2. Bölüm

1858 Words
Mayra'dan "Sen çıkabilirsin Mercan" diyen adamla Mercan ile göz göze geldik. Neden onun çıkmasını istiyordu? Onunla yanlız kalmaktan korkuyordum. Bu adamı bir kaç kez uzaktan görmek dışında başka bir şekilde konuşmuşluğum yoktu. Onda beni tedirgin eden şeyler vardı. Belki ben abartıyorumdur henüz hiç bir yanlışını görmemiştim. Görecek kadar bir arada bulunmamıştık. Mercan ona dönerek "Kalsaydım abi?" dedi yumuşak bir sesle. "O çocuk değil Mercan, bir iş görüşmesine geldiyse kendini açıklayabilir" "Tamam abi" diyerek bana döndü Mercan. İkimizde henüz oturmamıştık. Elini omuzuma koyup kısık bir sesle "İyi şanslar" diyerek odadan ayrıldı. Onun gidişiyle sanki dünyada ki tüm yüzler bana dönmüş ve beni izliyormuş gibi hissettim. Acaba onunla çalışma fikri kötü bir fikir miydi? Sanki diğer patronlar farklı mıydı da bu adamcağıza takmıştım? Patron adamın böyle olması normaldi. "Otur" dedi bariton sesiyle. Sesi o kadar kalındı ki, o konuşunca bacaklarım diz çökmek için benimle savaşıyordu. Çekingen adımlarla önünde ki sandalyeye oturdum. Genellikle her yere bakıyor ondan bakışlarımı kaçırıyordum. Sanırım tanışma hikayemiz pek iyi olmadığı için böyle hissediyordum. "Ben seninle konuşurken yüzüme bakacaksın, oraya buraya değil" otoriter sesiyle söylediği şey kaşlarımın dalgalanmasını sağladı. Kaşlarımı çatmamak için fazlaca çabalayıp sabit ifademle yüzüne baktım. Bakışları mı yoğundu? Ben mi kafayı yedim orayı anlamış değildim. Belki adamın ifadesi bu şekildeydi ve ben takıntı yapmıştım, bilmiyorum. "Mardin'in en ileri gelen şirketlerinden biriyiz. Burda staj yapmak veya çalışmak düşündüğün kadar kolay değil. Duruş ve kalite önceliğim" dediği zaman kalbimin kırıldığını hissittim. Duruş ve kalite benim rengim miydi? Sen burda çalışmaya layık değilsin mi demek istemişti bana? Boğazımı temizleyip "Bu kabul edilmediğim anlamına mı geliyor Çağhan bey?" direkt sorup konuyu uzatmamayı seçtim. Eğer beni işe almamak için uğraşıyorsa onun işini kolaylaştıracaktım. Sorum havada asılı kalmış gibi bir kaç dakika sustu. "Seni neden kabul edeyim?" diye sorunca "Elimden geleni yaparım. Genellikle sınıfın hatta okulun en iyileri arasındayım" Devam et der gibi yüzüme bakınca daha ne yapayım demek istesem de sustum. "İş disiplinine önem veririm. İşimi aksatmam ve zamanında işimin başında olurum" dedim. Daha ne diyeyim? "Çıkışta ismini yazdır ve bedenini bildir. Bugün perşembe, cuma kendini toparla, cumartesi iş başı yapacaksın" kalbim bir anda heyecanla dolmuştu. Hızla ayağa kalkıp "Sizi mahcup etmeyeceğim Çağhan bey, çok teşekkür ederim" Ben gitmek için hazırlanırken "Otur" dedi tekrar. Bu beni şaşırtmıştı. Kalktığım yere geri oturdum. "Çalışırken hislerini dizginle. Maaşın asgari ücret olacak, sigortan da yapılacak" "Benim için uygundur" O kadar sene okuduktan sonra artık aileme yük olmadan yaşamak istiyordum. Onların bana emeği çok, artık bir şeyler yapma sırası bende. "Mercan'ın arkadaşı olduğun için torpil beklentin varsa unut. Burda hiç kimseye torpil yok" başım istemsizce öne eğildi. "Tamam" dedim mahcup bir ifadeyle. "Şimdi çıkabilirsin Mayra" Bu sefer yavaşça ayağa kalktım. "Her şey için teşekkür ederim Çağhan bey. İyi günler" Bana baktı, baktı sonra önünde ki kağıtlara dönüp ağız ucuyla "Sana da" dedi. Utanmasa tükürecekti şeref... Neyse. Kapıya doğru dönünce yine gerildim. Bu gerilim hattından bir an önce çıkmalıydım yoksa çarpılıp gidecektim. Odadan sakinlikle çıkarken aklıma bedenimi bildirmem gerektiğini söylemesi geldi. Kaşlarım çatılsa da odadan çıkmıştım. Tekrar içeriye dönmeye cesaret edemediğim için beni bekleyen Mercan'a doğru yürümeye başladım. Mercan gergin bir şekilde bana doğru geldi. "Ne oldu?" diye sordu. Yüzümde tuhaf bir ifade olduğuna emindim. Mercan heyecanla beklerken "Kabul edildim" dedim. Mercan sevinçle sessiz bir çığlık atıp bana sarıldı. "Tebrik ederim canım" dedi. "Teşekkür ederim sayende" dedim minnetle. Ayrılıp asansöre doğru yürürken "Mercan" dedim merakla. "Efendim" "Bana ismimi ve bedenimi bildirme mi söyledi. İsmi anladım ama bedenim ne alaka?" Mercan durunca bende durdum. "Sana böyle mi söyledi?" başımı salladım. "Bilmiyorum açıkçası ama vardır bir bildiği abimin. Yani herhalde vardır" Umarım iş kıyafeti içindi ve beni kıyafet konusundan kurtarırdı. "Herhalde iş kıyafeti yüzünden" "Aynen, o yüzdendir" Mercan ile Çağhan beyin uzun bacaklı sekreterini bulduk. Gerekli şeyler için talimat aldığını söyleyince şirketten çıktık. Abimi çıkmadan aramıştım ve oda hemen gelmişti. Arabaya yaslanmış bekliyordu. Bizi görünce arabadan ayrıldı. "Merhaba" dedi. "Merhaba" diye Mercan ile aynı anda konuştuk. "Seni de bırakalım Mercan" dedim. "Şöförüm gelecek birazdan, teşekkür ederim" dedi Mercan. Mercan'a sarılıp vedalaştıktan sonra abimle arabaya bindik ve yola çıktık. *** 2 gün sonra cumartesi günü Mayra'dan Cuma günü ben yokken evime kılıfın içinde 4 takım iş kıyafeti geldi. Sıradan bir etek gömlek kombiniydi. Eve gelince ilk işim onları denemek olmuştu ama annemden aldığım ve genellikle sakladığım büyük popom bana göre kabak gibi ortada kalmıştı. Dar kıyafet giysem mutlaka popomu kapatacak şeyler giyiyordum. Annem bizden çok daha koyuydu biz melezdik abimle. Abim biraz daha babama benzediği için teni daha açıktı. Kızların ağız sularını akıtacak bir adamdı abim. Boyu 190'ın üzerinde bana göre bile enfes bir parçaydı. Bende kısa değildim, hem annemin hem babamın genleri oldukça iyiydi. Babaannem annemi kabul etmediği gibi bizi de kabul etmedi. Sadece abime biraz ılımlı bize karşı hala negatif. Bunu artık düşünmüyorum beni olduğum gibi kabul etmiyorsa bir insan kendisi bilirdi. Üzerime geçirdiğim ince kolsuz yeleğe aynada baktım. Mecbur kalırsam şirkette çıkarırdım. "Hazır mısın Mayra? Geç kalıyoruz" Abimin sesiyle bakmayı bırakıp "Hazırım abi, geliyorum" dedim. Ailem staj yerimi bulmama sevinmişti. Mercan ailem arası sevilen bir kız olduğu için ailemin içi rahattı. Onunla ayrılmaz ikili olmamız bizi dalga konusu yapsa da bundan gurur duyuyordum. Mercan benim en yakın arkadaşım, dostum. Çantamı alıp odadan ayrıldım. Annem den iyi şanslar öpücüğü alırken bana şans dileyen babamın yanağına büyük bir öpücük kondurdum. Biricik babam arkamızda dağ gibi duruyordu her zaman. Babaannem babamın hevesinin geçip annemi bırakmasını dört gözle beklese de babamın bakışlarında ki aşk hala yerini koruyordu. Babam alfa erkeği, annem tam bir Luna'ydı. İkisini ayrı hiç düşünemiyordum. Annemin duası ve babamın dağ gibi arkamda oluşu ile evden huzurla çıktım. Benim için önemli olan küçük ailemin içinde ki huzur ve Mercan'ın arkadaşlığıydı. Onlar var olduğu sürece yıkılmazdım. Şirkete yaklaştıkça yine gerildiği mi hissettim. İlk iş günümde umarım çok hata yapmazdım. Mercan'ı sabahtan beri arıyorum ama ulaşamıyordum. Bugün ilk staj günümüzdü ikimizin de. O rahattı belki ama ben heyecanlıydım. Şirketin önüne gelince abim bana döndü. "Çok gergin duruyorsun güzelim, lütfen rahatla. Sen her işi en iyi şekilde başarabilecek güçtesin, kendine güven ve hallet bu işi" "Biraz stres yaptığım doğru ama başaracağım abi" "Bol şanslar diliyorum" dedi abim. "Teşekkür ederim abi, sana da kolay gelsin" abim başını sallayınca arabadan indim. Abim bana korna çalıp şirketin önünden ayrılırken ben derin bir nefes alıp dönen kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıdan geçince asansöre doğru yürüdüm. İki asansör vardı girişte. Birini 10 kata çıkmak için kullananlar vardı, öbürü ise diğer çalışanlar içindi. Dalgın dalgın yürürken asansörlere baktım. Asansöre binen Çağhan beyi görünce duraksadım. Aramızda üç metre kadar bir ara vardı. O çıktıktan sonra ben çıkardım. O yüzden adımlarımı yavaş ve dikkatli attım. Çağhan bey asansöre girince önüne baktı. Beni görmemesi için dua ettim ama görmüştü. Neyse ki asansör kapısı kapanmaya başladı. Ben rahat bir nefes alırken elini araya koyup kapıyı açınca kaşlarım çatıldı. Neden durdun? Neden durdun ki şimdi? "Mayra hanım" dedi tok ve kalın sesiyle. "Acele et" diye ekledi. Yüzüme şaşkın bir tebessüm yerleştirip adımlarımı hızlandırdım. Madem yakalanmıştım daha fazla rezil olmayayım. Asansöre girerken asansörün ortasında duruyordu. Sabah uyanamayanlarda bugün anlaşılan oda vardı. Yana geçsene be adam, ne diye ortaladın asansörü? Ezile büzüle yanından geçtim. Asansörün camına yapışınca kapının kapanma sesi geldi. Onunla yanlız kaldığım için yine ısınmaya başladım. Neyse ki sırtı bana dönüktü ve bana bakmıyordu. Arkasında gözü olmamasına sevinirken önünde ki camdan göz göze geldik. Meğer arkasında gözü olmasına gerek yokmuş, o zaten beni görüyormuş. Duruşumu düzeltip omuzlarımı dikleştirdim. İyi bir iş kadını böyle yapardı. Giydiğim stiletto ayakkabılarım biraz rahatsız etse de mecburi olduğu için giymek zorunda kalmıştım. Bir dakikalık asansör yolculuğu bana bir saat gibi gelmişti. Asansör durunca önden indi. Hemen arkasından indim bana görevimi bildirmesi için. Yanımıza hızla gelen asistan şaşkınlıkla bana baktı. "Günaydın Çağhan bey" dedi beni yok sayarak. "Asistan odasına yeni bir çalışma masası getirildi mi?" "Getirildi efendim" dedi kız. "Bundan sonra 9. Katta çalışacaksın Beril. Eşyalarını topla" diyen adamla benim kaşlarım çatıldı asistan ise duraksadı. Çağhan bey odanın önüne gelip durdu ve bize döndü. "Beni 9. Kata mı veriyorsunuz?" "Duyduğun gibi. Şimdi eşyalarını topla. Sen benimle gel Mayra" dedi adam. Ne oluyordu tam anlamış değildim ama odaya giren adamla asistanla göz göze geldik. Bana hiç saklamadığı tiksinti ile baktı. Tek kaşım havaya kalkıp ona ters bir bakış attım. Benim ne suçum vardı? Çağhan beyi beklememek için odaya girdim. Ayakta bana söyleyeceği şeyleri beklemeye başladım. "Asistan odasında olacaksın ve benim ihtiyacım olan şeyleri taşıyacaksın, dosya, çay, kahve gibi" dedi. "O kıza ayıp oldu" dedim istemsizce. Sanki benim yüzümden yerinden olmuş gibi vicdan azabı hissettim. "Burda emirleri ben veriyorum" derken gözlerinde ben buranın sahibiyim ifadesi vardı. İçimi titreten gözleri yine dizlerimin bağını çözmüştü. "Biliyorum Çağhan bey" dedim. "Bunu senin için değil Mercan için yapıyorum." stresten unutmuştum ama sahi Mercan neredeydi? "Anlıyorum" dedim. Mercan nerde diye sormaya cesaret edemedim. "Şimdi sabah kahvemi getir" dedi. Bu benim görevim miydi bilmiyorum ama başımı sallayıp arkamı döndüm. Tam iki adım atmışken "Bekle" dedi. Nefesim titredi bu sefer. Neden bekle dedi? Yavaşça arkama döndüm. "Buyrun Çağhan bey?" dedim. Beni baştan sona süzerek "O paçavrayı üzerinden çıkar. Sana bu şirkette giyebileğin iş kıyafetleri yollanmıştı" dedi otoriter sesiyle. Kaşlarım hafiften çatıldı. 500 tl saydığım yeleğime nasıl paçavra derdi? Ben düşünürken sessiz kaldım. "Bir şeyi ikinci kez söylemeyi sevmem. Bu şirketin bir düzeni var" dedi. Yutkundum. Yarım kalem etek yapıştı diyemedim. Çekinerekte olsa "Odada çıkarırım Çağhan bey" dedim. "Mercan dan torpilli olmadığını sana tekrar söylemeyeceğim" dedi sabırsızca. Nefesim boğazıma tıkandı. Konunun torpille ne alakası vardı. Omuzumda ki çantamı çıkarıp elime aldım. Yeleği mi çıkarıp onu da elime aldım. Bakışlarım yerdeydi. "Gömleğinin ucunu eteğin içine sokacaksın. Diğerleri gibi olacaksın" dedi. Sinir iyice bedenimde gezmeye başlamıştı. "Şimdi kahve mi getir" dedi kendini beğenmiş herif. Sinirle arkama döndüm. Bana baksa bile bunu düşünecek durumda değildim. Büyük adımlarla odadan çıktım. Asistan hala eşyalarını toplarken nerden kahve alınır diye soramadım. Yeleğimi ve çantamı çalışacağım odada bırakıp genellikle bu katlarda olan küçük mutfağı aramaya başladım. Bir süre sonra buldum da. İçerde kimse olmayınca elimde ki telefon dan Mercan'ı aradım neyse ki açmıştı bu sefer. Neden gelmediğini sorunca abim izin vermedi dedi. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Arada bir gelecekmiş Mercan. Neyse abisinin nasıl kahve içtiğini sordum. Sade içtiğini öğrenince telefonu kapatıp kendimce bir kahve yaptım. Küçük bir tepsiye koyduğum bol köpüklü kahve ile yeniden odasına döndüm. Kapıyı tıklatıp "Gel" sesini duyunca içeriye girdim. Gömleğimi istediği gibi eteğin içine sokmuştum. Eteğim dizimin 3 cm üzerinde ve minik bir yırtmacı vardı. Kendi asistanının eteği daha kısaydı. Kahvesini önüne bıraktım. Kahveye bir bakış atıp fincanı eline aldı. Bir yudum alınca yüzünü buruşturdu. Fincanı altlığa koyup "Tekrar yap getir" dedi. Aslında kahve konusunda iyiydim, nasıl beğenmezdi? "Neyi beğenmediniz?" Bunu hata yapmamak için sormuştum. "Kahvesi az" dedi. Bir kere böyle içsen ne olur? İkinci sefer daha koyu yap dersin olur biter değil mi? "Tamam" diyerek kahveyi önünden aldım. Bu sefer bir yerine bir buçuk tatlı kaşığı kahve koydum. Tekrar önüne koyduğum zaman bir şey söylemeden içmeye başladı. Bende yan tarafında ki odaya geçtim. Gün boyu ufak tefek kağıt ve dosya taşıdım. Bugün etrafı tanıma günümmüş. Ertesi gün beni tecrübeli bir sekreterin yanına verecekmiş. Saat 5 olunca izin istemek için odasına gitti. Cumartesi tam gün, hafta içi okuldan sonra gelecektim bir kaç saat. Okul bitince normal çalışanlar gibi çalışacaktım. Bana çıkmam için müsaade edince iyi günler dileyip odasından daha sonra şirketten çıktım. Tuhaf bir gün olsa da ilk iş günü mü başarıyla bitirmiştim. Bu adamın tuhaf hallerine alışabilir miyim? Alışmak zorundaydım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD