bc

HEP O ŞEYLER

book_age16+
1.3K
FOLLOW
4.5K
READ
scandal
others
king
drama
tragedy
comedy
scary
spiritual
teacher
model
like
intro-logo
Blurb

Hayatına kız çocuğu olmakla getirilmiş kısıtlamaların odağında Nazenin... İdealleri ve hayalleri ailesinin kısıtlamaları altında ezilirken başarılarıyla göz doldurup yine de her şeye meydan okuyup okul yolunu tutar.

Üniversite hayatında karşısına iki erkek çıkar. Birisi dengi sandığı öğrenci Emir birisi de imkansız kabul ettiği öğretmeni Onur. Yaşayacağı ne varsa bundan sonra bir de yanına aşk eklenmiştir. Aşk ise hepsinden daha beter bir beladır.

Doya doya yaşayamadığımız; o, şu, bu, öteki işaretlerinin gölgesinde kalmış tüm hayatların hikayesi. "Hep O Şeyler" Hani şu el âlem dediğimizgiller... İşte konu komşu, hısım akraba, eş dost diye diye kendimizi men ettiğimiz tüm hayallerimiz. Ölümlü dünyanın kahırlı baykuşları... Hepimizi anlatıyorum.

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
Nereden başlamak lazımdı anlatmaya? İnsan kaç kez anlatır ki hayatını, bir kez mi? Bölük pörçük belki çok kez ama genellikle bir kez veyahut hiç. İnsansız bir zamanda olmak lazım baştan sona anlatmak için çünkü. Cık cık kınayışları, tü rezil yargılamaları, sana hiç yakıştıramadım yüküyle yaşarken zor iş öyle baştan sona riyasız anlatmak. Neyse... Küçük amcam, bir de ortancası, bir de büyüğü var bunların. Büyüğü en tehlikelisi, küçüğü en tehlikesizi, elinde sazı duvarda serili geyikli halının altında hep o aynı türküyü söylerdi. Amcam ben büyüdükçe başka türküler de söylediyse de ben amcamı o türküyle hatırladım hep. Ailenin en sevileni, en çok seveni, en güleryüzlüsü... Diğerlerinin aksine, bizim erkeklerin işte, onlardan başka türlü bir sıcaklığı, alçakgönüllüğü, sevgisi vardı. Babamın altı kızının altısını da ama en çok beni severdi. En büyük ablamla kırkları karışmış olduğundan o gelin giderken amcam daha çocuktu ama yine de bilmişti ablamın gidişinin pek de hayra alamet olmadığını çok ağlamış, ağlamaktan bayılmıştı. Amcam çocuktu kırkı karışan ablam gelindi. Bir küçük ablam Nesibe, bizim köylü Osman'a varırken ağlamayacak kadar büyümüş değildi amcam, fakat yine de ağlamadı. Büyük ablamın adı da Hatice'dir, babaannemin adı. Amcamı doğurduktan sonra dizlerine felç inen babaannemin adını vermişler ona. Üç numara Sıdıka Ablam. Onun adını ortanca amcam koymuş, babam bu da kız diye kahredince ona bırakmış işi. Dört numara o hepsinden daha geç evlendiğinden köyde adı çıkmış "Kalık Kız" demişler ama adı lakabından daha kötüydü, babam bu kız nüfusu bitsin dercesine Yeter demiş ablama. Beş numara benden beş yaş büyük, babamın artık oğlan umudu taşımadığı bu son neyse ney bir daha da çocuk istemem dediği ablam Seher. Sonra ben olunca Allah gönderdi bu kesin erkek lafları da artınca babam adımı İbrahim koyacakmış dedemin de adı diye fakat şimdi büyük amcamın büyük oğlan da İbrahim olunca ona saygısızlık olur diye büyük dedemin adı Remzi olsun demişler. Kız doğmuşum. Aslında doktor da bilmiş kız bu demiş de annem babama hiç dememiş gizlemiş, taşımış beni dokuz ay, çünkü kız derse doktora git aldır demiş babam. Kürtaj günahmış tabii o zaman da ama babamın sevap günah işleri biraz karışık olduğundan fetvasını vermiş bu işin. Annem de günah olacağından değil de belki doktor bilememiştir erkek doğar diye ümit etmiş. Annem bunu niye böyle anlatırdı ise uluorta anlatırdı hep ben de içimde bir eziklik, kıpırtısız, o pek beğenmediği halam kılıklı gözlerim dolu dolu dinlerdim onu. Ne bileyim doktorlar yanılmazmış ne derlerse oluyormuş. Geçen de dedilerdi Fadiğin gelinin bebeğe kız demişler de oğlan çıkmış. Kızı bilmek kolaymış da oğlanı bilmek zormuş. Oğlanı bilmek niye zor olsun ki, ben her yenidoğan bebeğin sıfatına baktığımda biliyorum ki bu oğlan bu kız. Erkek bebekleri nasıl desem biraz koca kafalı oluyorlar. Neyse neyse... Esasen ben amcamı anlatıyordum, Telli Turnam türküsüyle saz çalan, evimizin ilk fakültelisi, bir seneye mühendis çıkacak diye babaannemin ölümünü ertelediği amcam... Sahiden de öyle olmadı mı, babaannem yıllarca yatağından kalkmayıp şu uşak bir mühendis çıksın gözüm arkada kalmadan ölebilirim demez miydi, dediği gibi de amcam mühendis çıkıp da askerde ölünce haberini alan babaannem de gözü arkada kalmadan ölmemiş miydi? Babaannem öldüğü için hiç üzülmedim. Evimize yakışıklı, boylu boslu asker amcalar gelip de amcamın adını dediklerinde çok üzüldüm. Çığlık koptu bizim evden avluya, babam duvara kapandı, annem eteğini avuçladı, haberi duyan ortanca amcam ahırdan boklu ayaklarıyla gelip eve girdi: "Şehide ağlanmaz, kıvanç duyulur." diye kuvvetle bağırdı. Şehide ağlanmazdı ama biz çok ağladık. Vah garip dediler babaanneme oğlunun acısına dayanamadı. Kocası öldüğünde de bir yanı geçip gitmişti zaten şimdi evlat gibi olmuyordu ki. Bizim avludaki dört evin dördüne de bayrak astılar. Cenaze törenine koca koca adamlar geldi, takım elbiseli, siyah camlı pahalı arabalardan inen... Sonra ne mi oldu? Amcamın sazı duvarda boynu bükük, o altında oturduğu halı kimsesiz kaldı. Ortanca amcam lise mezunu olduğundan bizim ilçede bir devlet dairesine yerleşti. Memur oldu. Takım elbise giydi, kravat taktı. Bizim avludaki evini ilçede apartman dairesine taşıdı. Kızı İsmihan'ın, oğlu İsmail'in kılığı kıyafeti değişti, ne zaman gelseler bizi beğenmez oldular, İsmihan babam tarlaya gelmez artık beni de getirmez dedi. Pancar söküm zamanı babası tarlaya geldi, İsmihan'ı da getirdi. Devlet maaşı azdı, kıt kanaat, hem baba malında da hakkı vardı canım. Olmaz dedi büyük amcam, sen kardeşimiz sayesinde maaş alıyorsun, senin hakkın daha az olacak. Ben de siz kadar çalışıyorum dedi amcam, babama baktı sen büyüğümüzsün abi dedi bir şey söylesene abime... Babam bir büyüğü olan Ali Amcama hiç karşı gelmezdi. Babamın aklı ermez diye... Bilemiyorum küçükken kafasını sert vurmuş herhalde hep aklının ermediğini iddia ederdi. Benim aklım ermez Süleyman, Ali ne derse o. Süleyman Amcam çok çalışıp topraktan az almayı belledi, zor bir şey değildi, sen bizim hakkımızla maaş alıyorsun, yaptığın işte ne var masa başında otur tüm gün denildikçe işinde abilerinin de hakkı var diye ezber etti. Zaman zaman vicdan yaptı bize ufak tefek hediyeler aldı, İsmihan'ın tokasının tıpkısından mesela. Bizim köyde ilk okul da ortaokul da vardı. Taşımalı eğitimle başka köylerden gelirdi çocuklar, gelişmiş, çok haneli, büyükçe bir köydük çünkü biz. En büyük ablamdan bana kadar hepimiz o köyün ilk okulunda okuduk. Bir tek ben orta öğretim zorunluluk yasası çıkınca ortaokulu da okudum. Bir de amcamın marazı bana da sirayet etmişti. Amcam daha hayattayken çok yorulunca, çok üşüyünce, çok acıkınca bayılıverirdim. Amcasına çekmiş derlerdi. Marazlı. Evin çürüğü. O yüzden de tarla işine koşmazlardı beni. Okula git gel dersini çalış, bir de köyler arasında şiir yarışmasında birinci olup kaymakamın elinden ödül alınca ortanca amcam dedi ki bunu ben okutacağım. İsmihan ile İsmail ite kaka okuyor diye mi artık, kardeşlerinin hakkını tek başına o yiyormuş gibi hissettiği o eziklikten mi nedense hayatımı değiştiren o kararı böylece aldı. Gelsin yanımıza ne olacak canım dedi, yengesi ona gül gibi bakar, İsmihan emsal zaten gider gelirler liseye. Yengem bana gül gibi bakmadı. Evin işlerini yaptırması neyse de hep bir ötekileştirme, eleştiri, tuhaf bir kıskançlık krizi ile İsmihan'a şunun kadar olamadın aşağılamaları... Sırf çalışkanım diye. Derslerim pek iyi, öğretmenlerim hep benimle iftihar ediyor diye. Ben ne bileyim yengem ne diye beni sevmez, işte böyle şeyler aklımda hep. Yarım yamalak varsayımlar, kanıksanmış suçlamalar, çekemez Aynur dediler diye, hasedinden çatlasın oh diyor annem diye... İşte ben ne dendi ise öyle bilirken insanları değiştim zamanla. Çünkü başka insanlar gördüm, tanıdım, babamın dört duvarından, bizim sülalenin etrafı yüksek duvarlarla örülü avlusundan dışarı çıkınca... Bir de sevdim. Hele ki insan sevince... Köydeki okulda birini sevdim mi bilmiyorum. Bir çocukluk aşkım olduğunu söylemem mümkün değil, sümüklü, ayağı çamurlu, benzi koyu çocuklardı benim ilk okul arkadaşlarım. Ben okumayı söktüğümde onlar daha harflere çatı, tarak, cetvel diyorlardı. Ben denklem çözerken onlar toplama çıkarma yapamıyorlardı. Ben ortaokulda Türkçe öğretmeninin verdiği Dünya Klasiklerini okurken onlar kitaptan metin dahi okumuyorlardı. Birilerine kendime denk bulamadığımdan olsa gerek, biraz da burnum büyük olduğundan, halası kılıklı gözlerim, kalkık hokka gibi burnum... Bu kızın güzelliği kime çekmiş derlerdi anneme, ay parçası mübarek. Ablalarım kara yağız, fakat güzeldir hepsi de gözümde ayrı ayrı, fakat ki yine fakat ben bilirdim ben hepsinden daha güzelim. Ortanca amcamın kızı İsmihan'dan da, büyük amcamın o pek güzel gelini Ayşegül'den de her birinden de. Güzelin aklı az olur dermiş babaannem, halt etmiş hepsinden de çoktu aklım, onu yediremediler kendilerine hep zaten. Ondan, hep o şeylerden, çok gördüler bana, yaşamı, sevmeyi, mutluluğu, herkes kadar olabilmeyi... Hoş herkes kadar olmak değildi derdim. Köyden çıkmak, topuklu ayakkabılar giymek, kapısı kilitlenen iki oda eve sahip olmak, altımda bir araba bana hanım desinler, işimi gücümü bildiğim bir mesleğim olsun, kolunda altında bilezik dediklerinden, değiştireyim babamın kızlarının kaderini. Hatice ablam kocası dövdüğünde dudağı patlamış gelmişti ya hani bize babam demişti ki o zaman kocandır kızım ha işte o yazgıya boyun eğmemek, Hatice Ablama dövdürme kendini arkanda ben varım demek, Sıdıka Ablama da o kumarbaz kocan seni yoklukta besliyor gir bir konfeksiyona ne bileyim be abla ev temizle ama çocuklarına o kumarbazın yokluğun kahrını çektirme dediğimde sözü dinlenilir bir işler başarmak. Neyse neyse üzülüyorum ablalarım mevzu olunca ben. Sanki benim kaderim çok daha iyisiymiş gibi... Ben o çekingen köylü kızlarından olmadım hiç. Bana hep senin sesin çok çıkıyor dediler. Dilin pek uzadı. Kız kısmı her halta laf yetiştirmez de dediler örneğin. Her konuda fikri olan o fikrini hunharca savunan bir tabiattan zamanla usandım dedim ki çevremde benim konuştuklarımı anlayan kimse yokken neyin çabası. Sustum. İnsan susunca daha çok okuyor. Dostoyevski'nin en sevdiğim sözünü söylediğimde suratıma boş boş bakıp bir tokat savuran babama karşı daha çok söz öğrendim, daha çok okudum. Suç ve Ceza'da geçiyordu. Bizim köyden Ömer Amcanın kızı kendini asmış. Tahtadan tavana bağlamış ipi, sımsıkı düğümler... Niye öldürmüş herkes bir şey söylüyordu. Babam orospuluğundan dedi, karnında kimin piçi belli olmayan bebesiyle, anası boşa ağlıyor geberdi gitti dedi diye söylemiştim bu lafı da. Takılma buna baba demiştim. "Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır." Ne dedim ben şimdi ne diye vuruyorsun bile demedim. Öyle deyince daha çok vururdu babam. Öğrenmiştim. Nur içinde yatsın... Öldü mü demeyin, benim için öleli çok oluyor. Elinin de hiç ayarı yoktu, ablalarımdan Nesibe'nin bir dişini kırmıştı döverken. Bizde dövülmek de sevilmek de büyüklerin iftiharı. Eğitmek için, iyiliği için, aklını başına almak gerektiği için... Hep bir halt için ama mutlaka gerektiği için döverlerdi. Çok dövüldüm üzerimden pek çok kez iftihar edildi. Hangisi daha üzücü biliyor musunuz, dövülmem değil, birçok kez iftihara böylesi bir sebeple münasip bulunmam. Başka ne anlatayım size isterseniz? Mesela Emir'i anlatayım mı? Emir'e daha var ama... Onu şimdiden anlatırsam bir sürü şeyi atlamak lazım gelir. Emir' i anlatınca ötekine ayıp olmaz mı? Onur'a... Onu da anlatmak lazım gelir hemen bu acelecilikle nereye kadar. Daha var oralara, her ikisine de. Beklesinler. Herkesten bahsederken beş ablanın adını tek tek sayarken kendi adımı yazmayı unuttum değil mi? Ben Nazenin, Onur'un Nazlı'sı, Emir'in nazı niyazı... Size hep o şeylerin berisinde kalmış hayatımın ufacık bir kısmını anlatınca biraz da olsa beni tanıdınız sandınız değil mi? Yok öyle değil o iş, birini tanımak için bu kadarcık cümle kafi gelir mi hiç? Bizler, hepimiz, sizler de yani yaşadıklarımızla biz, siz oluruz. Değişiriz. Bastırırız. Ayyuka çıkarırız. Susarız. Susarız. Çok susarız. Suların gücü yetmez bu susuzluğu dindirmeye toz toprak dolarken yüzümüze açılan her delikten kana kana su içmek de öyle kolay değildir zaten. Bizler hep o şeylerin kıyısında hazırolda bekleyenler su küçüğün deyip de büyüklerin doymasını beklerken kandırıldığımızı bile anlamayanlar... Anlasa da anlamayanlar...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
222.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
518.5K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.8K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.6K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook