1.Bölüm / İhanet Part1

981 Words
İhanet. Tek bir kelimeden oluşan ama anlamı çok ağır olan bir kelimeydi. Kimi zaman müttefikiniz olabilirdi size ihanet eden. Kimi zaman sevdiğiniz kişi. Kimi zaman da aileniz. Ama kimse yıllarca omuz omuza dövüştüğü, binlerce kez birbirlerinin hayatını kurtardığı birinden bunu beklemezdi. Aradan geçen yıllar, ölüm kalım savaşları sırasında gösterilen fedakârlıklar böyle bir ihanetin kabul edilebilmesini zorlaştırıyordu. Öyle zor bir şeydi ki bu ihaneti hazmetmek, hala daha etkisinden çıkamayan aile yeniliyordu. Çok kötü bir şekilde yeniliyordu. Genç ejderha Emanuel ona doğru gelen alev topunu son anda fark ederek pençeleri arasındaki ejderhayı savurdu ve ateş topunu böylelikle engellemiş oldu. Rahatlamak için erkendi. Etrafına kısa bir an bakındı ve kuzeni Aisha’nın ölüm ile burun buruna olduğunu gördü. Hızla kanatlarını kendine çekerek düşüşe geçti ve üstündeki ejderhadan kurtulmak için çırpınan kuzeni için yere indi. Etrafında yarım bir hilal çizerek aldığı güç ile kuyruğunu savurdu ve Aisha’nın üstündeki ejderhaya sert bir darbe indirdi. Bu darbe ile ölmez ise bile en azından tekrar ayağa kalkıp onlara saldıramazdı. Aisha rahat bir nefes alarak doğruldu ve sağ pençesini onu ölüm ile burun buruna getiren ejderhanın kasıklarına geçirip tüm gücü ile gövdesi boyunca çekti. Aisha, İç organları gövdesindeki yarıktan çıkan ejderhadan bakışlarını çekip kuzeni Emanuel’e baktı minnetle. Emanuel kafasını gelişi güzel sallayıp arkasını dönenecekti ki Aisha’nın acı içinde kükremesi ile daha ona ne olduğunu görmeden önce kokuyu aldı. Yanık et kokusu doldurdu ciğerlerini. Son anda kendisine gelen ateş topunu gördü ama durduramazdı. Kurtulamazdı. Çok geçti. Bedenine çarpan beden ile yere düştüğünde Aisha’nın ölüm çığlığı doldurdu kulakları. Aisha kuzeninin kollarında son nefesini verirken Emanuel olanları anladığında çığlık atmak istedi. Öfkeli bir şekilde kükreyerek ayağa kalktı Aisha’nın cansız bedenini bırakarak. Aisha onu kurtarmak için kendini feda etmişti. İlk ateş topu ona çarpmıştı ve ölümü kabullenerek bu sefer Emanuel’i hedef alan ateş topunun önüne atlamıştı can havliyle. Emanuel hızla kanatlarını çırptı ve göğe yükseldi. Bir ateş topundan manevra yaparak kurtuldu ve yanından geçip giden ateş topunun arkasından baktığında keşke bana çarpsaydı diye düşündü. Babasına çarpan ateş topunu gönderen ejderhaya çevirdi bakışlarını katıksız bir öfke ile. Dişlerini ejderhanın boğazına geçirdi ve kafasını sağa sola çekiştirerek gırtlağını öfkeyle parçaladı. O sırada duyduğu kükreme onu iliklerine kadar titretirken ölmek istedi. Babası acı içinde kükremişti. Ne olduğuna bakamazdı. Göreceklerinden korktu. Kabullendi. Zaten ölecekti. Bu savaştan ailesinden bir kişinin bile kurtuluşu yoktu. Kanatlarını hızla çırpıp yükselmeye başladı Emanuel. O kadar hızlıydı ki kırmızı ejderha olmanın verdiği olağanüstü hızla birkaç saniye içinde tüm savaş alanını görebilecek mesafeye yükselmişti. Acı içinde altında kalan manzarada gözlerini gezdirdi. Bitmişti her şey. Kaybetmişlerdi. Babasını gördü yerde. Annesini gördü hemen yanında. Kuzenlerini, amca ve teyzelerini. Hayatta kalıp savaşmaya devam eden kimse kalmamıştı gökyüzünde. Tüm ailesi katledilmişti. Acımadan tek tek yok etmişlerdi ailesini. Sırada kendisi vardı. Biliyordu. Korkmuyordu ölümden. Kaybedecek neyi kalmıştı ki? Yaşaması için bir sebebi mi vardı? Bakışlarına çarpan hareketlilik ile doğuya baktı gözlerini kısarak. Uzaktan minik kanatları ile çırpınarak savaş alanına doğru uçan küçük ejderhayı gördü. Kalbi çırpındı göğsünde. Korktu, öyle bir korktu ki bedeni titredi. Hayır, bu olamazdı. Ona ulaşmalı ve buradan uzaklaştırmalıydı. Onu korumalıydı. Yaşaması için elinden geleni yapmalıydı. O yaşamalıydı. Kanatlarını hiç olmadığı kadar hızlı kullanarak kardeşine doğru tüm gücü ile uçmaya başladı Emanuel. Herkesi kaybetmiş olabilirdi ama küçük kardeşi, minik Destiny hala yaşıyordu. Onu kurtarmalıydı. Tüm bu anlamsız ölümlerin bir anlamı olmalıydı. Destiny kurtulmalıydı. Onu kurtarmayı başarır ise gerisi önemli değildi. Ona odaklandı. Her şeyden çok sevdiği kardeşine ve var gücü ile uçmaya devam etti. Sırtında hissettiği pençeler ile beraber acı içinde kafasını çevirdi ve arkasına baktı. Pençelerini sırtına geçirmiş ejderhadan kurtulmak için debelendi ama pençeler daha da derine inerken hiçbir şey yapamadı. Her çırpınışında derisi pençeler arasında yırtılıyordu. Ama o kardeşini korumalıydı. Canı yansa da güçlü bir manevra yaparak yüz seksen derece döndü ve pençelerini savurdu. İsabet ettirse de üstünde uçan ejderhanın pek de umurunda değilmiş gibiydi. Bu sefer ejderha pençelerini gövdesine geçirip kıstırdığı bedeni ormana doğru sürükledi ve yere inişe geçerek altındaki bedenin ağaçlara çarpmasını sağladı. Emanuel acı içindeydi ama tek düşündüğü kardeşiydi. Herkesi kaybetmişti. Birer birer ölmüştü ailesi. O olmazdı. O ölmemeliydi. En sonunda yere çarptığında bedeni zorlukla üstündeki ejderhaya baktı. Ejderhanın deli gibi bakan kara gözlerine. Ölmesi umurunda değildi. Gerekirse yalvaracaktı ama kardeşini kurtaracaktı. Ölümlerinin bir anlamı olmalıydı. Bir umut yeşerdi içinde. Kardeşi için o umuda tüm gücü ile sarıldı. Acı içinde derin bir nefes aldı ve ön pençelerini kendisini yerde tutan ejderhanın pençelerine attı. Üstündeki ejderha burnundan kara duman çıkararak ona eğildiğinde bedeninde kalan tüm gücü ile konuştu. ‘’ Kardeşime dokunma! O daha çok küçük, ne olur ona bir şey yapma. Bırak yaşasın. O hiçbir şey yapmadı size. Çok küçük o daha. Öldüreceksen öldür beni gıkımı çıkarmam, al bak. Çabalamıyorum bile yaşamak için. Kabullendim ölümü. Ama yeter ki onun yaşamasına izin ver. O yaşasın. ‘’ Sustu ve tekrar derin bir nefes aldı kırık kaburgaları ciğerlerine batsa da. Kulağına kardeşinin ‘ anne ‘ diyerek haykırışı geliyordu uzaktan. Gözleri doldu. Umudu solmaya başlamıştı. Üstündeki ejderhanın merhameti yoktu. Acıması yoktu. Onu savaş meydanlarından tanıyordu. Birçok kez birlikte savaşmışlardı. Düşmanlarına acımazdı. Şimdi ise Emanuel ona acımasını istiyordu. Kardeşine acımalı ve onun yaşamasına izin vermeliydi. Tüm ailesini öldürmüştü Destiny’in. Geriye nefes alabilen kendisinden başka kimse kalmamıştı. ‘’ Amacın ne ise ulaştın ona. Hepimizi öldürdün. Tüm ailemi öldürdün. Karşına çıkabilecek kimse kalmadı. Bitti. Sen kazandın. O bir şey yapamaz sana. Minicik ki o. Ne olur bırak da yaşasın kardeşim. Daha bebek o. ‘’ Emanuel son nefesi ile acı içinde katiline – ailesinin ve kendisinin – yalvarırken tek istediği buydu. Sadece o yaşasın. Üstündeki ejderha Emanuel’in dediklerini dinlerken gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve etrafına bakındı. O sırada uzaktan siyah bir ejderhanın onlara doğru geldiğini gördü. Pençesini kaldırdı ve Emanuel’in tekrar nefes almasına izin vermeyerek boğazını parçaladı. Emanuel’in gözleri irileşti ve korku içinde son bir kez katiline baktı. Kardeşini korumayı başaramamıştı. Onu kurtarmayı başaramamıştı. Ruhu acı içinde son bir kez daha çırpındı bedeninde ve ardından kalbi durdu. ‘’ Tek bir kişi bile kalmamalı. ‘’ Katili, Emanuel’in feri sönen yaşlı gözlerine baktı ve ardından oradan uzaklaştı. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD