Sabah, dokuzda telefonumun çalmasıyla gözlerimi araladım. Homurdanarak gözlerimi ovalarken esnedim ve dirseklerimin üzerinde doğrularak komidine eğildim.
Üzerinde yazan Emir ifadesiyle yüz ifadem donakaldı. İstemiyordum. Of! Neden uyanmıştım ki? Rüyalarımda daha mutluydum.
Telefon zili sustuğunda derin bir nefes vererek geri yattım ancak bir daha çalmaya başlayınca artık bu ısrara dayanamadan açtım.
"Kaçtığını sanmıştım." dedi karşımdaki ses alayla. Gözlerimi devirdim. "Sana da günaydın." diye homurdanınca "Aynen ondan." dedi geçiştirerek.
"Sabah sabah ne oldu ya?" diye sorup gözlerimi ovuşturduğumda "Unuttun herhalde." dedi imayla bana. Derin bir nefes aldım ve üzerimdeki yorganı yere doğru fırlattım. "Unutmam mümkün değil."
"Çok konuşma. Aşağıda bekliyorum." dediğinde gözlerim kocaman aralandı ve yataktan fırladığım gibi camın önüne gittim. Perdeyi hafifçe aralayıp aşağıya doğru baktığımda gerçekten Emir'in arabası oradaydı. "Daha erken!" dedim bir ayağımı yere vurup.
"Çocuklaşma." dediğinde duraksadım. Alt dudağımı ıslattım. İçimdeki heves bir anda toz olup gitmişti sanki. "Daha yeni uyanmıştım. Biraz bekler misin?"
"Sadece beş dakika yoksa çekip giderim tek başına gelirsin." deyince çemkirmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve görmese de başımı salladım. Dolabıma koşturarak "Tamam bekle." dedim ve yüzüne kapadım. Saçlarımı gelişi güzel toplayıp askılı crobumu ve siyah şortumu giydim. Beyaz gömleğimi üzerime geçirip önümde bağladıktan sonra beyaz konverslerimi de ayaklarıma geçirdim.
Asansörde vakit kaybetmemek için merdivenlere yöneldiğinde aklıma çantamı almadığım geldi ve oflayarak geri eve girdim. Hemen yerde duran siyah baget çantamı aldım ve apartmandan çıktım. Nefes nefeseyken omuzlarım düştü. Gözden kaybolan arabaya hayal kırıklığı içinde bakarken çantamı salladım.
"Senden nefret ediyorum Emir!" dedim dişlerimin arasından ve boş yolda otobüs durağına doğru yürümeye başladım. İğrenç pisliğin tekiydi. Işık nasıl olurda bunun gibi bir manyakla sevgili olurdu aklım almıyordu ama dün okuduğum röportajda ona bebek gibi davrandığı aklıma geldi.
Sevdiğinde güzel seviyordu sanırım.
Telefonumun çalmasıyla Emir yazısını görmem bir oldu. Yanaklarımı şişirerek açtım ve kulağıma götürdüm. "Efendim?"
"Sinirli görünüyorsun tamirci kız." dedi alayla. "Bir dakika daha berkleyebilirdin."
"Evliliğimiz için alıştırma yapıyorum anlarsın ya." dedi imayla ve devam etti. "Kural iki: Dakik ol." gözlerimi devirdiğimde "İlk kuralı hatırlatmama gerek yok herhalde?" deyince duraksadım. Çevreme bakınırken bu takip etme olasılığını düşünüyordum.
"Hayır seni takip etmiyorum." dedi. "Sadece basit okunabilir bir kitap gibisin." diyerek beni yeniden aşağıladığında "Konum at. Geliyorum." dedim ve yüzüne kapadım. Artık bana ne kadar kızacağını da umursamayacaktım.
Kalbimi her defasında kırmak zorunda falan değildi. Sanki onu, buna ben zorlamışım gibi davranıyordu. Sanki ben ona çok meraklıydım -tamam bir bakıma öyleydim- ama eskidendi. Onun gerçek yüzünü gördükten sonra artık umurumda değildi.
Otobüs durağına gelip oturdum ve vakit kaybetmemek için çantama attığım halka küpelerimi çıkardım. Kulağıma geçirip gözlerimi ovuşturdum. Hala uykum vardı ve açtım! Uykum olmasını geçiyorum ama aç olmak affedilir gibi değildi. Hepsi onun yüzündendi.
Hava kararmaya başladığında hala gelmeyen otobüse lanetler savuruyordum. Yağmur çiselemeye başlayınca çığlık atıp otobüs durağına vurunca duraktaki herkes şaşkınca baktı bana. Onlara sırıtıp geri önüme döndüm. Bu esnada önümde duran siyah Rang Rover ile duraksadım. Arabanın camı aralandı.
İçinde beliren Emir, siyah gözlüklerinin üzerinden bana bakıp işaret ve orta parmağını birleştirerek 'gel' hareketi yaptığında omuz silktim. Hem beni öylece bırakıp hem de geri almaya gelemezdi.
Ona muhtaç falan asla değildim!
Bıkkınca bağırdı. "Bir daha çağırmam. Gel dedim." onun dışındaki her yere bakarken sinirli bir nefes üfledi ve arabasının kapısını açtı. Sertçe geri kapadığında sıçramamak için kendimi zor tuttum. Tam önümde durdu. "Kalk dedim."
"Kendim gelirim ben."
"Nasıl geleceksin uçarak mı?" dedi çıkışarak.
"Sana ne? Beni bırakırken hiç düşünmedin galiba bunları?" ellerini dizlerine yerleştirip hafifçe yüzüme doğru eğildiğinde geriye yaslandım. "Bana sevgilinmişim gibi trup atma Duru." dedi dişlerinin arasından. "Seni düşündüğüm için falan demiyorum ayrıca. Boş yere avutma kendini."
Dişlerimi sıktım sinirle. "Madem öyle git buradan."
"Benimle geliyorsun."
"Ya ne taktın bana?!" diye bağırdım yüzüne. Yüzünü sıvazlayıp kolumdan tuttuğunda tam ne yapıyorsun diyecektim ki başka birisi devraldı. Emir'in omzumdaki elinin bileğinden tutup "Kardeşim ne yapıyorsun kadına?" dedi tanımadığım bir erkek.
"İşine bak." dedi Emir diklenerek. "Bakmazsam ne olur lan?" insanların telefonuna davrandığını anlayarak aralarına girdim ve Emir'in göğsünden ittirdim ama hala birbirlerine ateş açıyorlardı resmen.
"Tamam tartışmayın ya." dedim gergince.
"Kardeşim sana istemediğin bir şeyi yaptıramaz. Gel yanıma." Emir sertçe bileğimden tuttu ve beni arkasına çekti. "Sen kimin nişanlısını yanına çağırıyorsun lan orospu çocuğu?!" diyerek birden adamın yakasına yapıştığında yerimde sıçradım ve belinden tutup kendime çekmeye çalıştım.
"Millet çekiyor Emir yapma!" diye stresle bağırdığımda adam da elime baktı. "Nişanlın olduğunu nereden bileyim lan? İlk önce yüzük al." dediğinde Emir "Alacağım zaten yavşak. Sen karışma milletin işine." dedi öfkeyle. "EMİR!" diye bağırdım yeniden.
Birden adamın yakasını bıraktı ve çenesiyle arabayı gösterdi. "Bin çabuk." dedi dişlerinin arasından. İsteyeme isteyeme daha fazla tartışma çıkmasın diye arabaya bindim. Emir'de yanıma oturduktan sonra sertçe kapıyı kapadı ve "Kemerini tak." dedi sabit bir ifadeyle. Kemerimi taktıktan sonra arabayı çalıştırdı.
Yolculuğumuz beklediğimden daha sessiz ilerlerken bir anda arabayı sağa çekerek durdu ve "Sen ne yaptığını zannediyorsun?" diye bağırdığında yüzümü buruşturdum ve kemerimi açıp yana döndüm. Ellerimi önümde birleştirip oynarken "Cevap ver bana!"
"Bana bak Duru." istemeye istemeye ona doğru baktığımda benden bir cevap beklediği açıktır. "Cevap ver. Ne yaptığını zannediyorsun sen? Biz gerçekten sevgili falan değiliz anlıyorsun değil mi? Gerçekten evlenmiyoruz bana saçma salak tripler atma!" diye yeniden bağırmaya devam ettiğinde "Bağırma bana!" diye çemkirdim.
Hayret yüzüme baktı. "Gerçekten tek sorun bağırmam mı?"
"Evet tek sorun bu benim gözümde. Ben nereden bileyim böyle olacağını?"
"Bileceksin o zaman." dedi yeniden. Oflayıp ayaklarımı yere vurduğumda "Sabır." diye iç çekti ve beni baştan aşağı süzdü. "Şu hareketlerine bak çocuk gibisin." diye homurdanınca "O çocuğa muhtaçsın sen tamam mı?" dediğimde tek kaşını kaldırdı.
"Bakıyorum dilinin ayarları gevşemiş senin. Bir sağlamlaştırmak lazım."
"Benimle düzgün konuş."
"Dediklerimi yapmak zorundasın." dedi tekrardan. Tane tane anlatıyordu bu defa. "Anladın mı? Yoksa seni bir sikim korumam." omuzlarımı indirdim.
"Bana böyle davranma."
"Sen de öyle davranacağım hareketler sergileme."
"Ne yaptım sanki?" dedim omuz silkerek. "Yanına geldiğimde beni ikiletmeseydin şimdi mutluyduk."
"Senin mutlu olduğun anlar var mı ya?" dedim alayla.
"Var." dedi diklenerek. "Sevgilimin yanı." diye devam ettiğinde omuzlarım iyice çökmüştü. Sanki o demese ben sevgili olduğunu bilmiyordum. Ama sanırım haklıydı. Bir tık çocukça davranıyordum ama benim yapım böyleydi ne yapsaydım?
Birden karnım gurulddadığında utanç inledim. Emir'in üst dudağı kıvrıldı ve "Sanırım birileri aç." diye mırıldandı. "Değilim." dedim omuz silkerek. "Bak hala." dedi sinirle ve homurdanmaya devam etti. "Bana yalan söyleyip durman canımı sıkıyor tamirci kız."
"Tamirci kız değilim ben. Adım var."
"Tamam tamirci kız."
"Emir!"
Güldü. Emir Saygın -Demir Yumruk- ile fena işim vardı.