3. Bölüm

1755 Words
Mayra 'dan Yaklaşık bir haftadır okul sonrası şirkete geliyordum. Bugün cumartesi olduğu için tam gün çalışmak zorundaydım. Mercan ile konuştum gelip gelmeme konusunu ama abisinin ona izin vermediğini öğrendim. Neden izin vermiyordu ki ona gelmesi için? Gerçekten tuhaf bir adamdı. Güvenlikten geçerken zorlanmamıştım çünkü artık beni tanıyorlardı. Zaten bu kadar esmer, sütlü çikolata şirkette yoktu. Hafta sonu olduğu için fazla çalışan olmuyordu o yüzden hafta sonu daha iyiydi. Sadece Çağhan beye yakın çalışanlar geliyordu cumartesi. Bende gelmek zorundaydım. Beni orta yaş bir sekreterin yanına koymuştu ve işi ondan öğreniyordum günün belirli saatlerimde. Arada Gülsüm abla geliyordu benim odaya, arada ben onun odasına gidiyordum. Sonuç olarak biraz ilerlemiştim. 10. Kat düğmesine basıp Çağhan beyin odasının önüne geldim. Şirkete gelince mutlaka ona görünmem gerekiyormuş. Normalde abiler arkadaşının arkadaşını da kendi kardeşi gibi korurdu ama Çağhan bey tam aksi beni askeri disipline sokmuştu. Yoğun bakışları hala ürpermemi sağlıyordu ama adamın yapısı bence buydu yoksa bu şekilde bakılmazdı. Mümkün olduğunca bir araya gelmemeye çalışıyordum ama yan yana olan odalarımız buna fırsat vermiyordu. Genellikle odasının camlarını storla kapatıyordu ama bazende açınca daha fazla panik yapmamı sağlıyordu. Adını koyamadığım bazı şeyler hissediyorum, sanki her zaman izleniyorum hissiyle boğuşuyordum. Kapıyı tıklatınca içerden tok sesi duyuldu. "Gel" dedi. Üstümü başımı düzeltirken storların tek tek yukarı çekilmesiyle kaşlarım çatıldı. Storların belimin az üzerine kadar gelince ben kapıyı açtım. Odanın ortasına doğru yürürken bakışları telefonundaydı. "Günaydın Çağhan bey" dedim. Başını salladı. Ben sessiz kalınca telefonu masanın üzerine bırakıp bana baktı. Bakışları üzerimde hızlı bir tur atıp "Odana geçebilirsin. Masanın üzerine bazı dosyalar bıraktırdım onları inceleyip bana bir sunum yapmanı istiyorum." dedi. Kaşlarım çatılmak için direnirken ben ifademi sabit tutmaya çalıştım. "Peki Çağhan bey" dedim ama nasıl bir dosya ile karşılaşacağımı bilmiyordum. "Takıldığın bir yer olursa yanıma gelebilirsin, sana yardımcı olurum" dedi ses tonu biraz yumuşamıştı. Avını ürketmemeye çalışan bir avcı gibi bir izlenim oluştu bende. Bu adam acaba dağ başında mı büyümüştü? Hem bu kadar şehre ayak uydurmuş, hemde nasıl bu kadar vahşi davranabiliyordu. Kafam karışmıştı. "Tamam efendim" dedim. Arkamı dönüp giderken büyük ihtimalle dosyanın her satırında takılacağımın bilincindeydim. Neyse ne tek başıma baş etmek zorundaydım. Gülsüm abla olsa ona sorardım ama o bugün izinliydi. Odadan çıkıp yan odaya geçince çantamı yerine koyup üzerimde ki yeleği çıkardım. Malum yelek giymek yasaktı. Sandalyeme otururken tedirgin hissettim. Neden storları açmıştı ki? Bu adam burda ki asistanları mı izliyordu? Ama onlarda izlenilmeyecek gibi değildi yani. Çağhan beyin etrafında ki kadınlar nedense uzun boylu ve harika fiziklere sahipti. Büyük ihtimalle güzel beden takıntısı vardı. 165 boyumla bu kata çıkan en kısa kadın bendim. Önümde ki kırmızı dosyanın kapağını açıp içinde ki yazanlara baktım. Neyse bazı terimleri ve rakamları anlamıştım. Elime boş bir kağıt alıp kalemle önemli yerleri not almaya başladım. Anlamadığım şeyleri netten baktım. Bazen içgüdüsel olarak yan tarafıma baktım ama onun bakışları bende değildi. Elinde ki telefona bakıyordu. Sonunda kafayı kırdım galiba, bende takıntı mı oldu bu konu. Beni manipüle ediyor olabilir mi diye arada düşünüp sonra yok canım adamın da işi yoktu beni mi manipüle edecek diyordum. Biraz başımı sağa sola kütleyip işime döndüm. Bir kaç saat dosyayı inceleyip özet geçtim. Dosya eski bir dosya olduğu için sadece eğitim için vermişti. Dosya ile aldığım notları karşılaştırdım. Bana göre harika bir iş çıkarmıştım. Şimdi ise çekim alanına girmekten korktuğum adama bu dosyanın ayrıntılarını anlatmak zorundaydım. Başımı yana çevirince göz göze geldik. Bakışları altında ezilene kadar baktım ama sonra ben pes edip gözlerimi çektim. Yavaşça ayağa kalkıp odamdan çıktım. Odasının cam kapısını çalınca "Gel" dedi. Şimdi ona aldığım notları anlatıp bir kahve molası verecektim. Sabah pek bir şey yemediğim için acıkmıştım da. Kapıyı açıp ona doğru yürüdüm. Kağıtları önüne koyarken elimi alışkanlıkla göğsümün üzerine koydum. Ne zaman gömlek giysem bunu yapıyordum. Bir kaç adım geriye çekilip dosyayı açışını izledim. Bir dakika da tüm kağıtlara göz gezdirip "Takıldığın yer olursa yardımcı olabileceğimi söyledim ama sen itaatsizliği seçtin" dedi. Kendimi suçlu hissederek başımı eğdim 2 saatten fazla zamanı o dosyaya vermiştim ama başaramamıştım. İçime çektiğim nefesi hapsederken "Yemek molası ver sonra birlikte çalışacağız" dediği zaman kalbim hızlanmaya başladı. Onunla aynı ortamda uzun süre kalmak benim için zordu. Bana yansıttığı enerji beni biraz boğuyor gibiydi. O yüzden bunun olmasına izin veremezdim. "Pazartesi Gülsüm abla" dedim boğazımı temizledim. "Gülsüm hanım ile çalışırım. Siz zahmet etmeyin Çağhan bey" demeye kalmadan elini havaya kaldırıp beni susturdu. "Öğle molası ver ve gel" el mecbur başımı olumlu anlamda salladım. Patron emreder çalışan yapardı. Odadan çıkıp yemekhaneye indim. Yemekhane de ki yemekleri seviyordum. Sadece cumartesi burda yediğim için dışarıda yemek zorunda hissetmiyordum. Aileme yük olmayı artık bırakacaktım. Telefonu mu unuttuğumu fark edince derin bir nefes aldım. Şimdi geriye dönüp onu alamazdım. Çağhan bey ile karşılaşmak istemiyordum. Yemeğimi hızlı bir şekilde yedim. Henüz saat 11di ama erkenden ara verme mi istemişti. Neyse en azından karnım sevinçle yediklerimi sindirmeye başlamıştı. Bir şişe suyumu alıp yemekhane den çıktım. Asansörün yanına giderek 10. Kata çıktım. Kata çıkar çıkmaz ilk işim odasına bakmak oldu. Orada yoktu. Kendi odama doğru yürürken tam karşımda ki odanın kapısı açıldı. O odaya hiç girmemiştim, yada kimse bana o odayla ilgili bir şey söylemedi. Bir kaç kez merak etsem de kimseye sormamıştım. İçerden çıkan uzun boylu kadına gözüm takıldı. Bu beni biraz şaşırtmıştı. Orada bir sekreter olduğunu düşünmemiştim. Aslında üzerinde ki kıyafete bakılacak olursa bizim gibi giyinmiyor, mini bir elbise giyiyordu. Tüm çalışanlar etek gömlek giydiğine göre o kadın sevgilisi olabilir miydi? Olabilirdi. Kadın yanımdan geçerken beni hiç çekinmeden inceledi. Bende aynı şeyi yapmıştım. Kadın giderken "İyi günler Bade hanım" diyen Çağhan beyin özel asistanı ile kendime geldim. Neden ortada dikiliyorsam. Odama doğru yönelirken "Bade hanım Çağhan beyin uzatmalı sevgilisi" dedi Nadide denen asistan bozuntusu. Bana yaklaştığını adım seslerinden anlamıştım. Sesinde ki keyif benimle uğraşmayı sevdiğini gösteriyordu. İyi de Çağhan beyin sevgilisi varsa bunu bana neden anlatıyordu? Olabilirdi. "Haftada bir iki buraya geliyor. O oda onların özel odası" dedi aynı keyifle. Sanki bana bir şey kanıtlamaya çalışır bir hali vardı. Boğazım kurumuş gibi oldu ama sinirden olduğunu biliyordum. Nadide'ye dönüp "Allah mesut etsin" dedim kararlı bir ifadeyle. Nadide bozulmuş gibiydi ama ifadesini hızla toparladı. "Hani yanlış fikre kapılma diye söylüyorum" kaşlarım çatıldı. "Ne demek istiyorsun?" "Açık değil mi Mayra? Açıklayıcı olduğu mu düşünüyorum" "Sen buraya neden çıkmıştın?" diye sordum sakin olmaya çalışarak. Elinde ki kağıtları bana seri bir hamle ile uzattı. "Bunları Çağhan beye vermek için gelmiştim ama o anlaşılan henüz bazı şeylerin etkisinden çıkamadı" derken yüzünde ki ukala gülümseme büyüdü. Bana imalı şekilde konuşması beni daha fazla gerdi. Elinde ki kağıtları hızlı bir şekilde alıp "İleteceğim, teşekkür ederim" diyerek odama dönüp hızla girdim. Odanın içi göründüğü için kağıtları normal bir şekilde masaya bırakıp sandalyeme oturdum. Bu asistan benimle niye uğraşıyordu? Ben ona ne yapmıştım sanki. İsmi gibi Nadide olan Nadide hanım gidince derin bir nefes aldım. Gerizekalı sinirimi bozmuştu iki dakikada. Adamın sevgilisinden, şirkette ki özel odalarından bana ne? Sanki adamın bana, benim ona bir sözüm mü vardı? Telefonumu masanın üzerinden alıp içinde gezinmeye başladım. Bir kaç komik video izleyip sakinleşmeye çalıştım. Dakikalar geçtikten sonra Çağhan bey odasının önüne geldi. Ona bakmamaya özen gösterdim. Odamın camını çalınca görmezlikten gelmem son buldu. Ben vurduğu yere bakarken o çoktan odasına geçmişti. İnsanların özel hayatı beni ilgilendirmez ama az önce o odada bir kadınla olduğunu bilmek bana tuhaf hatta iğrenç hissettirdi. Başkası da olsa bu şekilde hissederdim. Neden açıklama yaptığımı bilmiyorum. Ayağa kalkıp gömleğimin önünü düzelttim. Eteğimi elimle çekiştirip Nadide'nin getirdiği kağıtları elime aldım. Hiç istemesem bile odasının yolunu tuttum. Kapısını çalıp gel demesini bekledim. Gel diyince odasına girdim. Aklıma takılan bir soru daha vardı. İnsanlar yarım saat içinde sevişebilir miydi? Böyle şeyleri bilmeyecek kadar cahil değildim elbette ama işini gör yıkan derken zaman geçerdi. Elimde ki kağıtlarla masanın önüne yürüyüp, kağıtları masasına koydum. Koyarken göz göze geldik. Dikkatimi çeken ilk şey takımının değişmiş olmasıydı. Saçmaladığımı fark edip bakışlarımı kağıda indirdim. "Nadide hanım bunları getirdi" dedim. Başka yerden gelen dosya yada kağıtları benim vermem emredilmiş olduğu için bu görev benimdi. Kağıtları alıp bir kenara koyduktan sonra otur diyerek ilerde ki iki kişilik deri koltuğu gösterdi. Ben neden diye düşünürken o ayağa kalktı. Sorgulamadım. Bir an önce işimi bitirip çıkmak istedim. Koltuğa oturunca bana doğru gelişini izledim. Umarım yanıma oturmazdı. Ben düşüncemi bitirmeden tam da yanıma oturdu. Ben sanki diken batmış gibi kenara kaydım. Elinde ki dosya ve benim aldığım notları önümüzde ki masaya koydu. Dosyayı açınca bana döndüğünü hissettim. Şampuan kokusu burnuma doluyordu. "Bir kez anlatacağım iyi dinle" diyerek elinde ki kalemi dosyanın üzerine getirdi. Kendimi toparlayıp onu dinlemeye başladım. Konuşma yetim kaybolmuş gibiydi. Anlattıklarını anlamaya çalıştım. Anlamadığım şey ise neden bana böyle şeyleri onun anlattığı. Bugün işi mi azdı? Yoksa beni germek için mi böyle davranıyordu. Bazen benden nefret ettiğini bile düşünmeme sebep olurken bazen ise bir abi edasıyla bana bir şeyler öğretmeye çalışıyordu. Kalemiyle önemli yerleri işaretleyip anlatırken "Aklına takılan ne varsa sor, yoksa öğrenemezsin" diye beni uyardı. Not aldığım kağıtta ki yanlışları mı gösterirken bende soru sormak için "Bunu anlamadım Çağhan bey" dedim. "Baston yutmuş gibi durma, az eğil" dediği zaman yine gerildim. Bu kadar yakınlık bile fazlayken birde eğilip onu dinleyecektim. Biraz doğrulup hafif eğildim. O biraz duraksayınca bende ne yapacağımı şaşırdım geri çekildim. Belki çok yaklaştım ve oda bir patron olarak sinirlendi bilmiyorum. Yeniden anlatmaya başladı. Anlatırken anlamam için bazı yerleri vurguladı. Ben anlamaya çalıştım. Umarım sadece anlamaya çalışmamış anlamışımdır. Aurası beni zincire vurmuş gibi etkisiz hale getirmişti. Ben bu kadar gerginken aklıma bir şey girmiyordu ne yapayım? Anlat anlat bitiremedi ama ben kaçmak için yollar arıyordum. Arada gözlerim odada ki saate kayıyordu. Bir saat kadar bana dosyayı anlattı. "Anlamadığın yer var mı?" diye sorunca biraz kağıtlara baktım. (bakıyormuş gibi yaptım) "Hayır yok. Bana anlattığınız için teşekkür ederim" "Her hafta sonu cumartesi sana bu şekilde açıklayacağım. Mercan'ın arkadaşı olduğun için bunu yapıyorum yanlış anlama" diyerek yanımdan kalktı. Böyle devam ederse Mercan'ı arkadaşlıktan çıkaracaktım. Tabi bunun şakasını bile yapamazdım. Mercan benim için çok kıymetli. Oturduğum yerden kalkıp "Tabi anlıyorum Çağhan bey, tekrar teşekkür ederim. Başka bir isteğiniz yoksa odama geçebilir miyim?" "Dosyayı odana götür incele. Tabi öncesinde bana kahve getir" dedi. Kahveme iyi alışmıştı, her gün mutlaka yaptırıyordu. "Tamam efendim" odadan çıktım. Dosyayı ve not defterimi masama bırakıp Çağhan beye kahve yaptım. Bir bardak su ekleyip tepsiyle odasına götürdüm. Bana anlatırken epey yorulmuş olmalıydı. Tepsidekileri masaya bırakıp tepsiyi kenara koydum. Kahvesi bitince çok bekletmeden gelip alıyordum. Odama geçtikten sonra biraz daha dosya ile oyalandım. Çıkma vakti gelince rahat bir nefes aldım. Nihayet bugünde bitmişti. Çantamı ve yeleği mi giyip odasına uğradım çıkmak için izin isteyecektim. İzni alınca odasından ve şirketten ayrıldım. Şirketin kapısından çıkarken bugün nasıl bir gündü böyle diye içimden geçirdim. Gerçekten tuhaf bir gündü her anlamıyla. Şimdi eve gidip bir duş alacak annemin güzel yemeklerinden yiyip kendimi yatağa atacaktım. Şu anlık tek hayalim buydu...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD