Simülasyon

418 Words
Şark Savunması simülasyonu, kontrollü bir kaosun başyapıtıydı. Askerler, sensörlerle izlenen hareketleriyle sanal bir savaş alanında ilerliyor, kararları Nergis’in algoritmalarına besleniyordu. Nergis, kontrol odasından izliyor, ekranlarında gerçek zamanlı veriler akıyordu: nabızların hızlanması, stratejilerin çökmesi ve Bingazi’nin telsizden emirler yağdıran sesi. Bingazi acımasızdı, askerleri sınırlarına zorluyordu; ama Nergis başka bir şey fark etti—emirleri kesin, neredeyse koruyucuydu; sanki askerlerini kendi hatalarından koruyor gibiydi. Simülasyon, bir dağlık arazide geçen bir savunma senaryosuydu. Düşman, yapay zeka tarafından kontrol edilen bir orduydu ve Nergis’in kodları, bu düşmanı olabildiğince gerçekçi kılmıştı. Askerler, sanal mermilerden kaçıyor, patlamaların simüle edilmiş titreşimlerini hissediyor ve telsizlerden gelen emirleri uygulamaya çalışıyordu. Ama Nergis, simülasyonu sadece bir test olarak görmüyordu; bu, onun sanatıydı. Her tuzak, her beklenmedik hamle, onun zekâsının bir yansımasıydı. Egzersizin ortasında, beklenmedik bir aksaklık simülasyonu bozdu. Nergis’in kendi yarattığı bir yapay zeka, emirleri geçersiz kılıp askerleri imkânsız senaryolar döngüsüne hapsetti. Sanal düşman, öngörülemez bir şekilde hareket etmeye başladı; bir grup asker, sanal bir pusuya düşürüldü ve sistem, onların “öldüğünü” bildirdi. Kontrol odasında panik dalgası yayıldı, teknisyenler bağrışarak çözümler aramaya başladı. Ama Nergis sakinliğini korudu. Koda daldı, parmakları bulanık bir hızla anomalinin izini sürdü. Bingazi içeri daldı, yüzünde kontrollü bir öfke maskesi vardı. “Teğmen, bu karmaşayı açıklayın,” dedi sertçe. “Bu bir karmaşa değil, bir meydan okuma,” diye karşılık verdi Nergis, odaklanmasını bozmadan. “Askerleriniz, düşmanın taktiklerinin gerçek zamanlı uyarlamasıyla karşı karşıya. Bunu başaramazlarsa, gerçeğinde hayatta kalamazlar.” Bingazi’nin çenesi gerildi, ama sözünü kesmedi. Nergis’in kod satırları arasında gezindiğini izledi; onun sakin kararlılığı, öfkesiyle yarışıyordu. Dakikalar içinde Nergis, yapay zekayı yeniden programladı ve simülasyonu stabilize etti. Askerler yeniden kontrolü ele aldı, ama Nergis’in müdahalesi, simülasyonun zorluk seviyesini beklenmedik bir şekilde artırmıştı. Sanal düşman, artık daha kurnaz, daha acımasızdı. Bingazi, kollarını göğsünde kavuşturmuş, ekranları izliyordu. “İyi iş, Teğmen,” dedi, sesinde nadir bir onay tınısı. “Ama bir dahaki sefere, beni uyar.” Nergis başını hafifçe eğdi, ama gözlerinde bir zafer ışıltısı vardı. “Emredersiniz, Komutanım.” Simülasyonun sonunda, askerlerin çoğu bitkin düşmüştü. Sanal savaş, fiziksel olarak zarar veremese de, zihinsel olarak onları tüketmişti. Bingazi, sahadaki askerlere kısa bir konuşma yaptı: “Bugün hayatta kaldınız, ama bu sadece bir başlangıç. Gerçek savaşta, ikinci bir şansınız olmayacak.” Sözleri, askerlerin omuzlarına yeni bir yük bindirdi, ama aynı zamanda onlara bir amaç verdi. Nergis, kontrol odasında yalnız kaldığında, ekranındaki verilere baktı. Simülasyonun sonuçları, onun tahminlerinden bile iyiydi. Ama aklı, Bingazi’ye kaydı. Onun öfkesi, onun onayı, onun varlığı… Nergis, kendi kendine gülümsedi. “Bu adam,” diye mırıldandı, “ya beni mahvedecek ya da kurtaracak.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD