Brunch

1860 Words
  Sonbaharın gelişi Duru’ya çok güzel bir canlılık katmıştı. Çoğu insana hüzün veren bu ayda içi neşeyle dolmuştu. Yere halı gibi serilen sarı yapraklar arasında yuvarlanmak çocuk gibi çığlıklar atmak istiyordu. Ama o içinden gelen coşkuya ket vurup sadece sararmış ağaçların arasında koşu yapıyor temiz havayı içine çekiyordu. Eve yaklaştığında kulağında ki airpodu çıkardı. Müziği kapatıp anahtarlarını çıkararak eve girdi. Kendisine inat evde laptop başında pinekleyen arkadaşına bakıp “Hala bıraktığım yerdesin Neva! Ben çıkalı neredeyse bir saat oluyor.” Dedi gülerek. Neva yayıldığı koltukta duruşunu bozmadan “3. Sezona geldim. Bu seferki bilmece hepsinden karmaşık!” diyerek izlediği dizi hakkında Duru’ya bilgi verdi. Duru mutfaktan aldığı suyu içerken “Benimle sadece bir gün koşuya gelsen ne olur?” diye sorunca Neva her zaman ki gibi “Sonuçta bende beynimi çalıştırıyorum. Bir nevi egzersiz sayılır.” Cevabını verdi. Duru “Kesinlikle canım arkadaşım iki ihtiyar olduğumuzda ben ayaklarımı sense beynini koşturacaksın!” Diye alay edince Neva yaslandığı küçük yastığı alıp Duru’ya fırlattı. “Sen benimle uğraşacağına hazırlanmana bak! Dean birazdan burada olur.” Duru yastığı kaparken vaktinin azaldığını fark etti. Telaşla “Haklısın! Dean çok dakik.” Deyip odaya yöneldiğinde Neva baş parmaklarıyla kendini gösterip arkasından seslendi. “Gördüğün gibi beynim hiçbir şeyi atlamıyor tatlım!” Başını uzatıp sesini yükselterek “Ayrıca bu aralar sıkı bir popoya ihtiyacı olan sensin!” diyerek arkadaşına atışmasını sürdürdü. Duru yetişmesi gerektiği için onu duymazlıktan geldi. Hızlıca duşa girip çıktıktan sonra önceden hazırladığı giysilerini üzerine geçirdi. Eskitme Jean, bordo askılı crop, beyaz hırka ve hafif topuklu ayakkabılarıyla uyumlu görünüyordu. Rahatlığı önemliydi. Saçını ve makyajını yaptıktan sonra hazır olacaktı. Serginin üzerinden iki hafta geçmişti ve Dean onu büyükannesinin yanına götürecekti. Duru’yu sergi için çekilen fotoğrafta görmüş tanışmak istemiş ve hafta sonu için mükemmel bir brunch planlamıştı. Duru bunu Dean’le resmi bir ilişki başlangıcı olarak değil tatlı bir kadının daveti olarak kabul etmişti, Dean bunu biliyor ve öyle davranıyordu. Değişen bir şey yoktu. Hazır olduğunda çantasını alıp aşağı indi. Neva hazırlanan arkadaşına baş parmağını kaldırıp “Cool!” diye onay verirken kapı çaldı. Duru arkadaşına öpücük gönderip “Ben çıkıyorum.” Deyip kapıya yöneldi. Kapıyı açıp ilk önce Dean’e sarıldı. Küçük selamlaşmadan sonra arabanın yanına gittiler. Yolda sadece müzik dinleyerek ilerlerken Duru “Bana hiç büyükannenden bahsetmedin.” Diye sorup nasıl biriyle tanışacağını öğrenmek istedi. Dean gülerek “Büyükannemi yaşamadan tanıyamazsın. Eğlenceli, konuşkan, otoriter, saygın. İnan bana net bir şey söylemek mümkün değil!” dedi. “Farklı bir kişiliği olduğu gerçek.” Duru biraz endişeye kapılarak “Korkmalı mıyım?” diye sorunca Dean bir kahkaha patlattı. “Kesinlikle hayır! Sadece her an her şeye hazırlıklı ol!” Dedi. Duru’nun kafası karışsa da başka bir şey sormadı. Dean’in rahat hali ona moral veriyordu. Zaten az sonra tanışacaklardı. Sonunda geldiklerinde Duru kocaman bir kır eviyle karşılaştı. Kırmızı tuğlalı evlere aşina olsa da bu ev çok farklıydı. Evin iki yanında kocaman ağaçlar vardı neredeyse evi sarmalayacak kadar iç içeydi. Önünden geçse kimsenin yaşamadığını düşüneceği evin zilini çalıp beklemeye başladılar. Dean her adımda Duru’nun ifadelerini okumaya çalışıyordu. Onun için bu çok önemliydi. Kapı yavaşça açılınca beyaz saçlı, mavi çiçekli elbiseli büyükanneyle karşılaştı. Yaşlı kadın gayet ciddi Duru’yu baştan aşağı beğenmez bakışlarla süzdü. Yüzüne bakıp “Kanadını Arayan Melek.” Dedi burnunu kırıştırarak. Duru kadının tavrından tedirgin olurken Dean’in tepkisizliği onu daha fazla endişelendirdi. Ne diyeceğini bilemezken yaşlı kadın gülümseyip “Hah! Bundan daha iyisi olamazdı!” dedi ve geri adım atıp “İçeri girin, hadi!” dedi eliyle salonu göstererek. Dean gülerek önce Duru’nun geçmesi için yol verdi. Duru biraz şaşırsa da yolda büyükanneyle ilgili konuştuklarını hatırladı ve önünde tin tin yürüyen yaşlı kadının arkasından gitti. 80 yaşını devirmiş olmasına rağmen gayet enerjik olan büyükanne evin arka tarafına bakan kapıya yürüyor bir yandan da anlatıyordu. “Tam zamanında geldiniz. Sizin için harika scone’lar yaptım.” Duru’ya bir bakış atıp bahçeye çıkarken “Tabi en çok Isla’nın emeği var.” Deyip yardımcısından söz etti. Duru hala şaşkın büyükanneye ayak uydururken yemyeşil bir bahçeyle buluştu. Ağaçlar, çimenler hepsi yeşilin bin bir tonuydu. Evin arka verandası ise camekanla kaplıydı. Masanın yanına geldiklerinde Duru’nun kesinlikle iştahı kabarmıştı. Alışık olduğu brunchın ev versiyonunu daha zengin bulduğu kesindi. “Ben Violet, şu sırıtan kellenin büyükannesi.” Diyerek elini uzatıp torununu gösterdi. Duru gülümseyerek yaşlı kadının elini sıktı. ”Memnun oldum, bende D-“ “Ah! Biliyorum biliyorum. Melek’sin!” deyip Dean’in tasvirine gönderme yaptı. Duru büyükannenin tavırlarına artık şaşırmayacağını fark etmişti. Dean’in ne demek istediğini daha iyi anlıyordu. Yerlerini göstererek “Hadi  oturun. Ben yaşlı bir kadınım daha fazla aç bekleyemem.” Dedi. Oturup bol kalorili yiyeceklerden yemeye başlamışlar ara ara sohbete girişmişlerdi. Yaşlı kadın iki gence çok iyi ayak uyduruyordu. Duru hiç sıkılmamıştı. “Biraz daha çay?” Duru Isla’nın sorusuna başını sallayarak cevap verirken kapının zili çalınca Isla çayı koyup hemen koştu. “Birini mi bekliyordun büyükanne?” Diye soran Dean’e yaşlı kadın “Evet.” Cevabını verdi. “Kuzenin Jessia gelecekti. Günü kısıtlı biliyorsun. Bende sizin için sakıncası olmayacağını düşündüm.” Derken Duru’ya bakmıştı. Duru herhangi bir sorun olmadığını söylerken çok güçlü ve hoş bir ses duydu. “Büyükanne!” Büyükanne kollarını açıp torunu Jessia ‘ye gelmesini işaret ederken Duru başını çevirip Jessia’yı görmek istedi. Jessia hızlıca yürüyerek ellerini açmış büyükanneye geliyordu. Her şeyiyle güzel kadındı. Duru yüzünde kocaman bir gülümseme takınırken Jessia’nın arkasından gelen kişiyle donup kalmıştı. Kendilerine doğru gelen, uzun bir aradan sonra sergide gördüğü Saruhan olamazdı, değil mi? Jessia’nın neşeli kahkahası kulağını çınlatınca nerede olduğunun farkına vardı ve kendini toparlamaya çalıştı. Büyükanneden sonra Dean Jessia’yı kucaklamıştı.“Büyükannemin gen varisi kesinlikle sensin!” diye onları ne kadar benzettiğinden bahseden Dean kuzenini gördüğünden dolayı mutluydu. Büyükanne huysuz bir tavırla “Hiçte değil. Ben gençken Jessia’dan daha güzeldim. O babasına benziyor!” diye yanıt verdi. Jessia kocaman bir kahkaha atıp “Kesinlikle büyükanne!” dedi ona inanmayarak. Jessia Duru’yla tanışırken Saruhan yanına gelince “Saruhan!” deyip ailesine tanıtmak için “Türkiye deki yatırım yaptığımız şirketin sahibi.” deyip açıklama yaptı. “Hoş geldin Saruhan! Biri bana iki Türk evine misafir olacak dese herhalde yalan söylüyor derdim. Neden hava güneşli şimdi anlıyorum.” Diyen büyükanne kendince açıklamaya girmişti. “Teşekkür ederim.” Diyen Saruhan Duru’ya bakıp “Aslında bunu kimse tahmin edemezdi.”dedi büyükanneye dönerek kocaman gülümsemesini bahşetti. Dean elini uzatıp “Ben Dean. Hoş geldin!” dedi. Saruhan onunla selamlaştıktan sonra Duru’ya baktı. Dean tanıştırması gerektiğini düşünerek “Duru. Arkadaşım! Kendisi de Türk!” diye açıkladı. Saruhan, Dean ve Jessia bakıp “Aslında biz tanışıyoruz.” Dedi. İnsanların sormasına fırsat vermeyip “Duru benim kuzenimin eşinin kardeşi oluyor.” Deyip Duru’ya baktı. Duru kendine gülümseyen Saruhan’a aynı şekilde gülümsedi ve uzattığı elini sıktı.  “Evet, tanışıyoruz.” Dedi fazla detaya girmeden. Bir araya gelmelerinden hoşlanmasa da belli etmemesi gerekiyordu. Büyükanne biraz önceki tavrın aynısıyla “Biri bana birbirinden habersiz iki Türk evine gelecek ve onlar aslında tanışıyor olacak dese kesinlikle yalan söylüyor derdim.” Deyince herkes güldü. Jessia ve Saruhan masaya otururken hala  tesadüf edişini konuşuyorlardı. Saruhan’ın varlığı Duru’yu tedirgin etmişti. İçinde huzursuzluk baş göstermeye başlamıştı.Keşke bugünün en garip olayı büyükanne olarak kalsaydı. Acayip olacağı belliydi. Jessia Duru’ya “Aslında Saruhan’la biz sergiye gelmiştik ancak acil bir iş çıkınca hemen gitmek zorunda kaldık. Seninle tanışmayı çok istemiştim. O gece harika görünüyordun!” deyince Duru gülümsedi. “Teşekkür ederim. Dean çektiği fotoğrafla aslında yeteneğini gösterdi. Benim bir etkim yok.” Diyen Duru’ya hiçbiri inanmadı. “Mütevazi olmana gerek yok Duru! Resmen bir şovdu ve yıldız sendin!” Diyen Jessia Dean’e bakıp “Elbette kuzenimin yeteneğini tartışılmaz ama çekiminiz herkesi etkiledi! Buna inanabilirsin!” dedi. Duru itiraz etmedi gülümseyip yeniden teşekkür etti. Yeterince utanmıştı. Hatta yanakları yanıyordu ancak karşısında “Sen küçük bir kız çocuğusun!” diyen adamdan bir nevi intikam aldığı için çok mutluydu. Göz ucuyla Saruhan’ın tepkilerine bakarken umurunda olmadığını anlıyordu. Yine de Duru kendince bir zafer yaşıyordu. Jessia ile Saruhan’ın arasında da ilişki var gibi durmuyordu. Jessia gerçekten çok hoştu. Dean Jessia’ye “Sergiden kaçmanın cezasını nasıl ödemeyi düşünüyorsun?” diye sordu. “Acil işin çıkmasını anlayabilirim ama telafisi olmalı!” derken keyifli görünüyordu. Jessia ekmeğinin üzerine kocaman bir krema koyup onu yerken başını geriye düşürdü. Dean’a bakıp “Ahh! Büyütülecek bir şey mi bilmiyorum!” diye yanıt verdi. Tabağındaki sosisi keserken “Bu konuyu Saruhan’a bırakıyorum. Yakın zamanda Türkiye’ye dönecek! Ne isterse o!” deyince Saruhan şaşırdı. Jessia açıklama ihtiyacı hissedip “Saruhan’ın ikizi var Batuhan! İki kardeş işten kalan zamanda beni nasıl eğlendirdi anlatamam! Bu konuda çok iyiler.” Deyince Saruhan cevap verdi. Jessia güzel olmasının yanında çok sıcak kanlıydı. Duru söylediklerinden Saruhan’la ne kadar samimi olduklarını  anlayabiliyordu. Saruhan bedenini dikleştirip “Burası senin evin Jess, ev sahibi sensin senin de marifetlerini görmek isterim.” Deyip göz kırptı. Jessia lokmasını bitirip “Haklısın.” Dedi. Dean’e bakıp “Çok vaktimiz yok. Bu geceye ne dersiniz?” diye sordu. Dean hafif omuzlarını kaldırıp “Bence sorun yok. Sence Duru?” deyip cevabını bekledi. Duru bu konunun başından beri programa katılmamakta kararlıydı. Kendisinin varlığı Saruhan için sorunmuş gibi görünmese de kendisi için sorun olmadığını söyleyemezdi. İç dünyasında çoktandır hesap yapıyordu. Bu sabah ki neşesini kaybettiği kesindi. “Ben çok isterdim ama ev arkadaşımla ders çalışmamız gerekiyor. Ona söz verdim.” Diye yalanını söyleyip kendini geri çekti. Dean’in yüzü düşerken Jessia “Hayır!” dedi. “İtiraz istemiyorum.” Duru Jessia’ ya “Sizin eğlenmenize kesinlikle itirazım yok Jessia, dediğim gibi dersim var.” Diye gülümseyerek ikna etmeye çalıştı. Dean olaya el atıp “Ben Neva’yı arıyorum. Bakalım o ne diyecek.” Dedi ve telefonunu alıp masadan biraz uzaklaştı. Dean normalde Duru’ya böyle emri vaki yaklaşmazken bu tavrı hiç hoşuna gitmemişti. Neva’ya mesaj atmak içinse çok geç kalmıştı. Arkadaşı yalanını ortaya çıkarmasın diye dua etmeye başlamıştı. Çünkü Neva’nın bu teklife balıklama atlayacağını çok iyi biliyordu. Dean gülümseyerek masaya gelip “Hallettim. Neva sonra yapabileceğinizi söyledi.” Dedi. Duru mutsuzluğunu gizleyip gülümsemeye çalıştı. Başka bahane bulsa ne diyecekti. Mecburen  “Tamam o zaman.” Deyince Jessia “Harika! Hemen plan yapmam gerek” deyip masadan kalktı. “Saruhan, ikizin neden gelmedi? Jessia sizden çok bahsediyor. Merak etmedim desem yalan olur.” diye sordu Dean ona bakarak. Saruhan düz bir sesle “O şirketin Türkiye ayağı ile ilgileniyor bense yurt dışı. Programımız uyuşmadı.” Deyip ekledi. “Eğer Türkiye’ye gelirseniz tanışırsınız. Kendisi uzun süre yurt dışına çıkamayacak gibi.” Dean Duru’ya bakarak “Çok isterim. Daha önce Duru teklif etmişti ama ters bir zamana denk gelmişti.” Dedi sanki yinelemesini isteyerek. Duru Dean’e gülümseyip “Belki bu sene gideriz.” Deyince Dean “Kesinlikle gidelim!” diye yüksek bir tepki verdi. “Okulun nasıl gidiyor Duru?” Diye soran Saruhan bir yandan tabağındaki keki kesiyordu. “Okulu bitirdim, akademi için çalışıyorum.” Dedi kısaca. Saruhan başını sallayarak “Başarılar dilerim.” Dedi gerçekten ilgileniyormuş gibi görünüp aslında hiç ilgilenmeyerek. Duru bu gereksiz harekete çok sinir olsa da kendini tuttu. Dean’e baktığında hiçbir şey anlamadığı için rahattı. Öte yandan bir süredir konuşmayan büyükanne ise bir süredir gözlem yapmakla meşguldü. Jessia görüşmelerini tamamlayıp masaya döndüğünde mutluydu. “Evet millet! Hazırlanın bu gece büyük kutluyoruz!” diyerek programı hazırladığını belirtti. Dean “Ne yapıyoruz?” diye sorunca Jessia “Sürpriz! Her şeye hazırlıklı olun!” dedi ve kuzenine göz kırptı. Saruhan bıyık altından gülerken Duru kaşlarını kaldırıp ne olabileceğini düşündü. Hiçbiri gerçekten neler olacağını bilmiyordu.            
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD