Çaresizliğin Gözyaşları..

1327 Words
Omuzlarımdaki yükler az gibi bir de abimin avukat işleri için koşturmaya başladım kimin kapısını çalsam Dizdar Şanlı adını duyan daha dava dosyasına bakmadan geri çevirdi. İşlerimden 2 gün izin aldım sırf bu hengamenin içinden çıkabileyim diye ama yok yok yok. Sanki başındaki sıkıntılar yetmez al bir de burdan darbe ye diyordu hayat.. Ayaklarıma kara sular indi adeta. 2 kişiyle ücrette anlaşamadık daha doğrusu ben adamlara davayı almaları için yalvarınca bence beni başlarından atabilmek için yüksek fiyatlar söylediler. Yoksa bir davanın 300 bin lira + %15 başarı ücreti olduğunu hiç sanmıyorum. Saatlerdir yürümenin ve açlığında etkisiyle daha fazla gidemedim, insan ölmek ister mi hem de daha 19 yaşında. Yemin ediyorum eğer arkamda bırakacağım kardeşim olmasın bir dakika düşünmeyeceğim ama ona kıyamıyorum. Daha 17 yaşında. Abim içeride babamın kendine hayrı yok ki kardeşime baksın. Zaten içine kapanık bir çocuk bir de beni kaybederse hepten mahvolur. Çöktüğüm kaldırımda artık etraftaki bakışlara da aldırmadım hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Gücüm tükendi çünkü artık bir adıma dahi mecalim kalmadı.. Bir iki kişi geldi neyin var dedi kimsem yok diyemedim de ağladım.. Anlamadılar biliyorum, anlaşılmayı beklemeyi bırakalı çok oldu zaten.. Sadece biraz nefes almak istiyorum. Azıcık.. Bir zaman sonra ki artık etraftaki sesleri falan da duymaz oldum sadece ağlıyorum. Kendime, bahtıma, geçmişime, geleceğime, anneme.. Omzumdan birinin ittiğini fark edince irkilerek kendime geldim, baktım uzun boylu sarı saçlı yeşil gözlü orta yaştan fazla ama çok güzel bir kadın, eğildi yanıma. "Kusura bakmayın epey seslendim duymadınız dokunmak zorunda kaldım. Neyiniz var?" Dudak büzdüm sadece. "Alın bunu için" dedi elinde açılmamış bir cam su şişesini bana uzatarak. Kadına minnetle baktım, sudan bir yudum aldım sanki boğazım düğüm düğümmüş de o bir yudum su açmış gibi. "Daha iyi misiniz?" "Teşekkür ederim" diyebildim zar zor çıkan sesimle. "Buyrun içeri geçelim, biraz sohbet ederiz ne dersiniz" dedi. Eliyle gösterdiği yere baktım kocaman bir rezidans. İyi de burası neresi ve buraya kadar yaya nasıl geldim.. Hayretle bir süre baktım etrafa ama baktım olmayacak cevapladım kadını. "Yok yok ben teşekkür ederim. Gideyim ben su için sağ olun" "Adınız ne?" dedi pat diye.. Çekingence baktım kadına.. "Neden sordunuz?" "Sohbet açmaya çalışıyorum" dedi gülümseyerek ben de gülümsedim o öyle deyince. Bambaşka bir aurası var kadının güven veriyor insana. "Şimal" "Ben de Gülce çok memnun oldum Şimal" "Ben de." "Şimdi artık tanış olduğumuza göre sana bir kahve ısmarlayabilir miyim?" "Neden?" "Ne neden?" "Neden ilk defa gördüğünüz biriyle bu kadar ilgileniyorsunuz.." Acı bir gülümseme yer etti yüzünde. Belki samimi gördü belki gerçekten dışarıdan bakınca bitmiş tükenmiş bir kız olduğum fazlaca belli. "Bir kız kardeşim vardı adı Gülçin onu daha 18 yaşında kaybettim bundan sebep ağlayan bir genç kız gördüğümde yanında olmak istiyorum" "Başınız sağ olsun" dedim sorduğum sorudan utanarak.. Ama bu zaman kötü kimse kimseye durup dururken yardım etmez ki.. "Teşekkür ederim tatlım. E hadi yeterince ikna ediciyim bence" Gülümsedim yeniden daha fazla da itiraz etmek gelmedi içimden onunla beraber ayaklandım. Birlikte içeri geçtik ama burası hayatım boyunca ancak filmlerde görebileceğim bir yapıya benziyordu. Devasa bir bina, çok zevkle ve zarif döşenmiş mobilyalar ve harika bir mimari.. Yukarıdan aşağıya doğru sarkıtılan kocaman lambalar.. Sanki bir tanesi yansa cümle karanlık geçmişim aydınlanır gibi.. Hani azıcık özgüvenim olsa uzun uzun seyrederdim ama hemen bir karış açtığım ağzımı kapatıp kadının arkasına takıldım. Asansörle yönetim katı yazan yere çıktık ve üzerinde Haviye Gülce Yiğiter yazan kapıdan girdik. Oda binadan daha güzeldi duvarın biri boydan boya cam ve ormanlık bir alana bakıyor.. Çeşit çeşit kitaplar harika tablolar odanın dört yanında benim boyumca vazolar.. İnsan buradan hiç çıkmak istemez ki.. Muhteşem.. "Ne içersin Şimalcim" "Çay zahmet olmazsa" dedim ama oturduğum sandalyeyle bütünleşeceğim az kaldı gömüldükçe gömüldüm sandalyeye. Telefon etti bir kahve bir çay istedi. "Ben de çaycıyım ama bugün bir kahve içesim var" dedi sonra bana bakmaya başladı ama böyle dikkat kesilmiş gibi değil de anlat da rahatla artık şefkatiyle.. Değişik bir kadın insana anne güveni veriyor. "Şimdi seni dinliyorum, seni bir kaldırıma yığan ve hıçkıra hıçkıra ağlatan şey ne?" Gözlerimden yeniden akmaya başlayan yaşları peçeteyle gelişigüzel sildim Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacaktım sanki. "Abim hapiste" deyip panikle yüzüne baktım kadının "ama iftira" dedim hızlı hızlı. Tebessüm etti sadece.. "Sabahtan bu yana ona bir avukat bulmaya çalışıyorum ama Dizdar Şanlı adını duyan davayı almıyor ya da astronomik paralar istiyor. O kadar çaresiz kaldım ki farkında değildim oraya öylece kendimi bıraktığımın" "Hmm hukuki kısımdan pek anlamam ama anlayacak birini biliyorum. Bir dakika" dedi cep telefonuyla bir arama yaptı. "Dünyanın en yakışıklı oğlu ne yapıyormuş" Karşıdan ne dendi bilmiyorum ama kadın kahkaha attı, ben de güldüm istemsiz. "Harikasın bebeğim ama bu defa seni uzman görüşün için arıyorum." "Evet tatlım avukatlığına ihtiyacım var" "Hahaha hayır hayır kocamı boşamayacağım avucunu yala" "Yaşlı bunak dediğini kendisine ileteceğim küçük bey" "Ooo bu rüşvete hayır diyemem, tamam aramızda.." "Ahh evet tatlım arama sebebim. Şimdi hoparlöre veriyorum bitanem." "Canımın içi Dizdar Şanlı uğraşmak istemeyeceğimiz bir adam mı?" O bu soruyu sorunca karşıdan bir kahkaha sesi geldi, bariton bir ses tok ve güçlü.. "Benim şu hayatta uğraşamayacağım tek adam var o da Esat zemheri Yiğiter yani kocan annecim. Onun dışındaki hiç kimse benim için mesele değil" "Kocamla uğraşmayı bırakır mısın artık Mert Aslan" "Aman be sizde yaşlandınız hala aşk meşk peşindesiniz.." "Ukala.. Şimdi yanımda bir hanımefendi var, abisi bu Dizdar denen kişi tarafından iftiraya uğramış ve davasını hiçbir avukat üstlenmemiş. Senin yardımcı olmanı istiyorum." "Sen emret kraliçem. Ben yurt dışındayım biliyorsun ama bizim hukuk bürosu ilgilenir merak etmesin konu her ne olursa olsun ilk duruşmada beraat alırız." "Harikasın bebeğim öpüyorum seni" "Ben de seni annem o yaşlı kocana da selam söyle" "Kaşınıyorsun" dedi gülerek kapattılar ama nasıl umut doldum anlatamam, yaşlar gözümden mutluluktan akmaya başladı. "Gülce hanım çok ama çok teşekkür ederim Allah sizden razı olsun hakkınızı ödeyemem" "Rica ederim tatlım Allah senden de razı olsun ve artık kafana takma tamam mı. Abinin dosyası yanında mı" "Evet evet burada" diyerek mavi kapaklı dosyayı uzattım. "Tamamdır Yiğiter Hukuk bürosuna ben dosyayı iletiyorum onlar seninle iletişime geçerler artık. Tamam mı?" "Tamam tamam, tekrar çok teşekkür ederim." diyorum ama heyecandan mutluluktan laflar yuvarlanarak çıkıyor ağzımdan. "Rica ederim hadi çayın soğumadan iç ve artık rahatla.. Merak etme oğlum diye demiyorum ama bugüne kadar kaybettiği bir dava olmadı." "Sizi benim karşıma Allah çıkardı, bitmiştim yemin ederim bitmiştim" dedim hıçkırıklarımın arasından. Yanıma gelip elimi tuttu. "Ağlama artık ve evet kesinlikle karşına beni Allah çıkardı.. Ümitsizliğe düşme" O gün orada biraz daha sohbet ettik, kadın yalan söylese onu bile doğru kabul ettirecek bir güven veriyor insana artık kafam rahat bir şekilde çıktım oradan ve Gülce Hanım beni şoförle yolladı evime. Hala böyle insanların var olduğunu bilmek öyle mükemmelki.. Eve geldiğimde kardeşim Berke gelmiş odasındaydı babam da her zaman ki gibi sızmış kalmış koltukta.. Hemen mutfağa geçtim yemek yapmaya başladım ama kalbim pır pır ediyor mutluluktan havalara uçacağım nerdeyse.. Ben mutfakta işlere dalmışken kapı çaldı, Berke'nin kulağında kulaklık var hayatta duymaz babam zaten malum... Hemen kapıyı açtım ama açmamla o iğrenç herifi görmem bir oldu.. "Merhaba güzelim" diyor bir de suratındaki o iğrenç sırıtışla. "Pislik herif ne yüzle geldin buraya" "Şş sakin ol, senin kadar güzel bir kıza bu tavırlar yakışmıyor ben sadece abini merak ettim" "Allah senin belanı versin ne oldu vurdum ama öldü mü ölmedi mi onu öğrenmem lazım mı diyorsun.. Çıkaracağım abimi içeriden" "O biraz zor güzelim, açık açık benim hesabımdan kendi hesabına 50 milyon geçirmiş görünüyor. Alacaklı olduğum kişilerden de bir 50 milyon almış. Bunu nasıl aklayabilirsin ki" "Seninle muhatap olmayacağım, bundan sonrasını avukatla görüşürsün" Gür bir kahkaha attı dalga geçer gibi. "Benim karşıma çıkmaya herhangi avukatın cesareti yetmez.." "İyi mahkemede görüşürüz o zaman" "Şimal Şimal.. Sen sanıyorsun ki o iş davayla, hakla hukukla çözülür. Anlayacaksın ve anladığında ben kollarımda teselli edeceğim seni güzelim hiç merak etme" "Ancak rüyanda görürsün. Defol git pislik" dedim ama zangır zangır titriyorum, korku mu yoksa tedirginlik mi bilmiyorum.. "Sen bilirsin güzelim.. Bir kere daha geleceğim, o zaman da bana istediğimi vermezsen ben istediğimi kendi yöntemlerimle alırım" "Ne istiyorsun be Allah'ın belası ne ne?" Bir iki adım daha yaklaştı gözlerin gözlerimden ayırmadan konuştu.. "Seni..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD