*3*

1153 Words
" Süreyya... " " Ali... " Süreyya'nın yere yığılması ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ne annem, ne babam ne de ben... Hiç birimiz hareket edemedik. Hepimiz şoktaydık. Misafirlerden çoğusu tanıyordu Süreyya'yı onlar bile donup kalmıştı. Yaşlı teyzelerden birisi apar topar eğildi yere ve panikle bağırmaya başladı. " Kolonya getirin, su getirin çabuk! " Alnımdan sıcak terler boşalırken gözlerimi yerde yatan Süreyya'dan çekemedim ve o sırada Ömer girdi içeri. Benimle göz göze gelir gelmez Süreyya'yı fark etti. Elim düğüm düğüm olan boğazıma giderken titreyen ellerimle gömleğimin düğmelerini açtım. Ömer'de bu sırada Süreyya'nın nabzını kontrol ediyordu. İşte şimdi her şey bitti diye fısıldıyorum kendime. Ali, hazır mısın yaktığın ateşte yanmaya? " Neler oluyor burada böyle? " diye sordu Ömer gözlerime bakarken. Sustum. Kucakladı Süreyya'yı. Uzun saçları kollarının arasından süzülürken, dışarı çıkardı onu. " Bu kim Ali? " diye sordu Azra. Hiç bir şey söyleyemedim. Dilim tutulmuştu. Aylar olmuştu görmeyeli... Şimdi böyle... Ne diyecektim ona? Ne anlatacaktım? Anlayacak mıydı beni... Sanmam. Kahkülleri vardı alnında. Ya saçları? Uzamış baya... Senin saçların hangi renk çözemiyorum Süreyya' derdim hep, o da güneşe çıkınca sarı oluyor ama normalde kınalı gibi derdi... Gözlerim dolu Süreyya giderken, yaptıklarım bir yumruk oldu boğazımda, boğuluyordum. " Bir akrabamız Süreyya... Rahatsız biraz. Uzaktan geldi birde. Ben gidip bakayım Azra. " dediğimde sesim titriyordu. Kendimi evden atar atmaz elimle ağzımı kapattım. İşte şimdi kahrolmaya başlamıştım. Ömer arabaya yatırdı onu. Bakamıyordum yüzüne... " Kim bu kız? " diye sordu. " Sü... Süreyya. Amcamın kızı. " dedim yutkunarak. " Normal bir bayılma sadece. Bir şeyi yok muhtemelen, strese bağlı olabilir. Birazdan kendine gelir. Sağlık ocağına götürüyorum onu. Gelmek ister misin? " dedi meraklı bakışlarıyla. " Sen git Ömer... " dedim ve sağ gözümden akan yaşla irkildim. Bakışlarım arabanın içinde öylece yatan Süreyya'ya çarptı ve kalakaldım öyle. " Peki... Bir şeyler var belli. Anlatırsın gelince. " dedi gergin bir şekilde ve arabaya bindi. Ömer bizim sağlık ocağında doktordu. Aynı zamanda aile dostumuz ve çok yakın arkadaşımdı. Oda yeni gelmişti bizim köye. Haberi yoktu Süreyya'dan... Köye geri döndüğümden beridir bir ır gibi saklamıştım onu herkesten, sır, koca bir leke... -Ömer Bugün hafta sonu olduğu için sağlık ocağı kapalıydı. Bu yüzden bir tek biz vardık. Sedyeye yatırdım onu. Ali'lerin haline bakılırsa hiç iyi şeyler olmamıştı. Sakinleştirici yaptım bu yüzden. Bu kendisini biraz uyuturdu. " Süreyya... Demek adınız Süreyya... Bende Ömer, Ömer SUNGUR. " dedim kendi kendime konuşurken ve biran bakışlarımı baygın yüzüne odakladım. Saçları dağılmış, yanakları kızarmıştı. Kapalı gözlerinden yaş geliyor olması da pek iç açıcı değildi. Ama yüzü çok güzeldi. Beyaz bir teni vardı, uzun kirpikleri... Dudağının köşesinde küçük bir beni vardı. Ya gözleri? Gözleri nasıl acaba... Nasıl bakıyordu merak etmiştim doğrusu. Nabzını kontrol etmek için elini avuçlarımın arasına aldığımda buz gibi olduğunu fark ettim ve ellerimin arasında ısıtmaya çalıştım ellerini. Hem ovuşturuyor hemde nefesimi üflüyordum. O sırada kolundaki ince bilekliği farkettim. Gümüş, kelebek işlemeli bir bilekliği vardı. Ama sanki biraz rahatsız etmişti onu. Kızarmıştı bileği. Çıkarıp cebime koydum. Uyandıktan sonra verirdim. Telefonumun çalması ile ayaklandım. " Efendim Ali? " " Nasıl? " " Sakinleştirici yaptım bir yarım saat uyur. Uyanınca getiririm ben. " Hayır getirme, ben kendim geleceğim. Sakın oradan çıkmasına izin verme Ömer, sakın! " deyip kapattı telefonu. Sesi çok kötü geliyordu. Süreyya ise çok geçmeden bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı. Hareket ediyordu ufaktan ve bende başında bekliyordum. " Süreyya hanım... " diye seslendiğimde tamamen açtı gözlerini. Donup kaldım o an. Ürkek bakışları gözlerimle buluşmuştu ve yemin ederim gözlerinin bu kadar güzel olduğunu tahmin edemezdim... Kocaman, bal renginde gözleri vardı. Uzun kirpikleri çevreliyordu bu güzelliği. Şaşkındı gözlerime bakarken ve ıslaktı gözleri. Hatta hiç kırpmadı bakışlarını. Bende alamadım gözlerimi ondan. O an sadece hayranlık duydum... Bir insan nasıl bu kadar güzel bakabilirdi? Sen gerçek olamazsın diye geçirdim içimden ve şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım. " Neredeyim ben? " dedi sonunda ama ben o kadar büyülenmiştim ki hiç bir şey söyleyemeden gülümsedim ona. Ses tonunu bir daha duymak istemiştim sanki... Hiç istifimi bozmadım. " Ne bakıyorsun öyle aşık gibi? Bir soru sordum! " diye bağırdı ve kendime geldim o an. " Aşık mı? Hayır şey... Süreyya hanım ben doktor Ömer. Yarım saat önce kadar bayıldınız ve sizi buraya getirmek zorunda kaldım. " dedim ve ayağa kalktım. Süreyya'da şaşkınlıkla doğruldu. " Ne bayılması? Nerede? " diye sordu sersem bir vaziyette ve durup düşünmeye başladı. Bir şeyleri hatırlamaya çalışıyordu ki birden iri gözlerini tekrar üzerime dikti. İşte o an yüzü bambaşka bir hal almıştı. " Ali... " dedi yutkunarak. " Evet Ali'nin nikahında bayıldınız... " deyince aniden yok saydı beni ve biranda göğsümden iterek kendine yol açtı. Daha sonrada çılgına dönmüş bir vaziyette  koşmaya başladı. " Süreyya hanım! Süreyya hanım durun koşmayın! " diye bağırırken o çoktan çıkmıştı sağlık ocağından. Neler oluyordu böyle? Oldukça panik bir şekilde çıktım arkasından -SÜREYYA Öyle hızlı koşuyordum ki, nefesim kesilmiş, kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başlamıştı. Allah'ım bu nasıl olur! Ben resmen Ali'yi görmüştüm. Üstelik bu rüyada değildi, hayalde değildi... Bu tamamıyla gerçekti! Ben onu görmüştüm, ben onu gerçekten görmüştüm! " Aliiii! " diye haykırdım rüzgarı delip geçerken. O kadar hızlıydım ki hiçbir şeyi gözüm görmüyordu. Aklımı mı kaybetmiştim, kafayı mı yemiştim, delirmiş miydim artık ben Allah'ım? Hayır doğru görmüştüm... Ali'ydi o... O Ali'ydi! Çığlık çığlığa koşuyordum sokakta. Birazdan nefessizlikten boğulabilirdim. Yanmaya başlamıştım. Sanki bütün vücudum alev altındaydı. Karnıma ağrılar girmişti, yüzüme çarpan rüzgar gözlerimi sulandırıyordu. Önüme çıkan arabaları hiçe sayıyordum koşarken. Aklımı yitirecektim. Allah'ım tıpkı Ali'ydi o... Bu hayatta ona bu kadar kimse benzeyemez ki... Kurban olduğum yüzünü gördüm ben... Göz göze geldik hatta... Süreyya dedi bana... Yanlış mı hatırlıyorum ben? Rüya mıydı hepsi? Bu nasıl bir rüya o zaman... İsmini haykırırken köyün meydanında, aniden karşıma dikilmesiyle çakıldım olduğum yere. Benim arkamda peşimden gelen doktor, Ali'nin arkasında ise neredeyse tüm köylü vardı. Üstelik o kızda yanındaydı, Amcam, yengem. Bu köyde tanıdığım, düğüme katılan her kim varsa onun arkasındaydı. Sanki köy ikiye ayrılmış gibiydi. Benim dizlerim tutmadı o an. Biranda çöktüm yere. Dilimi yutmuşum gibi konuşamadım. Gözlerime inanamıyordum. Herkeste bir şaşkınlık vardı, herkes kendi arasında eli ağzında hayretle konuşup duruyordu. Nefesim kesildi bir an oldukça zorlandım. Bu doğru muydu? Allah'ım bana yardım et neler oluyor? Gözlerimi alamadım karşımda ağlayan Ali'den. Hiçbir yerimi hissetmiyordum. Ona bir adım gidecek dermanım yoktu. Sadece şok olmuş bir vaziyette bakıyordum. Beynimin bir oyunuymuş gibi geliyordu bu bana. Çünkü imkansızdı! " Süreyya " dedi birden. Aman Allahım bu gerçektende onun sesiydi. Tüylerim diken diken olmuştu. İçimde beslediğim ne kadar acı, ne kadar özlem, ne kadar yara varsa toplayıp kaldırdım hepsini yerden ve hıçkırıklarla koştum Ali'ye. Karşı karşıya geldiğimizde ise yüzünü incelemeden hemen önce elimi kalbine götürdüm ve gözlerimi sıkıca kapattım. Hissediyordum. Kalbi, kalbi atıyordu... O an diğer elimle ağzımı kapattım ve başımı öne eğdim. " Şuan ya beni deli olduğuma inandırırsınız ya da daha mantıklı bir açıklama yaparsınız! " dediğimde elim hala göğsündeydi. Aramızda ona sarılabilmem için sadece bir adım vardı ama onun adım mı yoksa bir duvar mı olduğu şüphesi bir korku gibi düşmüştü içime. Herkes susmuştu. " Konuşsanıza! Konuşun! Konuş! Biri bir şey söylesin! " diye haykırdım titreyen sesimle. " Ben... Süreyya ben... "
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD