahidim olsun gebertirim seni"
"Benden günah gitti o zaman Ahmet efendi. Sen davada aklanmayı bekle tamam mı? Hadi yiğidim Allah kurtarsın"
Pişkin pişkin konuşarak çıktı Dizdar ama Ahmet arkasında öfkeden duvarları yumrukluyordu, Dizdar nüfuzlu olmasının verdiği rahatlıkla Ahmet'in telefon edememesini sağladı bu bugün için şarttı çünkü.
Ahmet dakikalarca yalvardı avukatını aramak için, en tabii hakkıydı avukatıyla konuşabilirdi ama ikna edemedi görevlileri. Delirmenin eşiğindeydi şimdi, ya kardeşlerine bir şey yaparsa bu pislik ne yapardı o zaman. Kesin aklını kaçırırdı kesin..
Elinden bir şey gelmemesinin çıldırtan çaresizliğiye saatlerce ağladı Ahmet öte tarafta olanları bilmeden..
Dizdar çıkarılan uzaklaştırma kararıyla Şimal'in evine vardığı anda polis engeline takıldı, aslında onları savuşturmak onun için çocuk oyuncağıydı ama işin içinde Yiğiterler olunca gerisin geri gitmek zorunda kaldı. Madem o Şimal'e gidemiyordu Şimal ayağına gelirdi!!!
Sağ kolu olan Ali'yi çağırdı hemen yanına.
"Berke denen çocuğu aldınız mı?"
Elbette işini şansa bırakmadı Dizdar gözünü öyle kararttı ki bu uğurda yapamayacağı şey yoktu.. Berke'yi alacaktı onu alamazsa babalarını alacaktı.. Velhasıl ulaşacaktı istediğine..
"Hemen soruyorum abi" dedikten sonra adamları aradı. Aldığı cevapla sadece kafasını sallayıp kapattı telefonu.
"Almışlar abi."
"İşte bu kadar. Bana Şimal'in numarasını bul"
"Hemen abi" dedikten sonra gitti adam, yarım saat sonra kızın numarasıyla geri döndü. Dizdar gayet kendinden emin şekilde çevirdi numarayı.
"Efendim"
"Merhaba güzelim"
"Ya sen ne yüzsüz bir herifsin ya ne hakl.."
"Şşş sakin ol sakin ol. Uzaklaştırma kararı aldırmışsın yoksa bizzat ben gelecektim sana, ne yapalım bu seferlik böyle olsun. Şimdi telefonuna bir konum gelecek. Oraya gel, hemen"
"Hiçbir yere gelmiyorum"
"Hay Allah Berke'yle seni bekliyorduk oysa.. O da merak etti seni."
"Ne ne Berkesi. Berke ne alaka"
"Bilmem, çok sevmiş beni abi yanına al beni diye geldi, iyi adamımdır geri çeviremedim."
"Yalan söylüyorsun, kapat kapat kardeşimi arayacağım"
Şimal elleri titrer halde güçlükle aradı kardeşini ama defalarca çalmasına rağmen bir türlü cevap gelmedi.. Bir daha bir daha derken 10 dakikanın sonunda şükür ki açıldı telefon.
"Berke Berke!"
"Merhaba güzelim"
"Allah senin belanı versin" dedi ama ağzından çıkabilen son kelimeler oldu onlar yığılır gibi çöktü yere Şimal.
"Yeterince ikna edici olmuştur diye düşünüyorum Şimal şimdi sana göndereceğim adrese gel. Yalnız! Yoksa tek bir an düşünmem kardeşinin leşini alırsın" dedikten sonra kapattı telefonu Dizdar..
Basiret böyle anlarda bağlanıyordu işte. Çaresizlik insanı çepeçevre sardığı anda.. Arasaydı Esat'ı her şey bambaşka olurdu şüphesiz ama kader dediğimiz hep yaptıklarımız değildi ki bazen yapmadıklarımızdı kaderimize yön veren.. Çöktüğü yerden zorlukla kalktı Şimal babasının yanına gitti.
"Baba lütfen ayıl lütfen.. Sana çok ihtiyacım var.."
"Hı, noldu" diye bir ses geldi ama boğuk, derin . Yine de sevindi Şimal babasının varlığına öyle çok ihtiyacı vardı ki..
"Baba Berke'yi kaçırmış Dizdar denen adam hadi gidip alalım kardeşimi, ne olur kendine gel yalnız gitmeye çok korkuyorum. Yalvarıyorum sen de gel.."
"Olur" dedi adam sendeleye sendeleye kalktı, ayık değildi söylenenleri anlamadığı açıktı ama yalpalaya yalpalaya yürümeye başladı ardından Şimal.. Dışarı çıktığında bir taksi aramak isterken önünde duran siyah araçla derince soludu. Camı açan adam eğilerek konuştu o aralıktan.
"Buyrun Şimal Hanım, Dizdar Bey sizi bekliyor."
Hiçbir şey söylemeden bindi Şimal babası da yanına ama daha yola çıkalı birkaç dakika olmuştu ki adam sızdı yeniden. Şimal gördüğü görüntüyle sağanak gibi akan yaşlarına yenilerini ekledi. Hayat herkes için mi bu kadar zordu..
Gözlerini kapattı genç kız..
"Önüm arkam sağım solum dert... Yetemiyorum Allah'ım sen bana güç ver.. " dedi.. Dönüşü olmayan yolun virajına da orada girdi..