BÖLÜM2

721 Words
*** Taş gibi bir çocuğun A101 de ne işi olabilirdi ki? Hem de kasiyer olarak. Çocuğum sen yolunu şaşırmışsın, mankenlerin stüdyosu değil, burası A•101. Hadi seni kırmızı halıya alalım yavrum. "Bizim yakışıklı dediğimiz erkekler yakışıklıysa bu taş amk." Melisa söylediğime başını sallamış gözlerini benim manitaya dikerek fısıltıyla konuşmuştu. "Sen bunu al direk burdan nikah dairesine götür Zeyno." Gülmüştüm. O sıra da başını kaldıran taş çocukla göz göze gelmiştim. Gülüşümü hemen yüzümden sildim. Kalbim koşu maratonuna katılmışçasına hızla atarken ben düşmemek için Melisa'nın koluna tutunmuştum. Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi. Gözleri gözlerimdeyken ayakta durmakta zorluk çekiyordum. İki saniye sonra ela gözlerini benden çekip Melisa'ya da bir bakış atmış daha sonra umursamayarak işine dönmüştü. Masanın kenarında biriken alışveriş fişlerini alarak kağıt kutusuna atmıştı. "Yürü, dikkat çekiyoruz." Melisa kolumu çekiştirerek kasaya doğru ilerlemiş beni de kendisiyle yürütmüştü. Benim gözlerim halâ ondayken o ise kafasını kaldırmadan elimdekileri masaya bırakmamı bekledi. Benim gözlerim onun suratından ayrılmazken başını kaldırdı ve tekrar gözlerimizin buluşmasına sebep oldu. "Hanımefendi alacak mısınız?" Seni mi yavruum? Sorman hata, hadi gel nikahımızı kıyalım. "Zeyno." Çocuğa aval aval bakıp cevap vermeyince Melisa koluma çimdik atmıştı. Canım acıyınca gözlerimi onun ela gözlerinden ayırıp kaşlarımı çatarak yanımda duran Melisa' ya diktim. "Manyak mısın kızım, canımı acıttın!" Melisa gözleriyle onu işaret edince dilimi ısırdım. Sizce rezil olmuş muyumdur? Bir şey olmamış gibi tekrar ultra taş kasiyere dönüp gülümseyerek elimdekileri bıraktım. Gülmemek için birbirine bastırmış olduğu dudaklarına odaklandım. Nereye düşeceğim? Kasiyer bey kollarınızın arasına düşebilir miyim, müsait misiniz? Aldıklarımızı geçirip önünde ki ekrana tıkladı. Gözlerini ekrandan ayırmadan fiyatı söyleyince Melisa benim akıl edemeyeceğimi anlayıp parayı ödedi. Poşeti aldığı gibi beni de kolumdan tutup çekiştirdi. Büyü bozulmuş gözlerimi ondan çekmiştim. Marketten çıkıp bir köşeye geçtiğimiz sıra da Melisa' nın karşısında durdum. "Kendimi rezil etmediğimi söyle." Sırıtmış ve alayla konuşmuştu. "Yok canım ne rezil etmesi. Mal mısın amk, çocuğun ağzının içine düştün resmen Zeyno!" Ayaklarımla ritim tutarak elimi alnıma yasladım. Diğer elimde belimde ki yerini bulmuştu. "İki tokat yapıştırsaydın da kendime gelseydim." Güldü. "Düşünmedim değil, ama işte sonra senin de bana vuracağın aklıma gelince vazgeçtim. Kendimi rezil edemezdim."  "Aman boşver, bir daha nerede göreceksin sanki?" Koluma girerek yürüdü. "Öyle deme lan, inşallah karşılaşırız yine. Allah' ım ne olur, yıllardır benim için sakladığın altın tepsi bu olsun." Melisa kahkaha atmış ve koluma vurmuştu. "Markette ki halini görseydin, gülmekten altına işerdin. Senin korkundan ben gülemedim bile."  Güldüm. Gerçekten de rezil etmiştim kendimi. Acaba aklımda ne düşündü? Kötü düşündüyse öperdim o dudaklarını benden söylemesi. *** "Gol be! Aslan parçasına bakın hele." Melisa abimin her gol atmasıyla oturduğu tribünden heyecanla kalkıyor, iltifatlar yağdırarak geri yerine oturuyordu. Abim de sırıtarak ona göz kırpıp oyuna geri dönüyordu. Dışarıdan bakıldığında sevgili gibi görünen bu iki şahıs sadece aynı mahalleyi paylaşan iki arkadaştı. Birisi arkadaşının abisine yanık olanken, diğeri ise kardeşinin arkadaşını seven bir abiydi. Arkadaşça seven bir abi. Abim Melisa' ya hiç sevgili gözüyle baktı mı bilmiyorum ama kardeşimin arkadaşı kardeşimdir gözüyle de bakmamıştı. Arkadaşça severdi Melisa' yı fakat Melisa abim gibi değildi. Abayı çoktan yakmıştı ona. Üstelik abim yavşağın önde gideniydi. Her hafta bir flört değiştirirken Melisa' yla olmaları imkansız gibi geliyordu. Melisa için üzülüyordum. Ona zamanında bir sürü şey söyleyip nasihat vermiştim ama ben istesem de kalbim dinlemiyor diyerek abimi sevmeye devam etmişti. Aşk böyleydi sanırım. Onunla göz göze gelmek için bile acısına da razı olabiliyormuş. Daha önce sevgilim olmuştu fakat aşık olmamıştım. Kimisiyle heves için çıkmış, kimisiyle de boşta kalmamak için. Biliyorum yavşağın tekiydim. Abim neyse bende oydum. "Zeyno, yahu bu çocuk ne de güzel gülüyor öyle." Melisa bir saattir olduğu gibi yine durup durup abime övgüler yağdırarak başımı şişiriyordu. "Kör müsün Melisa, çirkin ördek yavrusu gibi gülüyor işte. Neyine düşüyorsun abimin anlamıyorum." "Sen ne anlarsın be!" diyerek alnıma vurmuştu. Bir anlık boşluğuma gelmiş ve kafam arkaya gitmişti. Ona gözlerimi devirip kaslı kasiyerimi düşünmeye başladım. Boyu taminimce 1.75 ve 1.80 arasıydı. Geniş omuzluydu. Kaslıydı ve giymiş olduğu dar iş tişörtünün altından belli olan baklavaları ile gel beni nikâh dairesine götür diyordu âdeta. Fiziği spor yaptığının kanıtıydı. Esmer tenli, ela gözlü, kara kaşlıydı. Burnu yüzünde öyle güzel duruyordu ki, estetik yapılmış gibiydi. Kusursuz bir yüzü olduğu kesindi. Hafif çıkan sakallarıyla daha bir tatlı görünüyordu sanki. Tüm şansımı bu çocukta kullanmak istiyordum. Evet, evet, benim olmalıydı. Ne yapıp edip onu kendime âşık ettirmeliydim. Ama nasıl? Zihnime dolan bir sürü fikirle sırıttım. En mantıklı olanını aralarından seçtikten sonra geriye uygulaması kalmıştı. Benim olacaksın kasiyer bey. ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD