Kekeleyerek konuşmak istemesem de buna engel olamıyordum. Kalender Ağa aşağıya inip koltuğa oturdu ve Hatice Abla’ya bizi yalnız bırakmasını söyledi. Hatice Abla gidince bana doğru baktı ve ceketini yine sakince çıkarttı, nazikçe koltuğun sırtına yeniden koydu; “Anlatasın hele kızım, ne derdin vardır?” Sıkıştığımı hissetsem de Kalender Ağa’ya şu an anlatmak gerçekten daha mantıklıydı. O bana mecburiyetten ya da farklı nedenlerden güvenmişti ve ben de ona mecburiyetten güvenebilirdim. “Beni kesmeden dinlemenizi istemek zorundayım çünkü oldukça karışık ve gerçekten nasıl bu duruma düştüğümü asla bilmiyorum ancak artık bu konumdayım ve önüme bakmak zorundayım.” “Seni bu kadar çıkmazda hissettiren nedir gelinim? Her şeyin bir çaresi vardır, böyle dipte hissetmeyesin kızım.” “Düşündüğünüz

